|
- In managing the workload over the coming months and weeks, it is on their shoulders that we are standing.
- Önümüzdeki aylar ve haftalar boyunca iş yükünü yönetirken, onların omuzlarında duruyoruz.
- It is an incredibly demanding task that the President-in-Office has taken upon his shoulders.
- Bu, Görevdeki Başkan'ın omuzlarına aldığı inanılmaz derecede zorlu bir görevdir.
- His shoulders were still powerful, although very old.
- Çok yaşlı olmasına rağmen omuzları halen güçlüydü.
- Gentlemen, I have a whole railroad on my shoulders.
- Beyler, koskoca demiryolu benim omuzlarımda.
- His shoulders were still powerful, although very old.
- Omuzları çok yaşlı olmasına rağmen hâlâ güçlüydü.
- Gentlemen, I have a whole railroad on my shoulders.
- Beyler, koca bir demiryolu omuzlarımda.
- Gentlemen, I have a whole railroad on my shoulders.
- Beyler, omuzlarımda koca bir demiryolu var benim.
- His shoulders were still powerful, although very old.
- Çok yaşlı olmasına rağmen omuzları hâlâ güçlüydü.
- Tom put his hands on Mary's shoulders and looked deeply into her eyes.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu ve derin derin gözlerinin içine baktı.
- Your shoulders are very tense.
- Omuzlarınız çok gergin.
- Tom lifted Mary onto his shoulders.
- Tom Mary'yi omuzlarına kaldırdı.
- She put her hands on his shoulders.
- Ellerini onun omuzlarına koydu.
- You have a good head on your shoulders.
- Omuzlarının üzerinde iyi bir kafa var.
- Give me a ride on your shoulders, Daddy.
- Beni omuzlarında gezdir, baba.
- Tom has hair down to his shoulders.
- Tom'un saçları omuzlarına kadar iniyor.
- My sister's hair reaches her shoulders.
- Kız kardeşimin saçları omuzlarına kadar uzanıyor.
- Atlas bore the Earth on his shoulders.
- Atlas dünyayı omuzlarında taşırdı.
- Would you like me to massage your shoulders?
- Senin omuzlarına masaj yapmamı ister misin?
- Tom draped his coat over Mary's shoulders.
- Tom paltosunu Mary'nin omuzlarının üzerine örttü.
- Do you want me to rub your shoulders?
- Omuzlarını ovmamı ister misin?
- Atlas bore the Earth on his shoulders.
- Atlas, dünya'yı omuzlarında taşıdı.
- Tom carried Mary on his shoulders.
- Tom Mary'i omuzlarında taşıdı.
- Tom draped his coat over Mary's shoulders.
- Tom paltosunu Mary'nin omuzlarına örttü.
- Mary has narrow shoulders and wide hips.
- Mary'nin dar omuzları ve geniş kalçaları vardır.
- My shoulders hurt.
- Omuzlarım ağrıyor.
- Tom slipped a coat over Mary's shoulders.
- Tom, Mary'nin omuzlarının üzerine bir ceket attı.
- Tom lifted Mary onto his shoulders.
- Tom Mary'i omuzlarına aldı.
- My sister's hair reaches her shoulders.
- Kız kardeşimin saçları omuzlarına ulaşıyor.
- He has narrow shoulders.
- Dar omuzları var.
- He laid his hands on her shoulders.
- O ellerini onun omuzlarına koydu.
- Will you rub my shoulders?
- Omuzlarımı ovar mısın?
- No sooner had the monkey caught sight of him than it jumped up to his shoulders.
- Maymun onu görür görmez omuzlarına sıçradı.
- I squeezed his shoulders.
- Onun omuzlarını sıktım.
- Her hair comes to her shoulders.
- Saçları omuzlarına kadar geliyor.
- My sister's hair reaches to her shoulders.
- Kız kardeşimin saçı omuzlarına ulaşıyor.
- Tom wrapped his jacket around Mary's shoulders.
- Tom ceketini Mary'nin omuzlarına sardı.
- Tom has narrow shoulders.
- Tom'un omuzları dardır.
- Her hair came down to her shoulders.
- Onun saçı omuzlarına indi.
- Tom was riding on his father's shoulders.
- Tom babasının omuzlarına biniyordu.
- No sooner had the monkey caught sight of him than it jumped up to his shoulders.
- Maymun onu görür görmez onun omuzlarına sıçradı.
- Everyone get up and put your children on your shoulders.
- Herkes ayağa kalksın ve çocuklarını omuzlarına alsın.
- My shoulders are stiff.
- Omuzlarım kaskatı.
- Rub my shoulders.
- Omuzlarımı ovala.
- She pushed her hair over her shoulders.
- Saçlarını omuzlarının üzerine atmış.
- It's like a weight has been lifted from my shoulders.
- Sanki omuzlarımdan bir yük kalktı.
- Tom wrapped the blanket around Mary's shoulders.
- Tom battaniyeyi Mary'nin omuzlarına sardı.
- Do you want me to massage your shoulders?
- Omuzlarına masaj yapmamı ister misin?
- Marie massaged my shoulders.
- Marie omuzlarıma masaj yaptı.
- Tom looked over his shoulders, expecting to see someone.
- Tom birini görmeyi umarak omuzlarının üzerinden baktı.
- A great responsibility lies on his shoulders.
- Omuzlarında büyük bir sorumluluk var.
- Her hair came down to her shoulders.
- Saçları omuzlarına kadar indi.
- Tom covered Mary's shoulders with a blanket.
- Tom bir battaniye ile Mary'nin omuzlarını dürttü.
- Mary had bare shoulders.
- Mary'nin omuzları çıplaktı.
- Tom slipped a coat over Mary's shoulders.
- Tom, Mary'nin omuzlarına bir palto geçirdi.
- Tom carried Mary on his shoulders.
- Tom, Mary'i omuzlarında taşıdı.
- The little boy sat on his father's shoulders.
- Küçük çocuk babasının omuzlarına oturdu.
- A great responsibility lies on our shoulders.
- Omuzlarımızda büyük bir sorumluluk var.
- Can you rub my shoulders?
- Omuzlarımı ovabilir misin?
- He has a good head on his shoulders.
- Omuzlarının üzerinde iyi bir kafası var.
- I have a pain in my shoulders.
- Omuzlarımda bir ağrı var.
- I squeezed his shoulders.
- Omuzlarını sıktım.
- I'll take the responsibility on my shoulders.
- Sorumluluğu omuzlarıma alacağım.
- Tom is massaging Mary's shoulders.
- Tom, Mary'nin omuzlarına masaj yapıyor.
- If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Çekici bir kişiliğiniz olsun istiyorsanız, omuzlarınızın üzerinde iyi bir kafanız olması gerekir.
- Mary had bare shoulders.
- Mary'nin çıplak omuzları vardı.
- My shoulders feel stiff.
- Omuzlarım sertleşti.
- Would you like me to massage your shoulders?
- Omuzlarına masaj yapmamı ister misin?
- Tom has narrow shoulders.
- Tom'un dar omuzları var.
- Tom put his hands on Mary's shoulders.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.
- Your shoulders are very tense.
- Omuzların çok gergin.
- Rub my shoulders.
- Omuzlarımı ov.
- Tom laid his hands on Mary's shoulders.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.
- She covered her shoulders with the blanket.
- Omuzlarını battaniyeyle örttü.
- A great responsibility lies on his shoulders.
- Onun omuzlarında büyük bir sorumluluk yatıyor.
- He draped his coat over her shoulders.
- Paltosunu Mary'nin omuzlarına örttü.
- My sister's hair reaches to her shoulders.
- Kız kardeşimin saçları omuzlarına kadar uzanıyor.
- Tom put his hands on my shoulders.
- Tom ellerini omuzlarıma koydu.
- Shrug your shoulders.
- Omuzunuzu yukarı aşağı hareket ettirin.
- Do you want me to rub your shoulders?
- Omuzlarınızı ovmamı ister misiniz?
- Tom covered Mary's shoulders with a blanket.
- Tom, Mary'nin omuzlarını battaniyeyle örttü.
- He laid his hands on her shoulders.
- Ellerini onun omuzlarına koydu.
- My shoulders are stiff.
- Omuzlarım tutulmuş.
- My shoulders are fine now.
- Omuzlarım şimdi iyi.
- Mary wrapped the blanket around her shoulders.
- Mary battaniyeyi omuzlarına sardı.
- Tom massaged Mary's stiff shoulders.
- Tom, Mary'nin sert omuzlarına masaj yaptı.
- He draped his coat over her shoulders.
- Paltosunu onun omuzlarının üzerine örttü.
- Her hair comes to her shoulders.
- Onun saçı omuzlarına geliyor.
- He put his hands on my shoulders.
- Ellerini omuzlarıma koydu.
- Mary has narrow shoulders and wide hips.
- Mary'nin dar omuzları ve geniş kalçaları var.
- My little daughter likes to sit on my shoulders.
- Küçük kızım omuzlarıma oturmayı seviyor.
- Tom carried Mary on his shoulders.
- Tom Mary'yi omuzlarında taşıdı.
Show More (88)
|
|
- All Member States must shoulder their individual responsibility in this respect.
- Tüm Üye Devletler bu konuda bireysel sorumluluklarını üstlenmelidir.
- The Commission believes that we must shoulder this responsibility as of now.
- Komisyon şu andan itibaren bu sorumluluğu üstlenmemiz gerektiğine inanmaktadır.
- We must ensure that Russia is involved in this peace process and that it shoulders its responsibility.
- Rusya'nın bu barış sürecine dahil olmasını ve sorumluluğunu üstlenmesini sağlamalıyız.
- The Commission and the Council must now shoulder theirs.
- Komisyon ve Konsey şimdi kendi sorumluluklarını üstlenmelidir.
- Their intervention in environmental disasters would encourage the Member States to shoulder their responsibilities.
- Çevre felaketlerine müdahaleleri Üye Devletleri sorumluluklarını üstlenmeye teşvik edecektir.
- In my view, we must all shoulder our responsibilities, at our own level.
- Benim görüşüme göre hepimiz kendi seviyemizde sorumluluklarımızı üstlenmeliyiz.
- If the Johannesburg Summit fails, the European Union will have to shoulder its responsibility.
- Johannesburg Zirvesi başarısız olursa, Avrupa Birliği'nin sorumluluğunu üstlenmesi gerekecektir.
- I feel that we Members of Parliament must now shoulder our responsibilities within the Convention.
- Biz Parlamento Üyelerinin artık Sözleşme kapsamındaki sorumluluklarımızı üstlenmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- It would seem that the Commission and Parliament are to shoulder the responsibility for establishing one.
- Öyle görünüyor ki Komisyon ve Parlamento bu sistemin kurulması sorumluluğunu üstlenecektir.
- This means that we all shoulder our responsibilities.
- Bu da hepimizin sorumluluklarını üstlenmesi anlamına gelmektedir.
- The Commission believes that we must shoulder this responsibility as of now.
- Komisyon, şu andan itibaren bu sorumluluğu üstlenmemiz gerektiğine inanmaktadır.
- If the Johannesburg Summit fails, the European Union will have to shoulder its responsibility.
- Johannesburg Zirvesi başarısızlıkla sonuçlanırsa, Avrupa Birliği sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalacaktır.
Show More (9)
|