signal - English Turkish Sentences
English Turkish
signal sinyal n.
  • The train crashed due to a signal failure.
  • Tren sinyal arızası nedeniyle kaza yaptı.
  • The tension between them was the signal of the upcoming fight.
  • Aralarındaki gerginlik yaklaşan kavganın sinyaliydi.
  • The television can't receive any signals from here.
  • Televizyon buradan hiçbir sinyal alamıyor.
Show More (123)
signal işaret n.
  • Start firing with my signal.
  • İşaretimle ateş etmeye başlayın.
  • This is the clearest possible signal of the Union's commitment to the region.
  • Bu, Birlik'in bölgeye olan bağlılığının mümkün olan en açık işaretidir.
  • To me that parity was a clear signal of an inclusive Europe.
  • Bana göre bu eşitlik, kapsayıcı bir Avrupa'nın açık bir işaretiydi.
Show More (20)
signal işaret etmek v.
  • The hot weather signals the beginning of the harvest season.
  • Sıcak havalar hasat mevsiminin başlangıcını işaret ediyor.
  • We signal this need in the report and take no predetermined position.
  • Raporda bu ihtiyaca işaret ediyor ve önceden belirlenmiş bir pozisyon almıyoruz.
  • The Laeken Summit must signal the start of openness and democracy, which are prerequisites for successful enlargement.
  • Laeken Zirvesi, başarılı bir genişlemenin önkoşulları olan açıklık ve demokrasinin başlangıcına işaret etmelidir.
Show More (1)
signal sinyal vermek v.
  • You should signal when turning.
  • Dönüşlerde sinyal vermelisin.
  • Using a flashlight, the policeman signaled the car to stop.
  • Polis bir el feneri kullanarak arabanın durması için sinyal verdi.
  • He signaled them to stop.
  • O, durmaları için onlara sinyal verdi.
Show More (1)
signal (bir şey olacağının) sinyalini vermek v.
  • The president signalled that the government would take some severe measures for the crisis.
  • Cumhurbaşkanı, hükümetin krize karşı bazı ciddi önlemler alacağının sinyalini verdi.
Show More (-2)
signal işaret vermek v.
  • He will signal us to fire the fireworks.
  • Havai fişekleri ateşlememiz için bize işaret verecek.
Show More (-2)
signal dikkat çekici adj.
  • Winning the cup was a signal achievement for the team.
  • Kupayı kazanmak takım için dikkat çekici bir başarıydı.
Show More (-2)
signal bildirmek v.
  • I understand that the Council has also signalled its agreement in principle.
  • Anladığım kadarıyla Konsey de prensipte mutabık olduğunu bildirmiştir.
Show More (-2)
signal uyarı işareti n.
  • The driver couldn't have stopped at the signal.
  • Sürücü uyarı işaretinde durmuş olamaz.
Show More (-2)