Tureng - so as to - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	so as to	için	prep.
	Proper slaughterhouses must be set up everywhere, so as to restrict transport. Nakliyeyi kısıtlamak için her yerde uygun mezbahalar kurulmalıdır. That should happen in order to ensure that there really is a uniform approach and so as to have uniform structures. Bu, gerçekten tek tip bir yaklaşım olmasını sağlamak ve tek tip yapılara sahip olmak için gerçekleşmelidir. It is essential to adjust to such changes so as to minimise their negative aspects. Olumsuz yönlerini en aza indirmek için bu tür değişikliklere uyum sağlamak çok önemlidir. The Commission would like to support a broad interpretation so as to avoid undermining the principle of legality. Komisyon, yasallık ilkesini zedelememek için geniş bir yorumu desteklemektedir. We should stick to the same formula that we have already adopted so as to have consistency in the text. Metinde tutarlılığı sağlamak için halihazırda benimsediğimiz formüle sadık kalmalıyız. We need to mark out corridors for tankers so as to ensure that these areas are not polluted. Bu alanların kirletilmemesini sağlamak için tankerler için koridorlar belirlememiz gerekiyor. Once the disease has been diagnosed, it has to be treated so as to cure the patient. Hastalık teşhis edildikten sonra, hastayı iyileştirmek için tedavi edilmelidir. It is necessary for us to further regulate the task of the executive bodies so as to avoid the mistakes of the past. Geçmişte yapılan hatalardan kaçınmak için yürütme organlarının görevlerini daha fazla düzenlememiz gerekmektedir. Reinforced cooperation, so as to escape the stranglehold exerted by national vetos. Ulusal vetolar tarafından uygulanan boğucu baskıdan kurtulmak için güçlendirilmiş işbirliği. We need uniform tariffs so as to make the job of the poor airport staff easier. Zavallı havaalanı personelinin işini kolaylaştırmak için tek tip tarifelere ihtiyacımız var. We need uniform tariffs so as to make the job of the poor airport staff easier. Yoksul havaalanı personelinin işini kolaylaştırmak için tek tip tarifelere ihtiyacımız var. We should stick to the same formula that we have already adopted so as to have consistency in the text. Metinde tutarlılık sağlamak için halihazırda benimsediğimiz formüle sadık kalmalıyız. They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain. Onlar yağmurdan kaçınmak için mağazanın önündeki gölgeliğin altında durdular. He ran, so as to arrive on time. Zamanında varabilmek için koştu. I set out early so as to catch the first train. İlk treni yakalamak için erkenden yola çıktım. We stayed home for Christmas, so as to avoid heavy traffic. Yoğun trafikten kaçınmak için Noel'de evde kaldık. Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning. Bugün biraz geç saate kadar çalışacağım, sabah acele etmemek için. Walk fast so as to be in time. Zamanında ulaşmak için hızlı yürü. He worked hard so as to save more money. Daha fazla para biriktirmek için çok çalıştı. He has to work hard so as to support his family. Ailesini geçindirmek için çok çalışmak zorunda. So as to avoid being late, we went by car. Geç kalmamak için arabayla gittik. We took a taxi so as to reach there on time. Oraya zamanında varabilmek için bir taksiye bindik. We took a taxi so as to get there on time. Oraya zamanında varabilmek için taksiye bindik. He sat in the front so as to be able to hear. Duyabilmek için önde oturur. He penned it down so as to not forget it. Unutmamak için bir kenara not etti. I set out early so as to catch the first train. İlk trene yetişebilmek için erken çıktım. They implemented a communication policy so as to promote their new concept. Yeni konseptlerini tanıtmak için bir iletişim politikası uyguladılar. She packed yesterday, so as to be ready early today. Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı. He stood up so as to see the game better. O maçı daha iyi görmek için ayağa kalktı. He worked hard so as to save more money. Daha fazla para biriktirmek için sıkı çalıştı. So as to keep himself awake, Tom drunk a few cups of coffee. Tom, kendini uyanık tutmak için birkaç fincan kahve içti. They implemented a communication policy so as to promote their new concept. Onlar yeni bir kavram geliştirmek için bir iletişim politikası uygulamıştır. He has to work hard so as to support his family. O, ailesini desteklemek için çok çalışmak zorunda. He ran, so as to arrive on time. O, zamanında varmak için koştu. We took a taxi so as to get there on time. Oraya vaktinde varmak için biz bir taksi tuttuk. Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning. Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım. He stood up so as to see the game better. Oyunu daha iyi görebilmek için ayağa kalktı. So as to keep himself awake, Tom drunk a few cups of coffee. Tom kendini uyanık tutmak için birkaç fincan kahve içti. They stood under the canopy in front of the store, so as to avoid the rain. Yağmurdan korunmak için dükkanın önündeki gölgeliklerin altında durdular. She packed yesterday, so as to be ready early today. Bugün erken hazır olabilmek için dün eşyalarını topladı. Walk fast so as to be in time. Zamanında yetişmek için hızlı yürü. He hurried so as to be in time for the train. Trene yetişebilmek için acele etti. He hurried so as to be in time for the train. Trene zamanında yetişmek için acele etti. He sat in the front so as to be able to hear. İşitebilmek için önde oturdu. We took a taxi so as to reach there on time. Zamanında oraya ulaşmak için bir taksiye bindik. Show More (42)
2	so as to	amacıyla	prep.
	We therefore hope that the proposals we tabled are approved so as to improve the content of the report. Bu nedenle, raporun içeriğinin iyileştirilmesi amacıyla sunduğumuz önerilerin kabul edilmesini umuyoruz. The Commission would like to support a broad interpretation so as to avoid undermining the principle of legality. Komisyon, yasallık ilkesini zedelemekten kaçınmak amacıyla kapsamlı bir yorumlamayı desteklemektedir. I have not quoted the exact English version so as to preserve some elegance. Bazı zarafeti korumak amacıyla İngilizce versiyonu aynen aktarmadım. Show More (0)
3	so as to	üzere	prep.
	We are shortly going to cross the final hurdles so as to bring about the accession of 10 new Member States to the Union. 10 yeni Üye Devletin Birliğe katılımını sağlamak üzere son engelleri de kısa bir süre içerisinde aşacağız. I want to submerge myself in the ocean depths, and to disappear there so as to never be seen again. Kendimi okyanusun derinliklerine bırakmak ve orada bir daha hiç görülmemek üzere kaybolmak istiyorum. Show More (-1)