Tureng - society - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	society	toplum	n.
	It seems to me that we cannot ignore the dangers that media concentration poses to our society. Bana öyle geliyor ki medya yoğunlaşmasının toplumumuz için yarattığı tehlikeleri görmezden gelemeyiz. This is about what impact the transformation of a society has on its weakest members. Bu, bir toplumun dönüşümünün en zayıf üyeleri üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğuyla ilgilidir. Who pays the bill in society when we act inefficiently? Verimsiz davrandığımızda toplumda faturayı kim öder? Afghan society is complex due to its many factions, tribes, and religious and ethnic differences. Afgan toplumu çok sayıda hizip, aşiret, dini ve etnik farklılıklar nedeniyle karmaşık bir yapıya sahiptir. Moreover, it incurs a high level of costs in our society. Dahası, toplumumuzda yüksek düzeyde maliyetlere neden olmaktadır. Indeed, the citizen who is positively disposed towards this society has no way of gaining an overall picture. Gerçekten de bu topluma olumlu yaklaşan bir vatandaşın genel bir resim elde etmesi mümkün değildir. We are quite aware that, in these areas, nothing will be done without mobilising society itself. Bu alanlarda toplumun kendisi harekete geçirilmeden hiçbir şey yapılamayacağının farkındayız. All this means enormous human suffering and considerable financial costs to society. Tüm bunlar muazzam insani acılar ve toplum için önemli mali maliyetler anlamına gelmektedir. Apart from schools, this also affects the citizens and society as a whole. Bu durum okulların yanı sıra vatandaşları ve toplumun genelini de etkilemektedir. A European Union that does not demonstrate solidarity with the weaker members of society cannot be a success. Toplumun zayıf üyeleriyle dayanışma göstermeyen bir Avrupa Birliği başarılı olamaz. The best thing society can do to help is not to increase access to drugs of any type. Toplumun yardımcı olmak için yapabileceği en iyi şey, herhangi bir tür uyuşturucuya erişimi arttırmamaktır. With a view to the desired de-politicisation of society, however, it is an effective instrument. Ancak toplumun arzulanan siyasetsizleştirilmesi açısından etkili bir araç. Indeed, to whom will you offer this information and knowledge to society? Sahi, bu bilgi ve bilişim toplumunu kime sunacaksınız? For certain people in certain sections of society, there is a danger in any country. Toplumun belli kesimlerindeki belli insanlar için her ülkede tehlike vardır. It should also be possible to reserve frequencies for services useful to society on special terms. Ayrıca, toplum için yararlı hizmetler için özel şartlarda frekans ayırmak da mümkün olmalıdır. There will be an entire chapter on science, society and the citizens. Bilim, toplum ve vatandaşlarla ilgili tam bir bölüm olacak. I believe that a better society could be the result. Bunun sonucunda daha iyi bir toplumun ortaya çıkacağına inanıyorum. In particular, we must remember that Europe today is a multicultural society. Özellikle de bugün Avrupa'nın çok kültürlü bir toplum olduğunu unutmamalıyız. We said that European society was demanding reforms, and that was why we needed them. Avrupa toplumunun reform talep ettiğini ve bu nedenle reformlara ihtiyaç duyduğumuzu söyledik. Care of the elderly is a yardstick of a civilised society. Yaşlıların bakımı medeni bir toplumun ölçütüdür. Ways of dealing with waste should be not only acceptable to society, but also intrinsically safe. Atıklarla başa çıkma yolları yalnızca toplum tarafından kabul edilebilir değil, aynı zamanda özünde güvenli olmalıdır. Under the capitalist system, however, scientific progress serves the market, not society. Ancak kapitalist sistemde bilimsel ilerleme topluma değil piyasaya hizmet eder. Cultural creation is no longer the art created either collectively by society or by gifted people. Kültürel yaratım artık toplum tarafından kolektif olarak ya da yetenekli kişiler tarafından yaratılan sanat değildir. Iranian society is, however, one step ahead of the conservative judiciary and clerics. Ancak İran toplumu muhafazakar yargı ve din adamlarından bir adım önde. We want unrestricted participation, no longer to be cared for outside society in the way we once were. Sınırsız katılım istiyoruz, artık bir zamanlar olduğu gibi toplumun dışında bakılmak istemiyoruz. Society's hysteria, which was particularly marked in Germany, is diminishing. Toplumun özellikle Almanya'da belirgin olan histerisi azalıyor. For the most part, these women die when they have their most important responsibilities in society. Çoğunlukla bu kadınlar toplumdaki en önemli sorumluluklarını yerine getirirken ölmektedirler. This is important in terms of continuity and stability for individuals, society and business. Bu, bireyler, toplum ve iş dünyası için süreklilik ve istikrar açısından önemlidir. The enormous majority of Spanish society is against a unilateral attack. İspanyol toplumunun büyük çoğunluğu tek taraflı bir saldırıya karşı. This call comes both from United States society and this House itself, which I hope will adopt the resolution. Bu çağrı hem Birleşik Devletler toplumundan hem de kararı kabul edeceğini umduğum bu Meclisin kendisinden gelmektedir. What kind of a society will we have if people's basic rights are overlooked in the combating of other crimes? Başka suçlarla mücadele ederken insanların temel hakları göz ardı edilirse nasıl bir topluma sahip oluruz? Deaf people are often excluded from many areas of society on account of their disability. İşitme engelliler, engelleri nedeniyle toplumun pek çok alanından dışlanmaktadır. The objective, which has to remain in place, must be a drugs-free society. Yerinde kalması gereken hedef, uyuşturucudan arındırılmış bir toplum olmalıdır. Nevertheless, we recognise that sections of Iranian society are trying to move on. Bununla birlikte, İran toplumunun bazı kesimlerinin yollarına devam etmeye çalıştıklarının farkındayız. The next stage is of course the civilised society to which we all, whether engineers or singing teachers, are striving. Bir sonraki aşama ise, ister mühendis ister şan öğretmeni olsun, hepimizin ulaşmak için çabaladığı uygar toplumdur. Israeli society is more right-wing today than it was a few years ago. İsrail toplumu bugün birkaç yıl öncesine göre daha sağcı. For that society, and for the regions, the consequence of an armed conflict would be incalculable. Bu toplum ve bölgeler için, silahlı bir çatışmanın sonuçları hesaplanamaz olacaktır. In Europe also, there is a deeply ingrained misogyny in our society. Avrupa'da da toplumumuzda kökleşmiş bir kadın düşmanlığı vardır. This increases the possibilities for now giving greater attention to society's social cohesion. Bu durum, toplumun sosyal uyumuna daha fazla önem verilmesi olasılığını artırmaktadır. Women must also play a major role in decision-making bodies and in society in general. Kadınlar karar alma organlarında ve genel olarak toplumda da önemli bir rol oynamalıdır. Services of general interest are thus an essential component of the European model of society. Dolayısıyla genel ilgi alanlarına yönelik hizmetler, Avrupa toplum modelinin temel bir bileşenidir. We do not want to increase the number of tax levels in society for our citizens. Vatandaşlarımız için toplumdaki vergi kademelerinin sayısını artırmak istemiyoruz. Terrorism is a threat to the very foundations of civilised human society. Terörizm, medeni insan toplumunun temellerine yönelik bir tehdittir. Is it reasonable to create so much disquiet amongst people who we want to live within our society? Toplumumuzda yaşamasını istediğimiz insanlar arasında bu kadar huzursuzluk yaratmak mantıklı mı? The Internet is therefore a reflection of society as a whole. Dolayısıyla internet, toplumun bütününün bir yansımasıdır. Future ideas must be flexible and able to adapt to the new society. Gelecekteki fikirler esnek olmalı ve yeni topluma uyum sağlayabilmelidir. They apply to parlour games, sport, constitutions and society in general. Salon oyunları, spor, anayasalar ve genel olarak toplum için geçerlidirler. The reforms needed will only be viable if they are supported by the whole of society. İhtiyaç duyulan reformlar ancak toplumun tamamı tarafından desteklendiği takdirde uygulanabilir olacaktır. Services of general interest are thus an essential component of the European model of society. Dolayısıyla genel çıkarlara yönelik hizmetler Avrupa toplum modelinin önemli bir bileşenidir. Unfortunately, we live in an increasingly throw-away society where we produce more and more waste. Ne yazık ki, giderek daha fazla atık ürettiğimiz, kullan-at bir toplumda yaşıyoruz. People with physical and sensory disabilities are just as much a part of our society as able-bodied people. Fiziksel ve duyusal engelli insanlar da engelsiz insanlar kadar toplumumuzun bir parçasıdır. The multi-ethnic society is indeed being given another lease of life and dialogue is central to the parties. Çok etnikli topluma gerçekten de yeni bir soluk getiriliyor ve diyalog tarafların merkezinde yer alıyor. Biotechnology is certainly the key to a new society, which, if we manage it well, will be more just and more equitable. Biyoteknoloji, iyi yönettiğimiz takdirde daha adil ve daha eşitlikçi olacak yeni bir toplumun anahtarıdır. Europe has decided to commit itself to being a confident society with a stake in the future. Avrupa, geleceğe güvenle bakan bir toplum olma taahhüdünde bulunmaya karar vermiştir. Unless everyone is involved our society will flag. Herkesin katılımı sağlanmadığı sürece toplumumuz bayraklaşacaktır. Homosexuality remains a sensitive issue for Egyptian society. Eşcinsellik Mısır toplumu için hassas bir konu olmaya devam ediyor. Drug use is increasing along with the other problems facing modern society. Modern toplumun karşı karşıya olduğu diğer sorunlarla birlikte uyuşturucu kullanımı da artmaktadır. It is also, however, a society in which the risks of exclusion are many. Ancak bu aynı zamanda, dışlanma risklerinin çok fazla olduğu bir toplumdur. As is often the case government power is more stupid than human society as a whole. Çoğu zaman olduğu gibi hükümet gücü, bir bütün olarak insan toplumundan daha aptaldır. It should be emphasised that Muslims have largely been integrated in Indian society. Müslümanların Hint toplumuna büyük ölçüde entegre olduğu vurgulanmalıdır. We have a right and a duty now to set society straight and to put our own house in order. Şimdi toplumu düzeltmek ve kendi evimizi düzene sokmak gibi bir hakkımız ve görevimiz var. I am sure we all agree that terrorism is one of the most critical challenges our society has to face. Eminim hepimiz terörizmin toplumumuzun karşı karşıya kaldığı en kritik zorluklardan biri olduğu konusunda hemfikiriz. A society which recognises only rights and not duties becomes selfish. Sadece hakları tanıyan ve görevleri tanımayan bir toplum bencilleşir. The wall will not protect Israeli society from the violence and barbarism of suicide bombings against civilians. Duvar, İsrail toplumunu sivillere yönelik intihar saldırılarının şiddetinden ve barbarlığından korumayacaktır. Citizenship must be defined by certain civic behaviour as much as by active and daily participation in society. Vatandaşlık, topluma aktif ve günlük katılım kadar belirli sivil davranışlarla da tanımlanmalıdır. Secondly, there is the issue of opening the WTO up to society and external transparency. İkinci olarak DTÖ'nün topluma açılması ve dış şeffaflık konusu vardır. We want unrestricted participation, no longer to be cared for outside society in the way we once were. Sınırsız katılım istiyoruz artık bir zamanlar olduğu gibi toplumun dışında bakılmak istemiyoruz. I am a research scientist in my country and I cannot hear the expression 'knowledge-based society' without flinching. Ben ülkemde araştırmacı bir bilim adamıyım ve 'bilgi temelli toplum' ifadesini duyduğumda irkilmeden edemiyorum. Palestinian society and the foundations of a State are destroyed; everyday life is becoming increasingly impossible. Filistin toplumu ve bir devletin temelleri yok edildi; günlük yaşam giderek imkansız hale geliyor. They are ordinary men and women made extraordinary by society's preoccupation with their sex lives. Onlar, toplumun cinsel yaşamlarıyla meşgul olması nedeniyle sıra dışı hale gelen sıradan erkek ve kadınlardır. With this, we have, in fact, outlined the duality in Iranian society. Bununla aslında İran toplumundaki ikiliğin ana hatlarını ortaya koymuş olduk. Building a democratic society is a long-term commitment. Demokratik bir toplum inşa etmek uzun vadeli bir taahhüttür. We must therefore be extremely careful when passing on this message to society. Dolayısıyla bu mesajı topluma iletirken son derece dikkatli olmalıyız. I imagine that the PPE-DE agrees that this is the basis of our society. PPE-DE'nin bunun toplumumuzun temeli olduğu konusunda hemfikir olduğunu tahmin ediyorum. Yet human rights and the rule of law are the foundation of our society. Oysa insan hakları ve hukukun üstünlüğü toplumumuzun temelidir. It is the jobs mainly held by women that society accepts should be the least well paid. Toplumun en az ücret ödenmesi gerektiğini kabul ettiği işler çoğunlukla kadınlar tarafından yapılan işlerdir. Is it because Afghanistan is an Islamic society? Afganistan İslami bir toplum olduğu için mi? Firstly, it is correct to emphasise, as he has done, the remarkable opportunities offered to disabled people in society. İlk olarak, kendisinin de yaptığı gibi, toplumda engellilere sunulan kayda değer fırsatları vurgulamak doğrudur. We must find ways of dealing with the problem of illegal immigration and fears in society. Yasa dışı göç sorunu ve toplumdaki korkularla başa çıkmanın yollarını bulmalıyız. A system of this kind is not something the EU can introduce without society's sustaining damage as a result. Bu tür bir sistem, AB'nin toplum zarar görmeden uygulamaya koyabileceği bir şey değildir. Iran is a complex society. İran karmaşık bir toplumdur. We set ourselves the target of creating a competitive, knowledge-based society based on sustainable growth. Kendimize sürdürülebilir büyümeye dayalı, rekabetçi ve bilgi temelli bir toplum yaratma hedefi koyduk. The level of racism in our society is terrifying. Toplumumuzdaki ırkçılık seviyesi dehşet vericidir. Whatever a society is like, it can only flourish in peace, and there can be no peace without justice. Bir toplum nasıl olursa olsun ancak barış içinde gelişebilir ve adalet olmadan barış olamaz. Solidarity is effective if one really tries to build a different, more just society. Dayanışma, gerçekten farklı ve daha adil bir toplum inşa etmeye çalışıldığında etkili olur. We also, however, have to give the people who come to our countries the opportunity to integrate into our society. Bununla birlikte, ülkemize gelen insanlara toplumumuza entegre olma fırsatı da vermeliyiz. Exactly what does a capitalist society have to offer its youth? Kapitalist bir toplum gençlerine tam olarak ne sunabilir? In our society there is no such thing as zero-risk, but we must at least ensure the greatest possible levels of safety. Toplumumuzda sıfır risk diye bir şey yoktur, ancak en azından mümkün olan en yüksek düzeyde güvenliği sağlamalıyız. It is a mark of a civilised society how it treats its animals. Hayvanlarına nasıl davrandığı medeni bir toplumun göstergesidir. We must nonetheless beware of creating a Big Brother society. Yine de bir Büyük Birader toplumu yaratmaktan sakınmalıyız. That, I believe, is extremely important if we are to be able to move ahead as a successful society. Başarılı bir toplum olarak ilerleyebilmemiz için bunun son derece önemli olduğuna inanıyorum. You cannot build a modern, democratic, open society on the cheap. Modern, demokratik, açık bir toplumu ucuza inşa edemezsiniz. We respond to the ageing of society in the European Union. Avrupa Birliği'nde toplumun yaşlanmasına yanıt veriyoruz. We should also emphasise the need for citizen participation in establishing a sustainable model of society. Sürdürülebilir bir toplum modelinin oluşturulmasında vatandaşların katılımına duyulan ihtiyacı da vurgulamalıyız. In this report, you have not a word to say about our society's real problems. Bu raporda toplumumuzun gerçek sorunları hakkında tek bir kelime bile etmiyorsunuz. All sciences worthy of the name must be aware of their role in society. Adına yakışır tüm bilimler, toplumdaki rollerinin farkında olmalıdır. Abortion is the easy solution, creating a society that is dying because it no longer respects life. Kürtaj kolay bir çözümdür ve artık yaşama saygı duymadığı için ölmekte olan bir toplum yaratır. It will also allow society to continue the debate on energy services. Bu aynı zamanda toplumun enerji hizmetleri konusundaki tartışmayı sürdürmesine de olanak sağlayacaktır. This increases the possibilities for now giving greater attention to society's social cohesion. Bu da artık toplumun sosyal uyumuna daha fazla önem verilmesi olasılığını arttırmaktadır. The digital knowledge-based society turns the world into a single coherent whole. Dijital bilgi tabanlı toplum, dünyayı tek bir tutarlı bütüne dönüştürür. That is how our society will work in new directions, opening up new paths. Toplumumuz bu şekilde yeni yönlerde çalışacak, yeni yollar açacaktır. There is evidence of some progress towards an Islamic society that is in tune with the modern world. Modern dünya ile uyumlu bir İslam toplumuna doğru bazı ilerlemeler kaydedildiğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Their dignity requires it and society, in particular the fisheries sector, has requested and expects this. Haysiyetleri bunu gerektirmektedir ve toplum, özellikle de balıkçılık sektörü bunu talep etmekte ve beklemektedir. A sense of responsibility towards society must offset the necessary and valuable spirit of initiative. Topluma karşı sorumluluk duygusu, gerekli ve değerli inisiyatif ruhunu dengelemelidir. Changes in society over the past twenty years have also left their mark on our eating habits. Son yirmi yılda toplumda meydana gelen değişiklikler beslenme alışkanlıklarımız üzerinde de iz bırakmıştır. What can the reason be for this retrograde step on the part of society? Toplumun bu geri adımının sebebi ne olabilir? They pursue a more open society and openly denounce coercion in religious matters. Onlar daha açık bir toplum istiyorlar ve dini konularda zorlamayı açıkça kınıyorlar. The digital knowledge-based society turns the world into a single coherent whole. Dijital bilgi temelli toplum dünyayı tek ve tutarlı bir bütün haline getirmektedir. The underworld is threatening society with new methods from a digital platform. Yeraltı dünyası dijital platformdan yeni yöntemlerle toplumu tehdit etmektedir. We must implement an approach which leads towards a fairer society, although that is a long-term objective. Her ne kadar uzun vadeli bir hedef olsa da daha adil bir topluma doğru giden bir yaklaşımı hayata geçirmeliyiz. In this report, you have not a word to say about our society's real problems. Bu raporda, toplumumuzun gerçek sorunları hakkında tek bir kelime bile etmediniz. They must not be a privilege for the few, since these events are of great importance to our society. Bu etkinlikler toplumumuz için büyük önem taşıdığından, azınlık için bir ayrıcalık olmamalıdır. A society must be supported by its citizens. Bir toplum vatandaşları tarafından desteklenmelidir. In other words, it is something our society can do without. Başka bir deyişle toplumumuzun onsuz da yapabileceği bir şeydir. In Europe we have still not properly added up what the use of pesticides actually costs society. Avrupa'da pestisit kullanımının topluma gerçekte neye mal olduğunu hala doğru dürüst hesaplamış değiliz. It also considers the influence of society at large on entrepreneurial initiative and risk-taking. Ayrıca toplumun genelinin girişimcilik ve risk alma üzerindeki etkisini de göz önünde bulundurur. There are third countries where religious fundamentalists seek to impose religious laws on the whole of society. Köktendincilerin dini yasaları tüm topluma dayatmaya çalıştığı üçüncü dünya ülkeleri de var. With this, we have, in fact, outlined the duality in Iranian society. Bununla aslında İran toplumundaki ikiliğin ana hatlarını çizmiş olduk. Unless everyone is involved our society will flag. Herkesin katılımı sağlanmadığı sürece toplumumuz bayrak sallayacaktır. Their valuable contribution to our society is hugely neglected in this report. Toplumumuza yaptıkları değerli katkılar bu raporda büyük ölçüde ihmal edilmiştir. As I have indicated in previous speeches, however, the Internet and television are a reflection of society. Ancak daha önceki konuşmalarımda da belirttiğim gibi, internet ve televizyon toplumun bir yansımasıdır. Did the August agreement really ensure that the multi-ethnic society and the single rule of law were in fact maintained? Ağustos anlaşması gerçekten de çok etnikli toplumun ve tek hukuk devletinin korunmasını sağladı mı? This Parliament should also be concerned that there is no consensus either within Parliament or with society outside. Bu Parlamento, ne Parlamento içinde ne de Parlamento dışındaki toplumla bir uzlaşı olmamasından da endişe duymalıdır. Is this the European model of society that the European Union desires? Avrupa Birliği'nin arzuladığı Avrupa toplum modeli bu mu? Forgotten, last of all, are the interests of society in general. Unutulan, son olarak, genel olarak toplumun çıkarlarıdır. It would be preferable to dedicate the productive capacity of society to the manufacture of goods other than arms. Toplumun üretken kapasitesinin silah dışındaki malların üretimine tahsis edilmesi tercih edilir. Forces of progress who want to see a less cruel form of Islamic society exist and they are growing in numbers. Daha az zalim bir İslam toplumu görmek isteyen ilerleme güçleri mevcuttur ve sayıları giderek artmaktadır. It involves developing the role young people will play in society in future. Bu, gençlerin gelecekte toplumda oynayacakları rolün geliştirilmesini içermektedir. Are our efforts to protect our freedom and safety resulting in the creation of a Big Brother society? Özgürlüğümüzü ve güvenliğimizi koruma çabalarımız bir Büyük Birader toplumunun yaratılmasıyla mı sonuçlanıyor? We know that armed conflict damages all vital functions in a society. Silahlı çatışmaların bir toplumdaki tüm hayati fonksiyonlara zarar verdiğini biliyoruz. Our experience tells us that access for women may have multiple benefits for society. Deneyimlerimiz bize kadınlar için erişimin toplum için birçok faydası olabileceğini göstermektedir. We must be vigilant in monitoring what is happening through our schools and in society in general. Okullarımızda ve genel olarak toplumda neler olup bittiğini izlemek konusunda uyanık olmalıyız. International law is a crucial element if we are to have a society based on the rule of law. Hukukun üstünlüğüne dayalı bir topluma sahip olmak istiyorsak uluslararası hukuk çok önemli bir unsurdur. In a sense, these constitute a threat to Slovak society. Bunlar bir anlamda Slovak toplumu için bir tehdit oluşturmaktadır. The Vietnamese people live in poverty, their society is in decline and the country is still under-developed. Vietnam halkı yoksulluk içinde yaşıyor, toplumları çöküşte ve ülke hala az gelişmiş durumda. Knowledge and know-how are the basis of economic competitiveness and of the well-being of society as a whole. Bilgi ve teknik bilgi, ekonomik rekabet gücünün ve bir bütün olarak toplumun refahının temelidir. Sport is of fundamental importance to our society. Spor toplumumuz için temel bir öneme sahiptir. In contemporary society and with more mobility we really ought to be contemplating a simpler, less bureaucratic system. Çağdaş toplumda ve daha fazla hareketlilikle birlikte gerçekten daha basit, daha az bürokratik bir sistem düşünmeliyiz. Without them, our society would be a colder place, and the European social model would be unworkable. Onlar olmadan toplumumuz daha soğuk bir yer olur ve Avrupa sosyal modeli uygulanamaz hale gelir. That means that there is uneasiness, considerable uneasiness, in Chinese society. Bu da Çin toplumunda bir huzursuzluk, hatırı sayılır bir tedirginlik olduğu anlamına geliyor. European integration is multifaceted and embraces all levels of society. Avrupa entegrasyonu çok yönlüdür ve toplumun tüm düzeylerini kapsar. We need to find answers within our own society in order to meet these challenges. Bu zorlukların üstesinden gelebilmek için kendi toplumumuz içinde cevaplar bulmamız gerekiyor. It stimulated a debate, and society itself took charge of it. Bu bir tartışma başlattı ve toplumun kendisi de bu tartışmanın sorumluluğunu üstlendi. It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this. Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize güvenenler en zayıf olanlardır. The elderly play a very valuable role in our society. Yaşlılar toplumumuzda çok değerli bir rol oynamaktadır. In other words, their products offer benefits to society as a whole above and beyond any commercial value. Başka bir deyişle, bu şirketlerin ürünleri, ticari değerin ötesinde, bir bütün olarak topluma fayda sağlamaktadır. Society's weaker members must, though, be strengthened in a spirit of solidarity. Yine de toplumun zayıf üyeleri dayanışma ruhu içinde güçlendirilmelidir. It should be added that society in both countries has seen many efforts made towards a final reconciliation. Her iki ülkede de toplumun nihai bir uzlaşı için çok çaba sarf ettiğini belirtmek isterim. This debate must engage society as a whole, not just governments. Bu tartışma sadece hükümetleri değil tüm toplumu ilgilendirmelidir. Nevertheless, we recognise that sections of Iranian society are trying to move on. Bununla birlikte, İran toplumunun bazı kesimlerinin hayatlarına devam etmeye çalıştıklarının farkındayız. Europe's society cannot continue to tolerate that and to pursue policies that are clearly failing. Avrupa toplumu buna müsamaha göstermeye ve açıkça başarısız olan politikalar izlemeye devam edemez. This debate must engage society as a whole, not just governments. Bu tartışma sadece hükûmetleri değil tüm toplumu ilgilendirmelidir. We simply know that many people in our society are afraid that this change and modernisation will make them losers. Toplumumuzdaki pek çok kişinin bu değişim ve modernleşmenin kendilerini kaybettireceğinden korktuğunu biliyoruz. This, surely, is the bottom line in terms of the exclusion of citizens from society. Bu, vatandaşların toplumdan dışlanması açısından kesinlikle en önemli noktadır. Very often, however, they are hindered from taking part in our society. Ancak çoğu zaman toplumumuzda yer almaları engellenmektedir. There is room for improvement in its communication with the financial markets and society. Finansal piyasalar ve toplumla iletişiminde gelişime açık alanlar bulunmaktadır. However, that should not lead us to overlook the fact that businesses can also form a threat to society. Ancak bu durum, işletmelerin de toplum için bir tehdit oluşturabileceği gerçeğini göz ardı etmemize yol açmamalıdır. I believe that a better society could be the result. İnanıyorum ki bunun sonucunda daha iyi bir toplum ortaya çıkacaktır. That result must be achieved through dialogue with the various sectors of Chechen society. Bu sonuca, Çeçen toplumunun çeşitli kesimleriyle diyalog yoluyla ulaşılmalıdır. The principle of equal rights for all is one of the most important cornerstones of our society. Herkes için eşit haklar ilkesi toplumumuzun en önemli temel taşlarından biridir. There is evidence of some progress towards an Islamic society that is in tune with the modern world. Modern dünya ile uyumlu bir İslam toplumuna doğru bazı ilerlemeler kaydedildiğine dair kanıtlar var. The European Union must stand for a European model of society and for a European world vision. Avrupa Birliği, bir Avrupa toplum modeli ve bir Avrupa dünya vizyonunu temsil etmelidir. It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this. Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize bakanlar en zayıf olanlardır. As you know, we have drafted a 'science and society' action plan. Bildiğiniz gibi bir 'bilim ve toplum' eylem planı hazırladık. The consumption of vitamins and other food supplements by our society is a genuine trend rather than a fashion. Toplumumuzun vitamin ve diğer gıda takviyelerini tüketmesi bir modadan ziyade gerçek bir eğilimdir. This too is characteristic of American society, which hears little about it. Bu da bu konuda çok az şey duyan Amerikan toplumunun karakteristik bir özelliğidir. However, practical changes imposed from below, by society, are no substitute for institutional solutions. Bununla birlikte, toplum tarafından aşağıdan dayatılan pratik değişiklikler, kurumsal çözümlerin yerini tutamaz. We have chosen to organise our society by focusing on specialisation. Toplumumuzu uzmanlaşmaya odaklanarak örgütlemeyi seçtik. In today’s society, much depends on networks and information systems. Günümüz toplumunda pek çok şey ağlara ve bilgi sistemlerine bağlıdır. We live in a society which for reasons of solidarity and on economic grounds takes whatever steps need to be taken. Dayanışma ve ekonomik gerekçelerle atılması gereken her türlü adımı atan bir toplumda yaşıyoruz. Society in Afghanistan remains as fractured as ever. Afganistan'da toplum her zamanki gibi parçalanmış durumda. Elderly people and patients are more than just an item of expense to society. Yaşlılar ve hastalar toplum için bir gider kaleminden daha fazlasıdır. In Europe also there is a deeply ingrained misogyny in our society. Avrupa'da da toplumumuzda kökleşmiş bir kadın düşmanlığı vardır. Innovation must be the property of every member of society. İnovasyon toplumun her üyesinin malı olmalıdır. The first is digital literacy, a new range of essential skills for the knowledge-based society. Bunlardan ilki, bilgi temelli toplum için yeni bir dizi temel beceri olan dijital okuryazarlıktır. Then, too, society changes in a process that you have described. O zaman da toplum sizin tarif ettiğiniz bir süreç içerisinde değişir. China will, as a result, go through major changes that will have a huge impact on society. Sonuç olarak Çin, toplum üzerinde büyük etkisi olacak önemli değişikliklerden geçecektir. Making all these problems a fit topic for discussion in our society opened up a Pandora's box. Tüm bu sorunların toplumumuzda tartışma konusu haline getirilmesi Pandora'nın kutusunu açtı. Europe needs an approach to innovation which will directly serve society as a whole. Avrupa'nın toplumun tamamına doğrudan hizmet edecek bir inovasyon yaklaşımına ihtiyacı vardır. It is also, however, a society in which the risks of exclusion are many. Ancak bu aynı zamanda dışlanma risklerinin çok fazla olduğu bir toplumdur. It is illusory to believe that processes of transformation in society can be managed by free market forces alone. Toplumdaki dönüşüm süreçlerinin yalnızca serbest piyasa güçleri tarafından yönetilebileceğine inanmak yanıltıcıdır. The second concerns the adaptability of the individual to the ever-increasing demands in companies and society. İkincisi, bireyin şirketlerde ve toplumda sürekli artan taleplere uyum sağlayabilmesiyle ilgilidir. It was you, Minister, who said that a difficult climate for the economy and society would be created. Sayın Bakan, ekonomi ve toplum için zor bir iklim yaratılacağını söyleyen sizdiniz. It also considers the influence of society at large on entrepreneurial initiative and risk-taking. Ayrıca toplumun genelinin girişimcilik ve risk alma üzerindeki etkisini de göz önünde bulundurmaktadır. Romanian society has grown up. Romanya toplumu büyüdü. Secondly, we shall strongly support the balanced development of our society. İkinci olarak, toplumumuzun dengeli gelişimini güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. This is a disastrous development for the vast majority of society. Bu, toplumun büyük çoğunluğu için feci bir gelişmedir. However, these projects are often important, for example, for society in the developing countries. Bununla birlikte, bu projeler, örneğin gelişmekte olan ülkelerdeki toplum için genellikle önemlidir. Without them, our society would be a colder place, and the European social model would be unworkable. Onlar olmasaydı toplumumuz daha karanlık bir yer olurdu ve Avrupa sosyal modeli uygulanamaz hale gelirdi. Our method of organising ourselves in various areas of society is also vertical or divided into sectors. Kendimizi toplumun çeşitli alanlarında örgütleme yöntemimiz de dikeydir ya da sektörlere bölünmüştür. Drug use is increasing along with the other problems facing modern society. Uyuşturucu kullanımı, modern toplumun karşı karşıya olduğu diğer sorunlarla birlikte artmaktadır. First of all we must recognise that a thriving media is the hallmark of a free society. Her şeyden önce, gelişen bir medyanın özgür bir toplumun ayırt edici özelliği olduğunu kabul etmeliyiz. Society cannot be said to be progressing if greater life expectancy is not matched by improvements in quality of life. Yaşam süresinin artması, yaşam kalitesindeki iyileşmelerle eşleşmediği sürece, toplum ilerleme kaydetmiş sayılamaz. A society of full employment would not have any problems with pensions. Tam istihdamın olduğu bir toplumda emekli maaşlarıyla ilgili herhangi bir sorun yaşanmayacaktır. It stimulated a debate, and society itself took charge of it. Bir tartışmayı tetikledi ve toplumun kendisi bu tartışmanın sorumluluğunu üstlendi. We must therefore be extremely careful when passing on this message to society. Dolayısıyla bu mesajı topluma aktarırken son derece dikkatli olmalıyız. Turkey wishes to have its own models for society and democracy. Türkiye kendi toplum ve demokrasi modeline sahip olmak istemektedir. The reforms needed will only be viable if they are supported by the whole of society. İhtiyaç duyulan reformlar ancak toplumun tamamı tarafından desteklenirse uygulanabilir olacaktır. The underworld is threatening society with new methods from a digital platform. Yeraltı dünyası dijital platformdan yeni yöntemlerle toplumu tehdit ediyor. Moreover, it incurs a high level of cost in our society. Dahası, toplumumuzda yüksek düzeyde bir maliyete neden olmaktadır. We have to take risks and society must be encouraged to do so. Risk almak zorundayız ve toplum bu konuda teşvik edilmelidir. In other words, their products offer benefits to society as a whole above and beyond any commercial value. Başka bir deyişle bu şirketlerin ürünleri, ticari değerin ötesinde, bir bütün olarak topluma fayda sağlamaktadır. Society, as this House knows, is a much wider concept than the economy, and that must be our starting-point. Bu Meclis'in bildiği gibi toplum, ekonomiden çok daha geniş bir kavramdır ve bu bizim başlangıç noktamız olmalıdır. Furthermore, it must match what society wants and address the challenges of the moment. Ayrıca, toplumun istekleriyle örtüşmeli ve o anın zorluklarını ele almalıdır. It is prohibition which feeds the cancer of corruption which does so much harm to our society. Toplumumuza bu denli zarar veren yolsuzluk kanserini besleyen şey yasaklardır. This debate concerns the way we organise our own society. Bu tartışma kendi toplumumuzu nasıl örgütlediğimizle ilgilidir. Should the programme support the arts sector or work for the good of society? Program sanat sektörünü mü desteklemeli yoksa toplumun iyiliği için mi çalışmalı? A wide sector of Palestinian society regards elections as a crucial part of the reform process. Filistin toplumunun geniş bir kesimi seçimleri reform sürecinin önemli bir parçası olarak görmektedir. But this has not come anywhere near to forcing a restructuring of Iranian society. Ancak bu, İran toplumunu yeniden yapılandırmaya zorlamanın yakınından bile geçmedi. They are also moments when we learn a great deal about society. Bunlar aynı zamanda toplum hakkında çok şey öğrendiğimiz anlardır. Will it mark the beginning of a further opening of society? Toplumun daha da açılmasının başlangıcı olacak mı? These signals from society will need to lead to improvements to the websites. Toplumdan gelen bu sinyallerin web sitelerinde iyileştirmelere yol açması gerekecektir. It will also allow society to continue the debate on energy services. Ayrıca toplumun enerji hizmetleri konusundaki tartışmaları sürdürmesine de olanak sağlayacaktır. Its lack of security is becoming more and more a barrier to the development of the networked society. Güvenlik eksikliği, ağa bağlı toplumun gelişmesinin önünde giderek daha fazla engel teşkil etmektedir. People with disabilities can make a positive contribution to society. Engelli insanlar topluma olumlu katkıda bulunabilirler. Society will benefit from the quickest possible implementation of these, therefore. Bu nedenle bunların mümkün olan en hızlı şekilde uygulanması toplumun yararına olacaktır. In other words, it is something our society can do without. Başka bir deyişle, toplumumuzun onsuz da yapabileceği bir şeydir. Inconsistent and contradictory events are currently taking place within the Israeli State and society. Şu anda İsrail Devleti ve toplumu içinde tutarsız ve çelişkili olaylar yaşanmaktadır. When we make society better for the disabled, it is better for all of us. Toplumu engelliler için daha iyi hale getirdiğimizde, bu hepimiz için daha iyi olacaktır. Turkey wishes to have its own models for society and democracy. Türkiye kendi toplum ve demokrasi modellerine sahip olmak istiyor. Moreover, governments have a special responsibility towards the weaker members of society. Ayrıca, hükümetlerin toplumun zayıf üyelerine karşı özel bir sorumluluğu vardır. I consider it a much more important point that public support for the knowledge society is waning. Bilgi toplumuna yönelik kamu desteğinin azalmakta olduğunu çok daha önemli bir nokta olarak görüyorum. They are revealing not only in times of conflict, they are also revealing in terms of the state of a society as a whole. Sadece çatışma zamanlarında değil, bir bütün olarak toplumun durumu açısından da açıklayıcıdırlar. Moreover, it incurs a high level of costs in our society. Dahası, toplumumuzda yüksek düzeyde bir maliyete neden olmaktadır. They will allow jobs to be created for people who are often on the margins of society or in difficulty. Genellikle toplumun sınırlarında olan veya zorluk çeken insanlar için iş yaratılmasına olanak sağlayacaktır. However, these projects are often important, for example, for society in the developing countries. Bununla birlikte, bu projeler, örneğin gelişmekte olan ülkelerdeki toplumlar için genellikle önemlidir. The intelligentsia and the leaders of its society were driven out of the country. Aydınlar ve toplumun önde gelenleri ülke dışına sürüldü. We are concerned here with survival on the roads and life in our society, and we must therefore be careful. Biz burada yollarda hayatta kalmak ve toplumumuzdaki yaşamla ilgileniyoruz ve bu nedenle dikkatli olmalıyız. Information and knowledge are the raw material in this society and the source of new wealth. Bilgi ve enformasyon bu toplumun hammaddesi ve yeni zenginliğin kaynağıdır. Society will benefit from the quickest possible implementation of these, therefore. Bu nedenle toplum, bunların mümkün olan en hızlı şekilde uygulanmasından fayda sağlayacaktır. It may inject real dynamism into society if it is based on genuine mutual tolerance. Gerçek bir karşılıklı hoşgörüye dayandığı takdirde topluma gerçek bir dinamizm kazandırabilir. It would be preferable to dedicate the productive capacity of society to the manufacture of goods other than arms. Toplumun üretken kapasitesinin silah dışındaki malların üretimine ayrılması tercih edilirdi. The enormous majority of Spanish society is against a unilateral attack. İspanyol toplumunun büyük çoğunluğu tek taraflı bir saldırıya karşıdır. I would stress that you were right to say how important 'science and society' is for young people. Bilim ve toplum'un gençler için ne kadar önemli olduğunu söylemekte haklı olduğunuzu vurgulamak isterim. Moreover, governments have a special responsibility towards the weaker members of society. Ayrıca, hükûmetlerin toplumun zayıf üyelerine karşı özel bir sorumluluğu vardır. It depends on the political situation, the level of democratisation, the character of the society. Bu, siyasi duruma, demokratikleşme düzeyine ve toplumun karakterine bağlıdır. We would be entering a different society, one contrary to our values. Farklı bir topluma, değerlerimize aykırı bir topluma girmiş oluruz. That means that there is uneasiness, considerable uneasiness, in Chinese society. Bu, Çin toplumunda huzursuzluk, önemli ölçüde huzursuzluk olduğu anlamına gelir. Indeed, strengthening society's legal infrastructure is extremely beneficial. Gerçekten de toplumun yasal altyapısının güçlendirilmesi son derece faydalıdır. We paid for the militarisation of our society. Toplumumuzun militarize edilmesinin bedelini ödedik. Are these generations an asset to modern society, yes or no? Bu nesiller modern toplum için bir değer midir, evet mi hayır mı? We will give them the money to do work which will help our economy and our society. Ekonomimize ve toplumumuza yardımcı olacak işler yapmaları için onlara para vereceğiz. Students must be prepared to participate in the knowledge society. Öğrenciler bilgi toplumuna katılmak üzere hazırlanmalıdır. Member States must try to do more to integrate refugees into society. Üye Devletler mültecileri topluma entegre etmek için daha fazlasını yapmalıdır. To bring laws and real life closer together is to organise the emancipatory evolution of a society. Yasaları ve gerçek hayatı birbirine yaklaştırmak, bir toplumun özgürleştirici evrimini organize etmektir. The national police force's monopoly on the use of force is a basic rule in a democratic society. Ulusal polis gücünün güç kullanma tekeli demokratik bir toplumda temel bir kuraldır. We have said that we want to be a fairer and more equal society. Daha adil ve daha eşit bir toplum olmak istediğimizi söylemiştik. Consensus on this strategy will also have to be built up in society in order to ensure continuity. Devamlılığı sağlamak için, toplumda bu strateji etrafında uzlaşma oluşturulması da gerekli olacaktır. Society's weaker members must, though, be strengthened in a spirit of solidarity. Bununla birlikte toplumun zayıf üyeleri dayanışma ruhu içinde güçlendirilmelidir. Indeed, the citizen who is positively disposed towards this society has no way of gaining an overall picture. Gerçekten de, bu topluma olumlu yaklaşan bir vatandaşın genel bir resim elde etmesi mümkün değildir. Secondly, we shall strongly support the balanced development of our society. İkinci olarak toplumumuzun dengeli gelişimini güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Iranian society is, however, one step ahead of the conservative judiciary and clerics. Ancak İran toplumu muhafazakar yargı ve din adamlarından bir adım öndedir. The increased dependence of our society on technological evolutions is giving rise to new forms of terrorism. Toplumumuzun teknolojik gelişmelere artan bağımlılığı yeni terörizm biçimlerine yol açıyor. Or to put it another way, the market can and should regulate the economy, but not society. Ya da başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, piyasa ekonomiyi düzenleyebilir ve düzenlemelidir, ancak toplumu değil. Economic and social change has led our economy and society into an impasse. Ekonomik ve sosyal değişim, ekonomimizi ve toplumumuzu bir çıkmaza sürükledi. Under different circumstances, this progress might translate into prosperity for society as a whole. Farklı koşullar altında bu ilerleme bir bütün olarak toplum için refaha dönüşebilir. These reforms must be socially, environmentally and economically equitable throughout society. Bu reformlar toplum genelinde sosyal, çevresel ve ekonomik açıdan eşitlikçi olmalıdır. The precautionary principle is a political response to the risks within society. İhtiyatlılık ilkesi toplumdaki risklere verilen siyasi bir yanıttır. For two months, we have been saying that 11 September changed the world and the balance of society. İki aydır 11 Eylül'ün dünyayı ve toplumun dengelerini değiştirdiğini söylüyoruz. Under different circumstances, this progress might translate into prosperity for society as a whole. Farklı koşullar altında, bu ilerleme bir bütün olarak toplum için refaha dönüşebilir. That is what it means to be a democratic society; that is what the rule of law means. Demokratik bir toplum olmanın anlamı budur; hukukun üstünlüğünün anlamı budur. The Commission is continuing to assist the government and society in general to address these challenges. Komisyon bu zorlukların aşılması için hükümete ve genel olarak topluma yardımcı olmaya devam ediyor. Growth and employment presuppose price stability, and social cohesion in our society presupposes growth and employment. Büyüme ve istihdam fiyat istikrarını, toplumumuzdaki sosyal uyum da büyüme ve istihdamı gerektirir. Society in Afghanistan remains as fractured as ever. Afganistan'da toplum her zamanki gibi parçalanmış durumdadır. I believe that these measures would be viable for all workers, employers and society. Bu önlemlerin tüm çalışanlar, işverenler ve toplum için uygulanabilir olacağına inanıyorum. This debate is already taking place in Palestinian society, and is legitimate and healthy. Bu tartışma Filistin toplumunda halihazırda gerçekleşmektedir ve meşru ve sağlıklıdır. For heaven's sake, let us not isolate Iraqi society. Tanrı aşkına, Irak toplumunu izole etmeyelim. Iranian society as we see it today, therefore, is in ferment. Dolayısıyla İran toplumu bugün gördüğümüz haliyle bir mayalanma içerisindedir. Among the European rural model's special features, the expectations of society are a decisive element. Avrupa kırsal modelinin kendine has özellikleri arasında toplumun beklentileri belirleyici bir unsurdur. These are problems for society. Bunlar toplum için sorun teşkil etmektedir. We cannot talk about a society of knowledge and learning without taking the next logical step. Bir sonraki mantıksal adımı atmadan bilgi ve öğrenme toplumundan bahsedemeyiz. As full members of society, they should be able to play a part in the way it functions. Toplumun tam üyeleri olarak, Parlamentonun işleyişinde rol oynayabilmelidirler. Our society's high standards of hygiene must also not be compromised. Toplumumuzun yüksek hijyen standartlarından da ödün verilmemelidir. They want a Union that delivers the quality of life and the type of society they desire. Arzu ettikleri yaşam kalitesini ve toplum tipini sunan bir Birlik istiyorlar. However, they also play a role in providing a social and economic balance in our society. Bununla birlikte, toplumumuzda sosyal ve ekonomik dengenin sağlanmasında da rol oynamaktadırlar. But just what does society expect? Peki ama toplum ne bekliyor? This takes the form of support for the most vulnerable in an inclusive society. Bu, kapsayıcı bir toplumda en kırılgan durumda olanlara destek şeklinde gerçekleşmektedir. I hope they can find peace and be productive in society. Umarım huzur bularak toplum içinde üretken olabilirler. Only through love can truth and peace be attained in society. Toplumda hakikate ve barışa ancak sevgi yoluyla ulaşılabilir. Society is changing at a fast pace and new challenges arise. Toplum hızla değişmekte ve yeni zorluklar ortaya çıkmaktadır. Society is changing at a fast pace and new challenges arise. Toplum süratle değişmekte ve yeni zorluklar ortaya çıkmakta. Likewise, a whole society can also undergo a severe trauma. Aynı şekilde, bütün toplum da ağır bir travma geçirebilir. In a free society, nobody is obligated to like you. Özgür bir toplumda, kimse sizi sevmek zorunda değildir. The principles, standards and laws they promoted challenged the whole structure of society. Savundukları ilkeler, standartlar ve yasalar toplumun tüm yapısına meydan okuyordu. A society under the rule of law must never give in to these terrorists. Hukukun üstünlüğü altındaki bir toplum asla bu teröristlere boyun eğmemelidir. The principles, standards and laws they promoted challenged the whole structure of society. Destekledikleri ilkeler, standartlar ve yasalar toplumun tüm yapısına meydan okuyordu. Society is changing at a fast pace and new challenges arise. Toplum hızla değişiyor ve yeni zorluklar ortaya çıkıyor. The principles, standards and laws they promoted challenged the whole structure of society. Destekledikleri prensipler, standartlar ve yasalar, toplumun yapısına bütünüyle meydan okudu. Likewise, a whole society can also undergo a severe trauma. Aynı şekilde bütün bir toplum da ağır bir travma yaşayabilir. Israel is a democracy that has a free and pluralistic society. İsrail bağımsız ve çoğulcu bir topluma sahip bir demokrasi. Likewise, a whole society can also undergo a severe trauma. Aynı şekilde, bütün bir toplum da ciddi bir travma geçirebilir. Only through love can truth and peace be attained in society. Sadece sevgi aracılığıyla toplumda hakikat ve barış sağlanabilir. Israel is a democracy that has a free and pluralistic society. İsrail özgür ve çoğulcu bir topluma sahip bir demokrasidir. I hope they can find peace and be productive in society. Umarım huzur bulabilir ve toplumda üretken olabilirler. I hope they can find peace and be productive in society. Umarım toplumda huzur bulabilir ve üretken olabilirler. Drugs are a cancer of modern society. Uyuşturucu modern toplumun kanseridir. Hate is a cancer on society. Nefret toplumda bir kanserdir. A volunteer is a person who does useful things for society without pay. Gönüllü, toplum için para almadan yararlı işler yapan kişidir. Leaders serve society. Liderler topluma hizmet ediyor. They refuse to integrate into society. Topluma entegre olmayı reddediyorlar. Respect for law is fundamental to our society. Hukuka saygı toplumumuz için temeldir. Generosity is an important trait in today's selfish society. Cömertlik bugünün bencil toplumunda önemli bir özelliktir. Today, I plan to talk about the importance of sports in modern society. Bugün, modern toplumda sporun önemi hakkında konuşmayı planlıyorum. That practice has no place in a civilized society. Bu uygulamanın medeni bir toplumda yeri yok. People who dream of mass destruction think that society hasn't constructed anything worthwhile. Kitlesel yıkım hayalleri kuran insanlar, toplumun kayda değer bir şey inşa etmediğini düşünürler. The impact of science on society is great. Bilimin toplum üzerindeki etkisi büyüktür. Society and the individual are inseparable. Toplum ve birey birbirinden ayrılamazlar. Politeness is just a protocol that is different in every society. Nezaket, her toplumda farklı olan bir protokoldür. They ended capitalism and built a socialist society. Kapitalizme son verdiler ve sosyalist bir toplum kurdular. Guilds were an important part of society in the Middle Ages. Loncalar orta çağda toplumun önemli bir parçasıydı. In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. Zamana bağlı bir toplumda zaman doğrusal olarak görülür; başka bir deyişle geçmişten bugüne ve geleceğe uzanan düz bir çizgi olarak. The family is the most important unit in society. Aile toplumdaki en önemli birimdir. The Catholic Church had a strong grip on society. Katolik Kilisesi toplum üzerinde güçlü bir etkiye sahipti. The influence of TV on society is great. TV'nin toplum üzerindeki etkisi büyüktür. We live in a civilized society. Medeni bir toplumda yaşıyoruz. Moral values are important in society. Ahlaki değerler toplumda önemlidir. I don't like where society is heading. Toplumun gittiği yeri sevmiyorum. Modern society is overflowing with all sorts of information. Modern toplum her türlü bilgiyle dolup taşıyor. Television has a great deal of influence on society. Televizyonun toplum üzerinde büyük bir etkisi var. Society is an insane asylum run by the inmates. Toplum, mahkumlar tarafından yönetilen bir akıl hastanesidir. Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society. İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır. One of the biggest problems in our modern society is that the people don't see the world as I do. Modern toplumumuzdaki en büyük sorunlardan biri, insanların dünyayı benim gördüğüm gibi görmemeleri. We, as a society, have many problems. Toplum olarak birçok sorunumuz var. Society is divided. Toplum bölündü. Drugs are a cancer of modern society. İlaçlar modern toplumun bir kanseridir. We have become an intolerant, inward-looking society. Hoşgörüsüz, içe dönük bir toplum haline geldik. That country is turning into a society with high education. O ülke yüksek eğitimli bir topluma dönüşüyor. A society without religion is like a ship without a compass. Dinsiz bir toplum pusulasız bir gemiye benzer. If you do not conform to society's arbitrary rules, you will be shunned. Eğer toplumun keyfi kurallarına uymazsanız, dışlanırsınız. It seems unlikely that any society could completely dispense with myths. Herhangi bir toplumun mitlerden tamamen vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor. Today, I plan to talk about the importance of sports in modern society. Bugün, modern toplumda sporun öneminden bahsetmeyi planlıyorum. Such attitudes cannot be tolerated in our society. Böyle tutumlar toplumumuzda hoşgörülemez. If you do not conform to society's arbitrary rules, you will be shunned. Toplumun keyfi kurallarına uymazsan dışlanacaksın. Society has a great influence on individuals. Toplumun bireyler üzerinde büyük etkisi vardır. Society has a great influence on individuals. Toplumun bireyler üzerinde büyük bir etkisi vardır. Disney films are an American vision of society. Disney filmleri toplumun bir Amerikan vizyonudur. Why should I care what society thinks? Toplumun ne düşündüğünü neden umursayayım ki? I've paid my debt to society. Ben topluma olan borcumu ödedim. Tom paid his debt to society. Tom topluma olan borcunu ödedi. He's what society calls a real lover of music. O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir. They have to integrate into society. Topluma entegre olmak zorundalar. Television has a great deal of influence on society. Televizyonun toplum üzerine birçok etkisi vardır. The rights of the individual are the most important rights in a free society. Bireyin hakları özgür bir toplumdaki en önemli haklardır. Tom feels that his work is not useful to society. Tom yaptığı işin toplum için yararlı olmadığını düşünüyor. The Catholic Church had a strong grip on society. Katolik Kilisesi'nin toplum üzerinde güçlü bir etkisi vardı. If you believe society hasn't made anything worthwhile, then you might believe also in mass destruction. Eğer toplumun kayda değer bir şey yapmadığına inanıyorsanız, o zaman kitlesel yıkıma da inanıyor olabilirsiniz. A society cannot be truly democratic unless the powerful are held accountable for their actions. Bir toplum, güçlüler eylemleri için sorumlu tutulmadıkça gerçekten demokratik olamaz. The impact of science on society is great. Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür. We should conform to the customs of society. Toplumun geleneklerine uymalıyız. That practice has no place in a civilized society. Uygar bir toplumda o uygulamanın hiçbir yeri yoktur. Society and the individual are inseparable. Toplum ve birey birbirinden ayrılamaz. Moral values are important in society. Toplumda ahlaki değerler önemlidir. Modern society is overflowing with all sorts of information. Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor. Monetary value is the dominant value in American society. Parasal değer Amerikan toplumunda egemen değerdir. Sex is everywhere in our society. Seks toplumumuzun her yerinde. Is Sami a threat to society? Sami toplum için bir tehdit mi? What is shown on television is, as it were, a reflection of what society is like. Televizyonda gösterilenler, bir yerde, toplumun nasıl olduğunun bir yansımasıdır. Society does not encourage relationships between people who have a large age gap. Toplum büyük bir yaş farkı olan insanlar arasında ilişkiyi teşvik etmez. They are a cancer on society. Onlar toplumda bir kanser. Sami is a danger to the society. Sami toplum için bir tehlikedir. What is the role of the University in the modern society? Modern toplumda üniversitenin rolü ne? Tom believes in a patriarchal society. Tom ataerkil bir topluma inanır. The rights of the individual are the most important rights in a free society. Bireyin hakları özgür bir toplumda en önemli haklardır. I don't care what society thinks. Toplumun ne düşündüğü vız gelir tırıs gider. We live in a society; not just in an economy. Bir toplumda yaşıyoruz; sadece bir ekonomide değil. There is a long way from oil dependence to a renewable energy society. Petrol bağımlılığından yenilenebilir enerji toplumuna giden uzun bir yol var. There is no place for chauvinism in an equal society. Eşit bir toplumda şovenizm için yer yoktur. Disney films are an American vision of society. Disney filmleri bir Amerikan toplum vizyonudur. Hate is a cancer on society. Nefret, toplumdaki kanserdir. Atheism has become the philosophy of the new society of the old republic. Ateizm, eski cumhuriyetin yeni toplumunun felsefesi haline geldi. Society does not encourage relationships between people who have a large age gap. Toplum, büyük yaş farkı olan insanlar arasındaki ilişkileri teşvik etmez. The more skills one masters, the greater contribution one can make to society. Bir insan ne kadar çok yetenek öğrenirse, topluma o kadar daha çok katkıda bulunur. Tom is a danger to society. Tom toplum için bir tehlikedir. Young people used to look down on the rules of society. Gençler toplum kurallarına tepeden bakardı. Why should I care what society thinks? Toplumun ne düşündüğüne neden önem vermeliyim? Guilds were an important part of society in the Middle Ages. Loncalar Orta Çağ'da toplumun önemli bir parçasıydı. What is the role of the University in the modern society? Üniversitenin modern toplumdaki rolü nedir? That country is turning into a society with high education. O ülke, yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor. The family is the most basic unit of society. Aile, toplumun en temel birimidir. It's a reflection of our society. Bu bizim toplumumuzun bir yansıması. Is Fadil a threat to society? Fadıl toplum için bir tehdit mi? Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society. İslam, Danimarka'daki en büyük ikinci dindir ve 210.000 inananıyla toplumun %3,7'sini oluşturmaktadır. Monetary value is the dominant value in American society. Amerikan toplumunda parasal değer baskın değerdir. He's what society calls a real lover of music. Toplum ona gerçek bir müzik aşığı diyor. By this age, society tells you to have ten children. Bu yaşa kadar, toplum size on çocuk yapmanızı söyler. We live in a society; not just in an economy. Biz sadece bir ekonomide değil, bir toplumda yaşıyoruz. A person's beauty is their conduct in society. Bir insanın güzelliği toplum içindeki davranışlarıdır. Leaders serve society. Liderler topluma hizmet eder. She is a member of our society. O bizim toplumumuzun bir üyesi. They ended capitalism and built a socialist society. Onlar kapitalizmi sona erdirdiler ve sosyalist bir toplum kurdular. It seems unlikely that any society could completely dispense with myths. Herhangi bir toplumun efsanelerinden tamamen vazgeçebilmesi olası görünmüyor. Society is an insane asylum run by the inmates. Toplum, mahkumlar tarafından işletilen bir akıl hastanesidir. Life in society requires communication. Toplum içinde yaşamak iletişim gerektirir. In our society, there are both honorable people and swindlers. Toplumumuzda hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır. Young people used to look down on the rules of society. Genç insanlar toplumun kurallarını küçümserlerdi. Sami is a danger to the society. Sami toplum için bir tehlike. Is the individual or the family the basis of our society? Toplumumuzun temeli birey mi yoksa aile mi? He wants to be part of the English society. O, İngiliz toplumunun bir parçası olmak istiyor. There is a long way from oil dependence to a renewable energy society. Petrol bağımlılığından yenilenebilir enerji toplumuna uzun bir yol var. The family is the most important unit in society. Aile, toplumdaki en önemli birimdir. Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages. Son 100 yılda bilim ve teknoloji ile toplumun diğer alanlarındaki ilerlemeler yaşam kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi. A volunteer is a person who does useful things for society without pay. Bir gönüllü, ödeme olmadan topluma yararlı işler yapan bir kişidir. Tom is a danger to society. Tom toplum için bir tehlike. A society without religion is like a ship without a compass. Dinsiz bir toplum, pusulasız bir gemi gibidir. Society is composed of individuals. Toplum, bireylerden oluşur. Violence is the cancer of our society. Şiddet, toplumumuzun kanseridir. We live in a civilized society. Biz uygar bir toplumda yaşıyoruz. Some people say Japan is a male-dominated society. Bazı insanlar, Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyorlar. Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar. Someone important to society has passed away. Toplum için önemli biri vefat etti. He is a danger to society. Toplum için bir tehlikedir. I don't give a damn what society thinks. Toplumun ne düşündüğü umurumda değil. I don't care what society thinks. Toplumun ne düşündüğü umurumda değil. Some people say Japan is a male-dominated society. Kimileri Japonya'nın erkek egemen bir toplum olduğunu söylüyor. What is shown on television is, as it were, a reflection of what society is like. Televizyonda gösterilen şey, bir bakıma, toplumun neye benzediğinin bir yansımasıdır. Layla was ostracized by society. Leyla toplum tarafından dışlandı. They are a cancer on society. Onlar toplum için bir kanser. The more skills one masters, the greater contribution one can make to society. Bir kişi ne kadar çok beceride ustalaşırsa, topluma o kadar büyük katkı sağlayabilir. Freaks are normally shunned from society. Ucubeler normalde toplumdan dışlanırlar. The boy was so dependent that he could not function in society. Çocuk o kadar bağımlıydı ki toplum içinde işlev göremiyordu. Society is changing. Toplum değişiyor. Tom believes in a patriarchal society. Tom ataerkil bir topluma inanıyor. We live in an obesigenic society. Obez bir toplumda yaşıyoruz. Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society. Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunlarının hepsi zaman zaman modern toplumu etkilemiştir. The family is the fundamental unit of society. Aile toplumun temel birimidir. Today I will be speaking about the significance of sports in modern society. Bugün sporun modern toplumdaki önemi hakkında konuşacağım. A racist society tends to demonize other societies. Irkçı bir toplum, diğer toplumları şeytanlaştırmaya eğilimlidir. Tom has paid his debt to society. Tom topluma olan borcunu ödedi. Tom paid his debt to society. Tom topluma borcunu ödedi. Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. Filozoflar tarafından aydınlatılmamış her toplum şarlatanlar tarafından kandırılır. Is Fadil a threat to society? Fadil toplum için bir tehdit midir? They regarded the man as a danger to society. Adamı toplum için bir tehlike olarak gördüler. Violence is the cancer of our society. Şiddet toplumumuzun kanseridir. The influence of TV on society is great. Televizyonun toplum üzerindeki etkisi büyük. What is right in one society can be wrong in another. Bir toplumda doğru olan, başka bir toplumda yanlış olabilir. An individual is the smallest unit of the society. Bir birey toplumun en küçük birimidir. I've paid my debt to society. Topluma olan borcumu ödedim. The rights of the individual are important in a free society. Özgür bir toplumda bireyin hakları önemlidir. They refuse to integrate into society. Topluma entegre olmayı reddettiler. Generosity is an important trait in today's selfish society. Cömertlik günümüzün bencil toplumunda önemli bir özelliktir. America likes to believe that it's a classless society. Amerika sınıfsız bir toplum olduğuna inanmayı sever. America was a mainly agricultural society. Amerika esasen tarımsal bir toplumdu. It's a throw-away society. Bu bir kullan-at toplumu. There is no place for chauvinism in an equal society. Eşit bir toplumda şovenizme yer yoktur. An individual is the smallest unit of the society. Birey, toplumun en küçük birimidir. We, as a society, have many problems. Bizim, toplum olarak, pek çok sorunumuz vardır. We live in a democratic society. Demokratik bir toplumda yaşıyoruz. A racist society tends to demonize other societies. Irkçı bir toplum diğer toplumları şeytanlaştırma eğilimindedir. In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak. I don't care what society says. Toplumun ne dediği umurumda değil. Such attitudes cannot be tolerated in our society. Bu tür davranışlar toplumumuzda hoş görülemez. Are nations the last stage of evolution in human society? Uluslar, insan toplumundaki evrimin son aşaması mıdır? He wants to be part of the English society. İngiliz toplumunun bir parçası olmak istiyor. Respect for law is fundamental to our society. Yasalara saygı toplumumuzun temelidir. Changes in society come from individuals. Toplumdaki değişimler bireylerden gelir. A society cannot be truly democratic unless the powerful are held accountable for their actions. Güçlüler eylemlerinden sorumlu tutulmadıkça bir toplum gerçek anlamda demokratik olamaz. The boy was so dependent that he could not function in society. Oğlan o kadar bağımlıydı ki, toplumda işlev göremiyordu. Society is divided. Toplum bölünmüştür. He is a danger to society. O, toplum için bir tehlikedir. What is right in one society can be wrong in another. Bir toplumda doğru olan bir şey başka bir toplumda yanlış olabilir. Show More (457)
2	society	dernek	n.
	Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies. İkinci sezonun birkaç bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi oldu. Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies. İkinci sezonun birkaç bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi olmuştur. Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies. İkinci sezonun birçok bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi oldu. Tom paid his debt to society. Tom derneğe borcunu ödedi. The letters STEP stand for the Society for Testing English Proficiency. STEP, İngilizce Yeterlilik Testi Derneği'nin kısaltmasıdır. Are you a member of this society? Bu derneğin bir üyesi misiniz? He's been trying to become a member of a horsemanship society. Bir atçılık derneğine üye olmaya çalışıyor. The Society for Protection of Nature is a non-profit, non-governmental organization. Doğayı Koruma Derneği, kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. The Society for Protection of Nature is a non-profit, non-governmental organization. Doğa Koruma Derneği kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. He's a member of the Royal Society for the Protection of Birds. O, Kraliyet Kuşları Koruma Derneği'nin bir üyesidir. He's a member of the Royal Society for the Protection of Birds. Kraliyet Kuşları Koruma Derneği'nin bir üyesi. She is a member of our society. O, derneğimizin bir üyesidir. Wolfgang works for the Max Planck Society for the Advancement of Science. Wolfgang, Max Planck Bilimin İlerlemesi Derneği için çalışıyor. Show More (10)
3	society	topluluk	n.
	I'd never join a secret society. Asla gizli bir topluluğa katılmam. Tom is a member of a secret society. Tom gizli bir topluluğun üyesi. The society was founded in 1990. Topluluk 1990 yılında kurulmuştu.. The society made him president. Topluluk onu başkan yaptı. Twelve musicians constitute the society. Topluluk, on iki müzisyenden oluşuyor. He belongs to the ESS (English Speaking Society). ESS'ye (İngilizce Konuşma Topluluğu) üye. Bread allowed the formation of early human societies. Ekmek ilk insan topluluklarının oluşmasını sağladı. Twelve musicians constitute the society. Topluluğu on iki müzisyen oluşturuyor. Tom and Mary are members of a secret society. Tom ve Mary gizli bir topluluğun üyeleridir. Tom is a member of a secret society of scientists. Tom, bilim insanlarından oluşan gizli bir topluluğun üyesidir. Ants have a well-organized society. Karıncalar iyi organize olmuş bir topluluktur. Show More (8)
4	society	cemiyet	n.
	This is contrary to the views of the British Royal Society, which finds that the scientific case has not been made. Bu durum, bilimsel gerekçelerin ortaya konulmadığını düşünen İngiliz Kraliyet Cemiyeti'nin görüşlerine ters düşmektedir. This is contrary to the views of the British Royal Society, which finds that the scientific case has not been made. Bu durum, bilimsel bir gerekçe ortaya konulmadığı görüşünde olan İngiliz Kraliyet Cemiyeti'nin görüşlerine aykırıdır. Tom, one of the notable faces of Boston society, also attended the event. Etkinliğe Boston cemiyet hayatının tanınmış simalarından Tom da katıldı. Tom was a member of a secret society. Tom gizli bir cemiyetin üyesiydi. Tom is a member of a secret society. Tom gizli bir cemiyetin üyesi. Tom and Mary are members of a secret society. Tom ve Mary gizli bir cemiyetin üyeleri. Show More (3)
5	society	sosyete	n.
	Tom, one of the notable faces of Boston society, also attended the event. Boston sosyetesinin önemli simalarından biri olan Tom da etkinliğe katıldı. I'm interested in the society page of that newspaper. O gazetenin sosyete sayfasıyla ilgileniyorum. Show More (-1)