|
- There is a drug store 500 m further to the south.
- 500 m güneyde eczane bulunmaktadır.
- It is no longer the time for a fool’s bargain for the South.
- Artık Güney için aptalca bir pazarlık yapmanın zamanı değil.
- That is the prospect facing fishermen in the south and east of Ireland at the moment.
- Şu anda İrlanda'nın güney ve doğusundaki balıkçıların karşı karşıya olduğu durum budur.
- The South Caucasus can be designated a test case for the EU's peace policy.
- Güney Kafkasya, AB'nin barış politikası için bir test vakası olarak görülebilir.
- The Cypriot people, the populations of the north and the south, do not want the same thing as their representatives.
- Kıbrıs halkı, kuzey ve güney halkları, temsilcileriyle aynı şeyi istemiyor.
- We must not forget the priority of development, and we must not speak in place of the South.
- Kalkınmanın önceliğini unutmamalı ve Güney'in yerine konuşmamalıyız.
- The environmental situation in the South Caucasus is alarming.
- Güney Kafkasya'daki çevresel durum endişe vericidir.
- In my group we are against the inequalities between the North and the South.
- Grubumda Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizliklere karşıyız.
- The prosperity gap between the north and south of the Mediterranean is not diminishing.
- Akdeniz'in kuzeyi ile güneyi arasındaki refah farkı da azalmamaktadır.
- Today, a new trial is starting in Shiraz, in the South.
- Bugün, Güney'de, Şiraz'da yeni bir dava başlıyor.
- The truth is that the North's protectionist policy has helped to strangle crucial sectors in the South.
- Gerçek şu ki, Kuzey'in korumacı politikası Güney'deki önemli sektörlerin batırılmasına katkıda bulunmuştur.
- There is still bombing in the North and in the South.
- Kuzey'de ve Güney'de hala bombalama var.
- That is the purpose of the Stabilisation and Association Process for South East Europe.
- Güney Doğu Avrupa için İstikrar ve Ortaklık Süreci'nin amacı budur.
- We are also considering further projects in the Balkans, Africa and South Pacific.
- Ayrıca Balkanlar, Afrika ve Güney Pasifik'te başka projeler de düşünüyoruz.
- In this, the south and the north are quite clearly opposed.
- Bu konuda, güney ve kuzey oldukça açık bir şekilde karşı karşıya gelmektedir.
- What has become of Europe's ambition for the South of Europe?
- Avrupa'nın Güney Avrupa'ya yönelik hırsına ne oldu?
- But in the South the picture is very different.
- Ancak Güney'de durum çok farklıdır.
- We'm are all going to be part of the south west region.
- Hepimiz güney batı bölgesinin bir parçası olacağız.
- We must not forget the Ukraine either, nor the states in the South Caucuses.
- Ne Ukrayna'yı ne de Güney Kafkasya'daki devletleri unutmamalıyız.
- However, I see a big problem in provincial towns and the big mega-cities of the south.
- Bununla birlikte, taşra kasabalarında ve güneydeki büyük mega şehirlerde büyük bir sorun görüyorum.
- Ninety-five per cent of the five million new cases every year are in low-income countries in the South.
- Her yıl ortaya çıkan beş milyon yeni vakanın yüzde doksan beşi Güney'deki düşük gelirli ülkelerde görülmektedir.
- I understand that this is not just a north versus south issue.
- Bunun sadece kuzeye karşı güney meselesi olmadığını anlıyorum.
- Can we reduce all the countries which surround us to the east and south to a common denominator?
- Bizi doğudan ve güneyden çevreleyen tüm ülkeleri ortak bir paydaya indirgeyebilir miyiz?
- This is how we can give sense and morality to the commercial rules and show solidarity with the people of the south.
- Bu şekilde ticari kurallara anlam ve ahlak kazandırabilir ve güney halkıyla dayanışma gösterebiliriz.
- I cherish very intense, personal memories of the South Caucasus.
- Güney Kafkasya ile ilgili oldukça yoğun ve kişisel anıları sevgi ile yâd ediyorum.
- That country has a strong fundamentalist Muslim north and a Christian group in the south.
- Bu ülkenin kuzeyinde güçlü bir köktendinci Müslüman, güneyinde ise Hıristiyan bir grup var.
- It has to prevent illegal trafficking in arms between the North and the South.
- Kuzey ve Güney arasında yasadışı silah kaçakçılığını önlemek zorundadır.
- The Commission should focus aid onto this area to benefit the Muslims who have not got the wealth of the south.
- Komisyon, güneydeki zenginliğe sahip olmayan Müslümanların faydalanması için yardımları bu bölgeye odaklamalıdır.
- The renovation project, which lasted for months, cut off this important route between the north and south of Europe.
- Aylarca süren yenileme projesi, Avrupa'nın kuzeyi ile güneyi arasındaki bu önemli rotayı kesti.
- It would take many years for nature to recover, far longer than would be the case in the south.
- Doğanın kendini toparlaması, güneyde olduğundan çok daha uzun yıllar alacaktır.
- That is the purpose of the Stabilisation and Association Process for South East Europe.
- Güney Doğu Avrupa için İstikrar ve Ortaklık Sürecinin amacı da budur.
- Now, it is on precisely these issues that I would like to focus, particularly the question of the south.
- Şimdi, tam da bu konulara, özellikle de güney sorununa odaklanmak istiyorum.
- I am pleased that in her report she has treated the east and the south equally.
- Raporunda doğu ve güneyi eşit olarak ele almış olmasından memnuniyet duyuyorum.
- There are great differences between the south and the north regarding the notion of family.
- Aile kavramı konusunda güney ve kuzey arasında büyük farklılıklar vardır.
- In my group we are against the inequalities between the North and the South.
- Biz grubumuzda Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizliklere karşıyız.
- There needs to be more EU involvement in the South Caucasus too.
- AB'nin Güney Kafkasya'ya da daha fazla müdahil olması gerekmektedir.
- The people in the south worry about the disturbance of the pace of life, but that is not a constant.
- Güneydeki insanlar yaşam temposunun bozulmasından endişe ediyor ancak bu sürekli bir durum değil.
- The south east of England was one of the regions first hit by the foot and mouth outbreak in the UK.
- İngiltere'nin güney doğusu, Birleşik Krallık'ta şap salgınından ilk etkilenen bölgelerden biri oldu.
- The JPA is a unique instrument of cooperation and solidarity, North and South.
- JPA, Kuzey ve Güney arasında eşsiz bir işbirliği ve dayanışma aracıdır.
- The Commission should focus aid onto this area to benefit the Muslims who have not got the wealth of the south.
- Komisyon, güneydeki zenginliğe sahip olmayan Müslümanların faydalanması için yardımları bu alana yoğunlaştırmalıdır.
- The prosperity gap between the north and south of the Mediterranean is not diminishing.
- Akdeniz'in kuzeyi ile güneyi arasındaki refah farkı azalmıyor.
- Why should a system that has worked well and which is still working well for the North no longer be good for the South?
- Kuzey için iyi işleyen ve halen de iyi işleyen bir sistem neden artık Güney için iyi olmasın?
- This fresh step is certainly also of importance in the removal of inequalities between North and South.
- Bu yeni adım, Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır.
- The situation is so different between the north and the south.
- Kuzey ve güney arasında durum çok farklı.
- This is the opportunity to create a new ambition for the South.
- Bu, Güney için yeni bir hırs yaratma fırsatıdır.
- Stable prices are important for farmers in the South as in the North.
- İstikrarlı fiyatlar Kuzey'de olduğu gibi Güney'deki çiftçiler için de önemlidir.
- The best method is to incorporate this into the country and regional strategies to secure ownership in the South.
- En iyi yöntem, Güney'de mülkiyeti güvence altına almak için bunu ülke ve bölge stratejilerine dahil etmektir.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızla geliyorlar.
- Five guards from the south, heavily armed and moving fast.
- Güneyden beş muhafız, ağır silahlılar ve hızlı hareket ediyorlar.
- They have bought a house that faces south.
- Güneye bakan bir ev aldılar.
- Migrating birds are flying south.
- Göçmen kuşlar güneye uçuyor.
- Lincoln did not want to punish the south.
- Lincoln güneyi cezalandırmak istemiyordu.
- Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
- Kuzey kutup bölgesindeki sıcaklıklar uzak güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı artıyor.
- We're going on a trip to the South of France.
- Güney Fransa'ya bir geziye gidiyoruz.
- They come from the south of France.
- Onlar Fransa'nın güneyindendir.
- Pskov is in the south of Russia.
- Pskov, Rusya'nın güneyindedir.
- They have bought a house that faces south.
- Onlar güneye bakan bir ev satın aldılar.
- In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south.
- İlkbaharda günler uzayıp güneş ısındığında, ilk kızılgerdan kuşunun güneyden dönmesini bekledi.
- Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.
- Neredeyse tüm siheyuanların ana binaları ve kapıları daha iyi aydınlatma için güneye bakıyordu, bu nedenle hutongların çoğu doğudan batıya doğru uzanıyordu.
- She went off south or somewhere in that direction.
- Güneye ya da o yönde bir yere gitti.
- It snows in the south during the winter.
- Kış boyunca güneyde kar yağar.
- Tasmania is on the 40 degrees South latitude.
- Tazmanya 40 derece güney enleminde.
- Where is the South Station?
- Güney İstasyonu nerede?
- Police say he got the boys from the South Pattaya pier area where there are a lot of vagrant children.
- Polis, çocukları çok sayıda serseri çocuğun bulunduğu Güney Pattaya iskele bölgesinden aldığını söylüyor.
- My house is on the south bank of the Thames.
- Evim Thames'in güney kıyısında.
- Fadil headed south to Sudan.
- Fadıl güneye, Sudan'a yöneldi.
- He lives in a big city in the south of Spain.
- İspanya'nın güneyindeki büyük bir kentte yaşar.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
- Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- France is to the south of England.
- Fransa İngiltere'nin güneyindedir.
- His house is on the south side of the river.
- Evi nehrin güney tarafında.
- South Tyrol is one of the wealthiest regions in Italy and in Europe.
- Güney Tirol, İtalya'nın ve Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biridir.
- We should head south.
- Güneye gitmeliyiz.
- Where is the south terminal?
- Güney terminali nerede?
- Fadil headed south to Sudan.
- Fadıl güneye, Sudan'a doğru yola çıktı.
- Austria is south of central Europe.
- Avusturya, orta Avrupa'nın güneyindedir.
- Nobody I know got killed in South Central L.A.
- Güney Los Angeles'ta tanıdığım hiç kimse öldürülmedi.
- Which way is south?
- Güney hangi tarafta?
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
- Kuzeyde İskoçya; güneyde İngiltere; batıda Galler ve daha batıda Kuzey İrlanda vardır.
- My house is on the south bank of the Thames.
- Evim Thames Nehri'nin güney kıyısında.
- Even though South Tyrol is in Italy, the majority of the population speaks German.
- Güney Tirol İtalya'da olmasına rağmen, nüfusunun çoğunluğu Almanca konuşur.
- His house is on the south side of the river.
- Onun evi nehrin güney tarafındadır.
- Bolzano is the capital of South Tyrol, in Italy.
- Bolzano, İtalya'daki Güney Tirol'ün başkentidir.
- Tom is walking south.
- Tom güneye yürüyor.
- The Seven Seas include the Arctic, North Atlantic, South Atlantic, North Pacific, South Pacific, Indian, and Southern Oceans.
- Yedi Deniz; Arktik, Kuzey Atlantik, Güney Atlantik, Kuzey Pasifik, Güney Pasifik, Hint ve Güney Okyanuslarını içerir.
- Which way is south?
- Güney ne taraf?
- Tom went south and Mary went north.
- Tom güneye, Mary kuzeye gitti.
- Birds fly south in the winter.
- Kuşlar kışın güneye uçarlar.
- This river flows south into the sea.
- Bu nehir güneye, denize akar.
- Genoa is about 120 km south of Milan.
- Cenova, Milano'nun yaklaşık 120 kilometre güneyindedir.
- Many swallows will come soon from the south.
- Yakında güneyden birçok kırlangıç gelecek.
- This river flows south into the sea.
- Bu nehir güneye denize doğru akar.
- The French chose the South for this summer.
- Fransızlar bu yaz için Güney'i seçti.
- The South of Africa is far away.
- Afrika'nın güneyi çok uzakta.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış mevsimi başlamadan önce, kırlangıçlar güneye uçarlar.
- I went to the South Pacific for a summer of romantic adventure.
- Romantik bir yaz macerası için Güney Pasifik'e gittim.
- Nearly all siheyuans had their main buildings and gates facing south for better lighting, so a majority of hutongs run from east to west.
- Neredeyse bütün siheuyanların ana binaları ve daha iyi aydınlatma için güneye bakan kapıları vardı.Bu yüzden hutongların bir çoğunluğu doğudan batıya doğru çalışırlar.
- The inhabitants built a wall round the town with four gates opening out on roads leading east, south, west and north.
- Kasaba sakinleri kasabanın etrafına doğu, güney, batı ve kuzeye giden yollara açılan dört kapısı olan bir duvar inşa etti.
- Nobody I know got killed in South Central L.A.
- Güney Orta Los Angeles'ta tanıdığım kimse öldürülmedi.
- He said the South had good reason to protest.
- Güney'in protesto etmek için iyi bir nedeni olduğunu söyledi.
- Lincoln did not want to punish the south.
- Lincoln güneyi cezalandırmak istemedi.
- It snows in the south during the winter.
- Kışın güneyde kar yağar.
- Since my room faces south, it isn't so cold even in the winter.
- Odam güneye baktığı için kışın bile çok soğuk olmuyor.
- Tom headed south.
- Tom güneye gitti.
- Temperatures in the Arctic are rising 2 to 3 times faster than temperatures farther south.
- Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklıklar, daha güneydeki sıcaklıklardan 2 ila 3 kat daha hızlı yükseliyor.
- Tom's house is on the south side of the island.
- Tom'un evi adanın güney tarafında.
- South Tyrol is one of the wealthiest regions in Italy and in Europe.
- Güney Tirol, İtalya ve Avrupa'nın en zengin bölgelerinden biridir.
- In many African countries south of the Sahara, poverty exists.
- Sahra'nın güneyindeki birçok Afrika ülkesinde yoksulluk var.
- We're going on a trip to the South of France.
- Fransa'nın güneyine bir geziye gidiyoruz.
- Cacao can only grow within about 20° north and south of the equator.
- Kakao sadece ekvatorun yaklaşık 20 ° kuzey ve güneyi içinde büyüyebilir.
- She went off south or somewhere in that direction.
- O, güneye veya o yönde bir yere gitti.
- Police say he got the boys from the South Pattaya pier area where there are a lot of vagrant children.
- Polis, oğlanları bir sürü başıboş çocuğun olduğu Güney Pattaya iskelesinden aldığını söyledi.
- In the fall, many birds head for the south.
- Sonbaharda birçok kuş güneye göç eder.
- Which way is south?
- Güney ne tarafta?
- Algeria has a large black population in the south.
- Cezayir'in güneyinde büyük bir siyahi nüfus vardır.
- My house faces south.
- Evim güneye bakıyor.
- The geese are flying south.
- Kazlar güneye uçuyor.
- Birds fly south in winter.
- Kuşlar kışın güneye uçarlar.
- The south had no money to rebuild.
- Güney'in yeniden inşa edecek parası yoktu.
- There are too many enemies in the south.
- Güneyde çok fazla düşman var.
- Algeria has a large black population in the south.
- Cezayir'in güneyinde büyük bir siyah nüfus vardır.
- Sami was sailing the South Pacific.
- Sami Güney Pasifik'te yelken açıyordu.
- My room faces south, which makes it sunny and very comfortable.
- Odam güneye bakar, bu da onu güneşli ve çok rahat yapıyor.
- The climate in the south of France is ideal.
- Fransa'nın güneyindeki iklim ideal.
- Even though South Tyrol is in Italy, the majority of the population speaks German.
- Güney Tirol İtalya'da olmasına rağmen, nüfusun çoğunluğu Almanca konuşur.
- The Seven Seas include the Arctic, North Atlantic, South Atlantic, North Pacific, South Pacific, Indian, and Southern Oceans.
- Yedi Deniz Kuzey Kutbu, Kuzey Atlantik, Güney Atlantik, Kuzey Pasifik, Güney Pasifik, Hint ve Güney Okyanuslarını içerir.
- The inhabitants built a wall round the town with four gates opening out on roads leading east, south, west and north.
- Sakinler şehrin etrafına doğu, güney, batı ve kuzeye çıkan yollara açılan dört kapılı bir duvar inşa ettiler.
- The largest bedroom faces south.
- En büyük yatak odası güneye bakıyor.
- A hot wind is blowing in from the south.
- Güneyden sıcak bir rüzgar esiyor.
- The birds are flying south.
- Kuşlar güneye uçuyor.
- She fled south towards the Spanish border.
- Güneye, İspanya sınırına doğru kaçtı.
- North is the opposite direction from south.
- Kuzey, güneyin ters yönüdür.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçacak.
- In the autumn, swallows will fly south.
- Sonbaharda kırlangıçlar güneye uçar.
- You probably live in South Carolina.
- Muhtemelen Güney Carolina'da yaşıyorsun.
- Before winter starts, the swallows fly south.
- Kış başlamadan önce kırlangıçlar güneye uçar.
Show More (132)
|
