1 |
spoiled |
şımarık |
adj. |
|
- Tom is young, rich, spoiled and egocentric.
- Tom genç, zengin, şımarık ve benmerkezci.
- Tom is a spoiled little brat.
- Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom was spoiled.
- Tom şımarıktı.
- Tom was behaving like a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuk gibi davranıyordu.
- My brother is a spoiled little brat!
- Kardeşim şımarık küçük bir velet!
- He is a spoiled child.
- O şımarık bir çocuk.
- Single children are often spoiled.
- Bekar çocuklar genellikle şımarık olurlar.
- Tom is lazy and spoiled.
- Tom tembel ve şımarık.
- Tom is spoiled.
- Tom şımarık.
- Single children are often spoiled.
- Tek çocuklar genellikle şımarıktır.
- Tom is a spoiled little brat.
- Tom şımarık küçük bir velet.
- I guess I'm spoiled.
- Şımarık olduğumu düşünüyorum.
- You're acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranıyorsun.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
- Sen hala iki yıl önce tanıdığım şımarık küçük kızsın.
- Tom was a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuktu.
- I'm just another spoiled Canadian.
- Ben de başka bir şımarık Kanadalıyım işte.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı bırak.
- Tom is young, rich, spoiled and egocentric.
- Tom, genç, zengin, şımarık ve benmerkezcidir.
- Tom is a spoiled child.
- Tom şımarık bir çocuk.
- My brother is a spoiled little brat!
- Benim erkek kardeşim şımarık bir velet.
- Stop acting like a spoiled child.
- Şımarık bir çocuk gibi davranmayı kes.
Show More (18)
|
2 |
spoiled |
bozulmuş |
adj. |
|
- Otherwise, this method and its possibilities will be spoiled.
- Aksi takdirde bu yöntem ve olanakları bozulacaktır.
- The food is spoiled.
- Yemek bozulmuş.
- The spoiled meat had a nasty smell.
- Bozulmuş et çok kötü kokuyordu.
- Our walk was spoiled by the wind and the rain.
- Yürüyüşümüz yağmur ve rüzgar tarafından bozuldu.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- The food is spoiled.
- Yemekler bozulmuş.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozulmuş yoğurttan başka bir şey yemedim.
- Our walk was spoiled by the wind and the rain.
- Yürüyüşümüz rüzgâr ve yağmur yüzünden bozuldu.
- Good things are easily spoiled.
- İyi şeyler kolayca bozulur.
Show More (6)
|
3 |
spoiled |
bozuk (yiyecek/içecek) |
adj. |
|
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
- Görünüşe göre Tom bozuk yiyecekleri yediği için hastalanmış.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozuk yemek yedi ve hastalandı.
Show More (0)
|