|
- The doctor strongly suggested he take the supplements.
- Doktor, vitamin takviyelerini almasını şiddetle tavsiye etti.
- The ELDR is strongly in favour of reforming the Commission's administration and pruning bureaucracy.
- AİKB, Komisyon'un yönetiminde reform yapılmasını ve bürokrasinin azaltılmasını şiddetle desteklemektedir.
- I would counsel strongly against any inappropriate rhetoric!
- Uygunsuz söylemlerden şiddetle kaçınmanızı tavsiye ederim!
- Let me warn you very strongly, however, against supporting it.
- Bununla birlikte, sizi bunu desteklememeniz konusunda şiddetle uyarmak isterim.
- The Finnish Members of the EPP are strongly against any kind of auctioning.
- EPP'nin Finlandiyalı üyeleri her türlü açık arttırmaya şiddetle karşı çıkmaktadır.
- The European Parliament should strongly condemn these new developments and see to it that the elections run smoothly.
- Avrupa Parlamentosu bu yeni gelişmeleri şiddetle kınamalı ve seçimlerin sorunsuz bir şekilde yapılmasını sağlamalıdır.
- Next, we must strongly oppose the wall that is being built.
- Ardından inşa edilmekte olan duvara şiddetle karşı çıkmalıyız.
- Next, we must strongly oppose the wall that is being built.
- Ardından, inşa edilmekte olan duvara şiddetle karşı çıkmalıyız.
- The Commission is as strongly opposed as every Member who has spoken to the use of cruel and discriminatory punishments.
- Komisyon, zalimane ve ayrımcı cezaların uygulanmasına, söz alan her Üye gibi şiddetle karşı çıkmaktadır.
- The stable presidency of the Council is strongly contested by the Commission.
- Konsey'in istikrarlı başkanlığına Komisyon tarafından şiddetle karşı çıkılmaktadır.
- Let me warn you very strongly, however, against supporting it.
- Bununla birlikte sizi bunu desteklememeniz konusunda şiddetle uyarmak isterim.
- That is an approach I strongly support.
- Bu benim şiddetle desteklediğim bir yaklaşım.
- We have strongly urged the applicant countries to remove those deficits.
- Başvuru sahibi ülkeleri bu açıkları gidermeye şiddetle teşvik ettik.
- I was and still am strongly opposed to this.
- Ben buna şiddetle karşı çıktım ve hala da karşıyım.
- The European Union has made a declaration strongly condemning those measures.
- Avrupa Birliği bu tedbirleri şiddetle kınayan bir deklarasyon yayınlamıştır.
- I would advise strongly against making this journey.
- Bu yolculuğu yapmamanızı şiddetle tavsiye ederim.
- In their bilateral contacts with the Cuban authorities, the Member States protested strongly about the arrests.
- Küba makamlarıyla ikili temaslarında Üye Devletler tutuklamaları şiddetle protesto etmişlerdir.
- I would plead strongly in favour of Turkey being treated in the same way as the other candidate Member States.
- Türkiye'nin diğer aday Üye Devletlerle aynı muameleye tabi tutulmasını şiddetle savunuyorum.
- I strongly oppose exempting provisionally banned products from the export ban.
- Geçici olarak yasaklanan ürünlerin ihracat yasağından muaf tutulmasına şiddetle karşı çıkıyorum.
- We strongly support a responsible attitude towards our environment.
- Çevremize karşı sorumlu bir tutumu şiddetle destekliyoruz.
- He may be right but I know at least one Member State which would be strongly opposed to such a proposal.
- Haklı olabilir ama böyle bir öneriye şiddetle karşı çıkacak en az bir Üye Devlet biliyorum.
- The European Union is strongly opposed to the use of the death penalty.
- Avrupa Birliği ölüm cezasının uygulanmasına şiddetle karşı çıkmaktadır.
- I therefore strongly urge support for my amendment on the continuous monitoring of the list.
- Bu nedenle, listenin sürekli izlenmesine ilişkin değişikliğimin desteklenmesini şiddetle tavsiye ediyorum.
- The Commission strongly opposes this amendment.
- Komisyon bu değişikliğe şiddetle karşı çıkmaktadır.
- Teachers are strongly resisting indicators, at least in Greece.
- Öğretmenler, en azından Yunanistan'da, göstergelere şiddetle direniyor.
- For that reason, Internet service providers strongly favour opt-in solutions.
- Bu nedenle İnternet hizmet sağlayıcıları tercihli çözümleri şiddetle tercih etmektedir.
- I will oppose strongly any attempts to turn that review into a reform.
- Bu incelemenin bir reforma dönüştürülmesine yönelik her türlü girişime şiddetle karşı çıkacağım.
- The stable presidency of the Council is strongly contested by the Commission.
- Konseyin istikrarlı başkanlığına Komisyon tarafından şiddetle karşı çıkılmaktadır.
- The Commission is as strongly opposed as every Member who has spoken to the use of cruel and discriminatory punishments.
- Komisyon, zalimane ve ayrımcı cezaların kullanılmasına, söz alan her Üye gibi şiddetle karşı çıkmaktadır.
- We must strongly oppose this idea, which seeks to overturn the balance crafted by the Convention.
- Sözleşme tarafından oluşturulan dengeyi bozmayı amaçlayan bu fikre şiddetle karşı çıkmalıyız.
- That is why I strongly urge – as does my group – that we reject the whole thing.
- Bu nedenle grubum gibi ben de bu tasarının tümüyle reddedilmesini şiddetle tavsiye ediyorum.
- We Liberals would like to protest strongly against this trial on several grounds.
- Biz Liberaller bu davayı çeşitli gerekçelerle şiddetle protesto etmek istiyoruz.
- I will oppose strongly any attempts to turn that review into a reform.
- Bu gözden geçirmenin bir reforma dönüştürülmesine yönelik her türlü girişime şiddetle karşı çıkacağım.
- The European Union has made a declaration strongly condemning those measures.
- Avrupa Birliği bu tedbirleri şiddetle kınayan bir açıklama yapmıştır.
- A large section of the Union's population has strongly condemned this policy for being dangerous and anti-grass-roots.
- Birlik nüfusunun büyük bir bölümü bu politikayı tehlikeli ve taban karşıtı olduğu gerekçesiyle şiddetle kınamıştır.
- I recommend it strongly.
- Şiddetle tavsiye ederim.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
- Mariko'nun ailesi, onun bir Amerikalı'yla evlenmesine şiddetle karşı çıkıyor.
- I strongly suggest you follow Tom's advice.
- Tom'un tavsiyesine uymanı şiddetle öneririm.
- I recommend it strongly.
- Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I strongly suggest you follow Tom's advice.
- Tom'un tavsiyesini takip etmenizi şiddetle tavsiye ederim.
- The British people strongly opposed slavery.
- İngiliz halkı köleliğe şiddetle karşı çıkıyordu.
- She adhered strongly to her belief.
- O, inancına şiddetle bağlandı.
- I strongly suggest that you get yourself another lawyer.
- Kendinize başka bir avukat bulmanızı şiddetle öneririm.
- I would advise you strongly to do what Tom advised.
- Tom'un önerdiği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim.
- Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
- Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.
- Senator Hoar spoke strongly against the treaty.
- Senatör Hoar antlaşmaya şiddetle karşı çıktı.
- I would advise you strongly to do what Tom advised.
- Tom'un önerdiğini yapmanızı size şiddetle tavsiye ederim.
- I strongly urge you to follow my advice.
- Tavsiyeme uymanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
- I strongly suggest you follow her advice.
- Tavsiyesine uymanızı şiddetle tavsiye ederim.
- I'm strongly suggesting that you stay away from Tom.
- Tom'dan uzak durmanı şiddetle tavsiye ediyorum.
- I strongly advise against it.
- Şiddetle karşı çıkıyorum.
- John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- I strongly suggest you stay out of Tom's way.
- Tom'un yolundan uzak durmanı şiddetle öneririm.
- I would advise you strongly to do what the boss asked you to do.
- Patronun senden yapmanı istediği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim.
- I am strongly opposed to a compromise.
- Uzlaşmaya şiddetle karşıyım.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
- Kyoto'yu ziyaret etmeni şiddetle öneriyorum.
- I strongly suggest you follow her advice.
- Onun tavsiyesine uymanı şiddetle tavsiye ederim.
- They are strongly opposing my proposal.
- Teklifime şiddetle karşı çıkıyorlar.
- I'm strongly suggesting that you stay away from Tom.
- Tom'dan uzak durmanızı şiddetle öneriyorum.
- We strongly condemn such acts.
- Bu tür eylemleri şiddetle kınıyoruz.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
- Kyoto'yu ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim.
- Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
- Boris Johnson'ın Türk Kurtuluş Savaşı'na şiddetle karşı çıkan Türk büyük dedesi vatan haini olarak linç edildi.
- I felt very strongly about it.
- Bu konuda çok şiddetle hissettim.
- I strongly suggest you ignore Tom.
- Tom'u görmezden gelmeni şiddetle tavsiye ederim.
- I strongly suggest that you study harder.
- Daha sıkı çalışmanızı şiddetle öneririm.
Show More (62)
|
