taze - English Turkish Sentences
English Turkish
fresh taze adj., n.
  • We can and must avoid further tragedies such as some that are still fresh in our minds.
  • Zihinlerimizde hala taze olan bazı trajediler gibi başka trajedilerden kaçınabiliriz ve kaçınmalıyız.
  • Furthermore, about half of our fresh food contains residues.
  • Dahası, taze gıdalarımızın yaklaşık yarısı kalıntı içermektedir.
  • This is therefore a great way of keeping produce fresh after all.
  • Bu nedenle, ürünleri taze tutmanın harika bir yoludur.
Show More (122)
freshly taze adv.
  • I love the smell of freshly baked bread.
  • Taze pişmiş ekmek kokusuna bayılırım.
  • Our delicious coffee is made from freshly roasted coffee beans.
  • Lezzetli kahvemiz taze kavrulmuş kahve çekirdeklerinden yapılır.
  • Our delicious coffee is made from freshly roasted coffee beans.
  • Bizim lezzetli kahvemiz taze kavrulmuş kahve çekirdeklerinden yapılır.
Show More (7)
fresh taze adj.
  • Let me bring you fresh tea.
  • Dur sana taze çay getireyim.
  • I always buy from local farm shops to have fresh vegetables.
  • Sebzelerimi taze olsunlar diye her zaman yerel çiftlik dükkanlarından satın alıyorum.
  • I always use toothpaste with a fresh mint taste.
  • Her zaman taze nane tadı olan diş macunu kullanırım.
Show More (0)
good taze adj.
  • I wonder if this milk is still good.
  • Acaba bu süt hala taze mi?
  • Do you think this milk is still good?
  • Sence bu süt hala taze mi?
  • I wonder whether this milk is still good.
  • Bu sütün hala taze olup olmadığını merak ediyorum.
Show More (0)
new taze adj.
  • These new potatoes are still too young to be cooked.
  • Bu taze patatesler pişirilemeyecek kadar küçük.
Show More (-2)