1 |
tenacious |
inatçı |
adj. |
|
- Tom is tenacious, isn't he?
- Tom inatçı, değil mi?
- He was tenacious.
- O inatçıydı.
- Sami was a tenacious person.
- Sami inatçı bir insandı.
- To survive in a hostile environment, one must be able to improvise and be tenacious.
- Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için doğaçlama yapabilmek ve inatçı olmak gerekir.
- He was tenacious.
- İnatçıydı.
- Sami was a tenacious person.
- Sami inatçı biriydi.
- Metaphors are much more tenacious than facts.
- Metaforlar gerçeklerden çok daha inatçıdır.
Show More (4)
|
2 |
tenacious |
kararlı |
adj. |
|
- The athlete proved tenacious despite a formidable rival.
- Atlet, zorlu rakibine rağmen kararlılığını ortaya koydu.
Show More (-2)
|
3 |
tenacious |
çok kuvvetli (bağ) |
adj. |
|
- This was a tenacious religious tradition that the people still practise in some Muslim regions.
- Bu, bazı Müslüman bölgelerde insanların hala uyguladığı çok kuvvetli bir dini gelenekti.
Show More (-2)
|
4 |
tenacious |
azimli |
adj. |
|
- We need to be tenacious and persevering.
- Azimli ve kararlı olmamız gerekiyor.
Show More (-2)
|