|
- Ireland's situation as regards Kyoto targets is, to be honest, fairly dismal.
- Dürüst olmak gerekirse, Kyoto hedefleri konusunda İrlanda'nın durumu oldukça iç karartıcıdır.
- To be honest, despite the newly announced measures I have not yet been able to detect much change.
- Dürüst olmak gerekirse yeni açıklanan tedbirlere rağmen henüz fazla bir değişiklik tespit edemedim.
- To be honest, access to them on the part of organisations has been on an arbitrary basis.
- Dürüst olmak gerekirse kuruluşların bu fonlara erişimi keyfi bir temele dayanmaktadır.
- To be honest, access to them on the part of organisations has been on an arbitrary basis.
- Dürüst olmak gerekirse, kuruluşların bu fonlara erişimi keyfi bir temele dayanmaktadır.
- To be honest, I have little to add to Baroness Nicholson's impressive arguments on that point.
- Dürüst olmak gerekirse, Barones Nicholson'ın bu konudaki etkileyici argümanlarına ekleyeceğim çok az şey var.
- We need to be honest about the fact that many people simply cannot afford it.
- Pek çok insanın bunu karşılayamayacağı gerçeği konusunda dürüst olmamız gerekiyor.
- To be honest, I have little to add to Baroness Nicholson's impressive arguments on that point.
- Dürüst olmak gerekirse, Barones Nicholson'ın bu konudaki etkileyici argümanlarına ekleyecek çok az şeyim var.
- Ireland's situation as regards Kyoto targets is, to be honest, fairly dismal.
- Dürüst olmak gerekirse Kyoto hedefleri konusunda İrlanda'nın durumu oldukça iç karartıcıdır.
- To be honest, I do not understand that either.
- Dürüst olmak gerekirse, ben de bunu anlamıyorum.
- To be honest, despite the newly announced measures I have not yet been able to detect much change.
- Dürüst olmak gerekirse, yeni açıklanan tedbirlere rağmen henüz fazla bir değişiklik tespit edemedim.
- We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
- Dürüst olmak gerekirse, en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
- We should not be involved with arms in the first place, to be honest.
- Dürüst olmak gerekirse en başta silahlarla uğraşmamalıyız.
- To be honest, I must add that the reactions to this were not all enthusiastic.
- Dürüst olmak gerekirse buna verilen tepkilerin pek de coşkulu olmadığını eklemeliyim.
- To be honest, I wasn't thrilled with our choices for president.
- Dürüst olmak gerekirse, başkan seçimlerimiz beni pek de memnun etmedi.
- To be honest, I wasn't thrilled with our choices for president.
- Dürüst olmak gerekirse başkanlık seçimlerimizden pek memnun değildim.
- I really think we need to be honest with Tom.
- Tom'a karşı gerçekten dürüst olmamız gerektiğini düşünüyorum.
- To be honest, I don't understand the reasons for such actions.
- Dürüst olmak gerekirse, bu tür eylemlerin nedenlerini anlamıyorum.
- To be honest, I don't know.
- Dürüst olmak gerekirse, bilmiyorum.
- To be honest, I do not want to work with him.
- Dürüst olmak gerekirse, onunla çalışmak istemiyorum.
- To be honest, I would lie, if I said that I have never regretted my sudden decisions.
- Dürüst olmak gerekirse, ani kararlarımdan hiç pişmanlık duymadığımı söylersem yalan söylemiş olurum.
- We're all a little scared, to be honest.
- Dürüst olmak gerekirse hepimiz biraz korkuyoruz.
- To be honest, I don't know.
- Dürüst olmak gerekirse, ben bilmiyorum.
- To be honest, I want to study Japanese too.
- Dürüst olmak gerekirse, ben de Japonca öğrenmek istiyorum.
- To be honest, I found that restaurant expensive.
- Dürüst olmak gerekirse, o restoranı pahalı buldum.
- To be honest, I've never heard of this place before.
- Dürüst olmak gerekirse, burayı daha önce hiç duymamıştım.
- To be honest, I don't understand it.
- Dürüst olmak gerekirse, anlamıyorum.
- To be honest, I really don't know.
- Dürüst olmak gerekirse, gerçekten bilmiyorum.
- To be honest, I don't like you at all.
- Dürüst olmak gerekirse, seni hiç sevmiyorum.
- To be honest, his talks are always a bore.
- Dürüst olmak gerekirse, konuşmaları her zaman sıkıcıdır.
- To be honest, I don't like you at all.
- Dürüst olmak gerekirse, senden hiç hoşlanmıyorum.
- I really think we need to be honest with Tom.
- Tom'a dürüst olmamız gerektiğini gerçekten düşünüyorum.
- To be honest with you, I don't think I can do that.
- Dürüst olmak gerekirse, bunu yapabileceğimi sanmıyorum.
- I don't like Tom very much, to be honest.
- Dürüst olmak gerekirse Tom'dan pek hoşlanmıyorum.
- To be honest, I found that restaurant expensive.
- Dürüst olmak gerekirse, bu restoranı pahalı buldum.
- To be honest with you, I never really liked Tom very much.
- Dürüst olmak gerekirse, Tom'dan hiç hoşlanmadım.
- To be honest with you, Tom is an unfaithful husband.
- Dürüst olmak gerekirse, Tom sadakatsiz bir koca.
- To be honest I don't wanna work with you.
- Dürüst olmak gerekirse seninle çalışmak istemiyorum.
- To be honest, I'm not exactly sure what happened.
- Dürüst olmak gerekirse, tam olarak ne olduğundan emin değilim.
- To be honest, I don't understand it.
- Dürüst olmak gerekirse, bunu anlamıyorum.
- To be honest, I'm not exactly sure what happened.
- Dürüst olmak gerekirse, ne olduğundan tam olarak emin değilim.
- To be honest, if you listen to jazz as background music, you're not getting much out of it.
- Dürüst olmak gerekirse, caz müziğini fon müziği olarak dinlerseniz, pek bir şey elde edemezsiniz.
- To be honest, we came to capture you.
- Dürüst olmak gerekirse, sizi yakalamaya geldik.
- To be honest with you, I never really liked Tom very much.
- Size karşı dürüst olmak gerekirse ben gerçekten Tom'u çok fazla sevmiyorum.
- To be honest, we came to capture you.
- Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
Show More (41)
|
