| 1 |
torch |
meşale |
n. |
|
- People used to use torches for lighting.
- İnsanlar aydınlatma için meşale kullanırdı.
- Tom extinguished his torch.
- Tom meşalesini söndürdü.
- Science knows no country, because knowledge belongs to humanity, and is the torch which illuminates the world.
- Bilim ülke tanımaz, çünkü bilgi insanlığa aittir ve dünyayı aydınlatan bir meşaledir.
- Who is holding the torch?
- Meşaleyi kim tutuyor?
- A few steps behind them came another group of people, illumined by a torch.
- Birkaç adım arkalarında, bir meşalenin aydınlattığı başka bir grup insan belirdi.
- Tom was carrying a torch.
- Tom bir meşale taşıyordu.
- Does anyone have a torch?
- Meşalesi olan var mı?
Show More (4)
|
| 2 |
torch |
el feneri |
n. |
|
- The policeman played his torch over the suspect's face.
- Polis memuru el fenerini şüphelinin yüzüne tuttu.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri göstermeyin.
- Do not show a torch to a blind man walking in the dark.
- Karanlıkta yürüyen kör bir adama el feneri tutma.
Show More (0)
|
| 3 |
torch |
kundaklamak |
v. |
|
- The terrorist torched the only hospital in the region.
- Terörist bölgedeki tek hastaneyi de kundaklamış.
Show More (-2)
|
| 4 |
torch |
fener |
n. |
|
- He had lit the torch before he entered the cave.
- Mağaraya girmeden önce feneri yakmıştı.
Show More (-2)
|
