Tureng - toy - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	toy	oyuncak	n.
	Children in this age group will put any toy in their mouths. Bu yaş grubundaki çocuklar her oyuncağı ağızlarına götüreceklerdir. She bought a toy for the boy. Çocuk için bir oyuncak aldı. Tom lost his favorite toy. Tom en sevdiği oyuncağını kaybetti. She bought a toy for the kid. Çocuğa bir oyuncak aldı. Please fix my toy. Lütfen oyuncağımı tamir edin. Her toy was broken by her little sister. Onun oyuncağı onun küçük kızkardeşi tarafından kırıldı. That toy is made out of wood. O oyuncak tahtadan yapılmış. Mummy is buying me a toy. Annem bana bir oyuncak satın alıyor. Tom played with his toy tractor. Tom oyuncak traktörüyle oynadı. What toy is big? Hangi oyuncak büyük? She is buying a toy for her child. Çocuğu için bir oyuncak satın alıyor. My dad took my toy out of my hands. Babam oyuncağımı ellerimden çekip aldı. Mummy is buying me a toy. Annem bana oyuncak alıyor. She bought a toy for the kid. Çocuk için bir oyuncak aldı. Tom bought a cat toy for his cat. Tom kedisi için bir kedi oyuncağı aldı. That toy is selling like hot cakes. O oyuncak peynir ekmek gibi satıyor. My brother bought me a small toy. Kardeşim bana küçük bir oyuncak aldı. Tom made his grandson a toy. Tom torununa bir oyuncak yaptı. She bought a toy for the boy. Çocuk için bir oyuncak satın aldı. I must warn you, this toy is addictive. Seni uyarmalıyım, bu oyuncak bağımlılık yapar. That weapon is not a toy, boy! O silah oyuncak değil, evlat! His grandfather bought him the expensive toy. Büyükbabası ona pahalı bir oyuncak aldı. Tom appealed to his mother to buy a new toy for him. Tom annesinden kendisine yeni bir oyuncak almasını istedi. My mom bought me this toy when I was 8. Annem bana bu oyuncağı ben sekiz yaşındayken satın aldı. Tom got a toy hammer and toolbox for Christmas. Tom Noel'de oyuncak bir çekiç ve alet kutusu aldı. Her toy was broken by her little sister. Oyuncağı küçük kız kardeşi tarafından kırıldı. Emily came across an old toy. Emily eski bir oyuncakla karşılaştı. What was your favorite toy when you were a child? Çocukken en sevdiğin oyuncak hangisiydi? He was pleased with the toy. Oyuncaktan memnundu. She bought a toy for her child. O, çocuğu için bir oyuncak aldı. Tom played with his toy tractor. Tom oyuncak traktörü ile oynadı. I'm going to buy a toy for the child. Çocuk için bir oyuncak alacağım. You just put a toy down on the table. Masanın üzerine bir oyuncak koyarsın. Tom bought a cat toy for his cat. Tom kedisine oyuncak aldı. She got me a tiny toy. O, bana küçük bir oyuncak aldı. Tom is playing with his toy truck. Tom oyuncak kamyonuyla oynuyor. She bought a nice toy for her child. Çocuğu için güzel bir oyuncak aldı. This toy is for boys. Bu oyuncak erkekler için. My brother bought me a small toy. Erkek kardeşim bana küçük bir oyuncak satın aldı. Tom broke his new toy. Tom yeni oyuncağını kırdı. My dad took my toy out of my hands. Babam oyuncağımı elimden aldı. Fadil found a toy car in his backyard. Fadıl arka bahçesinde oyuncak bir araba bulmuş. It's not a toy. Bu bir oyuncak değil. She bought a toy for the boy. Çocuğa bir oyuncak aldı. The toy industry in Spain is already starting to feel the shortage of certain plastics. İspanya'daki oyuncak endüstrisi şimdiden bazı plastiklerin eksikliğini hissetmeye başladı. Emily came across an old toy. Emily eski bir oyuncağa rastladı. Tom has a large collection of cowboy and Indian toy figures. Tom'un kovboy ve Kızılderili oyuncak figürlerinden oluşan geniş bir koleksiyonu var. That weapon is not a toy, boy! Bu silah bir oyuncak değildir, çocuk! The child threw a tantrum because he wanted the toy. Çocuk öfke nöbeti geçirdi çünkü oyuncağı istiyordu. She bought a toy for the kid. O, çocuk için bir oyuncak aldı. Tom bought a toy for Mary. Tom, Mary için bir oyuncak aldı. He was playing with a toy. Bir oyuncakla oynuyordu. You just put a toy down on the table. Masaya demin bir oyuncak koydun. It's just a toy. Sadece bir oyuncak. That toy is selling like hot cakes. Bu oyuncak peynir ekmek gibi satıyor. He gave the child a toy. Çocuğa bir oyuncak verdi. My mom bought me this toy when I was eight years old. Annem bana bu oyuncağı sekiz yaşındayken almıştı. He is very proud of his toy. Oyuncağıyla çok gurur duyuyor. What was your favorite toy when you were a child? Çocukken en sevdiğin oyuncak neydi? He threw his toy. Oyuncağını attı. Can I borrow your toy? Oyuncağını ödünç alabilir miyim? My mom bought me this toy when I was eight years old. Annem bu oyuncağı bana sekiz yaşımdayken aldı. The boy has taken the toy away from his little sister. Çocuk küçük kız kardeşinin elinden oyuncağını aldı. That toy is made of wood. O oyuncak ahşaptan yapılmıştır. Can I borrow your toy? Ben senin oyuncağını ödünç alabilir miyim? For me, everything could be a toy. Benim için her şey bir oyuncak olabilir. She bought a toy for her child. Çocuğuna bir oyuncak aldı. That toy is made out of wood. Bu oyuncak tahtadan yapılmış. That toy is selling like hot cakes. O oyuncak çok satılıyor. That toy is selling like hot cakes. O oyuncak kapış kapış satılıyor. It's just a toy. O sadece bir oyuncak. Tom got a toy hammer and toolbox for Christmas. Tom Noel'de, oyuncak bir çekiç ve bir alet kutusu aldı. That's only a toy. Bu sadece bir oyuncak. The toy the boy was playing with is broken. Çocuğun oynadığı oyuncak bozuk. For me, everything could be a toy. Benim için her şey bir oyuncak olabiliyordu. She was crying for a toy. Bir oyuncak için ağlıyordu. That's only a toy. O sadece bir oyuncak. The boy wants a toy. Çocuk bir oyuncak istiyor. They think it's a toy. Bunun bir oyuncak olduğunu düşünüyorlar. My toy is broken. Oyuncağım kırık. Tom has a large collection of cowboy and Indian toy figures. Tom'un büyük bir kovboy ve Kızılderili oyuncak figür koleksiyonu var. I finally bought the toy. Sonunda oyuncağı aldım. I finally bought the toy. Nihayet oyuncağı satın aldım. She got me a tiny toy. Bana küçük bir oyuncak aldı. I must warn you, this toy is addictive. Seni uyarmalıyım, bu oyuncak bağımlılık yapıcıdır. Please fix my toy. Lütfen oyuncağımı tamir et. The baby girl didn't let me see the toy. Küçük kız oyuncağı görmeme izin vermedi. I'm not your toy. Ben senin oyuncağın değilim. I bought Tom a toy car. Tom'a oyuncak bir araba aldım. My mom bought me this toy when I was 8. Annem bana bu oyuncağı 8 yaşımdayken almıştı. They think it's a toy. Onlar bunun bir oyuncak olduğunu sanıyor. The toy industry in Spain is already starting to feel the shortage of certain plastics. İspanya'daki oyuncak endüstrisi şimdiden bazı plastik ürünlerin temininde sıkıntı yaşamaya başladı. That toy is made of wood. Bu oyuncak tahtadan yapılmış. The toy the boy was playing with is broken. Çocuğun oynadığı oyuncak kırılmış. Tom bought a toy for Mary. Tom, Mary için bir oyuncak satın aldı. Mama, Tom won't gimme back my toy! Anne, Tom oyuncağımı geri vermiyor! My toy is broken. Oyuncağım kırıldı. This toy is almost indestructible. Bu oyuncak neredeyse yok edilemez. We searched the entire shop for Tom, and found him in the toy department. Bütün dükkanda Tom'u aradık ve onu oyuncak bölümünde bulduk. I'm going to buy a toy for the child. Çocuk için bir oyuncak satın alacağım. He threw his toy. Oyuncağını fırlattı. The toy department is on the fifth floor. Oyuncak bölümü beşinci katta. It's not a toy. O bir oyuncak değil. He gave the child a toy. O, çocuğa bir oyuncak verdi. Show More (101)
2	toy	çocuk oyuncağı	n.
	We all know that children under three put toys in their mouths. Hepimiz üç yaşından küçük çocukların oyuncaklarını ağızlarına koyduklarını biliyoruz. The child cried for the toy. Çocuk oyuncak için ağladı. Tom bought his children some toys. Tom çocuklarına oyuncak aldı. She told her children to put away their toys. Çocuklara oyuncaklarını yerine koymasını söyledi. The children played with toy blocks. Çocuklar oyuncak bloklarla oynadılar. She is buying a toy for her child. Çocuğuna oyuncak alıyor. Children play with toys. Çocuklar oyuncaklarla oynarlar. She told her children to put away their toys. Çocuklarına oyuncaklarını kaldırmalarını söyledi. The children are playing with toys. Çocuklar oyuncaklarla oynuyor. The boy has taken the toy away from his little sister. Çocuk, oyuncağı küçük kız kardeşinden aldı. The boy's toys are in the bathroom. Çocuğun oyuncakları banyoda. The boy knows how to disassemble the toy. Çocuk oyuncağı nasıl sökeceğini biliyor. Show More (9)
3	toy	oynamak	v.
	Don't toy with me. Benimle oyun oynama. Don't toy with me, Tom. Benimle oynama, Tom. Don't toy with me, Tom. Benimle oyun oynama, Tom. Show More (0)

	English	Turkish
1	immature	toy	adj.
	These guys are very immature. Bu adamlar çok toy. Tom is young and immature. Tom genç ve toy. When do guys stop being immature? Erkekler ne zaman toy olmayı bırakırlar? Stop being so immature. Bu kadar toy olmayı bırak. Tom is very immature. Tom çok toy. You guys are so immature. Çok toysunuz. Don't be so immature. Bu kadar toy olmayın. He sounds very immature. Kulağa çok toy geliyor. You're being very immature. Çok toy davranıyorsun. Tom sounds very immature. Tom'un sesi çok toy geliyor. He is young and immature. O genç ve toy. Show More (8)
2	naive	toy	adj.
	You are unbelievably naive. Sen inanılmaz biçimde toysun. Tom isn't as naive as Mary is. Tom Mary kadar toy değil. Tom is naive and very gullible. Tom toy ve çok saf. Tom can't be that naive. Tom o kadar toy olamaz. I'm not as naive as you think I am. Sandığınız kadar toy değilim. Sarah is naive and gullible. Sarah toy ve saftır. Show More (3)
3	green	toy	adj.
	He's so green, he won't know who she is yet. O kadar toy ki, henüz onun kim olduğunu bilmiyor. You're still green. Hâlâ toysun. How green are you? Ne kadar toysun? Tom was green behind the ears when it came to defending himself in court. Tom, mahkemede kendini savunma konusunda daha çok toydu. Show More (1)
4	unsophisticated	toy	adj.
	Tom was unsophisticated. Tom toydu. Tom seemed unsophisticated. Tom toy görünüyordu. Tom is quite unsophisticated. Tom oldukça toy. Show More (0)
5	callow	toy	adj.
	The callow teenager made immature decisions without considering the consequences. Toy genç, sonuçlarını düşünmeden çocukça kararlar veriyordu. Show More (-2)