|
- We all try hard to increase our credit score.
- Hepimiz kredi puanımızı yükseltmek için çok çalışıyoruz.
- Tom is trying hard to give up smoking.
- Tom sigarayı bırakmak için çok çalışıyor.
- Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- I guess I'll have to try harder.
- Sanırım daha çok çalışmak zorunda kalacağım.
- Next time, I'll try harder.
- Gelecek sefer daha çok çalışacağım.
- He tried harder to get good marks than I did.
- İyi notlar almak için benden daha çok çalıştı.
- Tom certainly tries hard.
- Tom kesinlikle çok çalışıyor.
- He tried hard, but failed.
- O çok çalıştı fakat başarısız oldu.
- If he tries hard, he will succeed.
- Çok çalışırsa, başarır.
- I don't think you tried hard enough.
- Yeterince çok çalıştığını sanmıyorum.
- I knew we should've tried harder.
- Daha çok çalışmamız gerektiğini biliyordum.
- Tom tried hard, but failed.
- Tom çok çalıştı, ancak başarısız oldu.
- From now on, try harder.
- Bundan sonra daha çok çalış.
- He tried hard only to find that he was not fit for the job.
- Çok çalıştı ama bu iş için uygun olmadığını anladı.
- I don't think Tom tried hard enough.
- Tom'un yeterince çok çalıştığını sanmıyorum.
- You've got to try harder.
- Daha çok çalışmalısın.
- You must try harder.
- Daha çok çalışmalısın.
- I wanted Tom to try harder.
- Tom'un daha çok çalışmasını istedim.
- I have to try harder at school.
- Okulda daha çok çalışmalıyım.
- I'll try harder next time.
- Bir dahaki sefere daha çok çalışacağım.
- He tried hard, but he failed.
- Çok çalıştı ama başarısız oldu.
- If he tries hard, he'll succeed.
- Eğer çok çalışırsa, başaracaktır.
- We should try harder.
- Daha çok çalışmalıyız.
- If he tries hard, he'll succeed.
- O çok çalışırsa başarır.
- The doctor tried hard to save the wounded boy.
- Doktor, yaralı çocuğu kurtarmak için çok çalıştı.
- Tom is trying hard.
- Tom çok çalışıyor.
- Tom tries hard.
- Tom çok çalışır.
- If he tried hard, he would succeed.
- Çok çalışırsa, başarılı olur.
- I could've tried harder, I guess.
- Sanırım daha çok çalışabilirdim.
- I promise I'll try harder next time.
- Söz veriyorum bir dahaki sefere daha çok çalışacağım.
- He'll fail, unless he tries harder.
- Daha çok çalışmazsa başarısız olacak.
- She told him to try harder.
- Daha çok çalışmasını söyledi.
- Do you think Tom will try harder next time?
- Sence Tom bir dahaki sefere daha çok çalışacak mı?
- He tried hard, but failed.
- Çok çalıştı ama başarısız oldu.
- I didn't try hard enough.
- Ben yeterince çok çalışmadım.
- I don't think Tom is trying hard enough.
- Tom'un yeterince çok çalıştığını sanmıyorum.
- He tried hard, but he failed.
- Çok çalıştı fakat başarısız oldu.
- Do you think Tom will try harder next time?
- Tom'un gelecek sefer daha çok çalışacağını düşünüyor musun?
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke ticaret açığını telafi etmek için çok çalışıyor.
- I don't think you're trying hard enough.
- Yeterince çok çalıştığını sanmıyorum.
- If he tries hard, he will succeed.
- Eğer çok çalışırsa, başaracaktır.
- If he tried hard, he would succeed.
- Eğer çok çalışırsa, başarılı olur.
- Apple tried hard to design beautiful hardware.
- Apple güzel donanımlar tasarlamak için çok çalıştı.
- We should really try harder.
- Gerçekten daha çok çalışmalıyız.
- I would've succeeded if I'd tried harder.
- Daha çok çalışsam başarırdım.
- She tried hard, but she failed.
- O, çok çalıştı, ama başaramadı.
- I'll try harder.
- Daha çok çalışacağım.
- He tried hard, but achieved nothing.
- Çok çalıştı ama hiçbir şey başaramadı.
- Next time, I'll try harder.
- Bir dahaki sefere daha çok çalışırım.
- Tom would've been able to do that if he'd tried harder.
- Tom daha çok çalışsaydı bunu yapabilirdi.
- Try harder tomorrow.
- Yarın daha çok çalış.
- I want you to try harder.
- Daha çok çalışmanı istiyorum.
- Tell Tom to try harder.
- Tom'a daha çok çalışmasını söyle.
- We all try hard to make the grade in life, but only a few succeed.
- Hayatta başarı kazanmak için hepimiz çok çalışırız fakat sadece birkaç kişi başarır.
- I guess I'll have to try harder.
- Sanırım daha çok çalışmam gerekecek.
Show More (52)
|
|
- You have to keep trying hard to find the right person.
- Uygun kişiyi bulmak için çok uğraşmaya devam etmelisiniz.
- That tells me that you're trying hard to hide your numbers.
- Bu da bana rakamlarınızı gizlemek için çok uğraştığınızı gösteriyor.
- I wanted to love you and have tried hard to like you.
- Seni sevmek istedim ve senden hoşlanmak için çok uğraştım.
- Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok uğraşıyor.
- I wish I had tried harder to get along with everyone in the class.
- Keşke sınıftaki herkesle iyi geçinmek için daha çok uğraşsaydım.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
- Çok uğraşmamıza rağmen Jane'i yenemedik.
- When I saw his new hairstyle I tried hard to suppress my laughter.
- Yeni saç modelini gördüğümde kahkahalarımı bastırmak için çok uğraştım.
- The girl tried hard to hold back her tears.
- Kız gözyaşlarını tutmak için çok uğraştı.
- Tom is trying hard to give up smoking.
- Tom sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor.
- I tried hard, but I had to give up.
- Çok uğraştım ama vazgeçmek zorunda kaldım.
- If I just try harder, I'll make it next time.
- Biraz daha uğraşırsam, bir dahakine başarırım.
- Though he tried hard, nothing changed.
- Çok uğraşmasına rağmen hiçbir şey değişmedi.
- Tom tried hard to live up to his parents' expectations.
- Tom ailesinin beklentilerini karşılamak için çok uğraştı.
- He is trying hard to quit smoking.
- Sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor.
- He is trying hard to give up smoking.
- Sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor.
- You didn't try hard enough.
- Yeterince uğraşmadın.
- Maybe you should've tried harder.
- Belki daha çok uğraşmalısın.
- Tom is trying hard, isn't he?
- Tom çok uğraşıyor, değil mi?
- Tom tried hard, but failed.
- Tom çok uğraştı ama başaramadı.
- Maybe Tom didn't try hard enough.
- Belki de Tom yeterince uğraşmadı.
- He is trying hard to quit smoking.
- O, sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor.
- Tom is trying hard to quit smoking.
- Tom sigarayı bırakmak için çok uğraşıyor.
- The doctor tried hard to save the wounded boy.
- Doktor, yaralı çocuğu kurtarmak için çok uğraştı.
- She tried hard to imitate Mariah Carey but failed.
- Mariah Carey'i taklit etmek için çok uğraştı ama başaramadı.
- Maybe I should've tried harder.
- Belki de daha çok uğraşmalıydım.
- Tom didn't try hard enough.
- Tom yeterince uğraşmadı.
- Maybe you didn't try hard enough.
- Belki de yeterince uğraşmadın.
Show More (24)
|