1 |
verbal |
sözlü |
adj. |
|
- Their verbal agreement is enough to be considered a contract.
- Sözlü anlaşmaları bir sözleşme olarak kabul edilmek için yeterli.
- We therefore do not support this verbal amendment.
- Dolayısıyla biz bu sözlü değişikliği desteklemiyoruz.
- We therefore do not support this verbal amendment.
- Dolayısıyla bu sözlü değişiklik önergesini desteklemiyoruz.
- Making a verbal commitment is easy.
- Sözlü taahhütte bulunmak kolaydır.
- We obviously do not associate ourselves with such a verbal masquerade on such a dramatic subject.
- Böylesine dramatik bir konuda kendimizi bu tür bir sözlü maskaralıkla bağdaştırmadığımız açıktır.
- These measures, however, cannot be reduced to mere verbal condemnation.
- Ancak bu tedbirler sadece sözlü kınamaya indirgenemez.
- Let us hope that all this remains a purely verbal escalation.
- Umalım ki tüm bunlar sadece sözlü bir tırmanma olarak kalsın.
- Mr President-in-Office of the Council, your distressing verbal statement proved the Union's failure and powerlessness.
- Sayın Konsey Dönem Başkanı, üzüntü verici sözlü açıklamanız Birliğin başarısızlığını ve güçsüzlüğünü kanıtlamıştır.
- The protest is only verbal and is never backed up by any action.
- Protesto sadece sözlüdür ve hiçbir zaman herhangi bir eylemle desteklenmez.
- The two then got into a verbal argument.
- Bunun ardından ikili sözlü tartışmaya girdi.
- The two then got into a verbal argument.
- İkili daha sonra sözlü tartışmaya girdi.
- The two then got into a verbal argument.
- İkili daha sonra sözlü bir tartışmaya girdi.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
- Bununla birlikte, iletişim aracı olarak sadece insan topluluğu sözlü dillere sahiptir.
- Those children have limited verbal skills.
- Bu çocukların sözlü becerileri sınırlı.
Show More (11)
|
2 |
verbal |
ihbar |
n. |
|
- The management received dozens of verbals but denied solving any of the problems.
- Yönetim düzinelerce ihbar almış ancak sorunların hiçbirini çözmediğini belirtmiştir.
Show More (-2)
|
3 |
verbal |
sözel |
adj. |
|
- His verbal skills make him a good lawyer.
- Sözel becerileri onu iyi bir avukat yapıyor.
Show More (-2)
|
4 |
verbal |
fiil türünden |
adj. |
|
- Verbal nouns are a common type of nouns in English.
- Fiil türünden isimler, İngilizcede yaygın olarak kullanılan bir isim türüdür.
Show More (-2)
|
5 |
verbal |
fiilimsi |
n. |
|
- Verbals are actually verbs, but they become nouns in some sentences.
- Fiilimsiler aslında fiillerdir, ancak bazı cümlelerde isim olurlar.
Show More (-2)
|