| 1 |
wholesale |
toptan |
adv., adj. |
|
- Neither can they be rejected wholesale, however.
- Ancak bunlar toptan reddedilemez.
- In that case, the sanctions could be lifted wholesale with immediate effect.
- Bu durumda, yaptırımlar derhal geçerli olmak üzere toptan kaldırılabilir.
- The latter in fact deals wholesale in the most fantastic anti-Israeli and anti-Western stories and/or accusations.
- Sonuncusu aslında en fantastik İsrail ve Batı karşıtı hikayeler ve/veya suçlamalarla toptan ilgilenmektedir.
- We are therefore rejecting the proposal and proposing that there should be a wholesale review of it.
- Bu nedenle öneriyi reddediyor ve toptan bir gözden geçirme yapılmasını teklif ediyoruz.
- This is not about singling out the roads yet again for wholesale condemnation.
- Bu, yolların bir kez daha toptan kınanması için seçilmesiyle ilgili değildir.
- We are therefore rejecting the proposal and proposing that there should be a wholesale review of it.
- Bu nedenle teklifi reddediyor ve toptan bir gözden geçirme yapılmasını öneriyoruz.
- That's the problem with buying wholesale.
- Toptan almanın sorunu bu.
Show More (4)
|
| 2 |
wholesale |
toptan satış |
n. |
|
- We must open up the markets for gas and electricity, both wholesale and domestic, by 2005 at the latest.
- En geç 2005 yılına kadar hem toptan satış hem de evsel gaz ve elektrik piyasalarını açmalıyız.
- The Japanese distribution system, characterized by layers of wholesale, is complex and costly.
- Toptan satış katmanlarıyla karakterize edilen Japon dağıtım sistemi karmaşık ve maliyetlidir.
- Tom is a member of a wholesale club.
- Tom bir toptan satış kulübünün üyesidir.
- The Japanese distribution system, characterized by layers of wholesale, is complex and costly.
- Toptan satış tabakaları ile karakterize edilen Japon dağıtım sistemi karmaşık ve masraflıdır.
Show More (1)
|
| 3 |
wholesale |
toptan |
n. |
|
- The retail dealer buys at wholesale and sells at retail.
- Perakendeci toptan satın alır ve perakende satar.
Show More (-2)
|
| 4 |
wholesale |
toptan |
adj. |
|
- First, I need to check wholesale prices on the net.
- Önce internetten toptan satış fiyatlarına bakmam gerek.
Show More (-2)
|
| 5 |
wholesale |
kapsamlı |
adj. |
|
- Wholesale reform at the faculty worked well so far.
- Fakültedeki kapsamlı reform şimdiye kadar iyi sonuç verdi.
Show More (-2)
|
| 6 |
wholesale |
toptancı (tüccar) |
n. |
|
- Tom is a member of a wholesale club.
- Tom bir toptancı kulübünün üyesi.
Show More (-2)
|
