Tureng - young man - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	young man	(nasihat ifadesi olarak) genç adam	interj.
	That nice young man came to ask after you. O hoş genç adam seni sormaya geldi. I think you're all being perfectly beastly to this nice young man. Bence hepiniz bu kibar genç adama çok gaddarca davranıyorsunuz. I think you're all being perfectly beastly to this nice young man. Bence hepiniz bu hoş genç adama son derece hayvani davranıyorsunuz. I think you're all being perfectly beastly to this nice young man. Bence bu kibar genç adama hepiniz tam bir canavar gibi davranıyorsunuz. Tom is refreshing, honest and a good young man. Tom canlandırıcı, dürüst ve iyi bir genç adam. She glanced shyly at the young man. Genç adama utanarak baktı. Who is this young man? Bu genç adam kim? He's a proper young man now. O artık düzgün bir genç adam. He is a robust young man. O güçlü bir genç adam. Tom is a shy and reserved young man. Tom utangaç ve çekingen bir genç adam. Two young men have been killed by tiger sharks on Australian beaches in the past two weeks. Son iki hafta içinde Avustralya sahillerinde iki genç adam kaplan köpekbalıkları tarafından öldürüldü. The young man decided to propose to her. Genç adam ona evlenme teklif etmeye karar verdi. Who is this strikingly handsome young man? Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim? Who is this young man? Kim bu genç adam? The young man saved the girl from a bunch of hoodlums. Genç adam kızı bir grup serseriden kurtardı. He grew up to be a handsome young man. Büyüyünce yakışıklı bir genç adam oldu. The young man knows the rules, but the old man knows the exceptions. Genç adam kuralları bilir, ama yaşlı adam istisnaları bilir. That young man is our teacher. O genç adam bizim öğretmenimiz. Tom is a very polite young man. Tom çok kibar bir genç adamdır. When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television. Kafeye girdiğimde iki genç adam televizyonda güreş maçı izliyordu. Tom is a lucky young man. Tom şanslı bir genç adam. A group of young men were fighting. Bir grup genç adam kavga ediyordu. The young man who is speaking is my brother. Konuşan genç adam benim kardeşim. A group of young men are playing handball in the playground. Bir grup genç adam oyun alanında hentbol oynuyor. You need to start taking responsibility for your actions, young man. Eylemlerin için sorumluluk almaya başlaman gerek, genç adam. The young man is often foolhardy. Genç adam genellikle gözü pektir. That young man is very keen on cycling. Şu genç adam bisiklete binmeye çok düşkün. That young man deserves a raise in his wages. Bu genç adam maaşına zam yapılmasını hak ediyor. The young man helped the old lady load the groceries into her car. Genç adam, yaşlı kadının yiyecekleri arabasına yüklemesine yardım etti. The young man was dressed elegantly. Genç adam şık giyinmişti. Hold your horses, young man. Sakin ol, genç adam. The young man driving the car was drunk. Arabayı kullanan genç adam sarhoştu. Tom is a very lucky young man. Tom çok şanslı bir genç adam. This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax. Bu uzun ve zayıf genç adam spontane bir pnömotoraks geçirdi. The young man robbed her of her bag. Genç adam onun çantasını çaldı. Go to your room, young man! Odana git, genç adam! Tom is an ambitious young man. Tom hırslı bir genç adamdır. Where have you been, young man? Neredeydin genç adam? He's a fine young man. O iyi bir genç adam. The poor young man finally became a great artist. Zavallı genç adam sonunda büyük bir sanatçı oldu. The young man that you saw is my brother. Gördüğün genç adam benim kardeşim. Tom is an intelligent young man. Tom zeki bir genç adam. Tom is a young man seeking direction in life. Tom, hayatına yön vermeye çalışan bir genç adam. The young man lives in an old house. Genç adam eski bir evde yaşıyor. This young man knows little about his country. Bu genç adam ülkesi hakkında çok az şey biliyor. Those young men are independent of their parents. O genç adamlar ailelerinden bağımsızlar. He became a nice young man. İyi bir genç adam oldu. Come here, young man. Buraya gel, genç adam. More milk, young man? Biraz daha süt, genç adam? You need to start taking responsibility for your actions, young man. Yaptıklarının sorumluluğunu almaya başlamalısın, genç adam. The young man is a doctor. Genç adam bir doktor. Tom is an ambitious young man. Tom hırslı bir genç adam. Tom is an intelligent young man. Tom akıllı bir genç adam. Tom is a wonderful young man. Tom harika bir genç adam. He's a very nice and respectful young man. O çok hoş ve saygılı bir genç adam. I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl. Utangaç genç adama güzel kıza ilan-ı aşk etmesini tavsiye ettim. Tom is a capable young man. Tom yetenekli bir genç adam. He's a very nice and respectful young man. O çok iyi ve saygılı bir genç adam. The girl paused and smiled; the young man paused and sighed. Kız durdu ve gülümsedi; genç adam durdu ve içini çekti. A young man is singing in front of the door. Bir genç adam kapının önünde şarkı söylüyor. He is a lively young man. O canlı bir genç adam. He's a lovely young man. O çok hoş bir genç adam. Did you see her stare at that young man? O genç adama nasıl baktığını gördün mü? The young man is quite suited for the position. Genç adam, pozisyon için oldukça uygun. Layla met a tall attractive young man. Leyla uzun boylu, çekici bir genç adamla tanıştı. Kazuo is an ambitious young man. Kazuo hırslı bir genç adamdır. You're a very handsome young man. Sen çok yakışıklı bir genç adamsın. As I entered a tearoom, I found two young men watching a wrestling match on television. Çay salonuna girdiğimde televizyonda güreş maçı izleyen iki genç adam buldum. He is a handsome young man. Yakışıklı bir genç adamdır. While I was standing there hesitating, a group of soldiers entered the restaurant, maybe eight or nine young men. Ben orada tereddütlü bir şekilde dikilirken bir grup asker restorana girdi, belki de sekiz ya da dokuz genç adam. Tom is a very polite young man. Tom çok kibar bir genç adam. I guess that the beautiful girl will say goodbye to the shy young man. Sanırım güzel kız utangaç genç adama veda edecek. Tom is a thoughtful young man. Tom düşünceli bir genç adam. The young man was disappointed in love. Genç adam aşk konusunda hayal kırıklığına uğradı. He became a handsome young man. Yakışıklı bir genç adam oldu. Tom is refreshing, honest and a good young man. Tom ferahlatıcı, dürüst ve iyi bir genç adam. Tom is an enterprising young man. Tom girişimci bir genç adam. The young man came running to meet her. Genç adam onu karşılamak için koşarak geldi. The young man robbed her of her bag. Genç adam onun çantasını soydu. The group was made up of four young men. Grup, dört genç adamdan oluşuyordu. Ethel was crying; the young man threw himself at her feet. Ethel ağlıyordu; Genç adam kendini onun ayaklarına attı. Tom is a nice and respectful young man. Tom kibar ve saygılı bir genç adamdır. The young man saved the child from drowning. Genç adam çocuğu boğulmaktan kurtardı. The young man who is talking with John is a student from Canada. John ile konuşan genç adam, Kanadalı bir öğrenci. That young man deserves a raise in his wages. O genç adam, maaşındaki bir artışı hak ediyor. Tom is a handsome young man. Tom yakışıklı bir genç adam. That young man is our teacher. O genç adam bizim öğretmenimizdir. Where have you been, young man? Neredeydin, genç adam? Tom is a well-mannered young man. Tom terbiyeli bir genç adam. He is a handsome young man. O, yakışıklı bir genç adamdır. I met a nice young man. İyi bir genç adamla tanıştım. Tom is a very gifted young man. Tom çok yetenekli bir genç adam. Tom is a nice and respectful young man. Tom iyi ve saygılı bir genç adamdır. The young man who is speaking is my brother. Konuşan genç adam benim erkek kardeşim. Tell me; who is this young man? Söyle bana; kim bu genç adam? The young man burst into laughter. Genç adam kahkahalara boğuldu. Not so fast, young man! O kadar hızlı değil, genç adam! That young man is very keen on cycling. Şu genç adam bisikletçiliğe çok düşkündür. He is a cheerful young man. Neşeli bir genç adam. Tom was one of the most handsome young men Mary had ever seen. Tom, Mary'nin gördüğü en yakışıklı genç adamlardan biriydi. The young man put out his hand and I shook it. Genç adam elini uzattı ve ben de sıktım. I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl. Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim. The young man bade farewell to his comrades and relatives. Genç adam yoldaşlarına ve akrabalarına veda etti. Tom is a good-looking young man. Tom yakışıklı bir genç adam. The girl paused and smiled; the young man paused and sighed. Kız durakladı ve gülümsedi; genç adam durakladı ve iç çekti. Tom is a shy and reserved young man. Tom utangaç ve çekingen bir genç adamdır. The young man driving the car was drunk. Arabayı süren genç adam sarhoştu. When I entered the coffee shop, two young men were watching a wrestling match on television. Ben kafeteryaya girdiğimde, iki tane genç adam televizyonda bir güreş maçını izliyordu. Tom is a strong young man. Tom güçlü bir genç adam. Two young men have been killed by tiger sharks on Australian beaches in the past two weeks. İki genç adam son iki hafta içinde Avustralya plajlarında kaplan köpekbalıkları tarafından öldürüldü. The young man was disappointed in love. Genç adam aşkta hayal kırıklığına uğradı. He met a nice young man. İyi bir genç adamla tanıştı. The young man saved the girl from drowning. Genç adam kızı boğulmaktan kurtardı. Kazuo is an ambitious young man. Kazuo azimli bir genç adam. A young man broke into my house last night. Dün gece bir genç adam zorla evime girdi. That young man is very keen on cycling. O genç adam bisiklete binmeye çok meraklı. He is one of the up and coming young men of the party. Partinin gelecek vaat eden genç adamlarından biri. The young man that you saw is my brother. Gördüğün genç adam benim erkek kardeşim. She glanced shyly at the young man. Utangaç bir şekilde genç adama baktı. He's an intelligent young man. O zeki bir genç adam. He is a lively young man. O, hayat dolu bir genç adam. Tom is a talented young man. Tom yetenekli bir genç adam. The young man helped the old lady load the groceries into her car. Genç adam yaşlı kadının yiyeceklerini arabasına yüklemesine yardımcı oldu. Show More (120)
2	young man	genç	n.
	Without these kinds of new technologies, the future for young men like that is extremely bleak. Bu tür yeni teknolojiler olmadan bu gibi gençlerin geleceği son derece kasvetli. Without these kinds of new technologies, the future for young men like that is extremely bleak. Bu tür yeni teknolojiler olmadan, bu gibi gençlerin geleceği son derece kasvetli. Tom was one of the most handsome young men Mary had ever seen. Tom, Mary'nin şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı gençlerden biriydi. Show More (0)