| 1 |
elegant |
zarif |
adj. |
|
- You are the most elegant woman on earth.
- Dünyadaki en zarif kadın sizsiniz.
- This option will make the dining area more bright and elegant.
- Bu seçenek yemek alanını daha aydınlık ve zarif hale getirecektir.
- The Trianon Hotel welcomes you in a warm, elegant setting.
- Trianon Hotel sizi sıcak ve zarif bir ortamda ağırlamaktadır.
- This elegant hotel offers rooms with free Wi-Fi, 2 restaurants and a cafeteria.
- Bu zarif otel, ücretsiz Wi-Fi erişimli odalar, 2 restoran ve bir kafeterya sunmaktadır.
- This is an elegant slot that combines exciting bonus features.
- Bu, heyecan verici bonus özelliklerini birleştiren zarif bir slottur.
- This type of footwear is classy and elegant and can enhance your style.
- Bu tür ayakkabılar şık ve zariftir ve tarzınızı geliştirebilir.
- You can choose from a variety of sophisticated and elegant styles.
- Çeşitli sofistike ve zarif stiller arasından seçim yapabilirsiniz.
- Alanzo is an elegant, modern & responsive restaurant WordPress theme for a catering business.
- Alanzo, catering işletmeleri için zarif, modern ve duyarlı bir restoran WordPress temasıdır.
- The car has become more powerful, more luxurious and elegant.
- Araba daha güçlü, daha lüks ve zarif hale geldi.
- The new car looks aggressive but elegant.
- Yeni araba agresif ama zarif görünüyor.
- The new design looks somewhat more dynamic, sophisticated and elegant.
- Yeni tasarım biraz daha dinamik, sofistike ve zarif görünüyor.
- The elegant automatic sectional doors open vertically upwards.
- Zarif otomatik seksiyonel kapılar dikey olarak yukarı doğru açılır.
- The elegant rooms are decorated in a modern or classic style.
- Zarif odalar modern veya klasik tarzda dekore edilmiştir.
- The five-door wagon received the same elegant and original appearance.
- Beş kapılı vagon aynı zarif ve orijinal görünümü aldı.
- They look more elegant than canopies made of profiled pipe.
- Profilli borudan yapılmış kanopilerden daha zarif görünüyorlar.
- Vagrant provides a simple, elegant way to manage and provision Virtual Machines.
- Vagrant, Sanal Makineleri yönetmek ve sağlamak için basit ve zarif bir yol sağlar.
- We wanted an elegant design aesthetic that would appeal to digital natives.
- Dijital yerlilere hitap edecek zarif bir tasarım estetiği istedik.
- With its elegant and stylish design, Iswitch has drawn attention to its talents.
- Zarif ve şık tasarımıyla Iswitch, yetenekleriyle dikkat çekti.
- Set in Westende, B&B Het Zilte Zand provides elegant guest rooms just 300 metres from the beach and the North Sea.
- Westende'de yer alan B&B Het Zilte Zand, plaja ve Kuzey Denizi'ne sadece 300 metre mesafede zarif konuk odaları sunmaktadır.
- The air-conditioned rooms of The Andros Boutique Hotel are individually decorated in an elegant style.
- The Andros Boutique Hotel'in klimalı odaları zarif bir tarzda ayrı ayrı dekore edilmiştir.
- Elegant, sensual and sexy, I look for those who want the best.
- Zarif, şehvetli ve seksi, en iyisini isteyenleri arıyorum.
- It is considered to be a very formal, elegant, and prestigious color.
- Çok resmi, zarif ve prestijli bir renk olarak kabul edilir.
- The car turned out very elegant, dynamic, solid and original.
- Araba çok zarif, dinamik, sağlam ve orijinal çıktı.
- The overall design tends to be excellent and elegant, which is the main feature of Apple machines.
- Genel tasarım, Apple makinelerinin ana özelliği olan mükemmel ve zarif olma eğilimindedir.
- A particularly elegant version is as follows.
- Özellikle zarif bir versiyon aşağıdaki gibidir.
- After a short walk, Yun Xiao stopped at an elegant courtyard.
- Kısa bir yürüyüşün ardından Yun Xiao zarif bir avluda durdu.
- Don Juan was indeed an elegant being.
- Don Juan gerçekten zarif bir varlıktı.
- This elegant hotel is set in a historic palace surrounded by extensive grounds.
- Bu zarif otel, geniş bir araziyle çevrili tarihi bir sarayda yer almaktadır.
- Recently, white tattoos on the arm were very fashionable, they are very feminine and elegant.
- Son zamanlarda koldaki beyaz dövmeler çok moda oldu, çok kadınsı ve zarifler.
- A droplet manicure will be a simple and elegant way to express yourself and your personality.
- Damlacık manikür, kendinizi ve kişiliğinizi ifade etmenin basit ve zarif bir yolu olacaktır.
- Elegant half-timbered houses have not lost their popularity for more than five centuries.
- Zarif yarı ahşap evler beş yüzyıldan fazla bir süredir popülerliğini kaybetmedi.
- Feel into the elegant design of this connection.
- Bu bağlantının zarif tasarımını hissedin.
- Hotel Europa Varese is an elegant hotel offering free parking and well-equipped rooms.
- Hotel Europa Varese, ücretsiz otopark ve iyi donanımlı odalar sunan zarif bir oteldir.
- However, Ricardo, her husband, was a serious, elegant lawyer.
- Ancak kocası Ricardo ciddi ve zarif bir avukattı.
- I was also looking for something elegant and minimalist at the same time.
- Aynı zamanda zarif ve minimalist bir şey arıyordum.
- Your handwriting is quite elegant.
- El yazınız oldukça zarif.
- Today Mary is wearing elegant decorative glasses.
- Bugün Mary zarif bir dekoratif gözlük takıyor.
- Today Mary is wearing elegant decorative glasses.
- Bugün Mary zarif dekoratif gözlük takıyor.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adam.
- Tom is an elegant man.
- Tom zarif bir adamdır.
- What an elegant yacht!
- Ne zarif bir yat!
- You look very elegant.
- Çok zarif görünüyorsun.
- Mary is a very elegant woman.
- Mary çok zarif bir kadın.
- Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci Cadde zarif bir caddedir.
- There is an elegant solution.
- Zarif bir çözüm var.
- She looks very elegant.
- Çok zarif görünüyor.
- She's elegant and refined.
- O zarif ve kibardır.
- She's elegant and refined.
- Zarif ve kibar biri.
- That's not very elegant.
- Bu çok zarif değil.
- The Browns are an elegant and happy family.
- Brown'lar zarif ve mutlu bir ailedir.
- That's very elegant.
- Bu çok zarif.
- The man is elegant.
- Adam zarif.
- The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Bulvarı çok güzel ve çok zarif.
- The man is elegant.
- Adam zariftir.
Show More (51)
|
| 2 |
graceful |
zarif |
adj. |
|
- She is like a graceful ballerina.
- Tıpkı zarif bir balerin gibi.
- This graceful flower can lose its appearance with the defeat of aphids.
- Bu zarif çiçek, yaprak bitlerinin yenilmesiyle görünümünü kaybedebilir.
- The graceful clock tower was built in 1760.
- Zarif saat kulesi 1760 yılında inşa edilmiştir.
- As powerful as it is graceful, the 68 Sport Yacht is a classic example of Sunseeker innovation.
- Zarif olduğu kadar güçlü de olan 68 Sport Yacht, Sunseeker yenilikçiliğinin klasik bir örneğidir.
- Every movement he made was both graceful and deadly.
- Yaptığı her hareket hem zarif hem de ölümcüldü.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Graceful Bessey bushes can be the main decoration of any garden plot.
- Zarif Bessey çalıları herhangi bir bahçe arsasının ana dekorasyonu olabilir.
- Be graceful and grateful when help comes.
- Yardım geldiğinde zarif ve minnettar olun.
- Seals are clumsy and ponderous on land, but very graceful in the water.
- Foklar karada sakar ve hantal, suda ise çok zariftir.
- Seals are clumsy and awkward on land, but very graceful in the water.
- Foklar karada sakar ve beceriksizdirler ama suda çok zariftirler.
- The delicate, graceful flowers are in bloom.
- Narin, zarif çiçekler açmaya başladı.
- The instrumental case is one of the most graceful aspects of the Russian language.
- Enstrümantal durum, Rus dilinin en zarif yönlerinden biridir.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
- Çok güzel ve dahası çok zarif.
- Mary is graceful.
- Mary zariftir.
- The dancer's graceful action charmed the audience.
- Dansçının zarif hareketi, seyirciyi hayran bıraktı.
- An ugly duckling became a graceful swan.
- Çirkin ördek yavrusu zarif bir kuğu oldu.
- An ugly duckling became a graceful swan.
- Çirkin ördek yavrusu zarif bir kuğuya dönüştü.
- All her motions were graceful.
- Onun tüm hareketleri zarifti.
- All her motions were graceful.
- Tüm hareketleri zarifti.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Seals are clumsy and ponderous on land, but very graceful in the water.
- Foklar karada beceriksiz ve hantaldırlar ama suda çok zariftirler.
- She is graceful.
- Zarif biri.
Show More (19)
|
| 3 |
gracious |
zarif |
adj. |
|
- I have never seen anyone as gracious as Mrs. Gray.
- Hayatımda Bayan Gray kadar zarif birini görmedim.
- You have artistic and creative abilities, and you like to do everything in a harmonious, gracious, and pleasing manner.
- Sanatsal ve yaratıcı yetenekleriniz var ve her şeyi uyumlu, zarif ve hoş bir şekilde yapmaktan hoşlanıyorsunuz.
- You're very gracious.
- Sen çok zarifsin.
- It may not be natural for you, but at least try to be a little more gracious.
- Bu sizin için doğal olmayabilir, ama en azından biraz daha zarif olmaya çalışın.
- Mary is gracious to everyone.
- Mary herkese karşı zarif.
Show More (2)
|
| 4 |
refined |
zarif |
adj. |
|
- Modern decorative chandeliers create a sophisticated and refined environment.
- Modern dekoratif avizeler sofistike ve zarif bir ortam yaratır.
- She is a very refined lady.
- Çok zarif bir hanımefendi.
- His speech is very refined.
- Konuşması çok zarif.
- The new model was larger, faster and more refined than its predecessor.
- Yeni model, selefinden daha büyük, daha hızlı ve daha zarifti.
Show More (1)
|
| 5 |
delicate |
zarif |
adj. |
|
- You have such delicate hands.
- Çok zarif elleriniz var.
- Fadil wanted to save the delicate Layla from a harsh world.
- Fadıl, zarif Leyla'yı acımasız bir dünyadan kurtarmak istedi.
- Layla had very delicate features.
- Layla'nın çok zarif özellikleri vardı.
Show More (0)
|
| 6 |
handsome |
zarif |
adj. |
|
- Sports make men handsome.
- Spor erkekleri çekici kılıyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
dainty |
zarif |
adj. |
|
- The tea was serviced in dainty tea cups.
- Çaylar zarif çay fincanlarıyla servis edildi.
Show More (-2)
|
| 8 |
dapper |
zarif |
adj. |
|
- The dapper gentleman wore a tailored suit and a stylish hat.
- Zarif beyefendi özel dikim bir takım elbise giymiş ve şık bir şapka takmıştı.
Show More (-2)
|
| 9 |
pretty |
zarif |
adj. |
|
- She put on her prettiest dress and went out.
- En zarif elbisesini giydi ve dışarı çıktı.
Show More (-2)
|
| 10 |
snappy |
zarif |
adj. |
|
- She loves wearing snappy clothes.
- Zarif elbiseler giymeyi seviyor.
Show More (-2)
|
| 11 |
neat |
zarif |
adj. |
|
- That's pretty neat.
- Bu oldukça zarif.
Show More (-2)
|