| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | (someone) be desperate v. | çaresiz olmak | ||
|
We have, in particular, seen that the dock workers are angry, very angry, and also desperate. Özellikle liman işçilerinin kızgın, çok kızgın ve aynı zamanda çaresiz olduklarını gördük. More Sentences |
||||
| General | be in desperate straits v. | çok zor bir durumda olmak | ||
| General | (a person) be in desperate straits v. | çaresiz olmak | ||
| General | be in desperate straits v. | çaresiz kalmak | ||
| General | be desperate for a toilet v. | çok sıkışmak | ||
| General | be desperate for a toilet v. | tuvaleti gelmek | ||
| General | be desperate for a toilet v. | tuvalete gitmek istemek | ||
| General | be desperate for toilet v. | çok sıkışmak | ||
| Idioms | ||||
| Idioms | be desperate to learn v. | öğrenmek için can atmak | ||
