doing in - Turkish English Dictionary
History

doing in



Meanings of "doing in" with other terms in English Turkish Dictionary : 178 result(s)

English Turkish
General
be occupied in doing v. uğraşmak
argue somebody in doing something v. razı etmek
cajole somebody in doing something v. razı etmek
have difficulty in doing something v. bir şeyi yapmakta zorluk yaşamak
put one's heart and soul in doing something v. canla başla çalışmak
persist in doing the opposite v. zıt gitmek
take pleasure in doing something v. (bir şeyi) yapmaktan keyif almak
take pleasure in doing something v. -den keyif almak
go a long way in doing something v. çok yararlı olmak
aid someone in doing something v. birisine bir şeyde yardım etmek
Phrasals
aid someone in doing something v. birisine yardım etmek
aid in doing v. -i yapmakta yardım etmek
aid in doing v. -i yapmakta yardımcı olmak
aid in doing v. -i yapmakta destek olmak
aid in doing v. -i yapmakta yardım etmek
aid in doing v. -i yapmakta yardımcı olmak
aid in doing v. -i yapmakta destek olmak
persist in (doing something) v. (bir şey yapmakta) ısrar etmek
persist in (doing something) v. (bir şey yapmakta) ısrarcı olmak
persist in (doing something) v. (bir şey yapmayı) sürdürmek
persist in (doing something) v. (bir şey yapmakta) inat etmek
persist in (doing something) v. (bir şey yapmaktan) vazgeçmemek
persist in (doing something) v. (bir şey yapmakta) diretmek/direnmek
persist in doing v. yapmakta ısrar etmek
persist in doing v. yapmakta ısrarcı olmak
persist in doing v. yapmayı sürdürmek
persist in doing v. yapmakta inat etmek
persist in doing v. yapmaktan vazgeçmemek
persist in doing v. yapmakta diretmek/direnmek
Phrases
in the act of (doing something) expr. (bir şey) yaparken
in the act of (doing something) expr. (bir şey yaparken) suçüstü
in the act of (doing something) expr. (bir eylemin) ortasında
in the business of (doing something) expr. normalde (bir şey) yapan
in the business of (doing something) expr. (bir şey yapma) işine giren
in the business of (doing something) expr. (bir şey yapmakla) işi olan
in the business of (doing something) expr. işi (bir şey yapmak) olan
in the process of (doing something) expr. (bir şey yapma) sürecinde
in the process of (doing something) expr. (bir şey) yapmakta
Colloquial
be not in the business of (doing something) v. dedikoduyla
be not in the business of (doing something) v. söylentiyle hiç işi olmamak
be not in the business of (doing something) v. dedikoduyla
be not in the business of (doing something) v. söylentiyle uğraşmamak
be not in the business of (doing something) v. dedikoduyla
be not in the business of (doing something) v. söylentiyle ilgilenmemek
be not in the business of (doing something) v. genellikle böyle bir şey yapan biri olmamak
be not in the business of (doing something) v. amacı tartışmak
be not in the business of (doing something) v. polemiğe girmek olmamak
not be in the business of doing something v. dedikoduyla
not be in the business of doing something v. söylentiyle hiç işi olmamak
not be in the business of doing something v. dedikoduyla
not be in the business of doing something v. söylentiyle uğraşmamak
not be in the business of doing something v. dedikoduyla
not be in the business of doing something v. söylentiyle ilgilenmemek
not be in the business of doing something v. genellikle böyle bir şey yapan biri olmamak
not be in the business of doing something v. amacı tartışmak
not be in the business of doing something v. polemiğe girmek olmamak
be in no mood for something/for doing something v. bir şey modunda/bir şey yapacak modda olmamak
be in no mood for something/for doing something v. bir şey havasında/bir şey yapacak havada olmamak
be in no mood for something/for doing something v. bir şeye katlanabilir/katlanamayacak olmak
not in the business of doing something expr. bu benim işim/görevim değil
see somebody in hell before doing something expr. ölsem (bunu) yapmam! bunu yapacağıma ölürüm/cehenneme giderim daha iyi!
in the midst of doing something expr. (bir eylemin) ortasında
(there's) no point (in) (doing something) expr. (bir şey yapmanın) yararı yok
(there's) no point (in) (doing something) expr. (bir şey yapmanın) anlamı yok
(there's) no point (in) (doing something) expr. (bir şey yapmanın) manası yok
(there's) no point (in) (doing something) expr. (bir şey yapmanın) ne anlamı/yararı var
what is the harm in (doing something)? expr. (bir şey yapmaktan) zarar gelmez
what is the harm in (doing something)? expr. (bir şey yapmaktan) ne çıkar?
Idioms
go a long way in doing something v. bir şeyin yapılmasına katkıda bulunmak
be instrumental in doing something v. önemli bir katkıda bulunmak
be instrumental in doing something v. önemli bir rol oynamak
make rapid strides (in something/in doing something) v. (bir şeyde/bir şeyi yapmada) hızlı gelişim göstermek
make rapid strides (in something/in doing something) v. (bir şeyde/bir şeyi yapmada) hızlı ilerleme kaydetmek
make rapid strides (in something/in doing something) v. (bir şeyde/bir şeyi yapmada) hızlı aşama kaydetmek
make rapid strides (in something/in doing something) v. (bir şeyde/bir şeyi yapmada) çabuk gelişme göstermek
make rapid strides (in something/in doing something) v. (bir şeyde/bir şeyi yapmada) hızlı başarı kaydetmek
see (one) in hell before (doing something) v. dünyada yapmam
see (one) in hell before (doing something) v. imkanı yok yapmam
see (one) in hell before (doing something) v. yapmam imkansız
see (one) in hell before (doing something) v. alsa yapmam
see the point in (doing) (something) v. (bir şeyi yapmanın) nedenini anlamak
see the point in (doing) (something) v. (bir şeyi yapmanın) altında yatan nedeni anlamak
see the point in (doing) (something) v. (bir şeyi yapmanın) önemini anlamak
see the point in (doing) (something) v. (bir şeyi yapmanın) değerini anlamak
not have a chance in hell (of doing something) v. (bir şeyi yapmaktan) hiç umudu olmamak
not have a chance in hell (of doing something) v. (bir şeyi yapmakta) hiç şansı olmamak
not have a chance in hell (of doing something) v. (bir şeyi yapması) mümkün olmamak
be in with a shout (of something/of doing something) v. (bir şeyi/bir şeyi yapmayı) başarması muhtemel/olası olmak
be in with a shout (of something/of doing something) v. (bir şeyi/bir şeyi yapmayı) başarma şansı çok yüksek olmak
be in with a shout (of something/of doing something) v. (bir şeyi/bir şeyi yapmayı) büyük ihtimalle/olasılıkla başaracak olmak
be in with a shout (of something/of doing something) v. (bir şeyi) kazanma/yapma şansı çok yüksek olmak
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak
be (all) in favour of something/of doing something v. bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak
be in favour of something/of doing something v. bir şeyi/bir şeyi yapmayı desteklemek
be in favour of something/of doing something v. bir şeyin/bir şey yapmanın destekçisi olmak
be in favour of something/of doing something v. bir şeyden/bir şeyi yapmaktan yana olmak
be in the middle of something/of doing something v. bir şeyin/bir şeyi yapmanın tam ortasında olmak
be in the middle of something/of doing something v. bir şeyle/bir şey yapmakla meşgul olmak
be in the middle of something/of doing something v. bir şeyle/bir şey yapmakla uğraşmak
be in the mood for something/for doing something v. canı bir şey/bir şey yapmak istemek
be in the mood for something/for doing something v. bir şey/bir şey yapma havasında olmak
be in the mood for something/for doing something v. canı bir şey/bir şey yapmayı çekmek
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şey/bir şeyi yapmak hakkında bocalamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kararsızlık yaşamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili muallakta kalmak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kesin karar verememek
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili gel git yaşamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili ikilemde olmak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kararsız kalmak
be not in the business of (doing something) v. pek (bir şey yapan) biri olmamak
be not in the business of (doing something) v. genellikle (bir şey yapan) biri olmamak
be not in the business of (doing something) v. normalde (bir şey yapan) biri olmamak
be not in the business of (doing something) v. genelde/normalde (bir şey yapmamak)
be not in the business of (doing something) v. genellikle (bir şey yapma) işine girmemek
catch someone in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) yakalamak
catch someone in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) basmak
catch someone in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) suçüstü yakalamak/basmak
catch someone in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) iş üstünde yakalamak/basmak
catch somebody in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) yakalamak
catch somebody in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) basmak
catch somebody in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) suçüstü yakalamak/basmak
catch somebody in the act (of doing something) v. birini (bir şey yaparken) iş üstünde yakalamak/basmak
catch (one) in the act of (doing something) v. (birini bir şey yaparken) yakalamak
catch (one) in the act of (doing something) v. (birini bir şey yaparken) basmak
catch (one) in the act of (doing something) v. (birini bir şey yaparken) suçüstü yakalamak/basmak
catch (one) in the act of (doing something) v. (birini bir şey yaparken) iş üstünde yakalamak/basmak
have/take a hand in something/in doing something v. bir şeyde/bir şey yapmada payı olmak
have/take a hand in something/in doing something v. bir şeyin/bir şey yapmanın içinde olmak
have/take a hand in something/in doing something v. bir şeyde/bir şey yapmada parmağı olmak
instrumental in (doing) (something) v. (bir şey yapmada) önemli katkısı olan
instrumental in (doing) (something) v. (bir şey yapmada) önemli rol oynayan
instrumental in (doing) (something) v. (bir şey yapmada) özellikle etkili
not have a hope in hell (of doing something) v. (bir şey yapma) şansı hiç olmamak
not have a hope in hell (of doing something) v. (bir şey yapma) umudu hiç olmamak
spare no expense/pains/trouble (in doing something) v. (bir şey yapmak için) paraya/zamana kıymak
spare no expense/pains/trouble (in doing something) v. (bir şey yapmak için) gereken parayı/zamanı/emeği harcamak
spare no expense/pains/trouble (in doing something) v. (bir şey yapmak için) gereken parayı/zamanı/emeği harcamaktan kaçınmamak
spare no expense/pains/trouble (in doing something) v. (bir şeyi yapmak için) hiçbir masraftan/harcamadan kaçınmamak
instrumental in doing adj. yapmada önemli katkısı olan
instrumental in doing adj. yapmada önemli rol oynayan
instrumental in doing adj. yapmada özellikle etkili
in the thick of doing something expr. bir işin en civcivli anında
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr. bir daha hayatta gitmem/yapmam anlamına gelen bir deyim
lose no time in doing something expr. hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
waste no time in doing something expr. hemen/hiç vakit kaybetmeden (bir işe girişmek)
in the thick of doing something expr. ortasında
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr. (biri bir şeyi) bir daha ölse yapmaz
(one) won't be (doing something) again in a hurry expr. (biri bir şeyi) bir daha asla yapmaz
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasının bir zararı yok
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasının bir zararı olmaz
there is no harm in (someone's) doing (something) expr. (birinin bir şey) yapmasından bir zarar gelmez
there's no harm in doing something expr. bir şey yapmanın bir zararı yok
there's no harm in doing something expr. bir şey yapmanın bir zararı olmaz
there's no harm in doing something expr. bir şey yapmaktan bir zarar gelmez
Speaking
what do you enjoy doing in your spare time? expr. boş zamanlarınızda ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
in so doing expr. böyle yaparak
what am i doing in here? expr. benim ne işim var burada?
what do you enjoy doing in your spare time? expr. boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanıyorsun?
what do you enjoy doing in your spare time? expr. boş zamanlarınızda ne yapmaktan hoşlanırsınız?
what do you enjoy doing in your free time? expr. boş zamanlarınızda ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
what do you enjoy doing in your free time? expr. boş zamanlarınızda ne yapmaktan hoşlanırsınız?
what are you doing in here? expr. burada ne işin var?
what do you enjoy doing in your free time? expr. boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanıyorsun?
what do you enjoy doing in your spare time? expr. boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanırsın?
what do you enjoy doing in your free time? expr. boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanırsın?
in doing so expr. bu şekilde yaparak
what are you doing in here? expr. burada ne yapıyorsun?
in doing so expr. böyle yaparak
in so doing expr. bunu yaparak
what were you doing in the middle of the street? expr. caddenin tam ortasında ne yapıyordun?
they are interested in some of the works we were doing back then expr. eskiden yaptığımız bazı işlerle ilgileniyorlar
it is doing my head in expr. kafam şişti (kıs şunun sesini)
it's doing my head in expr. kafam şişti (kıs şunun sesini)
what are you doing in my room? expr. odamda ne yapıyorsun?
what in heaven's name are we doing here? expr. tanrı aşkına biz burada ne yapıyoruz?
what were you doing in the bathroom? expr. tuvalette ne yapıyordun?
Law
doing business in another states n. diğer eyaletlerde faaliyette bulunma