English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | flirt v. | flört etmek | ||
This woman looks more open and ready to flirt. Bu kadın daha açık ve flört etmeye hazır görünüyor. More Sentences |
||||
Common Usage | flirt n. | flört | ||
Common Usage | flirt v. | cilvelenmek | ||
General | ||||
General | flirt n. | çapkın | ||
James is a dreadful flirt. James çapkınlıkta berbat biridir. More Sentences |
||||
General | flirt v. | flört etmek | ||
They are mysteriously smiling, flirting and flirting. Gizemli bir şekilde gülümsüyorlar, flört ediyorlar ve flört ediyorlar. More Sentences |
||||
General | flirt v. | kur yapmak | ||
She flirted with him for two weeks. İki hafta boyunca ona kur yaptı. More Sentences |
||||
General | flirt n. | kur | ||
General | flirt n. | kadınlara aşık rolü yapmayı seven erkek | ||
General | flirt n. | erkeklere cilve yapmayı seven kadın | ||
General | flirt v. | sallamak | ||
General | flirt v. | korte etmek | ||
General | flirt v. | fıkırdamak | ||
General | flirt v. | sallanmak | ||
General | flirt v. | fırlatmak | ||
General | flirt v. | fırlamak | ||
General | flirt v. | fırlanmak | ||
General | flirt v. | çıkmak | ||
General | flirt v. | cilve yapmak (kadın erkeğe) | ||
General | flirt v. | aşıktaşlık etmek | ||
General | flirt v. | cilvelenmek | ||