kısa bir süre - Turkish English Dictionary
History

kısa bir süre



Meanings of "kısa bir süre" in English Turkish Dictionary : 6 result(s)

Turkish English
General
kısa bir süre for a while adv.
Idioms
kısa bir süre a new york minute n.
kısa bir süre a split second n.
kısa bir süre borrowed time n.
kısa bir süre a little bit [us] adv.
kısa bir süre not until the cows come home expr.

Meanings of "kısa bir süre" with other terms in English Turkish Dictionary : 79 result(s)

Turkish English
General
kısa bir süre kalan kimse transient n.
eşleri hamile kalan erkeklerin kısa bir süre sonra hamilelik semptomları yaşaması couvade n.
oldukça kısa bir süre içinde yapılan birden fazla dalış multiple dives n.
çok kısa bir süre point in time n.
çok kısa bir süre split second n.
oyuncuların bir dizi eşyayı kısa süre inceleyip ardından hatırlayabildikleri kadarını kağıda yazdıkları bir oyun observation n.
çok kısa bir süre giffy n.
kısa bir süre için şuurunu kaybetmek black out v.
çok kısa bir süre kalmak put in an appearance v.
kısa bir süre kalıp gitmek put in an appearance v.
kısa bir süre kalan transient adj.
kısa bir süre önce kullanıma açılan recently opened up for use adj.
kısa bir süre için for a brief period adv.
kısa bir süre için for a short time adv.
kısa bir süre için transiently adv.
kısa bir süre için awhile adv.
kısa bir süre için for the time adv.
kısa bir süre sonra after a while later adv.
kısa bir süre önceye kadar until a short while ago adv.
kısa bir süre önce short while ago adv.
kısa bir süre sonra after a bit adv.
kısa bir süre önce not a long time ago adv.
kısa bir süre önce not long ago adv.
kısa bir süre sonra after a little while adv.
-den kısa bir süre önce shortly before adv.
kısa bir süre sonra after a while adv.
(bundan) kısa bir süre sonra soon after that adv.
kısa bir süre sonra shortly afterwards adv.
kısa bir süre için shortly adv.
Phrasals
kısa bir süre için gelmek pop in v.
kafasını okuduğu gazeteden vb. kaldırıp kısa bir süre bakmak glance up from (newspaper etc.) v.
Phrases
çok çok kısa bir süre için for far too brief a time expr.
kısa bir süre içerisinde in a short while expr.
kısa bir süre yeter enough to be going on with [uk] expr.
kısa bir süre yeter enough/something to be going on with [uk] expr.
Colloquial
çok kısa bir süre half a minute n.
gün doğumundan kısa bir süre sonraki ve gün batımından kısa bir süre önceki, gökyüzünün kırmızı olduğu zaman golden hour n.
çok kısa bir süre a hot minute n.
çok kısa bir süre içerisinde in a couple of shakes expr.
çok kısa bir süre sonra in just a moment expr.
kısa bir süre için for a season expr.
kısa bir süre önce short time ago expr.
sadece kısa bir süre sonra only a little longer expr.
(çok kısa bir süre sonra/hemen) bir dakika içinde in just a minute expr.
çok kısa bir süre half a minute expr.
çok kısa bir süre half a tick expr.
çok kısa bir süre half a second expr.
Idioms
çok kısa bir süre a split second n.
kısa bir süre uyumak catch a snooze v.
bir şeye kısa bir süre içerisinde yoğunlaşıp çalışmak powerstudy v.
kısa bir süre kalmak bide a wee [scotland] v.
kısa bir süre durmak miss a beat v.
çok kısa bir süre içerisinde in two shakes of a lamb's tail expr.
çok kısa bir süre hot minute expr.
çok kısa bir süre half a minute expr.
çok kısa bir süre half a tick expr.
çok kısa bir süre half a second expr.
çok kısa bir süre half a shake of a lamb's tail expr.
Speaking
çok kısa bir süre içinde before you know it expr.
infilak etmeden kısa bir süre önce shortly before it exploded expr.
kısa bir süre için for a while expr.
kısa bir süre bizimle olacak he will be with us shortly expr.
Trade/Economic
bir şirkette çalışan personele en kısa süre içerisinde bütün yenilikleri ve değişiklikleri öğretmeyi amaçlayan hızlandırılmış kurs blitz training n.
vade tarihinden sonra tanınan kısa bir ek süre days of grace n.
vade tarihinin bitiminden itibaren ödeme için tanınan ek kısa bir süre grace period n.
Politics
abd'de yeni dönem tekrar seçilmemiş fakat kısa bir süre daha çalışan senato veya kongre üyesi lame duck n.
Technical
kısa bir süre için parlayan flashy adj.
Medical
tek bir ilaç dozunun kısa süre içinde damardan enjekte edilmesi bolus n.
Physics
heisenberg'in belirsizlik ilkesine göre kısa bir süre için var olan ve varlığının devamı enerjinin korunumu yasasını ihlal edecek olan atom altı parçacık virtual particle n.
Education
üniversite geçici bir süre veya kısa bir dönem ders veren öğretmen lecturer n.
Religious
tabuta konmuş cesedin son yolculuğuna uğurlanmadan kısa bir süre önce yatırıldığı şapel charnel n.
Geography
bölgedeki akarsu erozyonu üzerinden kısa bir süre geçmiş olması topographic adolescence n.
bölgedeki akarsu erozyonu üzerinden kısa bir süre geçmiş olması topographic youth n.
Meteorology
yaz geceleri kısa bir süre görünme noctilucence n.
Military
kısa bir süre çarpışmak skirmish v.
Sport
takım oyuncularının antrenman yapmak veya potansiyel yeni oyuncuları değerlendirmek için kısa süre bir araya geldikleri yer minicamp n.
Theatre
tüm oyuncuların kısa bir süre sahnede hareketsiz kalması tableau n.
tüm oyuncuların kısa bir süre sahnede hareketsiz kalması tableau vivant n.
Slang
bir heves sonrası spor yapmaya başlayıp çok kısa süre sonra bırakan kimse resolutionary adj.