one to one - Turkish English Dictionary
History

one to one

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "one to one" in Turkish English Dictionary : 1 result(s)

English Turkish
General
one to one adv. bire bir

Meanings of "one to one" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
money owed to one n. alacak
debt owed to one n. alacak
the position where one belongs to n. ait olduğu makam
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
million-to-one chance n. milyonda bir şans
advantages over one thing to another n. bir şeyin diğerine karşı avantajları
one to one contact n. birebir temas
one who claims succession to the crown n. tahta talip olan
one who loves to show off n. gösteriş düşkünü
one who loves to show off n. kovalak
one more reason to celebrate n. kutlama için bir neden daha
one-to-one combat before a battle n. mübareze
one-to-one lesson n. bire bir ders
one-to-one n. iki kişi arasındaki sohbet
one-to-one n. iki kişinin yüzleşmesi
one-to-one n. iki kişi arasındaki ilişki
get what's coming to one v. hak ettiği cezayı yemek
get what's coming to one v. müstahakkını bulmak
have money owed to one (by) v. alacaklanmak
jump from one thing to the other v. daldan dala konmak
come to recognize that one is wrong v. yanıldığının farkına varmak
have money owed to one v. alacağı olmak
get what's coming to one v. cezasını bulmak
go back to square one v. sıfırdan başlamak
put something to one side v. bir şeyi bir kenara bırakmak
put something to one side v. bir kenara bırakmak
take someone to one side v. birini bir yana çekmek
move to one side v. kaymak
never occur to (one) v. aklının ucundan geçmemek
(for one) to be worthwhile v. adamdan sayılmak
occur to one v. aklına gelmek
tell one to one's face v. birinin yüzüne karşı söylemek
get what's coming to one v. layığını bulmak
cause to fight with one another v. dövüştürmek
(for one) to be worthwhile v. adamdan saymak
notify to one v. birisine haber vermek
ask (one) to forgive v. affetmesini istemek
(for any desired thing) to come to (one) by itself v. ayağına gelmek
have (something/someone) brought to one v. ayağına getirtmek
turn against (for one person to another) v. aleyhine dönmek
(a single) get (someone) to number one in the chart v. listede bir numaraya taşımak
(a single) get (someone) to number one in the chart v. bir numara yapmak
(a single) get (someone) to number one in the chart v. bir numaraya çıkarmak
not to exchange (one thing) for (another) v. değiştirememek
not to show one' true colors v. rengini belli etmemek
not to show one' true colors v. renk vermemek
make signs to one another v. işaretleşmek
back to square one v. beyaz bir sayfa açmak
back to square one v. beyaz sayfa açmak
straighten up and do as one is supposed to do v. yola gelmek
(for one´s life) to last long enough v. ömrü vefa etmek
(for one´s life) to last long enough v. ömrü yetmek
belong to one v. kendisine ait olmak
pay one to account v. hesap sormak
be down to one number v. altılıda beşte kalmak
be down to one number v. bir numarayla kaybetmek
be down to one number v. bir sayıyla kaçırmak
cut the interest rates to one-percent v. faiz oranlarını %1'e düşürmek
not as young as one used to be v. eskisi gibi genç olmamak
bring one to oneself v. aklını başına getirmek
show one to one's seat v. birine oturacağı yeri göstermek
show one to one's seat v. birine koltuğunu göstermek
clock someone at speeds of up to one hundred miles per hour v. birini saatte yüz mil hız yaparken yakalamak
leave one to himself v. kendi haline bırakmak
leave one to himself v. ilişmemek
stand close to one another v. birbirlerine yakın durmak
dictate to (one) v. (birine) dikte etmek
dictate to (one) v. (birine) söyleyip/söyleyerek yazdırmak
dictate to (one) v. (birine) zorla kabul ettirmek
dictate to (one) v. (birine) dikte etmek
dictate to (one) v. (birine) dayatmak
leaning to one side adj. yatkın
leaning to one side adj. yatık
one-to-one adj. birebir
one-to-one adj. bire bir
bent to one side adj. yampiri
engaged to (one) adj. (biriyle) nişanlı
engaged to (one) adj. (biriyle) nişanlanmış
one-to-one adj. iki insan arasındaki doğrudan karşılaşmayı içeren
one-to-one adj. teke tek
one-to-one adj. yüz yüze
ten to one adv. bire karşı on
from one side to the other other side adv. bir yandan diğer yana
to each one adv. her biri
to each one adv. kişi başına
to one ear adv. tek kulaktan
one spoken to prep. muhatap
Phrasals
draw (one) to v. kışkırtmak
draw (one) to v. teşvik etmek
draw (one) to v. tahrik etmek
beckon to (one) v. el sallamak/etmek
beckon to (one) v. el işaretiyle çağırmak
address (something) to (one) v. (bir şeyi birine veya birilerine) yöneltmek/doğrultmak
address (something) to (one) v. alıcının isim ve adresini yazmak
administer (something) to (one) v. (birine bir şey) sağlamak/tedarik etmek
administer (something) to (one) v. (birine bir şey) temin etmek
administer (something) to (one) v. (birine bir şey) zerk etmek
administer (something) to (one) v. iğne vurmak
administer (something) to (one) v. (birine bir şey) aşılamak
administer (something) to (one) v. ilaç vermek
admit (one) to (something or some place) v. (birini) kabul etmek
admit (one) to (something or some place) v. (birini) üye etmek
admit (one) to (something or some place) v. (birinin) girmesine izin vermek
admit (one) to (something or some place) v. (birini) geçirmek/içeri almak
advance (something) to (one) v. (birine bir şeyi) gününden önce ödemek
drag something from one place to another v. bir şeyi bir yerden başka bir yere sürüklemek/taşımak
peg (one) down to (something) v. uyum sağlatmak
peg (one) down to (something) v. uymasını sağlamak (kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine)
peg (one) down to (something) v. (kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine) uydurmaya çalışmak
see (one) down (to something or some place) v. -e kadar geçirmek
see (one) down (to something or some place) v. uğurlamak
see (one) down (to something or some place) v. yolcu etmek
see (one) down (to something or some place) v. aşağıya kadar eşlik etmek
write down to (one) v. birini/okuyucuyu aşağılar bir dille yazmak
write down to (one) v. birini/okuyucuyu küçümser bir dille yazmak
drive (one) back to (someone) v. (birini başka birine, eski sevgilisine) geri döndürmek
drive (one) back to (someone) v. (birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar birleştirmek/bir araya getirmek
drive (one) back to (someone) v. (birini başka biriyle, eski sevgilisiyle) barıştırmak
drive (one) back to (someone) v. (birini başka birine, eski sevgilisine) tekrar itmek/çekmek
drive (one) back to (someone) v. (birinin başka biriyle, eski sevgilisiyle) tekrar arasını düzeltmek
entitle (one) to (do something) v. birinin bir şeyi yapmasına izin vermek
entitle (one) to (do something) v. birine bir yetki vermek
entitle (one) to (do something) v. birini yetkilendirmek
detail (one) to (someone or something) v. (birine) bir görev vermek
detail (one) to (someone or something) v. (birini) bir göreve atamak
detail (one) to (someone or something) v. (birini bir şeyle) görevlendirmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tembih etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tembihlemek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) öğüt vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) öğütlemek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmaması konusunda) uyarmak
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tavsiye etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) cesaret vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) teşvik etmek
offer for (one) to (do something) v. (birine bir şey yapmasını) önermek
offer for (one) to (do something) v. (birine) (avantajlı bir şey) önerisinde bulunmak
offer for (one) to (do something) v. (birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek
rouse (one) to (something) v. (birini bir şey için) ayağa kaldırmak
rouse (one) to (something) v. (birini bir şey için) harekete geçirmek
rouse (one) to (something) v. (birini bir şey için) ayaklandırmak
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak
provoke (one) to v. (birini) kışkırtmak
provoke (one) to v. (birini) ayaklandırmak
provoke (one) to v. (birini) tahrik etmek
provoke (one) to v. (birini) galeyana getirmek
provoke (one) to v. (birini) fişteklemek
provoke (one) to v. (birini) teşvik etmek
provoke (one) to v. (birini) tetiklemek
provoke (one) to v. (birini) kandırıp bir şey yaptırmak
provoke (one) to v. (birinin) bir şey yapmasına neden olmak/yol açmak
provoke (one) to v. (birini) bir şey yapmaya sevk etmek
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) teslim etmek
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) vermek
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) sunmak
release (someone or something) to (one) v. (birine birinin/bir şeyin) erişimi için izin vermek
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birinin) erişimine açmak
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) duyurmak
release (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) açıklamak
show (one) to (something or some place) v. (birini bir şeye/yere) giden yolu göstermek
show (one) to (something or some place) v. (birine bir şeye/yere) kadar eşlik etmek
show (one) to (something or some place) v. (birine bir şeye/yere) kadar yol göstermek
show (one) to (something or some place) v. (birini bir şeye/yere) yönlendirmek
show (one) to (something or some place) v. (birini bir şeye/yere) kadar götürmek
show (one) to (something or some place) v. (birine bir şeyin/yerin) yolunu göstermek
stake (one) to (something) v. (birine bir şey) vermek
stake (one) to (something) v. (birine bir hediye) vermek
stake (one) to (something) v. (birine bir şey) ödünç vermek
stake (one) to (something) v. (birine) borç vermek
stake (one) to (something) v. (birine) para vermek
stake (one) to (something) v. (birine bir şey vererek) destek atmak/olmak
stake (one) to (something) v. (birine bir şey) ısmarlamak
stake (one) to (something) v. (birini) kazıklarla (bir şeye) bağlamak
stake (one) to (something) v. (birini) kazıkla (bir şeye) çakmak
turn (one) on to (something) v. (birini bir şeyden) haberdar etmek
turn (one) on to (something) v. (birini) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şeyle tanıştırmak
turn (one) on to (something) v. (birine) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şey önermek
suggest (something) to (one) v. (birine bir şeyi) sezdirmek
suggest (something) to (one) v. (birine bir şey) hissini vermek
suggest (something) to (one) v. (birinde bir şey) izlenimi bırakmak/uyandırmak
suggest (something) to (one) v. (birine bir şey) fikrini vermek
suggest (something) to (one) v. (birinin) aklına (bir şeyi) getirmek
suggest (something) to (one) v. (birine bir şeyi) düşündürmek
suggest (something) to (one) v. (birine bir şey) teklif etmek
suggest (something) to (one) v. (birine bir şey) önermek
suggest (something) to (one) v. (birine) bir önerme sunmak
suggest (something) to (one) v. (birine) bir öneride bulunmak
suggest (something) to (one) v. (birine bir şey) tavsiye etmek
suggest (something) to (one) v. (birine) bir tavsiyede bulunmak
justify (something) to (one) v. (birine bir şeyi) savunmak
justify (something) to (one) v. (birine bir şeyin) doğru olduğunu ispatlamaya çalışmak
justify (something) to (one) v. (birine bir şeyi) haklı göstermeye çalışmak
justify (something) to (one) v. (birine karşı bir şeyi) haklı çıkarmaya çalışmak
justify (something) to (one) v. (birine karşı bir şeyi) meşrulaştırmaya çalışmak
loan (something) out (to one) v. (bir şeyi birine) ödünç vermek
loan (something) out (to one) v. (birinin bir şeyi) bir süreliğine almasına/kullanmasına izin vermek
whip (one) off to (some place) v. (birini) hızla (bir yere) götürmek
whip (one) off to (some place) v. (birini) birden alıp (bir yere) götürmek
whip (one) off to (some place) v. (birini) çabucak (bir yere) taşımak
whip (one) off to (some place) v. (birini) çabucak alıp (bir yere) taşımak
whip (one) off to (some place) v. (birini) alıp (bir yere) uçurmak
account to (one) v. (birine) rapor etmek
account to (one) v. (birine) anlatmak
account to (one) v. (birine) izah etmek
account to (one) v. (birine) hesap vermek
accustom (one) to (something) v. (birini bir şeye) alıştırmak
accustom (one) to (something) v. (birini bir şeye) ısındırmak
addict (one) to (something) v. (kendini/birini bir şeye) alıştırmak
addict (one) to (something) v. (kendini/birini bir şeye) bağımlı hale getirmek
answer back to (one) v. (birine) cevap vermek (kaba şekilde)
answer back to (one) v. (birinin) sözüne karşılık vermek
answer back to (one) v. (birine) karşı cevap vermek
appoint (one) to v. için seçmek
appoint (one) to v. '-e atamak
appoint (one) to v. '-e seçmek
appoint (one) to v. '-de görevlendirmek
apprentice (one) to v. '-e çırak olarak vermek
apprentice (one) to v. '-e çırak yapmak
award (something) to (one) v. (birine bir şey) hediye etmek/vermek
award (something) to (one) v. (birini bir şeyle) ödüllendirmek
award (something) to (one) v. (birine bir şeyi) ödül/mükafat olarak vermek
call to (one) v. (birine) seslenmek
call to (one) v. (birine) duyurmak için bağırmak
call to (one) v. (birini) çağırmak
call to (one) v. (birini) cezbetmek
call to (one) v. (birini) çekmek
call to (one) v. (birini) kışkırtmak
call to (one) v. (birinin) aklını çelmek
call to (one) v. (birine) cazip görünmek/gelmek
call to (one) v. (birinin) ilgisini/dikkatini çekmek
charge (something) (up) to (one) v. (bir şeyi birine) ödetmek
charge (something) (up) to (one) v. (bir şeyi birine) faturalandırmak
charge (something) (up) to (one) v. (bir şeyi birinin) hesabından almak
charge (something) (up) to (one) v. (bir şeyi birinin) hesabına yazmak/yazdırmak
chum up to (one) v. (biriyle) arkadaşlık kurmak
chum up to (one) v. (biriyle) yakınlık kurmak
chum up to (one) v. (birine) yakınlık göstermek
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi görünmek
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir izlenim bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birinde bir şey) gibi bir etki bırakmak
come across as (something) to (one) v. (birine bir şey) gibi gelmek
come on to (one) v. (birine) asılmak
come on to (one) v. (birine) askıntı olmak
come on to (one) v. (biriyle) flört etmek
come on to (one) v. (birine) yazılmak
come on to (one) v. (birine) kur yapmak
come on to (one) v. (birine) yakınlaşmak
commend (one) to (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) tavsiye etmek
commend (one) to (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) övmek
commend (one) to (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) methetmek
confide (something) to (one) v. (birine) güvenip sırrını açmak
confide (something) to (one) v. (birine) güvenip sır vermek
confide (something) to (one) v. (birine) güvenip içini dökmek
confide (something) to (one) v. (birine) güvenip (bir şeyini) söylemek
cotton up to (one) v. (birine) yalakalık yapmak
cotton up to (one) v. (birine) yaranmaya çalışmak
cotton up to (one) v. (birini) pamuklara sarmak
cotton up to (one) v. (birine) ayrıcalıklı davranmak
crawl back to (one) v. geri gelip (birinin) ayaklarına kapanmak
crawl back to (one) v. pişman olup (birine) geri dönmek
curtsy to (one) v. (birine) reverans yapmak
delegate (something) to (one) v. (birine bir görev) vermek/yüklemek
deliver (something) up to (one) v. (bir şeyi birine) ulaştırmak
deliver (something) up to (one) v. (bir şeyi birine) teslim etmek
deliver (something) up to (one) v. (bir şeyi birine) vermek
demonstrate (something) to (one) v. (birine bir şeyin) nasıl çalıştığını göstermek
demonstrate (something) to (one) v. (birine bir şeyin) nasıl yapıldığını göstermek
demonstrate (something) to (one) v. (birine bir şeyi) göstererek açıklamak
demote (one) from (something) to (something) v. birinin rütbesini (bir şeyden bir şeye) düşürmek
demote (one) from (something) to (something) v. birinin rütbesini (bir şeyden bir şeye) indirmek
demote (one) from (something) to (something) v. birinin konumunu (bir şeyden bir şeye) çekmek
demote (one) to (something) v. (birinin) rütbesini (bir dereceye) düşürmek
demote (one) to (something) v. (birini) daha alt bir konuma çekmek
demote (one) to (something) v. (birinin) rütbesini daha alt bir dereceye çekmek
demote (one) to (something) v. (birinin) konumunu/rütbesini (bir şeye) düşürmek
demote (one) to (something) from (something) v. (birinin) rütbesini (bir şeyden bir şeye) düşürmek
demote (one) to (something) from (something) v. (birinin) rütbesini (bir şeyden bir şeye) indirmek
demote (one) to (something) from (something) v. (birinin) konumunu (bir şeyden bir şeye) çekmek
disclose (something) to (one) v. (birine bir şeyi) açmak
disclose (something) to (one) v. (birine bir şeyi) söylemek
disclose (something) to (one) v. (birine bir şeyi) bildirmek
disclose (something) to (one) v. (birine bir şeyi) göstermek
disclose (something) to (one) v. (birine bir şeyi) tebliğ etmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için cesaretlendirmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için desteklemek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için teşvik etmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için gayretlendirmek
entreat (one) to (do something) v. (birine bir şey yapması) için yalvarmak
entreat (one) to (do something) v. (birinden bir şey yapmasını) rica etmek
enunciate (something) to (one) v. (bir şeyi birine) açıkça belirtmek
enunciate (something) to (one) v. (bir şeyi birine) açıkça ifade etmek
enunciate (something) to (one) v. (bir şeyi birine) tam olarak söylemek
escort (one) to (something) v. (birine bir şeye) kadar eşlik etmek
escort (one) to (something) v. (birine bir şeye) kadar refakat etmek
explain (someone or something) to (one) v. (birine birini/bir şeyi) anlatmak
explain (someone or something) to (one) v. (birine birini/bir şeyi) açıklamak
fall to (one) v. birine düşmek
fall to (one) v. birinin üstüne vazife olmak
fall to (one) v. birinin üstüne kalmak
fall to (one) v. birinin sorumluluğu/görevi olmak
fall to (one) v. birinin üstüne kalan bir sorumluluk olmak
fall to (one) v. birinin üstüne düşen bir görev olmak
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) ifade etmek
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) aktarmak
get (something) across to (one) v. (bir şeyi birine) anlatmak/açıklamak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] v. (biri/bir şey) hakkında (birine) şikayet etmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] v. (biri/bir şey) hakkında (birine) yakınmak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] v. (biri/bir şey) hakkında (birine) söylenmek
give out (to one) about (someone or something) [ireland] v. (biri/bir şey) hakkında (birini) azarlamak
give out (to one) about (someone or something) [ireland] v. (biri/bir şey) hakkında (birini) paylamak
hand (something) in to (one) v. (birine ödev/sınav kağıdı ) teslim etmek
hand (something) in to (one) v. (bir şeyi birine) teslim etmek/vermek
hand down from (someone) to (one) v. (birinden birine) geçmek
hand down from (someone) to (one) v. (birinden birine) devrolmak
hand down from (someone) to (one) v. (birinden/birine) miras kalmak
hand to (one) v. (birine) elden vermek
hand to (one) v. (birine) elden teslim etmek
haul (one) down to (some place) v. (birini bir yere) düşürmek/çekmek
issue (something) to (one) v. (birine bir şey) vermek
issue (something) to (one) v. (birine bir şey) tertip etmek/düzenlemek
issue (something) to (one) v. (birilerine bir şey) dağıtmak
leave to (one) v. (birine) vermek
leave to (one) v. (birine) miras bırakmak
leave to (one) v. (birine) bırakmak
leave to (one) v. (birine) havale etmek
leave to (one) v. (birinin) huyu
leave to (one) v. (birinin) en iyi becerdiği şey
leave to (one) v. (birinin) işi
lend (something) out (to one) v. (birine bir şeyi) ödünç vermek
lend (something) out (to one) v. (birine bir şey) borç vermek
lend (something) to (one) v. (birine bir şeyi) ödünç vermek
lend (something) to (one) v. (birine bir şey) borç vermek
lie to (one) v. (birine) yalan söylemek
loan (something) to (one) [us] v. (bir şeyi birine) ödünç vermek
loan (something) to (one) [us] v. (birinin bir şeyi) bir süreliğine almasına/kullanmasına izin vermek
look up to (one) v. (birine) hayranlık duymak
look up to (one) v. (birine) saygı duymak
look up to (one) v. (birini) örnek almak
mail (something) to (one) v. posta ile (birine) bir şey göndermek
mention (someone or something) to (one) v. (birine birinden/bir şeyden) bahsetmek
mention (someone or something) to (one) v. (birine birinden/bir şeyden) söz etmek
minister to (one) v. (birine) bakmak
minister to (one) v. (birine) yardım etmek
minister to (one) v. (birine) yardımda bulunmak
motion to (one) v. (birine) eliyle işaret etmek
motion to (one) v. (birine) el işareti yapmak
nominate (one) to (something) v. (birini bir şeye) aday göstermek
nominate (one) to (something) v. (birini bir şey) için önermek
obligate (one) to v. (birini bir şeye) mecbur etmek
obligate (one) to v. (birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak
obligate (one) to v. (birini bir şeye) mecbur bırakmak
obligate (one) to v. (birini bir şeye) bağlamak
obligate (one) to v. (birini bir şeye) zorunlu bırakmak
obligate (one) to v. (birini bir şeye) sadık/bağlı kalmak zorunda bırakmak
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) mecbur bırakmak
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) mecbur etmek
pander to (one) v. (birine) (kötü olsa da) istediğini vermek
pander to (one) v. (birinin) kötü/basit zevklerine, vahşice düşüncelerine hitap etmek
pass (something) in to (one) v. (birine ödev/sınav kağıdı) teslim etmek
pass (something) in to (one) v. (bir şeyi birine) teslim etmek/vermek
pass (something) to (one) v. (bir şeyi birine) uzatmak
pass (something) to (one) v. (bir şeyi birine) iletmek
pass (something) to (one) v. (bir şeyi birine) fırlatmak/atmak
pass (something) to (one) v. (bir şeyi birine) fırlatarak/atarak vermek
pass (something) to (one) v. (birine) pas vermek
pass (something) to (one) v. (topu birine) atmak
persuade (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
persuade (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için kandırmak
post (something) to (one) v. (birine bir şey) postalamak
post (something) to (one) v. (birine) postayla (bir şey) göndermek
preach to (one) v. (birine) vaaz vermek
preach to (one) v. (birine) öğüt vermek
preach to (one) v. (birini) uyarmak
present (something) to (one) v. (birine bir şey) hediye etmek
present (something) to (one) v. (birine bir şey) takdim etmek
present (something) to (one) v. (birine bir ödül) vermek/takdim etmek
prevail upon (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
prevail upon (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
promote (one) from (something) to (something else) v. (birini) (bir pozisyondan) (başka bir pozisyona) terfi ettirmek/yükseltmek
promote (one) to (something) v. (birini bir pozisyona) terfi ettirmek/yükseltmek
prove (something) to (one) v. (birine bir şeyi) ispatlamak
prove (something) to (one) v. (birine bir şeyi) kanıtlamak
put (one) up to (something) v. (birine bir şey) için gaz vermek
put (one) up to (something) v. (birini bir şey) için gaza getirmek
put (one) up to (something) v. (birini bir şeye) teşvik etmek
put (one) up to (something) v. (birini bir şey) yapmaya itmek/zorlamak
read to (one) v. (birine) okumak
recommend (someone or something) to (one) v. (birini/bir şeyi birine) önermek
reduce (one) to (doing something) v. (birini bir şey yapmaya) düşürmek
reduce (one) to (doing something) v. (birini bir şey yapma) seviyesine indirmek
reduce (one) to (something) v. (birini bir şeye/bir şey durumuna) düşürmek
reduce (one) to (something) v. (birini bir şey) seviyesine indirmek
refer (one) to (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) yönlendirmek/göndermek
refuse (something) to (one) v. (birine bir şey) vermeyi/sağlamayı reddetmek
reimburse (something) to (one) v. (birine yaptığı masrafları) ödemek
reimburse (something) to (one) v. (birinin masraflarını) karşılamak
reimburse (something) to (one) v. (birinin yaptığı masrafı) geri ödemek
reimburse (something) to (one) v. (birine bir şeyi) geri ödemek
reissue (something) to (one) v. (bir şeyi birine) yeniden basıp vermek
reissue (something) to (one) v. (bir şeyi birilerine) yeniden dağıtmak
reissue (something) to (one) v. (bir şeyi birine) yeniden tahsis etmek
reissue (something) to (one) v. (bir şeyi biri) için yeniden basmak/çıkarmak
relate (something) to (one) v. (birine bir şeyi) anlatmak
relate (something) to (one) v. (birine bir şeyi) aktarmak
relate (something) to (one) v. (birine bir şeyi) açıklamak
relate (something) to (one) v. (birine bir şeyi) tanımlamak
remand (one) over to (someone or something) v. (birini birinin/bir şeyin) nezareti altına aldırmaya hükmetmek
say (something) to (one) v. (birine bir şey) söylemek/demek
see (one) back (to something or some place) v. (birine bir şeye/bir yere) dönerken eşlik etmek
see (one) back (to something or some place) v. (birine bir şeye/bir yere) dönerken refakat etmek
see (one) back (to something or some place) v. (birini bir şeye/bir yere) geri bırakmak
see (one) to (some place) v. (birini bir yere) bırakmak
see (one) to (some place) v. (birine bir yere) kadar eşlik/refakat etmek
see (one) to (something) v. (birini bir şeye) bırakmak
see (one) to (something) v. (birine bir şeye) kadar eşlik/refakat etmek
see (one) to (something) v. (birini) bir şeye kadar geçirmek
sentence (one) to (something) v. (birini bir cezaya) çarptırmak
sentence (one) to (something) v. (birine bir ceza) vermek
slip (something) to (one) v. (birine) el altından (bir şey) uzatmak/ulaştırmak
slip (something) to (one) v. (birine) gizlice (bir şey) vermek
slip (something) to (one) v. (birine) fark ettirmeden/çaktırmadan (bir şey) vermek
stand (one) to (something) v. (birine bir şey) ısmarlamak
stand (one) to (something) v. (birine bir şey) sağlamak
stand (one) to (something) v. (birinin bir şeyini) karşılamak
stand (one) to (something) v. (birinin bir şeyini) ödemek
subject (one) to (someone or something) v. (birini birine/bir şeye) maruz bırakmak
subject (one) to (someone or something) v. (birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak
summon (one) to v. (birini bir yere) çağırmak
summon (one) to v. (birinin bir yere) gelmesini istemek/emretmek
summon (one) to v. (birini bir yere) davet etmek
summon (one) to v. (birine bir şey) yapmasını emretmek
summon (one) to v. (birinden bir şey) yapmasını istemek
talk back (to one) v. (birine) karşı gelmek
talk back (to one) v. (birine) sert/kaba bir şekilde karşılık vermek
talk back (to one) v. (birine) saygısızca cevap/karşılık vermek
talk back (to one) v. (birine) terbiyesizce/küstahça cevap/karşılık vermek
talk down to (one) v. (birini) aşağılayarak konuşmak
talk down to (one) v. (biriyle) küçümseyici bir biçimde konuşmak
talk down to (one) v. (birinin) seviyesinde/seviyesine inerek konuşmak
talk down to (one) v. (biriyle) yüksekten konuşmak
talk to (one) v. (biriyle) konuşmak
talk to (one) v. (biriyle) görüşmek
talk to (one) v. (birini) paylamak
talk to (one) v. (birini) azarlamak
talk to (one) v. (birine) fırça çekmek
tap (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için seçmek/atamak
tell (something) to (one) v. (birine bir şey) anlatmak
tell (something) to (one) v. (birine bir şey) ifade etmek
tell (something) to (one) v. (birine bir şey) açıklamak
tempt (one) to (do something) v. (birini bir şey) yapmaya ayartmak/ikna etmek
tempt (one) to (do something) v. (birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
tempt (one) to (do something) v. (birini bir şey) yapmaya cezbetmek
trouble (one) to do (something) v. (birinden bir şey yapmasını) isteyerek rahatlık vermek
trouble (one) to do (something) v. (birine bir şey yapmasını) isteyerek zahmet vermek
wed (one) to (someone) v. (birini biriyle) evlendirmek
wed (one) to (something) v. (bir şeye) yavaş yavaş inandırmak
wed (one) to (something) v. (bir şeyi) giderek aklına sokmak
wed (one) to (something) v. (bir şeyi) yavaş yavaş aşılamak/benimsetmek
wire back to (one) v. (birine) elektronik transfer yoluyla geri göndermek
wire back to (one) v. (birine) geri transfer etmek
Phrases
a skill one can use to support oneself n. altın bilezik
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. kendini zor tutmak
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr. (bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr. (bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr. (bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil
it’s one thing to do a, it’s (quite) another (thing) to do b expr. (bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok
one down, one to go expr. biri gitti biri kaldı
compared to older one expr. eskisine oranla
what belongs to everyone belongs to no one expr. herkese ait olan hiç kimseye ait değildir
two down one to go expr. ikisi gitti, biri kaldı
matter to (one) expr. (biri) için önemli
matter to (one) expr. (biri) için değerli
matter to (one) expr. (biri) için kıymetli
in (all) fairness (to one) expr. doğrusu
in (all) fairness (to one) expr. doğruyu söylemek gerekirse
in (all) fairness (to one) expr. ne yalan söyleyeyim
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) düşmez
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) uygun değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) işi değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) göre değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil
far be it from one to expr. ... birine düşmez
far be it from one to expr. ... yapmak birine uygun değil
far be it from one to expr. ... yapmak birinin işi değil
far be it from one to expr. ... yapmak birine göre değil
far be it from one to expr. ... yapmak birinin üstüne vazife değil
Proverb
there is more than one way to skin a cat bir şeyi yapmanın birden fazla yolu vardır
it takes one to know one tencere dibin kara seninki benden kara
it takes one to know one üzüm üzüme baka baka kararır
better to light one candle than to curse the darkness karanlığa hayıflanacağına bir mum da sen yak
one has to draw the line somewhere bir sınır çizmeli
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar