sharpens - Turkish English Dictionary

sharpens

Meanings of "sharpens" in Turkish English Dictionary : 31 result(s)

English Turkish
Common Usage
sharpen v. keskinleştirmek
This would merely give comfort to extremists and sharpen the differences with the United States.
Bu sadece aşırılık yanlılarını rahatlatacak ve ABD ile olan farklılıkları keskinleştirecektir.

More Sentences
General
sharpen v. açmak
Your pencils need sharpening.
Kurşun kalemlerinin açılması gerek.

More Sentences
sharpen v. bilemek
Sharpen these knives.
Bu bıçakları bile.

More Sentences
sharpen v. sivriltmek
A cat was sharpening its claws against a post.
Bir kedi pençelerini bir direğe sürterek sivriltiyordu.

More Sentences
sharpen v. bilemek
She has sharpened the knives.
Bıçakları biledi.

More Sentences
Technical
sharpen v. bilemek
Have you ever sharpened this knife?
Bu bıçağı hiç biledin mi?

More Sentences
sharpen v. keskinleştirmek
We're sharpening the knives.
Bıçakları keskinleştiriyoruz.

More Sentences
sharpen v. sivriltmek
Tom sharpened a pencil.
Tom bir kalemi sivriltti.

More Sentences
General
sharpen v. şiddetlendirmek (ağrı)
sharpen v. inceltmek
sharpen v. bilemek (bıçağı)
sharpen v. sertleştirmek
sharpen v. geliştirmek (zekayı)
sharpen v. tizleştirmek (sesi)
sharpen v. keskinleşmek
sharpen v. yontmak (kalem)
sharpen v. sivriltmek (kalemi)
sharpen v. teşvik etmek
sharpen v. şiddetlendirmek
sharpen v. acılaştırmak
sharpen v. yontmak
sharpen v. keskinletmek
sharpen v. netlemek
sharpen v. (hayvan postunu ütmede kullanılan kalsiyum hidroksitli kireç suyunun) faaliyetini sodyum sülfür ekleyerek arttırmak
sharpen v. dış hatlarını belirginleştirmek
sharpen v. zayıflatmak
sharpen v. (konuşmasını) daha iğneleyici hale getirmek
sharpen v. daha istekli kılmak
Technical
sharpen v. keskin yapmak
Computer
sharpen expr. netleştir
sharpen expr. keskinleştir

Meanings of "sharpens" with other terms in English Turkish Dictionary : 11 result(s)

English Turkish
General
sharpen a pencil v. kalem açmak
Tom sharpened a pencil.
Tom kurşun kalemi açtı.

More Sentences
sharpen a knife v. bıçak bilemek
He was sharpening a knife.
O bir bıçağı biliyordu.

More Sentences
sharpen a pencil v. kalem yontmak
have someone sharpen something v. biletmek
Idioms
sharpen one's wits v. gözünü açmak
sharpen one's brain v. gözünü açmak
sharpen your pencil v. daha iyi fiyat vermek
sharpen your pencil v. fiyatı düşürmek
Computer
sharpen more expr. daha fazla keskinleştir
sharpen more expr. daha fazla netleştir
sharpen image expr. resmi keskinleştir