English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | unforgivable adj. | affedilmez | ||
What Tom and I did that day was unforgivable. O gün Tom'la benim yaptığım şey affedilmezdi. More Sentences |
||||
Common Usage | unforgivable adj. | bağışlanamaz | ||
What I've done is unforgivable. Yaptığım bağışlanamaz. More Sentences |