English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | wallow v. | çamurda yuvarlanmak | ||
Elephants wallowed in the lake for an hour. Filler göldeki çamurda bir saat boyunca yuvarlandı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | wallow v. | yuvarlanmak | ||
Wallowing is an important element of a good life in pigs. Yuvarlanmak domuzlarda iyi bir yaşamın önemli bir unsurudur. More Sentences |
||||
General | wallow v. | debelenmek | ||
She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster. O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu. More Sentences |
||||
General | wallow n. | hayvanın yuvarlandığı çamurlu yer | ||
General | wallow n. | yuvarlanma | ||
General | wallow n. | ağnak | ||
General | wallow n. | yuvarlanma (içinde) | ||
General | wallow n. | çamurlu çukur | ||
General | wallow v. | ağnamak | ||
General | wallow v. | zevklenmek | ||
General | wallow v. | çimmek | ||
General | wallow v. | dalgalarla boğuşarak ilerlemek |