| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | willingly adv. | kendi isteğiyle | ||
|
They have been a constant presence by willingly forming a human shield. Kendi istekleriyle canlı bir kalkan oluşturarak sürekli yanımda oldular. More Sentences |
||||
| General | willingly adv. | seve seve | ||
|
She would willingly come but she was on vacation. Seve seve gelirdi fakat tatildeydi. More Sentences |
||||
| General | willingly adv. | memnuniyetle | ||
|
I willingly take note of your statement and your request. Beyanınızı ve talebinizi memnuniyetle dikkate alıyorum. More Sentences |
||||
| General | willingly adv. | isteyerek | ||
|
No one would willingly confesses their wrongdoings. Hiç kimse hatalarını isteyerek itiraf etmez. More Sentences |
||||
| General | willingly adv. | bayıla bayıla | ||
| General | willingly adv. | gönül hoşluğu ile | ||
| General | willingly adv. | helalinden | ||
| General | willingly adv. | severek | ||
| English | Turkish | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | serve willingly v. | gönülden hizmet etmek |
| Law | ||
| Law | influence of narcotics taken willingly n. | ihtiyarı ile kullanılan uyuşturucu madde tesiri |
