yapışık - Turkish English Dictionary
History

yapışık



Meanings of "yapışık" in English Turkish Dictionary : 19 result(s)

Turkish English
Common Usage
yapışık attached adj.
yapışık adherent adj.
General
yapışık adhered adj.
yapışık stuck on adj.
yapışık coherent adj.
yapışık adhesive adj.
yapışık adhered to adj.
yapışık cemented adj.
yapışık conjoint adj.
yapışık adherent adj.
yapışık agglutinate adj.
yapışık fast adj.
Idioms
yapışık like a leech expr.
Technical
yapışık bonded adj.
yapışık adherent adj.
yapışık coherent adj.
yapışık osculant adj.
Computer
yapışık dock adj.
Marine Biology
yapışık sessile adj.

Meanings of "yapışık" with other terms in English Turkish Dictionary : 101 result(s)

Turkish English
General
yapışık ikizler siamese twins n.
yapışık olmama noncohesiveness n.
yapışık ikizler conjoined twins n.
yapışık madde agglutination n.
yapışık ikiz conjoined twin n.
vücudu yapışık doğan ikiz kardeşlerden her biri conjoined twin n.
meyvenin etli kısmına yapışık olmayan çekirdek freestone n.
etli kısmı çekirdeğine yapışık olmayan meyve freestone n.
bir kaplama filmi veya tabakayı sıyırarak veya kavlatarak yapışık olduğu yüzeyden ayırmak peel away v.
yapışık kütle haline gelmek bulk v.
sıkıca yapışık durması için sararak sabitlemek barnacle v.
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak flash v.
yapışık olmayan incohesive adj.
birbirine yapışık gibi umbilical adj.
sıkıca yapışık appressed adj.
kabuğunun çok sıkı veya yapışık olması nedeniyle gelişmeyen barkbound adj.
(bazı şeftaliler) eti çekirdeğine yapışık olan cling adj.
(bazı şeftaliler) eti çekirdeğine yapışık olan clingstone adj.
yarısı yapışık semiadherent adj.
yarısı yapışık semiattached adj.
(sıkışma nedeniyle) yapışık gibi görünen strangulate adj.
üzerine yapışık halde bulunan superjacent adj.
yapışık bir şekilde coherently adv.
Idioms
yapışık ikiz gibi olmak be glued to (someone or something) v.
yapışık ikizler gibi yaşamak be in each other's pockets [uk] v.
yapışık ikizler gibi yaşamak live in each other's pockets [uk] v.
yapışık ikizler gibi yaşamak live in (one's) pocket v.
'-e yapışık glued to adj.
yapışık ikizler gibi glued to someone expr.
Speaking
yapışık ikizler gibiler they look like conjoined twins expr.
Technical
poliüretan emay kaplı yapışık tabakalı yuvarlak kesitli lehimlenebilir bakır tel solderable polyurethane enameled round copper wire with a bonding layer n.
yapışık toprak soil n.
yapışık nesneyi açma unglueing n.
yapışık tabaka bonding layer n.
yapışık tufal pickle patch n.
bir dövme parçaya yapışık kalan ince bir gereksiz malzeme parçası web n.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan anchyl- pref.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan anchylo- pref.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan ankyl- pref.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan ankylo- pref.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan ancyl- pref.
yapışık olduğundan sert, hareketsiz veya kapalı olan ancylo- pref.
Computer
yapışık sayfaların iç kenar boşlukları mirror margins n.
Aeronautic
yapışık pals radarı coherent pulse radar n.
Medical
yapışık ikizlik parabiosis n.
vücutları ayrı ayrı oldukça gelişmiş olup bir veya daha fazla iç organı ortak olarak kullanan yapışık ikizler diplopagus n.
kafadan yapışık ikizler craniopagus n.
dili damağa yapışık halde bekletme mewing n.
boşboşluk duvarına yapışık halde mural adj.
Dentistry
yapışık dişeti attached gingiva n.
Pathology
ayak ve bacakların birbirine yapışık olduğu doğuştan gelen bir anomali mermaid n.
ayak ve bacakların birbirine yapışık olduğu doğuştan gelen bir anomali sirenomelus n.
yapışık perikardın izlediği perikardit pick's disease n.
Biology
yapışık parmaklılık syndactylism n.
yapışık parmaklılık syndactyly n.
yapışık parmaklı syndactyl adj.
doğuştan yapışık connate adj.
(böcek veya böcek yumurtalığı) yumurtaya yapışık besleyici hücre üreten polytrophic adj.
yerleştiği yüzeye sürekli yapışık duran sedentary adj.
Marine Biology
küçük, yapışık gözlü bir kabuklu takımı cumacea n.
küçük, yapışık gözlü bir kabuklu takımı cumacean n.
sert yüzeylere yapışık yaşayan kabuklu bir deniz canlısı stalk barnacle n.
sert yüzeylere yapışık yaşayan kabuklu bir deniz canlısı stalked barnacle n.
Zoology
yapışık parmaklı kuş syndactyl n.
yapışık parmaklı memeli hayvan syndactyl n.
yapışık parmaklı kuş syndactyle n.
yapışık parmaklı memeli hayvan syndactyle n.
(hayvan kürkü) yapışık tüylü close adj.
dişleri çene kemiğinin iç kenarına yapışık olan pleurodont adj.
yapışık gözlü sessile-eyed adj.
yapışık parmaklı syndactyle adj.
yapışık parmaklı syndactylic adj.
Botanic
bitkilerin yapışık olması adnation n.
bezemsi gövdesi ve yapışık kısa tabanlı yaprakları olan uzun ömürlü bir ot leopard's bane (arnica cucanlis) n.
bezemsi gövdesi ve yapışık kısa tabanlı yaprakları olan uzun ömürlü bir ot leopard's-bane n.
güneydoğu abd, batı hint adaları ve güney amerika'ya özgü ağaç kütüklerine yapışık yeşilimsi gri esnek liflerden oluşan yoğun bir yosun spanish moss n.
güneydoğu abd, batı hint adaları ve güney amerika'ya özgü ağaç kütüklerine yapışık yeşilimsi gri esnek liflerden oluşan yoğun bir yosun tillandsia usneoides n.
üzerine yapışık halde küçük kurutulmuş bitkiler veya bitki parçaları içeren numune zarfı packet n.
eti çekirdeğine yapışık meyve cling n.
eti çekirdeğine yapışık meyve cling n.
yapışık kaliksli kapçık meyve cypsela n.
kozalaklı ağaçların bazılarında gövdeye yapışık küçük yaprak scale leaf n.
birbirine yapışık meyve siamese twin n.
çekirdeği olgunlaşmış etli kısma yapışık olmayan meyve freestone n.
taç yaprağa yapışık epipetalous adj.
tek tohumlu yapışık iki meyve yaprağından oluşan dicoccous adj.
Linguistics
yapışık ikizlerin daha kusurlu gelişen tarafı parasite n.
Archaeology
zemine yapışık olmayan heykel sculpture in the round n.
Geology
yapışık toprak loam n.
Sport
(bilardoda) beyaz topun hedef topa temas ettikten sonra onunla yapışık gideceği şekilde yapılan vuruş follow n.
(bilardoda) beyaz topun hedef topa temas ettikten sonra onunla yapışık gideceği şekilde yapılan vuruş follow shot n.
Art
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı bas-relief n.
Photography
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı bas-relief n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso relievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso rilievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso-relievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso-rilievo n.
Bookbindery
(kitabın iki sayfası) yapışık conjugate adj.
Reptiles
dişleri çene kemiğinin iç kenarına yapışık olan kertenkele pleurodont n.
Slang
kıçların bağlı/yapışık olmak be attached at the hip v.
yapışık ikiz gibi joined at the hip adj.