|
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım o kadar mı kötü?
- Is my French accent that terrible?
- Fransız aksanım bu kadar berbat mı?
- This isn't my real accent.
- Bu benim gerçek aksanım değil.
- An accent can be either charming or irritating.
- Bir aksan büyüleyici veya rahatsız edici olabilir.
- I could tell from his accent that he was a Frenchman.
- Aksanından Fransız olduğunu anlayabiliyordum.
- She has a distinct English accent.
- Onun farklı bir İngilizce aksanı var.
- Judging from his accent, he is from Kansai.
- Aksanına bakılırsa Kansai'li.
- That accent is fake.
- Bu aksan sahte.
- She speaks English with an odd accent.
- O, İngilizceyi garip bir aksanla konuşuyor.
- What accent is that?
- O hangi aksan?
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından onun muhtemelen İrlandalı olduğunu anlayabildi.
- He was a Frenchman, as I discovered from his accent.
- Aksanından anlayabildiğim kadarıyla o bir Fransızdı.
- Your accent is very interesting.
- Aksanın çok ilginç.
- He speaks without an accent.
- Aksansız konuşuyor.
- Sami has an accent.
- Sami'nin bir aksanı var.
- Your accent's good, but your pronunciation's a little bit off.
- Aksanın iyi ama telaffuzun biraz bozuk.
- I love his accent.
- Onun aksanını seviyorum.
- Where did you pick up that accent?
- Bu aksanı nereden aldın?
- Tom speaks without an accent.
- Tom aksansız konuşuyor.
- That isn't Tom's real accent.
- Bu Tom'un gerçek aksanı değil.
- That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı benim için tutarsız.
- He has a typical Scottish accent.
- Tipik bir İskoç aksanı var.
- He made fun of my accent.
- Aksanımla dalga geçti.
- Tom speaks with a slight accent.
- Tom hafif bir aksanla konuşur.
- Is that your native accent?
- Bu senin anadildeki aksanın mı?
- It's an Australian accent.
- Bu bir Avustralya aksanı.
- I don't know what accent that is.
- Bunun hangi aksan olduğunu bilmiyorum.
- Tom made fun of Mary's accent.
- Tom, Mary'nin aksanıyla dalga geçti.
- He spoke slowly, with a strong Texas accent.
- O güçlü bir Teksas aksanıyla yavaşça konuştu.
- He only has a slight foreign accent.
- Sadece hafif bir yabancı aksanı var.
- Tom doesn't have an Australian accent.
- Tom'un Avustralyalı aksanı yok.
- Tom has a southern accent.
- Tom güneyli aksanına sahip.
- I love your accent.
- Senin aksanını seviyorum.
- Layla had a heavy accent.
- Leyla'nın ağır bir aksanı vardı.
- He told me that he liked my accent.
- O bana aksanımdan hoşlandığını söyledi.
- I'm unfamiliar with that accent.
- Bu aksana aşina değilim.
- I don't know what accent that is.
- Onun hangi aksan olduğunu bilmiyorum.
- He has a very strong Bahian accent.
- Çok güçlü bir Bahian aksanı var.
- Tom has a very thick accent.
- Tom'un çok kalın bir aksanı var.
- Where did you pick up that accent?
- O aksanı nereden aldın?
- Tom speaks English with a heavy French accent.
- Tom İngilizceyi ağır bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- That is an adorable accent.
- O çok güzel bir aksan.
- Tom has a distinct French accent.
- Tom'un belirgin bir Fransız aksanı var.
- Laughter has no foreign accent.
- Kahkahanın hiçbir yabancı aksanı yoktur.
- She talks with a heavy German accent.
- O, ağır Alman aksanıyla konuşur.
- He has a Southern accent.
- Güneyli aksanı var.
- Your accent is very interesting.
- Sizin aksanınız çok ilginç.
- Tom has a thick Scottish accent.
- Tom'un yoğun bir İskoç aksanı var.
- Judging from his accent, he must be from Kyushu.
- Aksanına bakılırsa, o Kyushu'ludur.
- He speaks English with a German accent.
- İngilizceyi Alman aksanı ile konuşur.
- Your French accent is terrible.
- Fransızca aksanın berbat.
- That is such a cute accent.
- O çok hoş bir aksan.
- I made fun of Tom's accent.
- Tom'un aksanıyla dalga geçtim.
- Tom speaks with a Cockney accent.
- Tom Cockney aksanıyla konuşur.
- He has a good accent.
- İyi bir aksanı var.
- Tom has an Australian accent.
- Tom'un bir Avustralyalı aksanı var.
- I love that accent.
- Bu aksanı seviyorum.
- He spoke slowly, with a strong Texas accent.
- Güçlü bir Teksas aksanıyla yavaşça konuştu.
- I love that accent.
- O aksanı seviyorum.
- He speaks Esperanto with a slight French accent.
- O, Esperanto'yu hafif bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- Understanding Tom's accent is as difficult as reading a doctor's handwriting.
- Tom'un aksanını anlamak, bir doktorun el yazısını okumak kadar zor.
- I can't quite pinpoint his accent.
- Aksanını tam olarak çıkaramıyorum.
- Tom speaks English with a strong French accent.
- Tom güçlü bir Fransız aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- I'm unfamiliar with that accent.
- Ben o aksana yabancıyım.
- The other kids at school made fun of him because of his strange accent.
- Okuldaki diğer çocuklar garip aksanı yüzünden onunla dalga geçiyorlardı.
- He charged me a higher price because he noticed my accent.
- Aksanımı fark ettiği için benden daha yüksek bir fiyat talep etti.
- Sami was mocking Layla's Egyptian accent.
- Sami, Layla'nın Mısır aksanıyla alay ediyordu.
- She speaks English with an odd accent.
- Garip bir aksanla İngilizce konuşuyor.
- I have a Carioca accent when I speak Portuguese.
- Portekizce konuşurken Carioca aksanım var.
- I couldn't understand her accent.
- Ben onun aksanını anlayamadım.
- Judith's German accent is beautiful.
- Judith'in Alman aksanı çok güzel.
- That is a strange accent.
- Bu garip bir aksan.
- He speaks English with a German accent.
- İngilizceyi Alman aksanıyla konuşuyor.
- Tom is, on account of his accent, often taken for a Dutchman; he is in fact an Englishman.
- Tom aksanıyla, çoğu zaman bir Hollandalı sanılıyor; O, aslında bir İngiliz.
- Tom made fun of my accent.
- Tom aksanımla alay etti.
- I can tell by his accent that he is German.
- Onun aksanından Alman olduğunu söyleyebilirim.
- That's not his real accent.
- Bu onun esas aksanı değil.
- He is a foreigner, as is evident from his accent.
- Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.
- I understood from his accent that he was an American.
- Onun Amerikalı olduğunu aksanından anladım.
- Sami can't do an Egyptian accent.
- Sami bir Mısır aksanı yapamaz.
- Don't you just love Tom's accent?
- Tom'un aksanını sevmiyor musun?
- I could tell from his accent that he was a Frenchman.
- Aksanına dayanarak onun bir Fransız olduğunu söyleyebilirdim.
- Tom could tell by Mary's accent that she wasn't a native speaker.
- Tom, Mary'nin aksanından onun anadilini konuşmadığını anladı.
- It's an Australian accent.
- O bir Avustralya aksanı.
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından onun muhtemelen İrlandalı olduğunu anlayabiliyordu.
- He speaks without an accent.
- O, aksansız konuşur.
- He has a very strong Bahian accent.
- Onun çok güçlü bir Bahian aksanı var.
- Tom speaks English with a distinct French accent.
- Tom İngilizceyi belirgin bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- That person's accent is incoherent to me.
- O kişinin aksanı bana tutarsız geliyor.
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından muhtemelen İrlandalı olduğunu söyleyebilirdi.
- Tom has a thick Scottish accent.
- Tom'un ağır bir İskoç aksanı var.
- Tom could tell by Mary's accent that she was probably from Ireland.
- Tom, Mary'nin aksanından muhtemelen İrlandalı olduğunu anlayabiliyordu.
- He was an Australian, as I knew by his accent.
- Onun aksanından tanıdığım kadarıyla o bir Avustralyalıydı.
- Tom made fun of Mary's accent.
- Tom Mary'nin aksanıyla dalga geçti.
- An accent can be either charming or irritating.
- Bir aksan büyüleyici ya da rahatsız edici olabilir.
- Tom has a distinct French accent.
- Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a strong Boston accent.
- Tom'un güçlü bir Boston aksanı var.
- I can tell by his accent that he is German.
- Aksanından Alman olduğunu anlayabiliyorum.
- His accent suggests he is a foreigner.
- Aksanından yabancı olduğu anlaşılıyor.
- I can't quite pinpoint his accent.
- Aksanını tam olarak kestiremiyorum.
- Tom doesn't have an Australian accent.
- Tom'un Avustralya aksanı yok.
- She speaks English with a foreign accent.
- Yabancı bir aksanla İngilizce konuşuyor.
- Her accent is perfect.
- Aksanı mükemmel.
- That accent is so adorable.
- O aksan çok sevimli.
- That's not his real accent.
- Onun gerçek aksanı o değil.
- Mary thinks that German accents are sexy.
- Mary Alman aksanının seksi olduğunu düşünüyor.
- Layla had a heavy accent.
- Layla'nın ağır bir aksanı vardı.
- I love his accent.
- Onun aksanını severim.
- That is a strange accent.
- O, garip bir aksan.
- His accent suggests he is a foreigner.
- Aksanı onun bir yabancı olduğunu göstermektedir.
- Sami can't do an Egyptian accent.
- Sami Mısır aksanı yapamaz.
- What accent have I got?
- Nasıl bir aksanım var?
- Tom lost his foreign accent.
- Tom yabancı aksanını kaybetti.
- That accent is fake.
- O aksan sahte.
- I hate that accent.
- Bu aksanından nefret ediyorum.
- Tom has a heavy accent.
- Tom'un ağır bir aksanı var.
- Her accent gave her away.
- Onun aksanı onu ele verdi.
- The party host had a Portuguese accent.
- Parti sahibinin Portekiz aksanı vardı.
- I love your accent.
- Aksanını seviyorum.
- I hate that accent.
- O aksandan nefret ediyorum.
- I love her accent.
- Onun aksanına bayılıyorum.
- He speaks Esperanto with a slight French accent.
- Esperanto dilini hafif bir Fransız aksanıyla konuşuyor.
- Tom speaks English with a French accent.
- Tom Fransız aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- He was an Australian, as I knew by his accent.
- Aksanından anladığım kadarıyla Avustralyalıydı.
- Tom speaks with a French accent.
- Tom Fransız aksanıyla konuşuyor.
- He speaks English with a German accent.
- Alman aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- The other kids at school made fun of him because of his strange accent.
- Garip aksanı yüzünden okuldaki diğer çocuklar onunla dalga geçti.
- She talks with a heavy German accent.
- Ağır bir Alman aksanıyla konuşuyor.
- He speaks English with a strong German accent.
- Güçlü bir Alman aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- Tom has a mid-Atlantic accent.
- Tom'un orta Atlantik aksanı var.
- She speaks English with a foreign accent.
- O İngilizceyi yabancı aksanıyla konuşur.
- What accent is that?
- Bu nasıl bir aksan?
- Tom speaks with a Cockney accent.
- Tom Cockney aksanıyla konuşuyor.
- My accent is probably strange.
- Benim aksanım muhtemelen garip.
- He is a foreigner, as is evident from his accent.
- Aksanından da anlaşılacağı gibi, o bir yabancı.
- Google translator can speak Russian with a Turkish accent.
- Google çevirmeni Rusça'yı Türk aksanıyla konuşabiliyor.
- I sense an accent there, you're not from round these parts, are you?
- Burada bir aksan seziyorum, buralardan değilsin, değil mi?
- Tom laughed at Mary's accent.
- Tom, Mary'nin aksanına güldü.
- I love your German accent.
- Alman aksanına bayılıyorum.
- Her accent is perfect.
- Onun aksanı mükemmeldir.
- They made fun of my accent.
- Aksanımla dalga geçtiler.
- Your French accent is terrible.
- Fransız aksanın berbat.
- He speaks English with a German accent.
- Alman aksanıyla İngilizce konuşur.
- They made fun of my accent.
- Onlar benim aksanımla dalga geçtiler.
- Tom speaks without an accent.
- Tom aksan olmadan konuşuyor.
- The party host had a Portuguese accent.
- Partinin ev sahibinin Portekiz aksanı vardı.
- He has a cute accent.
- Şirin bir aksanı var.
- Google translator can speak Russian with a Turkish accent.
- Google Çeviri, Türk aksanıyla Rusça konuşabiliyor.
- He was a Frenchman, as I discovered from his accent.
- Aksanından anladığım kadarıyla bir Fransız'dı.
- His accent makes it hard for me to believe what he's saying.
- Aksanı söylediklerine inanmamı zorlaştırıyor.
- Mary thinks that German accents are sexy.
- Mary Alman aksanlarının çekici olduğunu düşünüyor.
- Tom only has a slight foreign accent.
- Tom'un sadece hafif bir yabancı aksanı var.
- My accent is probably strange.
- Aksanım muhtemelen tuhaftır.
- I understood from his accent that he was an American.
- Aksanından Amerikalı olduğunu anladım.
- Tom is a New Yorker, but he doesn't have a New York accent.
- Tom bir New Yorklu ama New York aksanı yok.
- You can tell by Tom's accent that he's Canadian.
- Tom'un aksanından Kanadalı olduğunu anlayabilirsin.
- The man speaks English with a German accent.
- Adam, Alman aksanıyla İngilizce konuşuyor.
- I couldn't understand her accent.
- Aksanını anlayamadım.
- Tom has a very heavy accent.
- Tom'un çok ağır bir aksanı var.
- I can't quite place his accent.
- Aksanını tam olarak çıkaramıyorum.
- I love your German accent.
- Senin Alman aksanını seviyorum.
- Tom made fun of Mary's accent.
- Tom, Mary'nin aksanıyla alay etti.
- Tom speaks English with a French accent.
- Tom İngilizceyi Fransız aksanıyla konuşur.
- Understanding Tom's accent is as difficult as reading a doctor's handwriting.
- Tom'un aksanını anlamak bir doktorun el yazısını okumak kadar zor.
- He only has a slight foreign accent.
- Aksanından yabancı olduğu çok az belli oluyor.
- This isn't my native accent.
- Bu benim anadildeki aksanım değil.
- He tried to pass himself off as a Frenchman, but his accent gave him away.
- O kendisini bir Fransız olarak göstermeye çalıştı ama aksanı onu ele verdi.
- Laughter has no foreign accent.
- Kahkahanın yabancı aksanı yoktur.
- Tom is a New Yorker, but he doesn't have a New York accent.
- Tom bir New Yorklu ama onun bir New York aksanı yok.
- Tom has a heavy German accent.
- Tom'un ağır Alman aksanı var.
- Sami speaks with the heavy Arabic accent of his birthplace.
- Sami doğduğu yerin ağır Arap aksanıyla konuşuyor.
- He has a cute accent.
- Onun sevimli bir aksanı var.
- Judging from his accent, he must be from Kyushu.
- Aksanına bakılırsa, Kyushu'dan olmalı.
- His accent makes it hard for me to believe what he's saying.
- Onun aksanı onun söylediğini anlamamı zorlaştırıyor.
- Her accent gave her away.
- Aksanı onu ele verdi.
- Judging from his accent, he must be from Osaka.
- Aksanına bakılırsa, Osaka'dan olmalı.
- Tom speaks English with a heavy French accent.
- Tom, İngilizceyi ağır bir Fransız aksanı ile konuşur.
- Tom made fun of my accent.
- Tom aksanımla dalga geçti.
- Sami was mocking Layla's Egyptian accent.
- Sami, Leyla'nın Mısır aksanıyla alay ediyordu.
- He has a good accent.
- Onun iyi bir aksanı var.
- Tom is, on account of his accent, often taken for a Dutchman; he is in fact an Englishman.
- Tom, aksanından dolayı genellikle Hollandalı sanılır; oysa aslında bir İngiliz'dir.
- Judith's German accent is beautiful.
- Judith'in Almanca aksanı güzel.
- Tom has an Australian accent.
- Tom'un Avustralya aksanı var.
- She spoke in mild accents.
- Hafif aksanla konuşurdu.
- Judging from his accent, he is from Kansai.
- Aksanına bakarsak, o Kansai'li.
- She has a cute accent.
- Şirin bir aksanı var.
- He charged me a higher price because he noticed my accent.
- Aksanımı fark ettiği için bana daha yüksek bir fiyat verdi.
- He told me that he liked my accent.
- Aksanımı beğendiğini söyledi.
- That is an adorable accent.
- Bu çok sevimli bir aksan.
- The man speaks English with a German accent.
- Adam, İngilizce'yi Alman aksanı ile konuşuyor.
- That is such a cute accent.
- Çok şirin bir aksan.
- He has a typical Scottish accent.
- Onun tipik bir İskoç aksanı var.
- He tried to pass himself off as a Frenchman, but his accent gave him away.
- Kendini Fransız gibi göstermeye çalıştı ama aksanı onu ele verdi.
- He made fun of my accent.
- Aksanımla alay etti.
- I love her accent.
- Onun aksanını seviyorum.
- Tom has a heavy German accent.
- Tom'un ağır bir Alman aksanı var.
- That accent is so adorable.
- Bu aksan çok sevimli.
- Sami has an accent.
- Sami'nin aksanı var.
Show More (195)
|