1 |
disorder |
bozukluk |
n. |
|
- There are disorders and hormone problems which can later lead to reproductive problems or premature ageing.
- Daha sonra üreme sorunlarına veya erken yaşlanmaya yol açabilecek bozukluklar ve hormon sorunları vardır.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra bozukluklarında serin ortamda kalmak ve güneşten uzak durmak oldukça faydalıdır.
- Immune disorders such as rheumatoid arthritis can also cause this problem.
- Romatoid artrit gibi bağışıklık bozuklukları da bu soruna neden olabilir.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra bozuklukları için serinlemek ve güneşten uzak durmak çok faydalıdır.
- There are a few things you should know about bipolar disorder.
- Bipolar bozukluk hakkında bilmen gereken birkaç şey var.
- There are a few things you should know about bipolar disorder.
- Bipolar bozukluk hakkında bilmeniz gereken birkaç şey var.
- Sami has beed diagnosed with a mental disorder.
- Sami'ye zihinsel bozukluk teşhisi kondu.
- The validity of gender identity disorder has become highly controversial in politics.
- Toplumsal cinsiyet kimliği bozukluğunun geçerliliği siyasette son derece tartışmalı bir hal almıştır.
- Endogamous communities with low genetic diversity are more vulnerable to diseases and disorders.
- Düşük genetik çeşitliliğe sahip endogam topluluklar hastalık ve bozukluklara karşı daha savunmasızdır.
- Fadil was suffering from a serious mental disorder.
- Fadıl ciddi bir zihinsel bozukluktan muzdaripti.
- Drinking alcohol during pregnancy can result in the child being born with foetal alcohol disorder.
- Hamilelik sırasında alkol almak çocuğun fetal alkol bozukluğu ile doğmasına neden olabilir.
- The validity of gender identity disorder has become highly controversial in politics.
- Cinsiyet kimliği bozukluğunun geçerliliği siyasette oldukça tartışmalı hale geldi.
- Endogamous communities with low genetic diversity are more vulnerable to diseases and disorders.
- İçevlilik yapan genetik çeşitliliği düşük topluluklar hastalık ve bozukluklardan daha fazla etkilenirler.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
- Yetkililer elektronik dengedeki bozukluk nedeniyle dükkana ceza kesti.
- I have post-traumatic stress disorder.
- Bende travma sonrası stres bozukluğu var.
- Tom has been diagnosed with bipolar disorder.
- Tom'a bipolar bozukluk teşhisi kondu.
- Tom has no history of any mental disorder.
- Tom'un herhangi bir zihinsel bozukluk geçmişi yok.
- Drinking alcohol during pregnancy can result in the child being born with foetal alcohol disorder.
- Hamilelik sırasında içki içmek çocuğun fetal alkol bozukluğu ile doğmasına neden olabilir.
- Have you ever been treated for a mental disorder?
- Hiç zihinsel bir bozukluk için tedavi gördün mü?
Show More (16)
|
2 |
disorder |
rahatsızlık |
n. |
|
- Then there are the diseases and disorders beyond the three priorities of TB, AIDS and malaria.
- Bir de TB, AIDS ve sıtma gibi üç önceliğin ötesindeki hastalıklar ve rahatsızlıklar var.
- For bile disorders, it is very helpful to keep cool and stay out of the sun.
- Safra rahatsızlıkları için, kendimizi serin tutmak ve güneşten uzak durmak son derece faydalıdır.
- Fadil was suffering from a serious mental disorder.
- Fadıl ciddi bir zihinsel rahatsızlıktan muzdaripti.
- Tom is suffering from a nervous disorder.
- Tom sinirsel bir rahatsızlıktan muzdarip.
- I've been treated for a psychiatric disorder.
- Psikiyatrik bir rahatsızlık için tedavi gördüm.
Show More (2)
|
3 |
disorder |
düzensizlik |
n. |
|
- It is not surprising, therefore, that these refugee camps are breeding grounds for disease, discontent and disorder.
- Bu nedenle bu mülteci kamplarının hastalık, hoşnutsuzluk ve düzensizlik için üreme alanları olması şaşırtıcı değildir.
- Disorder prevails in the street.
- Sokakta düzensizlik hakim.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
- Fuhuş, kumar, narkotik madde kullanımı, sarhoşluk, düzensizlik ve diğer tüm yasadışı faaliyetler KESİNLİKLE YASAKTIR.
Show More (0)
|
4 |
disorder |
hastalık |
n. |
|
- He suffers from a mental disorder.
- Akıl hastalığından muzdarip.
- Left-wing communism is an infantile disorder.
- Sol kanat komünizmi çocukça bir hastalıktır.
Show More (-1)
|
5 |
disorder |
dağılma |
n. |
|
- The gang fled in disorder when they heard gunshots.
- Çete, silah seslerini duyunca dağılarak kaçıştı.
Show More (-2)
|
6 |
disorder |
düzeni bozma |
n. |
|
- The demonstration was an act of public disorder.
- Gösteri bir kamu düzenini bozma eylemiydi.
Show More (-2)
|
7 |
disorder |
kargaşa |
n. |
|
- Such disorder in court was perhaps witnessed for the first time.
- Mahkemede böylesine bir kargaşaya belki de ilk kez tanık olundu.
Show More (-2)
|
8 |
disorder |
arıza |
n. |
|
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
- Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
Show More (-2)
|