tie - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
tie kravat n.
  • He was wearing red glasses and a bow tie.
  • Kırmızı gözlük takıyordu ve papyon kravat bağlamıştı.
  • One does not vote by secret ballot in the same way as one would change one's tie.
  • İnsan kravat değiştirir gibi gizli oy kullanmaz.
  • For your information, I can point out that I am wearing neither a tie, shirt nor jacket.
  • Bilginiz için, ne kravat, ne gömlek ne de ceket giydiğimi belirtebilirim.
Show More (428)
tie bağlamak v.
  • This pareo ties at the waist.
  • Bu pareo belden bağlanıyor.
  • She tied the bouquet with a pink ribbon.
  • Buketi pembe bir kurdele ile bağladı.
  • Japan, incidentally, ties its debt relief to the responsibility to buy Japanese exports.
  • Bu arada Japonya, borç hafifletmesini Japon ihracatını satın alma sorumluluğuna bağlıyor.
Show More (149)
tie bağ n.
  • Although we live far away, we were able to maintain strong family ties.
  • Uzakta yaşıyor olmamıza rağmen güçlü aile bağlarımızı korumayı başardık.
  • She loosened the tie of the pouch and pulled out a golden necklace.
  • Kesenin bağını çözerek altın bir kolye çıkardı.
  • There are also long-standing ties with the Communist International in the region.
  • Bölgede Komünist Enternasyonal ile uzun süredir devam eden bağlar da var.
Show More (39)
tie ilişki n.
  • Taiwan is a budding democracy with which we maintain sound economic ties.
  • Tayvan, sağlam ekonomik ilişkiler sürdürdüğümüz gelişmekte olan bir demokrasidir.
  • This is also compounded by the close ties between Hezbollah and Syria and, above all, the Islamic Republic of Iran.
  • Hizbullah ile Suriye ve özellikle de İran İslam Cumhuriyeti arasındaki yakın ilişkiler de bu durumu pekiştirmektedir.
  • Algeria and Turkey have very good economic ties.
  • Cezayir ve Türkiye'nin çok iyi ekonomik ilişkileri var.
Show More (1)
tie berabere kalmak v.
  • Tom and Mary tied for third place.
  • Tom ve Mary üçüncülük için berabere kaldılar.
  • Waseda tied Keio in yesterday's game.
  • Waseda dünkü maçta Keio ile berabere kaldı.
  • The game ended with a 1-1 tie.
  • Maç 1-1 berabere kaldı.
Show More (1)
tie beraberlik n.
  • Their second game ended in a tie.
  • İkinci maçları da beraberlikle sonuçlandı.
  • The game ended with a 1-1 tie.
  • Oyun 1-1 berabere bitti.
  • The game was a tie, 2-2.
  • Maç 2-2 beraberlikle bitti.
Show More (0)
tie bağlantı n.
  • Did Bush have ties to al-Qaida?
  • Bush'un El Kaide ile bağlantısı var mıydı?
  • The two nations have strong trade ties.
  • İki ulusun güçlü ticaret bağlantısı var.
Show More (-1)
tie bağlanmak v.
  • I showed Tom how to tie a bowline.
  • Tom'a nasıl papyon bağlanacağını gösterdim.
  • I've forgotten how to tie a bowline.
  • Papyon nasıl bağlanır unuttum.
Show More (-1)
tie berabere bitmek v.
  • The third match was tied, 3-3.
  • Üçüncü maç 3-3 berabere sonuçlandı.
Show More (-2)
tie bağlayıcı unsur n.
  • If you want to quit your job, your loans can be a tie.
  • İşinizden ayrılmak istiyorsanız, kredileriniz bağlayıcı olabilir.
Show More (-2)
tie travers n.
  • They are replacing old railroad ties.
  • Eski demiryolu traverslerini değiştiriyorlar.
Show More (-2)
tie sarmak v.
  • The little girl had a strip of bandage tied around her head.
  • Küçük kızın başının etrafına dolanmış bir sargı bezi vardı.
Show More (-2)
tie düğüm atmak v.
  • Do you know how to tie a Square Knot?
  • Kare düğüm atmayı biliyor musunuz?
Show More (-2)
tie karşılaşma n.
  • The team won their away tie by 19 runs.
  • Takım deplasmandaki karşılaşmayı 19 sayı farkla kazandı.
Show More (-2)