| 1 |
pole |
direk |
n. |
|
- The power is gone due to a problem with the power poles.
- Elektrik direklerindeki bir sorun nedeniyle elektrikler gitti.
- Come down this pole and cross over.
- Şu direkten aşağı in ve karşıya geç.
- Look at that pole in the square.
- Meydandaki şu direğe bak.
- Look at that pole in the square.
- Meydandaki şu direğe bakın.
- That pole is off vertical.
- Bu direk dik değil.
- That pole is not quite vertical.
- Bu direk tam olarak dikey değil.
- They bound him to a pole.
- Onu bir direğe bağladılar.
- This pole is sharp at the end.
- Bu direğin ucu sivri.
Show More (5)
|
| 2 |
pole |
kutup |
n. |
|
- The same poles of two magnets push each other.
- İki mıknatısın aynı kutupları birbirini iter.
- Penguins and polar bears live in two different poles of the world.
- Penguenler ve kutup ayıları dünyanın iki farklı kutbunda yaşarlar.
- You should match the battery's poles to the remote's ones, or it won't work!
- Pilin kutuplarını uzaktan kumandanınkilerle eşleştirmelisiniz, yoksa çalışmaz!
- It has succeeded in setting up a pole of relative stability.
- Göreli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır.
- It has succeeded in setting up a pole of relative stability.
- Göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır.
- It has succeeded in setting up a pole of relative stability.
- Bu strateji göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır.
Show More (3)
|
| 3 |
pole |
polonyalı |
n. |
|
- You have heard of ‘Dying for Danzig’; now, the Poles have brought us ‘Dying for Poland’.
- "Danzig için Ölmek"i duymuşsunuzdur; şimdi de Polonyalılar bize "Polonya için Ölmek"i getirdiler.
- So also in relation to 22 million Dutch speakers and, soon, 40 million Poles.
- Ayrıca 22 milyon Hollandaca konuşan ve yakında 40 milyon Polonyalı ile ilgili olarak da.
- You have heard of ‘Dying for Danzig’; now, the Poles have brought us ‘Dying for Poland’.
- Danzig için Ölmek'i duymuşsunuzdur; şimdi de Polonyalılar bize Polonya için Ölmek'i getirdiler.
- You must talk to the Poles.
- Polonyalılarla konuşmalısınız.
Show More (1)
|
| 4 |
pole |
karşıt görüş |
n. |
|
- He and his father are at opposites poles on buying a new house.
- O ve babası yeni bir ev alma konusunda karşıt görüşteydiler.
Show More (-2)
|
| 5 |
pole |
tekneyi kürekle ilerletmek |
v. |
|
- Pole the boat and get away, now!
- Tekneyi kürekle ilerlet ve uzaklaş, hemen!
Show More (-2)
|
