Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | pole n. | direk | ||
The power is gone due to a problem with the power poles. Elektrik direklerindeki bir sorun nedeniyle elektrikler gitti. More Sentences |
||||
Common Usage | pole n. | kutup | ||
The same poles of two magnets push each other. İki mıknatısın aynı kutupları birbirini iter. More Sentences |
||||
General | ||||
General | pole n. | polonyalı | ||
So also in relation to 22 million Dutch speakers and, soon, 40 million Poles. Ayrıca 22 milyon Hollandaca konuşan ve yakında 40 milyon Polonyalı ile ilgili olarak da. More Sentences |
||||
General | pole n. | kutup | ||
Penguins and polar bears live in two different poles of the world. Penguenler ve kutup ayıları dünyanın iki farklı kutbunda yaşarlar. More Sentences |
||||
General | pole n. | karşıt görüş | ||
He and his father are at opposites poles on buying a new house. O ve babası yeni bir ev alma konusunda karşıt görüşteydiler. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | pole n. | kutup | ||
You should match the battery's poles to the remote's ones, or it won't work! Pilin kutuplarını uzaktan kumandanınkilerle eşleştirmelisiniz, yoksa çalışmaz! More Sentences |
||||
Telecom | ||||
Telecom | pole n. | direk | ||
Come down this pole and cross over. Şu direkten aşağı in ve karşıya geç. More Sentences |
||||
Telecom | pole n. | kutup | ||
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | pole n. | direk | ||
Look at that pole in the square. Meydandaki şu direğe bak. More Sentences |
||||
Automotive | pole n. | kutup | ||
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Bu strateji göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences |
||||
Marine | ||||
Marine | pole v. | tekneyi kürekle ilerletmek | ||
Pole the boat and get away, now! Tekneyi kürekle ilerlet ve uzaklaş, hemen! More Sentences |
||||
Physics | ||||
Physics | pole n. | kutup | ||
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Göreli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | pole n. | karşıt uç | ||
General | pole n. | zıt karakterli kimse | ||
General | pole n. | ok | ||
General | pole n. | gönder | ||
General | pole n. | yelken direği | ||
General | pole n. | dikme | ||
General | pole n. | sırık | ||
General | pole n. | uç | ||
General | pole n. | bayrak direği | ||
General | pole n. | beş metrelik uzunluk | ||
General | pole n. | leh | ||
General | pole n. | kazık | ||
General | pole n. | montaj direği | ||
General | pole n. | ucay | ||
General | pole n. | ahşap dikme | ||
General | pole n. | baton | ||
General | pole n. | yürüyüş batonu | ||
General | pole n. | sap | ||
General | pole n. | kol | ||
General | pole n. | tutacak | ||
General | pole n. | itfaiye direği | ||
General | pole n. | (hipodromun iç korkuluklarında sekizde birlik mil aralıklarla) mesafe işareti | ||
General | pole n. | hipodrom işaret çubuğu | ||
General | pole n. | berber direği | ||
General | pole n. | esnafların iş yerlerini gösteren çizgili kısa direk | ||
General | pole n. | totem direği | ||
General | pole n. | bölgeye göre farklılık gösteren bir uzunluk birimi | ||
General | pole n. | 16,5 fitlik ölçü birimi | ||
General | pole n. | 502.92 santimetrelik ölçü birimi | ||
General | pole n. | 25 metrekareye denk bir alan ölçü birimi | ||
General | pole n. | 30 1/4 yarda kareye denk bir alan birimi | ||
General | pole n. | (prensip, fikir, etken) zıt kutup | ||
General | pole n. | karşıt tutum | ||
General | pole n. | merkez nokta | ||
General | pole n. | kılavuz noktası | ||
General | pole n. | cazibe odağı | ||
General | pole n. | odak noktası | ||
General | pole n. | cazibe noktası | ||
General | pole v. | sırıkla desteklemek | ||
General | pole v. | sırıklamak | ||
General | pole v. | çubuk ile vurmak | ||
General | pole v. | sopa ile vurmak | ||
General | pole v. | çubuk ile hareket ettirmek | ||
General | pole v. | sopa ile işlem uygulamak | ||
General | pole v. | çubuk ile karıştırmak | ||
General | pole v. | çubukla itmek | ||
General | pole v. | sırıkla itmek | ||
General | pole v. | (saman veya sazlık) sırıklarla götürmek | ||
General | pole v. | (metali) saflaştırmak | ||
General | pole v. | (golf sahası çimenleri) uzun ince bir sopayla nemini almak | ||
General | pole v. | (bataklık veya göçük tabanda) kazıyı sırıklar ile ilerletmek | ||
General | pole v. | (jeneratör veya transformatör) polaritesini belirlemek | ||
General | pole adj. | sırığa ait | ||
General | pole adj. | sırık ile ilgili | ||
General | pole adj. | çubuklu | ||
General | pole adj. | çubuklardan yapılan | ||
General | pole adj. | sırıklardan yapılan | ||
General | pole adj. | tahta çubuk tabanlı | ||
General | pole adj. | sırık tabanlı | ||
General | pole adj. | kereste tabanlı | ||
General | pole adj. | çubuğun ucunda yer alan | ||
General | pole adj. | sırık ucunda bulunan | ||
Technical | ||||
Technical | pole n. | çit kazığı | ||
Technical | pole n. | eksen ucu | ||
Technical | pole n. | mıknatısın uçları | ||
Technical | pole n. | mıknatıs kutbu | ||
Technical | pole n. | sırık | ||
Technical | pole n. | ucay | ||
Construction | ||||
Construction | pole n. | duvar dayağı | ||
Automotive | ||||
Automotive | pole n. | akü kutup başı | ||
Marine | ||||
Marine | pole n. | yelken direği | ||
Marine | pole v. | (tekne veya sal) kürek çekerek götürmek | ||
Geometry | ||||
Geometry | pole n. | kristal düzlemine dik olup orijinden geçen çizgi | ||
Geometry | pole n. | birim kürede orijinden geçen dik çizginin küre yüzeyiyle kesiştiği nokta | ||
Geometry | pole n. | birim kürede orijinden geçen dik ile küre yüzeyi kesişiminin stereografik veya gnomik izdüşümü | ||
Geometry | pole n. | çemberle sınırlanmış yansıtıcı yüzeyde merkez | ||
Geometry | pole n. | meromorf fonksiyonun sonsuz limit değeri aldığı nokta | ||
Physics | ||||
Physics | pole n. | ucay | ||
Biology | ||||
Biology | pole n. | (organ, organizma veya hücrede) eksenin farklı uçlarında gelişen morfolojik farklılık | ||
Biology | pole n. | (organ, organizma veya hücrede) kutbun farklı uçlarında gelişen fizyolojik farklılık | ||
Biology | pole n. | hücre kutbunun sonlandığı nokta | ||
Biology | pole n. | sinir hücresi uzantısının ucu | ||
Biology | pole n. | kamçı tabanının ucu | ||
Biology | pole n. | ip iplikçiği ucu | ||
Zoology | ||||
Zoology | pole n. | kuş kuyruğu | ||
Zoology | pole n. | hayvan kuyruğu | ||
Zoology | pole n. | susamuru kuyruğu | ||
Botanic | ||||
Botanic | pole n. | sabırlık bitkisinin çiçekli sapı | ||
Botanic | pole n. | göğüs yüzeyi çapı 4-12 inç arasında olan ağaç | ||
Botanic | pole v. | (sabırlık bitkisi) çiçek açmak | ||
Botanic | pole v. | (sabırlık bitkisi) çiçeklenmek | ||
Botanic | pole v. | (bitkileri) destek çubuğu ile desteklemek | ||
Botanic | pole v. | (bitkileri) sırık ile desteklemek | ||
Fishery | ||||
Fishery | pole n. | standart tip olta çubuğu | ||
Religious | ||||
Religious | pole n. | kutub | ||
Sport | ||||
Sport | pole n. | kayak sopası | ||
Sport | pole n. | kayak batonu | ||
Sport | pole n. | pol pozisyonu | ||
Sport | pole n. | önde yarışa başlama pozisyonu | ||
Sport | pole v. | kayak batonu ile hızlanmak | ||
Sport | pole v. | hız kazanmak için kayak batonlarını kullanmak | ||
Baseball | ||||
Baseball | pole v. | (saha dışına düşen topa) sopayla güçlü bir şekilde vurmak | ||
Archaic | ||||
Archaic | pole n. | sema | ||
Archaic | pole n. | gök | ||
Archaic | pole n. | gökyüzü | ||
Slang | ||||
Slang | pole n. | doğa gözlem teleskobu |