1 |
arouse |
uyandırmak |
v. |
|
- This issue has aroused great interest in cultural circles and among representatives of the film industry in Sweden.
- Bu konu İsveç'teki kültür çevrelerinde ve film endüstrisi temsilcileri arasında büyük ilgi uyandırmıştır.
- We should not arouse false expectations.
- Yanlış beklentiler uyandırmamalıyız.
- Many sceptics along the way must have aroused justified anger in you.
- Yol boyunca pek çok şüpheci sizde haklı bir öfke uyandırmış olmalı.
- It seems to be difficult to arouse any sympathy for environmental standpoints.
- Çevreci bakış açılarına sempati uyandırmak zor görünüyor.
- It seems to be difficult to arouse any sympathy from an environmental standpoint.
- Çevresel açıdan herhangi bir sempati uyandırmak zor görünüyor.
- This is a long-standing issue and it arouses understandable emotions.
- Bu uzun süredir devam eden bir konudur ve anlaşılabilir duygular uyandırmaktadır.
- Biotechnology and life sciences are areas which arouse both fear and enthusiasm.
- Biyoteknoloji ve yaşam bilimleri hem korku hem de heyecan uyandıran alanlardır.
- It is no wonder, then, that it arouses political opposition.
- O halde bunun siyasi muhalefet uyandırması şaşırtıcı değil.
- Forked tongues arouse distrust in our countries and the candidate countries.
- Çatallanan diller ülkelerimizde ve aday ülkelerde güvensizlik uyandırmaktadır.
- A noise aroused me from my sleep.
- Bir ses beni uykumdan uyandırdı.
- A noise aroused me from my sleep.
- Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
- Don't arouse him from his sleep!
- Onu uykusundan uyandırmayın!
- The officer aroused courage in his soldiers.
- Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünkü Pekin bende çok derin bir izlenim bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- How to arouse a woman's desire?
- Bir kadının arzusu nasıl uyandırılır?
- Everything he sees arouses his curiosity.
- Gördüğü her şey merakını uyandırıyor.
- What should I do to arouse desire in the man I'm interested in?
- İlgilendiğim adamda arzu uyandırmak için ne yapmalıyım?
- This aroused my fears.
- Bu benim korkularımı uyandırdı.
- Don't arouse him from his sleep!
- Onu uykusundan uyandırmayın.
- Everything he sees arouses his curiosity.
- Gördüğü her şey onun merakını uyandırıyor.
- His constant insults aroused her anger.
- Onun sürekli hakaretleri kızda öfke uyandırdı.
Show More (18)
|
2 |
arouse |
harekete geçirmek |
v. |
|
- How to arouse a woman's desire?
- Bir kadının arzusunu nasıl harekete geçirirsin?
- This aroused my fears.
- Bu benim korkularımı harekete geçirdi.
Show More (-1)
|
3 |
arouse |
kaldırmak |
v. |
|
- The speaker aroused the anger of the audience.
- Konuşmacı seyircinin sinirini ayağa kaldırdı.
Show More (-2)
|
4 |
arouse |
uyanmak |
v. |
|
- My curiosity was aroused.
- Merakım uyandı.
Show More (-2)
|