|
- Timothy goes to the church every Sunday morning.
- Timothy, her pazar sabahı kiliseye gider.
- The church has a positive attitude towards the amendments in human rights laws.
- Kilise, insan hakları yasalarındaki değişikliklere karşı olumlu bir tutum içerisindedir.
- This is a direct result of lobbying by right-wing elements in the Church of England hostile to homosexuals.
- Bu, İngiltere Kilisesi'ndeki eşcinsellere düşman sağcı unsurların lobi faaliyetlerinin doğrudan bir sonucudur.
- Consequently, the European Union has left the women of Poland in the grip of a particularly reactionary church!
- Sonuç olarak, Avrupa Birliği Polonya'daki kadınları özellikle gerici bir kilisenin pençesine bıraktı!
- One is the Church of the Nativity in Bethlehem and another is the general headquarters of President Arafat.
- Bunlardan biri Beytüllahim'deki Doğuş Kilisesi, diğeri ise Başkan Arafat'ın genel karargahıdır.
- Norms and values apply not only in church but in the sty too.
- Normlar ve değerler sadece kilisede değil, ahırda da da geçerlidir.
- I hope the publicity of this case is making the bishops of the Church of England feel just a little ashamed.
- Umarım bu davanın kamuoyunda duyulması İngiltere Kilisesi piskoposlarını biraz olsun utandırıyordur.
- We decided to accompany worshippers to church.
- İbadet edenlere kiliseye kadar eşlik etmeye karar verdik.
- We are familiar with this from European history, when the State and the church were not yet separate.
- Buna, devlet ve kilisenin henüz ayrı olmadığı Avrupa tarihinden aşinayız.
- One is the Church of the Nativity in Bethlehem and another is the general headquarters of President Arafat.
- Bunlardan biri Beytüllahim'deki Doğuş Kilisesi, diğeri ise Başkan Arafat'ın genel merkezidir.
- Similar calls have reportedly been made by members of the Unified Buddhist Church of Vietnam.
- Benzer çağrıların Vietnam Birleşik Budist Kilisesi üyeleri tarafından da yapıldığı bildirilmiştir.
- It is their certain knowledge and solace that God is watching over His church everywhere.
- Tanrı'nın kilisesini her yerde izlediği onların kesin bilgisi ve tesellisidir.
- It is unacceptable for the Union to be quite prepared to make concessions to the church in Poland.
- Birliğin Polonya'daki kiliseye taviz vermeye hazır olması kabul edilemez.
- Tanks were positioned at the bottom of the steps in Nativity Square blocking all access to the church.
- Doğuş Meydanı'ndaki merdivenlerin dibine yerleştirilmiş tanklar kiliseye tüm erişimi engelliyordu.
- No longer when you join the Church should have you have to leave your basic civil rights at the door.
- Artık Kilise'ye katıldığınızda temel vatandaşlık haklarınızı kapıda bırakmak zorunda değilsiniz.
- What shall we now do about the Church of England and Reverend Owen?
- İngiltere Kilisesi ve Rahip Owen konusunda şimdi ne yapmalıyız?
- Today one might say, her baby is being taken to church to be baptised.
- Bugün bebeğinin vaftiz edilmek üzere kiliseye götürüldüğünü söyleyebiliriz.
- The church protested the government action, they contended that it violated the religious freedom restoration act.
- Kilise hükümetin eylemini protesto etti ve bunun din özgürlüğünün restorasyonu yasasını ihlal ettiğini ileri sürdü.
- The church protested the government action, they contended that it violated the religious freedom restoration act.
- Kilise, hükümetin bu eylemini protesto etti ve bunun dini özgürlük restorasyon yasasını ihlal ettiğini iddia etti.
- They are collecting contributions for the church.
- Kilise için bağış topluyorlar.
- Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
- Ayin sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
- There is a church near my house.
- Evimin yakınında bir kilise var.
- Do you know she's in the church?
- Onun kilisede olduğunu biliyor musun?
- Gather your injured at the church for medical treatment.
- Yaralıları tıbbi tedavi için kilisede toplayın.
- Sami is the church's treasurer.
- Sami kilisenin saymanıdır.
- Do you know she's in the church?
- Kilisede olduğunu biliyor musun?
- Tom sings at church.
- Tom kilisede şarkı söylüyor.
- She knelt down as she came into the church.
- Kiliseye girerken diz çöktü.
- Sami found a copy of the Quran in the church library.
- Sami kilise kütüphanesinde bir Kuran nüshası buldu.
- This church dates from the 13th century.
- Bu kilise 13. yüzyıldan kalma.
- Tom took off his hat as he entered the church.
- Tom kiliseye girerken şapkasını çıkardı.
- The injured were carried to the hospital, and the dead to the church.
- Yaralılar hastaneye, ölüler ise kiliseye taşındı.
- The old church by the lake is very beautiful.
- Göl kenarındaki eski kilise çok güzel.
- The church is closed for repairs.
- Kilise onarım için kapalıdır.
- He didn't really go to the church.
- Aslında hiç kiliseye gitmezdi.
- Tom is at church now.
- Tom şimdi kilisede.
- He's as poor as a church mouse.
- Bir kilise faresi kadar fakir.
- I saw Tom in church last Sunday.
- Geçen pazar kilisede Tom'u gördüm.
- The church stands on a hill.
- Kilise, bir tepenin üzerinde bulunuyor.
- This church was built in the 12th century.
- Bu kilise 12.yüzyılda inşa edilmiştir.
- We met at the church.
- Kilisede tanışmıştık.
- Why are they in the church?
- Neden kilisedeler?
- John's house is opposite the church.
- John'un evi kilisenin karşısındadır.
- Today I was in church.
- Bugün kilisedeydim.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasında.
- I'm standing outside the church right now.
- Şu anda kilisenin önündeyim.
- The church is situated on the edge of town.
- Kilise şehrin kenarında yer alıyor.
- Why is he in the church?
- O neden kilisede?
- A church is a place to pray.
- Kilise dua etmek için bir yerdir.
- The town church has been completely redone.
- Kasaba kilisesi tamamen yeniden yapıldı.
- The church is situated on the edge of town.
- Kilise şehrin kenarında bulunmaktadır.
- Dan met Linda at the church.
- Dan, Linda ile kilisede tanıştı.
- Tom sat next to me in church.
- Tom kilisede yanıma oturdu.
- The church is closed for repairs.
- Kilise onarım için kapalı.
- That church on the hill is very old.
- Tepedeki o kilise çok eskidir.
- This is the church where we got married.
- Burası evlendiğimiz kilise.
- This church dates from the 12th century.
- Bu kilise 12. yüzyıldan kalma.
- Tom sat beside me in church.
- Tom kilisede yanımda oturdu.
- The church is on the hill overlooking the city.
- Kilise, kenti yukarıdan gören tepe üzerindedir.
- I sang at church.
- Ben kilisede şarkı söyledim.
- Does Tom go to church?
- Tom kiliseye gider mi?
- The church is just across the street.
- Kilise caddenin hemen karşısında.
- I thought he would come to church with us, but he decided to stay home.
- Onun bizimle kiliseye geleceğini düşündüm ama o evde kalmaya karar verdi.
- Could you please tell me where the nearest church is?
- Lütfen bana en yakın kilisenin nerede olduğunu söyler misiniz?
- I saw Mary in church today.
- Bugün kilisede Mary'yi gördüm.
- Sami has been leading this small Pentecostal church for 16 years.
- Sami bu küçük Pentekostal kilisesini 16 yıldır yönetiyor.
- Tom goes to church.
- Tom kiliseye gider.
- He had proposed to me in front of the church.
- Bana kilisenin önünde evlenme teklif etmişti.
- He believes in God, but he rarely attends Church.
- Tanrı'ya inanıyor ama kiliseye nadiren gidiyor.
- The old church by the lake is very beautiful.
- Gölün yanındaki eski kilise çok güzel.
- Tom rarely goes to church.
- Tom kiliseye nadiren gider.
- Every afternoon, the woman went to church to pray.
- Her ikindi, kadın kiliseye dua etmeye giderdi.
- Sami found a copy of the Quran in the church library.
- Sami kilise kütüphanesinde Kur'an'ın bir kopyasını buldu.
- Sami committed a murder in a church.
- Sami kilisede bir cinayet işledi.
- Sami found a copy of the Quran in the church library.
- Sami kilise kütüphanesinde Kuran'ın bir nüshasını buldu.
- I don't go to the same church as I used to.
- Eskiden gittiğim kiliseye gitmiyorum.
- Church was Sami's middle name.
- Kilise Sami'nin göbek adıydı.
- We go to church together.
- Kiliseye birlikte gidiyoruz.
- After hours of walking, they stopped to pray in a church.
- Saatlerce yürüyüşten sonra, dua etmek için bir kilisede durakladılar.
- This is the church where Blake is buried.
- Bu Blake'in gömülü olduğu kilisedir.
- Layla donated to her church.
- Leyla, kilisesine bağışta bulundu.
- He seldom, if ever, goes to church.
- Çok nadir, kırk yılda bir, kiliseye gider.
- He didn't really go to the church.
- Gerçekten kiliseye gitmedi.
- The church is on the other side of the street.
- Kilise sokağın diğer tarafında.
- Dan was arrested at church.
- Dan kilisede tutuklandı.
- Sami spent time at a local church.
- Sami yerel bir kilisede vakit geçiriyordu.
- Would you like to go to church with me?
- Benimle kiliseye gelmek ister misin?
- There is an old church in this town.
- Bu kasabada eski bir kilise var.
- I felt like I was in church.
- Kendimi kilise içinde gibi hissettim.
- Poor as a church mouse.
- Bir kilise faresi gibi yoksul.
- The church was beautifully decorated with flowers.
- Kilise çiçeklerle çok güzel süslenmişti.
- I felt like I was in church.
- Kendimi kilisedeymişim gibi hissettim.
- Where's the nearest church?
- En yakın kilise nerede?
- I saw Mary in church today.
- Mary'yi bugün kilisede gördüm.
- The decoration of the church is beautiful.
- Kilisenin dekorasyonu güzel.
- This church was destroyed by cannon fire.
- Bu kilise top ateşiyle yıkıldı.
- We could hear the bells ringing from a nearby church.
- Yakındaki bir kiliseden gelen çan seslerini duyabiliyorduk.
- In fact, he didn't go to the church.
- Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- The church was built hundreds of years ago.
- Kilise yüzlerce yıl önce inşa edilmiş.
- The church was packed.
- Kilise tıka basa doluydu.
- That church stands on a hill.
- O kilise bir tepenin üzerinde bulunuyor.
- Our group meets in the basement of our church every Monday evening.
- Grubumuz her pazartesi akşamı kilisemizin bodrumunda buluşur.
- Fadil and Layla were pillars of their church.
- Fadıl ve Layla kiliselerinin temel direkleriydi.
- Do you often go to the church?
- Sık sık kiliseye gider misiniz?
- Tom rarely goes to church.
- Tom nadiren kiliseye gider.
- Tom sings at church.
- Tom kilisede şarkı söyler.
- The church was beautifully decorated with flowers.
- Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- This church was built in the 12th century.
- Bu kilise 12. yüzyılda inşa edilmiştir.
- Don't forget to turn left near the drugstore and you will see a big church on the right.
- Eczane yakınında sola dönmeyi unutma ve sağda büyük bir kilise göreceksin.
- There used to be a church here.
- Eskiden burada bir kilise vardı.
- There is a church across the street.
- Caddenin karşısında bir kilise var.
- She asked too many questions at church.
- Kilisede çok fazla soru soruyordu.
- Tom is the only one in our family who regularly attends church.
- Ailemizde düzenli olarak kiliseye giden tek kişi Tom'dur.
- Fadil started to miss church.
- Fadıl kiliseyi özlemeye başladı.
- I met Tom at church.
- Tom'la kilisede tanıştım.
- It's just across the street from the church.
- Tam kilisenin karşı tarafında.
- See you tomorrow in church!
- Yarın kilisede görüşürüz!
- Tom has spoken at our church.
- Tom kilisemizde konuşma yaptı.
- I forgot my purse in the church.
- Cüzdanımı kilisede unuttum.
- We went to the same church.
- Aynı kiliseye gittik.
- You used to be able to see the church from here.
- Kiliseyi buradan görebilirdiniz.
- Your ancestors are buried at this church.
- Atalarınız bu kilisede gömülü.
- This is the church where we got married.
- Bu, evlendiğimiz kilise.
- She is at church right now.
- Şu anda kilisede.
- How old is that church?
- Bu kilise ne kadar eski?
- Tom goes to church every Sunday morning.
- Tom her Pazar sabahı kiliseye gider.
- There is a plane above the church.
- Kilisenin üstünde bir uçak var.
- My parents came out of the church.
- Ailem kiliseden çıktı.
- After hours of walking, they stopped to pray in a church.
- Saatlerce yürüdükten sonra bir kilisede dua etmek için durdular.
- When was this church built?
- Bu kilise ne zaman inşa edildi?
- Church was Sami's middle name.
- Kilise, Sami'nin ikinci adıydı.
- Pua is singing at church.
- Pua kilisede şarkı söylüyor.
- The church stands on the hill.
- Kilise, tepenin üzerinde.
- Sami is a pillar of his church in Toronto.
- Sami, Toronto'daki kilise için önemli biridir.
- I felt like I was in church.
- Kilisede olduğumu hissettim.
- Sami is the church's treasurer.
- Sami kilisenin saymanı.
- Poor as a church mouse.
- Bir kilise faresi kadar fakir.
- Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
- Tom goes to church every Sunday.
- Tom her pazar kiliseye gider.
- Tom is active in his church.
- Tom kilisesinde aktif.
- He seldom goes to church.
- Nadiren kiliseye gider.
- On the postcard, you can see a church.
- Kartpostalda bir kilise görebilirsin.
- She knelt down as she came into the church.
- Kiliseye girince dizlerinin üstüne çöktü.
- Go to the Church, you'll find Jesus there.
- Kiliseye git, orada İsa'yı bulacaksın.
- Do you want to go to church with me?
- Benimle kiliseye gelmek ister misin?
- Fadil was devoted to church and community.
- Fadıl kendini kiliseye ve topluma adamıştır.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeğiyle eski kiliseye girdi.
- Everyone in the church joined hands.
- Kilisedeki herkes el ele tutuştu.
- Tom has spoken at our church.
- Tom kilisemizde konuştu.
- Tom is a deacon in his church.
- Tom kilisesinde bir yardımcı papazdır.
- You have to behave in the church.
- Kilisede terbiyeli olmak zorundasın.
- There stands a beautiful church on the hill.
- Tepenin üstünde güzel bir kilise duruyor.
- This is the church where Blake is buried.
- Blake'in gömülü olduğu kilise burası.
- Many people go to church on Christmas Eve.
- Birçok insan Noel arifesinde kiliseye gider.
- I've been to church.
- Kiliseye gittim.
- Layla was a secretary at a church.
- Leyla kilisede bir sekreterdi.
- The church is situated on the edge of town.
- Kilise şehrin kenarında.
- Why weren't you at church yesterday?
- Dün neden kilisede değildin?
- We went to the same church.
- Biz aynı kiliseye gittik.
- Tom goes to church on Sunday morning.
- Tom Pazar sabahı kiliseye gider.
- Tom sat beside Mary in church last Sunday.
- Tom geçen pazar kilisede Mary'nin yanında oturdu.
- We can see a church over there.
- Şurada bir kilise görüyoruz.
- Tom sang in the church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söyledi.
- Tom sat beside Mary in church last Sunday.
- Tom geçen Pazar kilisede Mary'nin yanına oturdu.
- Tom is a member of our church.
- Tom kilisemizin bir üyesi.
- He is poor as a church mouse.
- O bir kilise faresi kadar yoksuldur.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Biz kilisenin etrafındaki bütün çimenleri ve yabani otları kestik.
- How old is that church?
- O kilise kaç yıllık?
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara sığınak sundu.
- The pastor of the church is Tom Jackson.
- Kilisenin papazı Tom Jackson.
- She is at church right now.
- O şu an kilisede.
- Tom is in church.
- Tom kilisede.
- Can you tell me where the nearest church is?
- En yakın kilisenin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?
- Can you please tell me where the nearest church is?
- Bana en yakın kilisenin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?
- This miserable old church is the oldest building in our country.
- Bu sefil eski kilise, ülkemizdeki en eski bina.
- I forgot my purse in the church.
- Çantamı kilisede unuttum.
- Tom attends church every Sunday.
- Tom her pazar kiliseye gidiyor.
- I loved your pics from the church!
- Kilisedeki fotoğraflarına bayıldım!
- Your ancestors are buried at this church.
- Sizin atalarınız bu kilisede gömülüdürler.
- People in every walk of life go to church.
- Hayatın her kesiminden insan kiliseye gider.
- She sat beside me in church.
- Kilisede yanıma oturdu.
- He is poor as a church mouse.
- Bir kilise faresi kadar fakir.
- There was a church here once.
- Burada bir zamanlar bir kilise vardı.
- That church stands on a hill.
- O kilise bir tepenin üzerinde duruyor.
- What kind of church is this?
- Bu ne tür kilise?
- Sami is a pillar of his church in Toronto.
- Sami, Toronto'daki kilisesinin önemli bir destekçisidir.
- The conference will be held in a specially selected church.
- Konferans özel olarak seçilmiş bir kilisede yapılacak.
- This church dates from the 12th century.
- Bu kilise 12. yüzyıldan kalmadır.
- Tom sings in a church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söylüyor.
- What church do you attend?
- Hangi kiliseye gidiyorsun?
- Sami set the church on fire.
- Sami kiliseyi ateşe verdi.
- The church is situated on the edge of town.
- Kilise şehrin kenarında yer almaktadır.
- You have to behave in the church.
- Kilisede uslu durmalısın.
- I sing at church.
- Ben kilisede şarkı söylerim.
- Tom attends church regularly.
- Tom düzenli olarak kiliseye gidiyor.
- The church is decorated with flowers for the wedding.
- Nikah için kilise çiçeklerle süslendi.
- I know that there was a big church here.
- Burada büyük bir kilise olduğunu biliyorum.
- Many Japanese get married in church.
- Birçok Japon kilisede evlenir.
- Mary sings in the church choir.
- Mary kilise korosunda şarkı söylüyor.
- The decoration of the church is beautiful.
- Kilisenin dekorasyonu çok güzel.
- Sami found redemption at church.
- Sami kurtuluşu kilisede buldu.
- The church was crowded.
- Kilise kalabalıktı.
- The Church is unnecessary.
- Kilise gereksizdir.
- Fadil was devoted to church and community.
- Fadıl kendini kiliseye ve cemaate adamıştı.
- Tom was on his way to church.
- Tom kiliseye gidiyordu.
- The church is in the middle of the village.
- Kilise köyün ortasındadır.
- There was a church here once.
- Bir zamanlar burada bir kilise vardı.
- Pua sings at church.
- Pua kilisede şarkı söyler.
- The church is built in Gothic style.
- Kilise, Gotik tarzda inşa edilmiştir.
- How old is this church?
- Bu kilise kaç yaşında?
- My own mind is my own church.
- Kendi aklım kendi kilisemdir.
- He rarely goes to church.
- Nadiren kiliseye gider.
- My house is near the church.
- Evim kiliseye yakın.
- Tom goes to church on Sunday morning.
- Tom Pazar sabahları kiliseye gider.
- We could hear the bells ringing from a nearby church.
- Kilisenin yakından çan sesini duyabiliyorduk.
- Can you tell me where the nearest church is?
- En yakın kilise nerede bana söyleyebilir misin?
- I know there was a big church there.
- Orada büyük bir kilise olduğunu biliyorum.
- This church is a very famous and beautiful place.
- Bu kilise çok ünlü ve güzel bir yerdir.
- Marilla wore her amethyst brooch to church that day as usual.
- Marilla o gün her zamanki gibi kilise için ametist broşunu taktı.
- He had proposed to me in front of the church.
- O, kilisenin önünde bana evlenme teklif etti.
- Tom is at church now.
- Tom şu an kilisede.
- Tom and Mary entered the church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte girdiler.
- Sami was a church member.
- Sami kilise üyesiydi.
- That woman goes to church every evening.
- O kadın her akşam kiliseye gider.
- The building with the reddish brown roof is a church.
- Kırmızımsı kahverengi çatılı bina bir kilisedir.
- Tom sounds like he grew up singing in church.
- Tom kilisede şarkı söyleyerek büyümüş gibi.
- There used to be a church here.
- Burada bir kilise vardı.
- He will come to the church without fail.
- Kiliseye mutlaka gelecektir.
- I'm standing outside the church right now.
- Şu anda kilisenin dışında duruyorum.
- The wedding will be held in a 17th century church.
- Düğün 17. yüzyıldan kalma bir kilisede yapılacak.
- Tom sang in the choir at church.
- Tom kilisedeyken koroda şarkı söylüyordu.
- I met him at church.
- Onunla kilisede tanıştım.
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara ibadethane önerdi.
- I sang at church.
- Kilisede şarkı söyledim.
- Marilla wore her amethyst brooch to church that day as usual.
- Marilla o gün de kiliseye giderken her zamanki gibi ametist broşunu taktı.
- The larger church organs use infrasound, which people do not hear, but feel as vibrations in their bodies.
- Büyük kilise orgları, insanların duymadığı ancak vücutlarında titreşim olarak hissettikleri infrasound kullanır.
- Let's pass by the church.
- Kilisenin yanından geçelim.
- Can I visit a church?
- Bir kiliseyi ziyaret edebilir miyim?
- Pua is going to sing at church.
- Pua kilisede şarkı söyleyecek.
- The church is on the other side of the street.
- Kilise caddenin diğer tarafındadır.
- Tom sat in the back of the church.
- Tom kilisenin arka tarafında oturuyordu.
- Go straight ahead until you reach the church.
- Kiliseye varana kadar dümdüz git.
- You used to be able to see the church from here.
- Buradan kiliseyi görebilirdiniz.
- The priest blessed the newly built church.
- Rahip yeni yapılan kiliseyi kutsadı.
- The old church is located in the northern part of the city.
- Eski kilise şehrin kuzeyinde yer alıyor.
- The building with the reddish brown roof is a church.
- Kırmızımsı kahverengi çatılı bina bir kilise.
- There is usually an organ in a church.
- Bir kilisede genellikle org bulunur.
- Sami gave Layla a job at the church.
- Sami, Layla'ya kilisede bir iş verdi.
- I buy donuts every Sunday after church.
- Her pazar kilise çıkışında donut alıyorum.
- My father goes to church on Sunday.
- Babam Pazar günleri kiliseye gider.
- The church is at the foot of a mountain.
- Kilise bir dağın eteğinde.
- That's a church.
- Bu bir kilise.
- Why are they in the church?
- Onlar neden kilisede?
- Tom sat beside me in church.
- Tom kilisede yanıma oturdu.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden onu kaçırmamalısın.
- We met at the church.
- Biz kilisede tanıştık.
- He's at church right now.
- O şu anda kilisededir.
- The church was built in the fifteenth century.
- Kilise on beşinci yüzyılda inşa edilmiştir.
- Mary was impressed by the big organ in the church.
- Mary kilisedeki büyük orgdan çok etkilendi.
- According to this map, there used to be a church here.
- Bu haritaya göre, burada bir kilise varmış.
- My own mind is my own church.
- Benim kendi zihnim, kendi kilisemdir.
- Tom sounds like he grew up singing in church.
- Tom kulağa kilisede şarkı söyleyerek büyümüş gibi geliyor.
- Sami also spent time with Layla outside of the church.
- Sami kilisenin dışında da Layla ile vakit geçirdi.
- Tom is the church's pastor.
- Tom kilisenin papazıdır.
- Tom sings in the church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söyler.
- We're going to a church picnic.
- Kilise pikniğine gidiyoruz.
- I've been to church.
- Kiliseye gitmiştim.
- He seldom goes to church.
- O nadiren kiliseye gider.
- Tom and Mary were married in a small church not too far from here.
- Tom ve Mary buradan çok uzakta olmayan küçük bir kilisede evlendiler.
- Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
- Tören sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
- Tom sang in the choir at church.
- Tom kilisedeki koroda şarkı söyledi.
- Tom Jackson has spoken at my church.
- Tom Jackson benim kilisemde konuştu.
- Tom and I went to church together.
- Tom ve ben kiliseye beraber gitmiştik.
- I'm sure she is going to sing at church tomorrow.
- Eminim yarın kilisede şarkı söyleyecek.
- In fact, he didn't go to the church.
- Aslında, kiliseye gitmedi.
- His parents go to church every Sunday.
- Ailesi her Pazar kiliseye gider.
- Some people go to church on Sunday morning.
- Bazı insanlar Pazar sabahı kiliseye gider.
- He will come to the church without fail.
- O elbette kiliseye gelecek.
- Sami saw Layla at church.
- Sami, Layla'yı kilisede gördü.
- The priest blessed the newly built church.
- Rahip yeni inşa edilen kiliseyi kutsadı.
- He rarely goes to church.
- O, nadiren kiliseye gider.
- Sunday is the day when people go to church.
- İnsanlar Pazar günü kiliseye gider.
- That's a church.
- O bir kilise.
- My house is near the church.
- Benim evim kiliseye yakın.
- Why is she in the church?
- O neden kilisede?
- Our group meets in the basement of our church every Monday evening.
- Grubumuz her Pazartesi akşamı kilisemizin bodrumunda toplanır.
- The pastor is nourished by the church.
- Papaz kilise tarafından besleniyor.
- The roof of the church needs repairs.
- Kilisenin çatısının onarıma ihtiyacı var.
- This church dates from the 13th century.
- Bu kilise 13. yüzyıla tarihleniyor.
- The church was built in the fifteenth century.
- Kilise 15. yüzyılda inşa edilmiş.
- In church many people get on their knees to pray.
- Kilisede birçok insan dua etmek için dizlerinin üzerine çöker.
- Tom and Mary went to church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte gittiler.
- In his letter to the New Testament church, James The Apostle wrote about necessity of keeping God's Law.
- Elçi Yakup, Yeni Ahit kilisesine yazdığı mektupta Tanrı'nın Yasası'na bağlı kalmanın gerekliliği hakkında yazmıştır.
- The old church on the hill dates back to the twelfth century.
- Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
- The church is at the foot of the hill.
- Kilise, tepenin eteklerinde.
- I've been to church.
- Kilisedeydim.
- Where is the nearest church?
- En yakın kilise nerede?
- He definitely wants to get married in a church.
- Kesinlikle kilisede evlenmek istiyor.
- Do you go to church?
- Kiliseye gider misin?
- The relics of your grandparents are in this church.
- Dede ve ninelerinin kalıntıları bu kilisededir.
- The pastor is nourished by the church.
- Papaz kilise tarafından beslenir.
- I saw Tom in church today.
- Tom'u bugün kilisede gördüm.
- John's house is opposite the church.
- John'un evi kilisenin karşısında.
- If you turn to the left, you will find the church on your right.
- Sola dönerseniz, sağınızda kiliseyi bulacaksınız.
- This miserable old church is the oldest building in our country.
- Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.
- The church stands on a hill.
- Kilise bir tepenin üzerinde duruyor.
- Tom and Mary go to church together.
- Tom ve Mary kiliseye birlikte gidiyorlar.
- Church leaders denied the accusation.
- Kilise liderleri suçlamayı reddetti.
- The relics of your grandparents are in this church.
- Büyükannen ve büyükbabanın kalıntıları bu kilisede.
- Defend the Church.
- Kiliseyi savun.
- Gather your injured at the church for medical treatment.
- Yaralılarınızı tıbbi tedavi için kilisede toplayın.
- Sami was very active in church.
- Sami kilisede çok aktifti.
- Tom was on his way to church.
- Tom kiliseye gitmek üzere yola çıkmıştı.
- Dan met Linda at the church.
- Dan kilisede Linda'yla karşılaştı.
- She asked too many questions at church.
- O, kilisede çok sayıda soru sordu.
- We had a traditional church wedding.
- Geleneksel bir kilise düğünümüz vardı.
- If you turn to the left, you will find the church on your right.
- Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz.
- We repainted the church.
- Biz kiliseyi yeniden boyadık.
- Tom is the church's pastor.
- Tom kilisenin papazı.
- He's as poor as a church mouse.
- O bir kilise faresi kadar yoksuldur.
- Many Japanese get married in church.
- Birçok Japon kilisede evlendi.
- Tom and Mary go to the same church.
- Tom ve Mary aynı kiliseye giderler.
- Catholic leaders urge all of us to unite in the church.
- Katolik liderler hepimizi kilisede birleşmeye çağırıyor.
- Tom seldom goes to church.
- Tom nadiren kiliseye gider.
- Layla was a secretary at a church.
- Layla bir kilisede sekreterdi.
- Don't forget to turn left near the drugstore and you will see a big church on the right.
- Eczanenin yanından sola dönmeyi unutma, sağda büyük bir kilise göreceksin.
- Tom is a member of our church.
- Tom kilisemizin bir üyesidir.
- Mary was impressed by the big organ in the church.
- Mary kilisedeki büyük orgdan etkilenmişti.
- The pastor of the church is Tom Jackson.
- Kilisenin papazı Tom Jackson'dır.
- Tom sang at church.
- Tom kilisede şarkı söyledi.
- The church was packed.
- Kilise tıklım tıklımdı.
- There is a church at the back of my house.
- Evimin arkasında bir kilise var.
- We were also in church on Monday.
- Pazartesi günü biz de kilisedeydik.
- We never go to church anymore.
- Artık kiliseye hiç gitmiyoruz.
- The church is between my house and yours.
- Kilise benim evimle seninki arasındadır.
- We go to church together.
- Kiliseye birlikte gideriz.
- We cut away all the grass and weeds around the church.
- Kilisenin çevresindeki tüm otları ve zararlı bitkileri budadık.
- Tom sings in a church choir.
- Tom bir kilise korosunda şarkı söyler.
- I'm not involved with any church.
- Ben herhangi bir kiliseye girmedim.
- Can you please tell me where the nearest church is?
- Lütfen en yakın kilisenin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?
- Dan met Linda at the church.
- Dan kilisede Linda'ya rastladı.
- Does your spouse attend church with you?
- Eşiniz sizinle birlikte kiliseye gidiyor mu?
- He seldom, if ever, goes to church.
- Nadiren kiliseye gider.
- The roof of the church needs repairs.
- Kilisenin çatısının tamire ihtiyacı var.
- Tom was early for church.
- Tom kiliseye erken gelmişti.
- This church is a very famous and beautiful place.
- Bu kilise çok ünlü ve güzel bir yer.
- I don't often go to church.
- Kiliseye sık gitmem.
- Does Tom go to church every Sunday?
- Tom her pazar kiliseye gider mi?
- He definitely wants to get married in a church.
- O kesinlikle bir kilisede evlenmek istiyor.
- Tom proposed to Mary in front of the church.
- Tom kilisenin önünde Mary'ye evlenme teklif etti.
- She sat beside me in church.
- O, kilisede yanımda oturdu.
- I took off my hat and entered the church.
- Şapkamı çıkardım ve kiliseye girdim.
- It is a typical Gothic church.
- Tipik bir Gotik kilise.
- We repainted the church.
- Kiliseyi yeniden boyadık.
- The church is at the foot of the hill.
- Kilise, tepenin dibinde.
- Tom is a deacon in his church.
- Tom kilisede diyakoz.
- The church offered them sanctuary.
- Kilise onlara kutsal yer teklif etti.
- There is a car in front of the church.
- Kilisenin önünde bir araba var.
- He's at church right now.
- Şu anda kilisede.
- Tom is at church now, isn't he?
- Tom şu an kilisede, değil mi?
- Pua sings at church.
- Pua kilisede şarkı söylüyor.
- Tom was as poor as a church mouse.
- Tom bir kilise faresi kadar fakirdi.
- What church do you attend?
- Hangi kiliseye gidiyorsunuz?
- Sami committed a murder in a church.
- Sami bir kilisede cinayet işledi.
- The couple are going out of the church.
- Çift kiliseden çıkıyor.
- Sami attended church with his fiancee.
- Sami nişanlısıyla kiliseye gitti.
- I have never been to a church.
- Hiç kiliseye gitmedim.
- Was this man an enemy of the church?
- Bu adam kilisenin düşmanı mıydı?
- The church teaches abstinence before marriage.
- Kilise evlenmeden önce perhiz yapmayı öğretir.
- See you in church on Sunday.
- Pazar günü kilisede görüşürüz.
- Tom Jackson has spoken at my church.
- Tom Jackson benim kilisemde konuşmuştu.
- Tom's church builds orphanages in rural Mexico.
- Tom'un kilisesi Meksika kırsalında yetimhaneler inşa ediyor.
- Where's the church?
- Kilise nerede?
- It's just across the street from the church.
- Kilisenin hemen karşısında.
- I'm sure she is going to sing at church tomorrow.
- Yarın onun kilisede şarkı söyleyeceğinden eminim.
- The church is at the foot of a mountain.
- Kilise bir dağın eteğindedir.
- He rarely goes to church.
- Kiliseye nadiren gider.
- Tom proposed to Mary in front of the church.
- Tom, Mary'ye kilisenin önünde evlenme teklif etti.
- I go to the church on Sundays.
- Pazar günleri kiliseye giderim.
- Tom is at church right now.
- Tom şu anda kilisede.
- The lady's funeral was held at the local church.
- Hanımefendinin cenaze töreni yerel kilisede yapıldı.
- I buy donuts every Sunday after church.
- Her pazar kiliseden sonra şekerli çörek satın alırım.
- I saw Tom in church last Sunday.
- Geçen pazar Tom'u kilisede gördüm.
- The house is across from the church, so you shouldn't miss it.
- Ev kilisenin karşısında, bu yüzden kaçırmamalısınız.
- I think the pope should sell off some of the vast holdings of his church to feed the starving poor.
- Bence Papa, açlık çeken fakirleri doyurmak için kilisesinin büyük mülklerinden bazılarını satmalı.
- This church was destroyed by cannon fire.
- Bu kilise top ateşiyle yıkılmıştı.
- Do you often go to the church?
- Sık sık kiliseye gidiyor musunuz?
- Marilla always wore her amethyst brooch to church.
- Marilla kiliseye giderken her zaman ametist broşunu takardı.
- My brother seldom, if ever, goes to church.
- Kardeşim gitse bile nadiren kiliseye gider.
- Layla donated to her church.
- Layla kilisesine bağışta bulundu.
- Tom was gunned down in the street in front of the church.
- Tom kilisenin önündeki sokakta vuruldu.
- I sang in the church choir for three years.
- Üç yıl kilise korosunda şarkı söyledim.
- Sami spent time at a local church.
- Sami yerel bir kilisede vakit geçirdi.
- The couple are going out of the church.
- Çift, kiliseden çıkıyor.
- The church dates back to 1173.
- Kilisenin tarihi 1173 yılına kadar uzanmaktadır.
- Tom wasn't at church last Sunday.
- Tom geçen pazar kilisede değildi.
- Sami was a church member.
- Sami bir kilise üyesiydi.
- We were also in church on Monday.
- Biz de pazartesi günü kilisedeydik.
- An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
- She took the old woman's hand and led her to the church.
- Yaşlı kadının elini tuttu ve onu kiliseye götürdü.
- Tom sat next to me in church.
- Tom kilisede benim yanıma oturdu.
- We're going to a church picnic.
- Bir kilise pikniğine gidiyoruz.
- Tom and Mary entered the church together.
- Tom ve Mary birlikte kiliseye girdiler.
- Tom lives next to a church.
- Tom bir kilisenin yanında yaşıyor.
- There are hills, a little museum, a public garden and a big church.
- Tepeler, küçük bir müze, halka açık bir bahçe ve büyük bir kilise var.
- How old is this church?
- Bu kilise kaç yıllık?
- I sang in the church choir for three years.
- Üç yıl boyunca kilise korosunda şarkı söyledim.
- I sing at church.
- Kilisede şarkı söylüyorum.
- Do you believe in the one holy, catholic, and apostolic Church?
- Tek kutsal, katolik ve havarisel kiliseye inanıyor musun?
- I thought he would come to church with us, but he decided to stay home.
- Bizimle kiliseye geleceğini sanıyordum ama evde kalmaya karar verdi.
- Do you believe in the one holy, catholic, and apostolic Church?
- Tek kutsal, katolik ve apostolik kiliseye inanıyor musunuz?
- My parents left the church.
- Ailem kiliseden ayrıldı.
- Tom and Mary go to the same church.
- Tom ve Mary aynı kiliseye gidiyorlar.
- Do you go to church on Christmas Day?
- Noel günü kiliseye gider misin?
- Sami was told there was a fire at the church.
- Sami'ye kilisede yangın çıktığı söylendi.
- Tom was driven out of the church.
- Tom kiliseden kovuldu.
- Go to the Church, you'll find Jesus there.
- Kiliseye git, İsa'yı orada bulacaksın.
- Do you go to church every Sunday?
- Her pazar kiliseye gider misiniz?
- Tom and Mary were married in a small church not too far from here.
- Tom ve Mary buradan çok uzak olmayan küçük bir kilisede evlendiler.
- Pua sang at church.
- Pua kilisede şarkı söyledi.
- Tom and I go to church together.
- Tom ve ben kiliseye birlikte gideriz.
- What kind of church is this?
- Bu nasıl bir kilise?
- Tom sang in the church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söylerdi.
- Tom sings in the church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söylüyor.
- Could you please tell me where the nearest church is?
- Lütfen bana en yakın kilisenin nerede olduğunu söyler misin?
- There is a plane above the church.
- Kilisenin üzerinde bir uçak var.
- See you tomorrow in church!
- Yarın kilisede görüşürüz.
- Tom hardly ever goes to church.
- Tom kiliseye neredeyse hiç gitmez.
- Tom goes to church with Mary every Sunday.
- Tom her Pazar Mary ile kiliseye gider.
Show More (426)
|
