|
- She paid off all her debts in a single year.
- Tüm borçlarını bir sene içinde ödedi.
- He was in serious debt by the time he graduated medical school.
- Tıp fakültesinden mezun olduğunda yüklü bir borcu vardı.
- The bilateral debt is relatively easy for the donors to manage; it is their own decision.
- İki taraflı borçları yönetmek donörler için nispeten daha kolay; bu onların kendi kararı.
- The debt incurred by companies and private individuals is the cause of particular concern.
- Şirketler ve özel şahıslar tarafından üstlenilen borçlar özellikle endişe kaynağıdır.
- This could help these Member States reduce their national debt, for example.
- Bu, örneğin Üye Devletlerin ulusal borçlarını azaltmalarına yardımcı olabilir.
- The bilateral debt is relatively easy for the donors to manage; it is their own decision.
- İki taraflı borçları yönetmek bağışçılar için nispeten daha kolay; bu onların kendi kararı.
- Also, further reforms have to be sustainable, measured against the country's debt profile.
- Ayrıca, ülkenin borç profiline göre ölçüldüğünde, daha fazla reformun sürdürülebilir olması gerekmektedir.
- The debt is grossly unfair.
- Borç büyük ölçüde adaletsizdir.
- Furthermore, the cloud of debt remains an obstacle to real development.
- Ayrıca, borç bulutu gerçek kalkınmanın önünde bir engel olmaya devam etmektedir.
- We must, therefore, cancel this debt.
- Dolayısıyla bu borcu iptal etmeliyiz.
- Today the debt of indifference is being paid off and I feel proud to share this moment with you.
- Bugün kayıtsızlık borcu ödeniyor ve bu anı sizlerle paylaşmaktan gurur duyuyorum.
- If the size of the debt is not radically reduced, these countries will be condemned to repaying it forever and ever.
- Borcun boyutu radikal bir şekilde azaltılmazsa, bu ülkeler sonsuza kadar geri ödemeye mahkum olacaklardır.
- Debt is of the whole economy, and includes both short- and long-term.
- Borçlar, tüm ekonomiye aittir ve hem kısa hem de uzun vadeli borçları içerir.
- The ratio of debt in Greece is one of the highest in the Community.
- Yunanistan'daki borç oranı Topluluk içindeki en yüksek oranlardan biridir.
- However, such debt or deficit must not exceed the agreed limits.
- Ancak, söz konusu borç veya açık mutabık kalınan limitleri aşmamalıdır.
- We are aware of the fact that private debt is posing specific problems in some countries of the Union.
- Özel borçların Birliğin bazı ülkelerinde belirli sorunlar yarattığının farkındayız.
- On that day, the outcome at Copenhagen paid off an old debt.
- O gün Kopenhag'da elde edilen sonuç eski bir borcu ödemiştir.
- An operation to reduce the debt of 23 countries by USD 50 billion, which is 70% of the total debt, was launched.
- 23 ülkenin borcunu, toplam borcun %70'i olan 50 milyar dolar azaltacak bir operasyon başlatıldı.
- The European Union’s debt capacity remains intact.
- Avrupa Birliği'nin borç kapasitesi hala sağlam.
- Secondly, there is the issue of Third World debt.
- İkinci olarak Üçüncü Dünya'nın borcu meselesi var.
- The countries belonging to the European Community have at present a mountain of debt totalling EUR 4 700 billion.
- Avrupa Topluluğuna üye ülkelerin şu anda toplam 4 700 milyar Avro tutarında borcu bulunmaktadır.
- The debt still represents 107% of GDP in 2001.
- Borç, 2001 yılında hala GSYİH'nın %107'sine tekabül etmektedir.
- We are also familiar with this concept with regard to debt payable to, and debt collectible by, the creditor.
- Bu kavrama alacaklıya ödenecek ve alacaklı tarafından tahsil edilebilecek borçlar bakımından da aşinayız.
- It is also their responsibility to take the necessary precautions where a customs debt is due.
- Gümrük borcunun söz konusu olduğu durumlarda gerekli tedbirleri almak da onların sorumluluğundadır.
- Budgetary rigour is the guarantee that today's generation will not bequeath excessive debt to future generations.
- Bütçe konusunda titizlik, bugünkü neslin gelecek nesillere aşırı borç bırakmayacağının teminatıdır.
- Success depends on focussing on the issue of handling and clarifying Iraq's debt.
- Başarı, Irak'ın borcunun ele alınması ve açıklığa kavuşturulması konusuna odaklanmaya bağlıdır.
- The debt is grossly unfair.
- Borç büyük ölçüde adaletsiz.
- There is a clear interest in seeing that Lebanon weathers the economic storm of post-war recovery, and reduces its debt.
- Lübnan'ın savaş sonrası ekonomik fırtınayı atlatması ve borçlarını azaltması konusunda açık bir menfaat söz konusudur.
- The total amount of third-world debt has already been repaid six times over in interest.
- Üçüncü dünya ülkelerinin toplam borcu, faiziyle birlikte altı kez geri ödenmiş durumda.
- The debt is USD 30 billion.
- Borç 30 milyar ABD dolarıdır.
- I would say that, on the cancellation of debt, little progress has been made.
- Borçların silinmesi konusunda çok az ilerleme kaydedildiğini söyleyebilirim.
- Europe owes Galicia a debt.
- Avrupa'nın Galiçya'ya borcu var.
- We need to take action to alleviate the debt, as has recently been pointed out at the FAO Summit in Rome too.
- Yakın zamanda Roma'daki FAO Zirvesi'nde de belirtildiği gibi, borcu hafifletmek için harekete geçmemiz gerekiyor.
- There is a clear interest in seeing that Lebanon weathers the economic storm of post-war recovery, and reduces its debt.
- Lübnan'ın savaş sonrası ekonomik fırtınayı atlatması ve borçlarını azaltması konusunda açık bir çıkar söz konusudur.
- We are aware of the fact that private debt is posing specific problems in some countries of the Union.
- Birliğin bazı ülkelerinde özel borçların belirli sorunlar yarattığının farkındayız.
- On that day the outcome at Copenhagen paid off an old debt.
- O gün Kopenhag'da elde edilen sonuç eski bir borcu ödemiştir.
- How do companies actually raise debt and equity finance across the European Union?
- Avrupa Birliği genelinde şirketler borç ve öz sermaye finansmanını gerçekte nasıl sağlıyor?
- We must cancel the developing countries' debt.
- Gelişmekte olan ülkelerin borçlarını iptal etmeliyiz.
- We often talk about cancelling the debt of the less developed countries.
- Sık sık az gelişmiş ülkelerin borçlarının silinmesinden bahsediyoruz.
- It must be more rigorous in requiring states to reduce their debt when growth exceeds 3%.
- Büyüme %3'ü aştığında devletlerden borçlarını azaltmalarını talep etme konusunda daha titiz olunmalıdır.
- There is no such thing as good or bad debt.
- İyi ya da kötü borç diye bir şey yoktur.
- The total amount of third-world debt has already been repaid six times over in interest.
- Üçüncü dünya ülkelerinin toplam borcu faiziyle birlikte altı katına çıkmıştır.
- If the size of the debt is not radically reduced, these countries will be condemned to repaying it forever and ever.
- Borcun boyutu önemli ölçüde azaltılmazsa, bu ülkeler sonsuza kadar bu borcu geri ödemeye mahkum olacaklardır.
- This could help these Member States reduce their national debt, for example.
- Örneğin bu Üye Devletlerin ulusal borçlarını azaltmalarına yardımcı olabilir.
- My report puts great stress on the need to settle the problem of third-world debt as soon as possible.
- Raporda üçüncü dünya ülkelerindeki borç sorununun bir an önce çözülmesi gerektiği vurgulanıyor.
- Today, the debt repayments made by the countries of the south are higher than the development aid provided by the north.
- Bugün güney ülkelerinin yaptığı borç geri ödemeleri, kuzeyin sağladığı kalkınma yardımlarından daha fazladır.
- Otherwise, we would only have high inflation and massive increases in the mountain of national debt.
- Aksi takdirde sadece yüksek enflasyona ve ulusal borç dağında büyük artışlara sahip oluruz.
- I carried iron, but didn't find anything heavier than debt.
- Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulamadım.
- His debt reached a hundred dollars.
- Onun borcu yüz dolara ulaştı.
- Debt can ruin your life.
- Borç hayatınızı mahvedebilir.
- A promise made is a debt unpaid.
- Verilen bir söz, ödenmemiş bir borçtur.
- One day you will have to pay your debt.
- Bir gün borcunu ödemek zorunda kalacaksın.
- I have a debt to pay.
- Ödemem gereken bir borcum var.
- Dan was ten thousand dollars in debt.
- Dan'ın on bin dolar borcu vardı.
- All you have to do is ask him to pay the debt.
- Yapmanız gereken tek şey onun borcu ödemesini istemektir.
- We have too much debt.
- Bizim çok fazla borcumuz var.
- What's your debt?
- Borcun ne kadar?
- I will pay my debt as soon as possible.
- Borcumu en kısa zamanda öderim.
- She has a lot of credit card debt.
- Onun da çok kredi kartı borcu var.
- I'll pay my debt as soon as possible.
- Borcumu en kısa sürede ödeyeceğim.
- Dan was ten thousand dollars in debt.
- Dan'in on bin dolar borcu vardı.
- What should you do to decrease your debt?
- Borcunu azaltmak için ne yapmalısın?
- I don't have any debt.
- Hiç borcum yok.
- I have an outstanding debt of 10 dollars.
- 10 dolarlık ödenmemiş bir borcum var.
- Tom has a lot of credit card debt.
- Tom'un çok fazla kredi kartı borcu var.
- I've paid my debt to society.
- Topluma olan borcumu ödedim.
- He has a lot of credit card debt.
- Onun çok fazla kredi kartı borcu var.
- What's your debt?
- Senin borcun nedir?
- When will your debt be paid?
- Borcunuz ne zaman ödenecek?
- Is this how you will repay your debt to these people?
- Bu insanlara borcunu böyle mi ödeyeceksin?
- We had to write off the debt.
- Borcu silmek zorunda kaldık.
- Tom is in debt.
- Tom'un borcu var.
- He is deeply in debt now.
- Şu anda çok borcu var.
- He paid the debt through instalments.
- Borcunu taksitle ödedi.
- I'll pay my debt as soon as possible.
- Borcumu en kısa zamanda ödeyeceğim.
- He's in debt.
- Onun borcu var.
- She has a lot of credit card debt.
- O çok fazla kredi kartı borcuna sahip.
- Some people are up to their necks in debt.
- Bazı insanlar gırtlaklarına kadar borçta.
- His debt came to 100 dollars.
- Borcu 100 dolara ulaştı.
- Tom is three thousand dollars in debt.
- Tom'un üç bin dolar borcu var.
- Tom is a debt collector.
- Tom bir borç tahsildarıdır.
- He was deep in debt and had to part with his house.
- Çok borcu vardı ve evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- All you have to do is ask him to pay the debt.
- Tek yapman gereken ondan borcunu ödemesini istemek.
- I demanded that he pay the debt back at once.
- Borcunu hemen geri ödemesini istedim.
- I carried iron, but didn't find anything heavier than debt.
- Demir taşıdım ama borçtan daha ağır bir şey bulmadım.
- He guaranteed my debt.
- O, benim borcuma kefil oldu.
- I've paid my debt to society.
- Ben topluma olan borcumu ödedim.
- He demanded payment of the debt.
- O, borcun ödenmesini talep etti.
- How would you handle her debt?
- Onun borcu ile nasıl başa çıkardınız?
- Our debt is more than we can pay.
- Borcumuz ödeyebileceğimizden daha fazla.
- Tom has paid his debt to society.
- Tom topluma olan borcunu ödedi.
- I could not afford to pay back my debt.
- Borcumu geri ödemeye gücüm yetmedi.
- Tom paid his debt to society.
- Tom topluma borcunu ödedi.
- We have to reduce the national debt.
- Ulusal borcu azaltmak zorundayız.
- He guaranteed my debt.
- Borcuma kefil oldu.
- I'm up to the ears in debt.
- Gırtlağıma kadar borçtayım.
- I have tons of debt.
- Tonlarca borcum var.
- Will you forgive me the debt?
- Borcumu affedecek misiniz?
- He's in debt to the bank because he bought that big house.
- O büyük evi satın aldığı için bankaya borcu var.
- Debt can ruin your life.
- Borç hayatını mahvedebilir.
- He has a lot of credit card debt.
- Adamın bir sürü kredi kartı borcu var.
- We have no other debt.
- Başka borcumuz yok.
- His debt increased to one hundred dollars.
- Borcu yüz dolara yükseldi.
- His debt increased to one hundred dollars.
- Borcu yüz dolara çıktı.
- He did not pay the debt and disappeared.
- Borcunu ödemedi ve ortadan kayboldu.
- A promise made is a debt unpaid.
- Verilmiş bir söz, ödenmemiş bir borçtur.
- He was deep in debt, and had to part with his house.
- Çok borcu vardı ve evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- The national debt is growing.
- Ulusal borç artıyor.
- Tom has a lot of credit card debt.
- Tom'un bir sürü kredi kartı borcu var.
- I will pay my debt as soon as possible.
- En kısa sürede borcumu ödeyeceğim.
- You're thirty thousand dollars in debt.
- Senin otuz bin dolar borcun var.
- He paid the debt through instalments.
- O borcu taksitle ödedi.
- I could not afford to pay back my debt.
- Borcumu geri ödeyebilecek imkanım yoktu.
- His long sickness ran him into debt.
- Uzun süren hastalığı onu borç batağına sürükledi.
- I sold it and paid my debt.
- Onu satıp borcumu ödedim.
- I have no debt.
- Hiç borcum yok.
- That's a debt I want to repay.
- Bu ödemek istediğim bir borç.
- I have an outstanding debt of 10 dollars.
- Ödenmemiş 10 dolar borcum var.
- She's in debt.
- Onun borcu var.
- He demanded payment of the debt.
- Borcunun ödenmesini talep etti.
- I sold it and paid my debt.
- Onu sattım ve borcumu ödedim.
- I owe him a debt.
- Ona borcum var.
- How would you handle her debt?
- Onun borcuyla nasıl başa çıkarsınız?
- I have tons of debt.
- Tonla borcum var.
- The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıkmıştır.
- I have no debt.
- Benim hiç borcum yok.
- Tom is a debt collector.
- Tom bir borç tahsildarı.
- We still have to get out of debt.
- Hâlâ borçtan kurtulmak zorundayız.
- Tom paid off his debt.
- Tom borcunu ödedi.
- When will your debt be paid?
- Borcun ne zaman ödenecek?
- How much does my debt amount to?
- Borcum ne kadar tutuyor?
- He did not pay the debt and disappeared.
- O, borcunu ödemedi ve gözden kayboldu.
- His debt reached a hundred dollars.
- Borcu yüz dolara ulaştı.
- How can I embed the debt clock on my Web site?
- Borç saatini web siteme nasıl yerleştirebilirim?
- Is this how you will repay your debt to these people?
- Böyle mi ödeyeceksiniz borcunuzu bu insanlara?
- You are liable for the debt.
- Borçtan sorumlusun.
- You are liable for the debt.
- Borçtan sen sorumlusun.
- The national debt has trebled in the last ten years.
- Ulusal borç son on yılda üç katına çıktı.
- My friend has finally paid his entire debt.
- Arkadaşım sonunda tüm borcunu ödedi.
- I owe him a debt.
- Ona bir borcum var.
- Tom paid off his credit card debt.
- Tom kredi kartı borcunu ödedi.
- You're thirty thousand dollars in debt.
- Otuz bin dolar borcun var.
- I will pay my debt as soon as possible.
- Borcumu mümkün olduğu kadar erken ödeyeceğim.
- A promise is a debt.
- Söz vermek bir borçtur.
- What should you do to decrease your debt?
- Borcunuzu azaltmak için ne yapmalısınız?
- We still have to get out of debt.
- Hâlâ borçtan kurtulmamız gerekiyor.
- There are people drowning in debt.
- Borç içinde boğulan insanlar var.
- I will pay my debt as soon as possible.
- Borcumu mümkün olan en kısa sürede ödeyeceğim.
- We have too much debt.
- Çok fazla borcumuz var.
- We asked for the payment of his debt.
- Onun borcunun ödenmesini istedik.
- He's in debt to the bank because he bought that big house.
- O büyük evi aldığı için bankaya borcu var.
- I demanded that he pay the debt back at once.
- Borcu derhal ödemesini talep ettim.
- We asked for the payment of his debt.
- Borcunun ödenmesini istedik.
- Tom paid his debt to society.
- Tom topluma olan borcunu ödedi.
- The national debt is growing.
- Ulusal borç büyüyor.
- He's deep in debt.
- Çok borcu var.
- Tom paid his debt to society.
- Tom derneğe borcunu ödedi.
- We have no other debt.
- Bizim başka borcumuz yok.
Show More (155)
|
