degree - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
degree derece n.
  • The temperature is 49 degrees Celsius in the shade.
  • Sıcaklık gölgede 49 santigrat derecedir.
  • The truck spun 180 degrees on impact.
  • Kamyon çarpmanın etkisiyle 180 derece dönmüş.
  • This distinction is not based on biological age but rather on the degree of self-sufficiency of an elderly person.
  • Bu ayrım biyolojik yaşa değil, yaşlı bir kişinin kendi kendine yeterlilik derecesine dayanmaktadır.
Show More (58)
degree diploma n.
  • Taylor just completed a master's degree in literature.
  • Taylor edebiyat alanında yüksek lisans diplomasını yeni aldı.
  • They often have degrees in fashion, marketing, and/or business.
  • Genellikle moda, pazarlama ve/veya işletme alanlarında diplomaları vardır.
  • They often have degrees in fashion, marketing, and/or business.
  • Genellikle moda, pazarlama ve/veya işletme diplomaları vardır.
Show More (44)
degree ölçü n.
  • The link in the case of cod and, to a lesser degree, of hake, is evident.
  • Morina balığı ve daha az ölçüde de berlam balığı ile ilgili bağlantı açıktır.
  • Opinions will differ to a marked degree as regards the Guidelines.
  • Kılavuz İlkeler ile ilgili olarak görüşler belirgin ölçüde farklılık gösterecektir.
  • The complexity and diversity of this indispensable partnership inevitably generate a certain degree of friction.
  • Bu vazgeçilmez ortaklığın karmaşıklığı ve çeşitliliği kaçınılmaz olarak belirli ölçüde sürtüşme yaratmaktadır.
Show More (14)
degree düzey n.
  • Optimal care must be combined with a maximum degree of consumer protection.
  • Optimum bakım, maksimum düzeyde tüketici koruması ile birleştirilmelidir.
  • The proposals do involve a minimum degree of administration and documentation.
  • Teklifler asgari düzeyde yönetim ve dokümantasyon gerektirmektedir.
  • No doubt there are, but the directive provides a further degree of synergy.
  • Hiç şüphe yok ki var, ancak direktif daha ileri düzeyde bir sinerji yaratıyor.
Show More (7)
degree lisans n.
  • Tom is working on his master's degree.
  • Tom yüksek lisans eğitimi üzerinde çalışıyor.
  • I have a master's degree in mechanical engineering.
  • Makine mühendisliği alanında yüksek lisans yaptım.
  • Tom got his master's degree three years ago.
  • Tom yüksek lisansını üç yıl önce aldı.
Show More (7)
degree derece vermek v.
  • The college bestowed an honorary degree on him.
  • Üniversite ona onursal bir derece verdi.
  • The university conferred its highest degree on him.
  • Üniversite ona, en yüksek derecesini verdi.
Show More (-1)
degree seviye n.
  • A private jet would give us a much greater degree of comfort.
  • Özel bir jet bize çok daha fazla konfor seviyesi sağlayacaktır.
Show More (-2)