degree - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
degree derece n.
  • Each individual carries a degree of responsibility for the future of the whole.
  • Her bir birey, bütünün geleceği için bir dereceye kadar sorumluluk taşır.
  • On the other hand, we have achieved the required degree of harmonisation.
  • Öte yandan gerekli uyumlaştırma derecesine ulaşmış bulunuyoruz.
  • In order to achieve the degree of transparency aimed at, we need some kind of indicators.
  • Hedeflenen şeffaflık derecesine ulaşmak için bazı göstergelere ihtiyacımız var.
Show More (56)
degree diploma n.
  • They often have degrees in fashion, marketing, and/or business.
  • Genellikle moda, pazarlama ve/veya işletme diplomasına sahiptirler.
  • They often have degrees in fashion, marketing, and/or business.
  • Genellikle moda, pazarlama ve/veya işletme alanlarında diplomaları vardır.
  • They often have degrees in fashion, marketing, and/or business.
  • Genellikle moda, pazarlama ve/veya işletme diplomaları vardır.
Show More (43)
degree ölçü n.
  • We have seen a degree of restraint that we have to welcome.
  • Memnuniyetle karşılamamız gereken bir ölçüde itidal gördük.
  • Opinions will differ to a marked degree as regards the Guidelines.
  • Kılavuz İlkeler konusunda da görüşler belirgin ölçüde farklılık gösterecektir.
  • We have seen a degree of restraint that we have to welcome.
  • Hoş karşılamamız gereken bir ölçüde kısıtlama gördük.
Show More (14)
degree düzey n.
  • What worries us most is the low degree of implementation of Structural Fund payments.
  • Bizi en çok endişelendiren ise Yapısal Fon ödemelerinin düşük düzeyde uygulanmasıdır.
  • These regions have not yet achieved the initial objective of the CAP, namely a degree of agricultural self-sufficiency.
  • Bu bölgeler henüz OTP'nin başlangıçtaki hedefine, yani tarımda kendi kendine yeterlilik düzeyine ulaşamamıştır.
  • Therefore, it is necessary to ensure the maximum possible degree of decentralisation.
  • Bu nedenle, mümkün olan en üst düzeyde ademi merkeziyetçiliğin sağlanması gerekmektedir.
Show More (7)
degree lisans n.
  • I have a master's degree in mathematics.
  • Matematikte yüksek lisans yaptım.
  • He planned to seek a master's degree in international relations.
  • Uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yapmayı planlıyordu.
  • He is working toward a master's degree in engineering.
  • Mühendislik alanında yüksek lisans yapmak için çalışıyor.
Show More (7)
degree derece vermek v.
  • The university conferred its highest degree on him.
  • Üniversite ona, en yüksek derecesini verdi.
  • The college bestowed an honorary degree on him.
  • Üniversite ona onursal bir derece verdi.
Show More (-1)