1 |
devastated |
harap |
adj. |
|
- Sami's life was devastated.
- Sami'nin hayatı haraptı.
- Tom is devastated right now.
- Tom şu anda harap durumda.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Amerika'nın Irak'ı işgali ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- You seemed devastated.
- Harap görünüyordun.
Show More (2)
|
2 |
devastated |
harap edilmiş |
adj. |
|
- Tom was devastated, but didn't lose hope.
- Tom harap edilmişti ama umudu kaybetmemişti.
- Tom is going to be devastated.
- Tom harap edilecek.
Show More (-1)
|
3 |
devastated |
duygusal olarak sarsılmış |
adj. |
|
- I was feeling devastated after the argument with my best friend.
- En yakın arkadaşımla tartışmamızın ardından kendimi duygusal olarak sarsılmış hissediyordum.
Show More (-2)
|