differentiate - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
differentiate ayrım yapmak v.
  • A policy that differentiates white and black people can only cause further harm.
  • Beyazlarla siyahiler arasında ayrım yapan bir politika daha fazla zarardan başka bir şey getirmez.
  • Echelon is an interception system which does not differentiate between communications, data and documents.
  • Echelon iletişim, veri ve belgeler arasında ayrım yapmayan bir dinleme sistemidir.
  • We need to differentiate between the budgetary efficiency of the Funds and their real effectiveness.
  • Fonların bütçe verimliliği ile gerçek etkinliği arasında ayrım yapmamız gerekmektedir.
Show More (2)
differentiate ayırmak v.
  • What is it that differentiates a Taliban-style regime from a democracy?
  • Taliban tarzı bir rejimi demokrasiden ayıran şey nedir?
  • This section serves to differentiate the two and harmonize mechanisms.
  • Bu bölüm bu ikisini ayırmaya ve mekanizmaları uyumlu hale getirmeye hizmet eder.
  • This section serves to differentiate the two and harmonize mechanisms.
  • Bu bölüm ikisini birbirinden ayırmaya ve mekanizmaları uyumlu hale getirmeye hizmet ediyor.
Show More (1)
differentiate ayırt etmek v.
  • It is crucial to differentiate between right and wrong in this incident.
  • Bu olayda doğru ile yanlışı ayırt etmek çok önemli.
  • She can differentiate an expensive wine from a cheap one.
  • Pahalı bir şarapla ucuz bir şarabı ayırt edebiliyor.
Show More (-1)
differentiate farklılaşmak v.
  • He confirms the problem of abundant imports, but does not differentiate from the Commission's quotas.
  • Bol miktarda ithalat sorununu teyit etmekte, ancak Komisyon'un kotalarından farklılaşmamaktadır.
Show More (-2)