|
- It was an emotional moment to see the Olympian receive the trophy.
- Olimpiyat sporcusunun kupayı alması duygusal anlar yaşattı.
- We need to be clear about the fact that people are indulging in emotional manipulation here.
- İnsanların burada duygusal manipülasyona başvurdukları konusunda açık olmalıyız.
- The problems relating to human genetics should not be dealt with in emotional and simplistic terms.
- İnsan genetiğine ilişkin sorunlar duygusal ve basit terimlerle ele alınmamalıdır.
- The constant physical and emotional suffering caused by the implant operations is often immense.
- İmplant operasyonlarının neden olduğu sürekli fiziksel ve duygusal acı genellikle çok büyüktür.
- We know the emotional pain and human tragedy that resulted, largely because of the controversy about vaccination.
- Büyük ölçüde aşılama konusundaki tartışmalar nedeniyle ortaya çıkan duygusal acıyı ve insani trajediyi biliyoruz.
- We need to be clear about the fact that people are indulging in emotional manipulation here.
- İnsanların burada duygusal manipülasyona başvurdukları konusunda net olmalıyız.
- After treatment, the stage of medical and emotional aftercare is crucial.
- Tedaviden sonra, tıbbi ve duygusal bakım aşaması çok önemlidir.
- This was a painful decision for me, in both emotional and political terms.
- Bu benim için hem duygusal hem de siyasi açıdan acı verici bir karardı.
- Rather, we are dealing with massive, extremely weighty and very emotional domestic disputes.
- Daha ziyade, büyük, son derece ağır ve çok duygusal iç anlaşmazlıklarla uğraşıyoruz.
- Rather, we are dealing with massive, extremely weighty and very emotional domestic disputes.
- Daha ziyade büyük, son derece ağır ve çok duygusal iç anlaşmazlıklarla uğraşıyoruz.
- Maintaining a good emotional climate at home isn't an easy thing to do.
- Evde iyi bir duygusal iklimi korumak kolay bir şey değildir.
- Emotional Freedom Techniques (EFT) has also been submitted and the results are due soon.
- Duygusal Özgürleşme Teknikleri (DÖT) de sunuldu ve sonuçlar yakında gelecek.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşterilerinizle duygusal bir bağ kurma fırsatı verir.
- For others, having an opportunity to collaborate will override emotional connection.
- Diğerleri için ise işbirliği yapma fırsatına sahip olmak, duygusal bağın önüne geçecektir.
- Emotional Freedom Techniques (EFT) has also been submitted and the results are due soon.
- Duygusal Özgürleşme Teknikleri (EFT) de sunulmuştur ve sonuçları yakında alınacaktır.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşteriniz ile duygusal bağ kurabilmeniz için olanak sağlar.
- For others, having an opportunity to collaborate will override emotional connection.
- Diğerleri için, işbirliği yapma fırsatına sahip olmak duygusal bağlantının önüne geçecektir.
- Maintaining a good emotional climate at home isn't an easy thing to do.
- Evde iyi bir duygusal ortamı sürdürmek kolay iş değildir.
- Nothing can cause emotional turbulence like another human being.
- Hiçbir şey başka bir insan gibi duygusal türbülansa neden olamaz.
- Nothing can cause emotional turbulence like another human being.
- Hiçbir şey, başka bir insan kadar duygusal sarsıntıya sebebiyet vermez.
- For others, having an opportunity to collaborate will override emotional connection.
- Diğerleri için, işbirliği yapma fırsatı bulmak duygusal bağlantının önüne geçecektir.
- Nothing can cause emotional turbulence like another human being.
- Hiçbir şey başka bir insan gibi duygusal çalkantılara neden olamaz.
- Legally, we call these mental or emotional damages.
- Hukukta buna genelde zihinsel veya duygusal zararlar diyoruz.
- Video gives you an opportunity to create an emotional connection with your potential clients.
- Video size potansiyel müşterilerinizle duygusal bir bağ kurma olanağı verir.
- Maintaining a good emotional climate at home isn't an easy thing to do.
- Evde iyi bir duygusal iklimi sürdürmek kolay bir şey değildir.
- This leads to altered emotional states that only cause harm.
- Bu, duygusal değişimlere neden olur ve bu değişimler de zarar verir.
- Emotional Freedom Techniques (EFT) has also been submitted and the results are due soon.
- Duygusal Özgürleşme Teknikleri (EFT) de sunuldu ve sonuçları yakında açıklanacak.
- Sami was an emotional wreck.
- Sami duygusal bir enkazdı.
- Tom is emotional.
- Tom duygusaldır.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma, adamda duygusal yaralar bıraktı.
- Sami had no emotional bond with his children.
- Sami'nin çocuklarıyla arasında duygusal bir bağ kalmamıştı.
- We are emotional creatures.
- Biz duygusal yaratıklarız.
- I was very emotional.
- Çok duygusaldım.
- They are more emotional than we.
- Onlar bizden daha duygusallar.
- The worst kind of hangover is emotional hangover.
- Akşamdan kalmanın en kötü türü duygusal akşamdan kalmalıktır.
- Fadil enjoyed the emotional suffering of others.
- Fadıl başkalarının duygusal acılarından zevk alıyordu.
- Madison made an emotional speech in Congress.
- Madison Kongre'de duygusal bir konuşma yaptı.
- They are more emotional than we.
- Bizden daha duygusallar.
- The girls were emotional.
- Kızlar duygusaldı.
- People get pretty emotional.
- İnsanlar çok duygusal olabiliyor.
- Culture shock is often described as an emotional rollercoaster.
- Kültür şoku genellikle duygusal bir rollercoaster olarak tanımlanır.
- Cats show emotional habits parallel to those of their owners.
- Kediler sahiplerininkine paralel duygusal alışkanlıklar gösterir.
- She's very emotional.
- Çok duygusal biri.
- Tom sometimes gets too emotional.
- Tom bazen çok duygusal olur.
- Tom still gets very emotional.
- Tom hâlâ çok duygusal.
- They are more emotional than we.
- Onlar bizden daha duygusal.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
- Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- Don't get so emotional.
- Çok duygusal olma.
- I was really emotional.
- Ben gerçekten duygusaldım.
- I was a bit emotional.
- Biraz duygusaldım.
- I was a bit emotional.
- Ben biraz duygusaldım.
- Tom was emotional.
- Tom duygusaldı.
- Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations?
- Sayılar tamamen keyfi olsaydı ve duygusal çağrışımları olmasaydı daha mı iyi olurdu?
- Don't get too emotional.
- Çok duygusal olma.
- You're very emotional.
- Çok duygusalsınız.
- It was really emotional.
- O gerçekten duygusaldı.
- Humans are fundamentally emotional.
- İnsanlar temelde duygusaldır.
- It was really emotional.
- Gerçekten duygusaldı.
- Fadil enjoyed the emotional suffering of others.
- Fadıl başkalarının duygusal acılarından keyif alıyordu.
- The divorce left the man with emotional wounds.
- Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
- It was very emotional for all of us.
- Hepimiz için çok duygusaldı.
- I was very emotional.
- Ben çok duygusaldım.
- The girls were emotional.
- Kızlar çok duygusaldı.
- I'm a very sensitive and emotional person.
- Ben çok hassas ve duygusal bir insanım.
- Tom is very emotional.
- Tom çok duygusal.
- Tom sometimes gets too emotional.
- Tom bazen çok duygusal oluyor.
- Cats show emotional habits parallel to those of their owners.
- Kediler, sahiplerininki ile paralel duygusal alışkanlıklar gösterirler.
- Culture shock is often described as an emotional rollercoaster.
- Kültür şoku genellikle duygusal bir lunapark hız treni olarak tanımlanır.
- Tom gets very emotional.
- Tom çok duygusal olur.
- Tom is quite emotional, isn't he?
- Tom oldukça duygusal, değil mi?
- Was Tom emotional?
- Tom duygusal mıydı?
- Tom is a little emotional.
- Tom biraz duygusaldır.
- You're emotional.
- Sen duygusalsın.
- Tom is usually very emotional.
- Tom genellikle çok duygusal.
- I was really emotional.
- Çok duygusaldım.
- Tom is usually very emotional.
- Tom genellikle çok duygusaldır.
- Tom is a little emotional.
- Tom biraz duygusal.
- You're very emotional.
- Sen çok duygusalsın.
- Stop being so emotional.
- Bu kadar duygusal olmayı bırak.
- Tom was very emotional.
- Tom çok duygusaldı.
- Dan was very upset and emotional.
- Dan çok üzgün ve duygusaldı.
- She's very emotional.
- O çok duygusal.
- I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
- Duygusal düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
- People's emotional lives are becoming more and more unstable.
- İnsanların duygusal hayatları gittikçe daha dengesiz hale geliyor.
- Tom has never failed to give me emotional support.
- Tom bana duygusal destek vermekte hiç başarısız olmadı.
- We are emotional creatures.
- Bizler duygusal yaratıklarız.
Show More (83)
|