float - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
float yüzmek v.
  • This basically involved enabling ships to float longer in the event of a shipwreck.
  • Bu temelde, bir gemi kazası durumunda gemilerin daha uzun süre yüzdürülmesini içeriyordu.
  • This basically involved enabling ships to float longer in the event of a shipwreck.
  • Bu temelde, bir gemi kazası durumunda gemilerin daha uzun süre yüzmesini sağlamayı içeriyordu.
  • Oil floats on water.
  • Yağ suyun üzerinde yüzer.
Show More (36)
float süzülmek v.
  • Kim was floating around the garden in a summer dress.
  • Kim, yazlık elbisesiyle bahçede süzülüyordu.
  • There was an airship floating above the packed stadium.
  • Hıncahınç dolu stadyumun üzerinde süzülen bir zeplin vardı.
  • Ideas don't really have a home on the ground, they float in the air between people.
  • Fikirlerin gerçekte yerde bir evi yoktur, insanların arasında havada süzülürler.
Show More (7)
float uçmak v.
  • People on space stations float.
  • Uzay istasyonlarındaki insanlar uçarlar.
  • He felt as if he were floating.
  • Sanki uçuyormuş gibi hissetti.
  • The magician made the girl float in thin air.
  • Sihirbaz kızı havada uçurdu.
Show More (1)
float dolaşmak v.
  • There are so many different concepts floating about.
  • Ortada dolaşan çok farklı kavramlar var.
  • I'd like to float in a boat on the lake, just the two of us.
  • Gölde kayıkla dolaşalım isterdim, sadece ikimiz.
  • All sorts of rumors were floating around about her.
  • Onun hakkında her türlü söylenti dolaşıyordu.
Show More (0)
float yüzer v.
  • Floating is easy.
  • Yüzmek kolaydır.
  • A ball is floating down the river.
  • Bir top nehirde yüzüyor.
  • A ball is floating down the river.
  • Bir top nehirden aşağı doğru yüzüyordu.
Show More (0)
float (karnaval) arabası n.
  • This year there was a carnival float in the shape of a whale.
  • Bu yıl balina şeklinde bir karnaval arabası vardı.
Show More (-2)
float dalgalı kura geçirmek v.
  • The Central Bank decided to float the dollar.
  • Merkez Bankası doları dalgalı kura geçirmeye karar verdi.
Show More (-2)
float halka açılmak v.
  • Our company was floated back in 1992.
  • Şirketimiz 1992'de halka açılmıştı.
Show More (-2)
float havada yayılmak v.
  • The calming sound of the piano came floating out of the window.
  • Piyanonun sakinleştiren sesi pencereden dışarı yayılıyordu.
Show More (-2)
float piyasaya sürme n.
  • Share prices skyrocketed on the day of the float.
  • Piyasaya sürüldüğü gün hisse fiyatları fırladı.
Show More (-2)
float yüzmek (suda vb) v.
  • The toy sailboat floated away.
  • Oyuncak yelkenli yüzerek uzaklaştı.
Show More (-2)
float dile getirmek v.
  • It would be best if you floated this idea in the next meeting.
  • Bu fikri bir sonraki toplantıda dile getirmeniz en doğrusu olacaktır.
Show More (-2)
float şişme deniz oyuncağı n.
  • My feed is filled with holiday-makers on flamingo shaped floats.
  • Anasayfam şişme flamingolara binen tatilcilerle dolu.
Show More (-2)
float yüzme n.
  • The doctor recommended a float in a sensory deprivation tank.
  • Doktor, duyusal izolasyon tankında yüzmeyi önerdi.
Show More (-2)
float birikmiş para n.
  • We have enough cash float to get us through the day.
  • Günü geçirmemize yetecek kadar birikmiş paramız var.
Show More (-2)
float olta mantarı n.
  • The fishing float was bobbing up and down from the waves.
  • Balıkçının olta mantarı dalgalarla aşağı yukarı sallanıyordu.
Show More (-2)
float sal n.
  • Tom floated down the river on a raft.
  • Tom bir sal üzerinde nehirden aşağı süzülüyordu.
Show More (-2)