|
- I am fortunate to live in one of the most beautiful places in the Union, namely West Cork in Ireland.
- Avrupa Birliği'nin en güzel yerlerinden birinde, İrlanda'nın West Cork bölgesinde yaşadığım için şanslıyım.
- If the reverse is true, of course, you are extremely fortunate.
- Bunun tersi doğruysa, elbette son derece şanslısınız demektir.
- We are thus fortunate, especially in the medical sphere, to have PVC.
- Bu nedenle, özellikle tıp alanında PVC'ye sahip olduğumuz için şanslıyız.
- We are fortunate in having a Scottish coastal forum to perform this role.
- Bu rolü yerine getirecek bir İskoç kıyı forumuna sahip olduğumuz için şanslıyız.
- We are fortunate in that the economic and social structure of our countries is strong and resilient.
- Ülkelerimizin ekonomik ve sosyal yapısı güçlü ve dayanıklı olduğu için şanslıyız.
- I was fortunate that this was my experience in Sri Lanka.
- Sri Lanka'daki deneyimim bu olduğu için şanslıydım.
- The ESA is fortunate in that it escapes the cumbersome bureaucracy of paralysing procedures.
- ESA, felç edici prosedürlerin hantal bürokrasisinden kaçtığı için şanslıdır.
- We are fortunate to have time between now and 2004.
- Şimdi ile 2004 arasında zamanımız olduğu için şanslıyız.
- This decision was expected, it was legitimate and it was fortunate.
- Bu karar bekleniyordu, meşruydu ve şanslıydı.
- I am fortunate to live in one of the most beautiful places in the Union, namely West Cork in Ireland.
- Avrupa Birliği'nin en güzel yerlerinden birinde, İrlanda'nın Batı Cork bölgesinde yaşadığım için şanslıyım.
- How fortunate we all are to be able to see these films.
- Bu filmleri izleyebildiğimiz için hepimiz ne kadar şanslıyız.
- I've indeed been a very fortunate human being.
- Ben gerçekten de çok şanslı bir insan oldum.
- I was very fortunate.
- Çok şanslıydım.
- Tom might not have been so fortunate.
- Tom o kadar şanslı olmayabilirdi.
- I consider myself fortunate.
- Kendimi şanslı sayıyorum.
- You're very fortunate to have such good friends.
- Böyle iyi arkadaşlara sahip olduğun için çok şanslısın.
- That's fortunate.
- O şanslı.
- Some people don't realize how fortunate they are.
- Bazı insanlar ne kadar şanslı olduklarının farkında değiller.
- I was so fortunate.
- Çok şanslıydım.
- We were extremely fortunate.
- Çok şanslıydık.
- I was fortunate to get the job.
- İşi aldığım için şanslıydım.
- I'm fortunate to have survived the accident.
- Kazadan kurtulduğum için şanslıyım.
- You were fortunate to be here.
- Burada olduğunuz için şanslıydınız.
- You're very fortunate to have such good friends.
- Böyle iyi arkadaşların olduğu için çok şanslısın.
- She was fortunate to pass the exam.
- Sınavı geçtiği için şanslıydı.
- You're very fortunate.
- Çok şanslısın.
- I'm fortunate to have survived the accident.
- Kazadan sağ kurtulduğum için şanslıyım.
- He is fortunate having such a good wife.
- O böyle bir karısı olduğu için şanslı.
- Tom volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.
- Tom zamanının büyük bir kısmını kendisinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için gönüllü olarak harcadı.
- I was fortunate to find a good job.
- İyi bir iş bulduğum için şanslıydım.
- He was fortunate to pass the exam.
- Sınavı geçtiği için şanslıydı.
- You're very fortunate to have such a good job.
- Böyle iyi bir işin olduğu için çok şanslısın.
- That's fortunate.
- Şanslıyız.
- I'm fortunate compared to Tom.
- Tom'la kıyaslandığında ben şanslıyım.
- I was fortunate to make his acquaintance.
- Onunla tanıştığım için şanslıydım.
- Tom is fortunate.
- Tom şanslı.
- We're fortunate to be here.
- Burada olduğumuz için şanslıyız.
- He was fortunate to pass the exam.
- O, sınavı geçtiği için şanslıydı.
- We were very fortunate.
- Biz çok şanslıydık.
- Consider yourself somewhat fortunate.
- Kendini biraz şanslı say.
- We're fortunate to have Tom.
- Tom'a sahip olduğumuz için şanslıyız.
- You're fortunate.
- Şanslısınız.
- We've been very fortunate.
- Çok şanslıyız.
- I'm fortunate compared with Tom.
- Tom'a kıyasla şanslıyım.
- You've been fortunate, haven't you?
- Şanslıydın, değil mi?
- I'm very fortunate.
- Ben çok şanslıyım.
- I've been really fortunate.
- Gerçekten şanslıydım.
- He is fortunate having such a good wife.
- Böyle iyi bir karısı olduğu için çok şanslı.
- I was fortunate to see that.
- Bunu görebildiğim için şanslıydım.
- You are fortunate for having such good friends.
- Sen böyle iyi arkadaşlara sahip olduğun için şanslısın.
- Sami was fortunate to convert to Islam.
- Sami İslam'a geçtiği için şanslıydı.
- We're all very fortunate.
- Hepimiz çok şanslıyız.
- We're fortunate here in Boston.
- Boston'da şanslıyız.
- He was fortunate to find the book he had lost.
- Kaybettiği kitabı bulduğu için şanslıydı.
- Tom was fortunate that he was able to do that.
- Tom bunu yapabildiği için çok şanslı.
- We're fortunate.
- Biz şanslıyız.
- Tom considers himself fortunate.
- Tom kendini şanslı görüyor.
- Not all of us were fortunate enough to win the inheritance lottery when we were born.
- Hepimiz doğduğumuzda miras piyangosunu kazanacak kadar şanslı değildik.
- He was fortunate enough to catch the train.
- Treni yakalayacak kadar şanslıydı.
- We were very fortunate.
- Çok şanslıydık.
- We're fortunate to have you here.
- Burada olduğunuz için şanslıyız.
- Tom is fortunate that he can do that here.
- Tom bunu burada yapabildiği için çok şanslı.
- I'm fortunate compared to Tom.
- Tom'a kıyasla şanslıyımdır.
- You are fortunate to have such loving parents.
- Böyle sevgi dolu ebeveynlere sahip olduğunuz için şanslısınız.
- Tom was less fortunate.
- Tom daha az şanslıydı.
- Rich people have a tendency to look down on the less fortunate.
- Zengin insanlar daha az şanslı olanlara tepeden bakma eğilimindedir.
- Tom was fortunate.
- Tom şanslıydı.
- Tom and Mary are fortunate.
- Tom ve Mary şanslı.
- Our situation is very fortunate.
- Durumumuz çok şanslı.
- I've been very fortunate.
- Çok şanslıydım.
- You shouldn't look down on those who are less fortunate than you are.
- Sizden daha az şanslı olanları hor görmemelisiniz.
- I was very fortunate.
- Ben çok şanslıydım.
- I think you've been fortunate.
- Bence şanslıydın.
- I was fortunate to be able to do that.
- Bunu yapabildiğim için şanslıydım.
- I was fortunate to make his acquaintance.
- Onunla tanıştığım için şanslıyım.
- I'm fortunate compared with Tom.
- Tom'la karşılaştırıldığında ben şanslıyım.
- Tom and Mary are fortunate.
- Tom ve Mary çok şanslılar.
- We're very fortunate here.
- Burada çok şanslıyız.
- Tom is fortunate.
- Tom şanslıdır.
- I've been pretty fortunate.
- Oldukça şanslıydım.
- We've been fortunate.
- Biz şanslıydık.
- He was so fortunate as to escape death.
- O, ölümden döndüğü için çok şanslı.
- He volunteered a good deal of his time to helping those less fortunate than himself.
- Zamanının büyük bir kısmını kendisinden daha az şanslı olanlara yardım etmek için gönüllü olarak harcadı.
- I am fortunate compared with him.
- Ona kıyasla şanslıyım.
- Tom is fortunate to still be alive.
- Tom hâlâ hayatta olduğu için şanslı.
- Tom and I consider ourselves fortunate.
- Tom ve ben kendimizi şanslı sayıyoruz.
- Tom is fortunate to still be alive.
- Tom hala hayatta olduğu için çok şanslı.
- We're fortunate here in Boston.
- Biz burada Boston'da şanslıyız.
- You are very fortunate that you have such friends.
- Böyle arkadaşlarınız olduğu için çok şanslısınız.
- I feel fortunate to have known you.
- Seni tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.
- I've been pretty fortunate.
- Ben oldukça şanslıyım.
- We were fortunate.
- Biz şanslıydık.
- Some people don't realize how fortunate they are.
- Bazı insanlar ne kadar şanslı olduklarını fark etmezler.
- Tom is fortunate that he can do that.
- Tom bunu yapabildiği için şanslı.
- We were extremely fortunate.
- Biz son derece şanslıydık.
- We've been fortunate.
- Şanslıydık.
- I was fortunate to be able to do that.
- Bunu yapabilmek için şanslıydım.
- Tom is very fortunate.
- Tom çok şanslı.
Show More (95)
|