|
- It is as if the Council had more than one face and two hands and what one signs up to, the other begrudges.
- Sanki Konsey'in birden fazla yüzü ve iki eli varmış ve birinin onayladığını diğeri küçümsüyormuş gibi.
- Our two hands need to work in harmony.
- İki elimizin uyum içinde çalışması gerekiyor.
- Should I have their hands tied behind their backs?
- Ellerini arkadan mı bağlatmalıyım?
- You forced them to strip naked and then you blindfolded them and tied their hands.
- Onları çırılçıplak soymaya zorladınız ve sonra gözlerini bağlayıp ellerini bağladınız.
- I hope to see many hands raised when the time comes to vote.
- Oylama zamanı geldiğinde birçok elin havaya kalktığını görmeyi umuyorum.
- So my message on that is to keep your hands off Sellafield.
- Bu yüzden benim mesajım ellerinizi Sellafield'den uzak tutmanızdır.
- The current ruler is concentrating all power in his own hands.
- Mevcut yönetici tüm gücü kendi elinde toplamaktadır.
- When he put his hands down he saw that he was dead.
- Ellerini indirdiğinde ölmüş olduğunu gördü.
- Why do we throw those refugees back into the hands of the regime we want to change?
- Neden bu mültecileri değiştirmek istediğimiz rejimin eline geri veriyoruz?
- Let us put our hands on our hearts and commit ourselves to peace, to justice, but, most importantly of all, to humanity.
- Ellerimizi kalplerimizin üzerine koyalım ve kendimizi barışa, adalete, ama hepsinden önemlisi insanlığa adayalım.
- It knows that its future lies in its own hands.
- Geleceğinin kendi ellerinde olduğunu bilmektedir.
- I know it takes longer, but should we not always have a show of hands first?
- Uzun sürdüğünü biliyorum ama her zaman önce el kaldırmamız gerekmez mi?
- If one thing has become clear, it is that we need hands at the bedside and not at the computer.
- Netleşen bir şey varsa o da ellerin bilgisayar başında değil, başucunda olması gerektiğidir.
- So my message on that is to keep your hands off Sellafield.
- Dolayısıyla bu konudaki mesajım, ellerinizi Sellafield'den uzak tutmanızdır.
- European companies which get Burmese blood on their hands to serve their shareholders must be pilloried.
- Hissedarlarına hizmet etmek için ellerine Burma kanı bulaştıran Avrupalı şirketler rezil edilmelidir.
- The current ruler is concentrating all power in his own hands.
- Mevcut yönetici tüm gücü kendi elinde topluyor.
- Furthermore, the President of the Council had doubtless had his hands tied by his peers.
- Ayrıca, Konsey Başkanı'nın eli kolu şüphesiz meslektaşları tarafından bağlanmıştır.
- They literally cannot wash their hands of this matter now.
- Şu anda bu konudan tam anlamıyla ellerini çekemezler.
- No, my group does not want us to let this important political tool fall from our hands.
- Hayır, grubum bu önemli siyasi aracın elimizden kayıp gitmesine izin vermemizi istemiyor.
- She decided to do a sponsored wheelchair push, self-propelling the wheels with her tiny hands.
- Minik elleriyle tekerlekleri kendi kendine iterek sponsorlu bir tekerlekli sandalye itme hareketi yapmaya karar verdi.
- The Commission has not been sitting on its hands.
- Komisyon eli kolu bağlı oturmamaktadır.
- The objective is to shift fisheries into the hands of large companies.
- Amaç, balıkçılığın büyük şirketlerin eline geçmesini sağlamaktır.
- As the work of human hands, however, it is not perfect or polished.
- Ancak insan elinin eseri olarak kusursuz ya da cilalanmış da değildir.
- We should vote openly by a show of hands.
- El kaldırarak açık oylama yapmalıyız.
- We are telling you to keep your hands off this measure.
- Bu tedbirden elinizi çekmenizi söylüyoruz.
- The EU, however, must not sit on its hands.
- Ancak AB eli kolu bağlı oturmamalıdır.
- Why do we not bring that regulation forward immediately and not have our hands forced?
- Neden bu düzenlemeyi hemen gündeme getirmiyoruz ve elimizi kolumuzu bağlamıyoruz?
- We are telling you to keep your hands off this measure.
- Size ellerinizi bu tedbirden çekmenizi söylüyoruz.
- We have our hands tied, which is enormously frustrating.
- Elimiz kolumuz bağlı, bu da son derece sinir bozucu.
- They want the whole world to know what is in store for anyone who falls into their hands.
- Ellerine düşen herkesi nelerin beklediğini tüm dünyanın bilmesini istiyorlar.
- Let us put our hands on our hearts and commit ourselves to peace, to justice, but, most importantly of all, to humanity.
- Ellerimizi kalplerimizin üzerine koyalım ve kendimizi barışa, adalete ama hepsinden önemlisi insanlığa adayalım.
- The people of Serbia have taken their destiny into their own hands.
- Sırbistan halkı kaderini kendi ellerine aldı.
- Now, keeping both hands on the railing, come down the stairs.
- Şimdi iki elini korkulukta tutarak merdivenlerden aşağı in.
- Her hands are small and she works fast and with extreme care.
- Elleri küçüktür, olağanüstü bir hız ve dikkatle çalışır.
- Hye-in, men with warm hearts tends to have cold hands.
- Hye-in, kalbi sıcak olan erkeklerin elleri soğuk olabilir.
- Finally, wash your hands as in the first exercise.
- Son olarak ilk egzersizdeki gibi ellerinizi yıkayın.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes daha önce ellerini iyice yıkamış olmalıdır.
- Finally, wash your hands as in the first exercise.
- Son olarak, ilk alıştırmada olduğu gibi ellerinizi yıkayın.
- Her hands are small and she works fast and with extreme care.
- Elleri küçük, hızlı ve fazlasıyla dikkatli çalışıyor.
- When you constantly have cold hands and feet, it indicates something.
- Elleriniz ve ayaklarınız sürekli soğuksa, bu bir şeye işaret eder.
- When you constantly have cold hands and feet, it indicates something.
- Sürekli ellerde ve ayaklarda üşüme hissediliyorsa bu bir duruma işaret ediyordur.
- Come down with your hands up; we have you surrounded.
- Elleriniz havada aşağı inin; etrafınız sarıldı.
- Hye-in, men with warm hearts tends to have cold hands.
- Hye-in, sıcak kalpli erkeklerin elleri genelde soğuktur.
- Anyone handling your baby should first wash their hands properly.
- Bebeğinize dokunan herkes öncelikle ellerini uygun şekilde yıkamalıdır.
- When you constantly have cold hands and feet, it indicates something.
- Elleriniz ve ayaklarınız sürekli soğuksa bu bir şeyin göstergesidir.
- Her hands are small and she works fast and with extreme care.
- Elleri ufacık, hızlı ve son derece dikkatli çalışıyor.
- Show him your hands.
- Ona ellerini göster.
- My hands were numb with cold.
- Ellerim soğuktan uyuştu.
- My husband passed away three years ago, and my hands are still looking for him at night.
- Kocam üç yıl önce öldü ve ellerim hala geceleyin onu arıyor.
- Tom saw Mary and John holding hands.
- Tom, Mary ve John'un el tutuştuğunu gördü.
- She held her hands tightly over her ears.
- O ellerini sıkıca kulakları üzerinde tuttu.
- Tom's hands are clean, but Mary's aren't.
- Tom'un elleri temiz ama Mary'ninkiler değil.
- He rubbed his eyes with his hands.
- Ellerini kullanarak gözlerini ovuşturdu.
- Sometimes my hands shake.
- Bazen ellerim titrer.
- His hands turned blue because it was so cold.
- Hava çok soğuk olduğu için elleri morardı.
- Tom took it out of my hands.
- Tom onu elimden aldı.
- He has smooth hands.
- Onun pürüzsüz elleri var.
- You should always wash your hands before eating.
- Yemek yemeden önce ellerinizi her zaman yıkamalısınız.
- His hands were empty.
- Onun elleri boştu.
- Layla put her hands on top of Sami's wound to stop the bleeding.
- Leyla kanamayı durdurmak için ellerini Sami'nin yarasının üstüne koydu.
- Nearly the entire class raised their hands.
- Neredeyse tüm sınıf ellerini kaldırdı.
- These gloves should keep my hands warm enough.
- Bu eldivenler ellerimi yeterince sıcak tutacaktır.
- Dan killed a pitbull with his own hands.
- Dan bir pitbull'u kendi elleriyle öldürdü.
- Tom washed his hands quickly.
- Tom çabucak ellerini yıkadı.
- Tom's hands were behind his back.
- Tom'un elleri arkasındaydı.
- Could you use an extra pair of hands?
- Fazladan bir çift el kullanabilir misin?
- I stuck my hands in my pockets.
- Ellerimi ceplerime soktum.
- Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
- Don't touch me with your soapy hands.
- Sabunlu ellerinle bana dokunma.
- His hands are dirty.
- Elleri kirli.
- Tom noticed scratches on Mary's hands.
- Tom, Mary'nin ellerindeki çizikleri fark etti.
- The police found gunshot residue on Tom's hands.
- Polis, Tom'un ellerinde atış artıkları buldu.
- My hands were cold.
- Ellerim soğuktu.
- I always wash my hands before I eat.
- Ben yemek yemeden önce her zaman ellerimi yıkarım.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.
- Tom has fast hands.
- Tom'un hızlı elleri var.
- Tom rubbed his hands together.
- Tom ellerini birbirine sürttü.
- I'm going to wash my hands.
- Ben ellerimi yıkayacağım.
- He was standing with his hands in his pockets.
- O, elleri ceplerinde duruyordu.
- Get your filthy hands off him.
- Çek pis ellerini onun üzerinden.
- Don't use your bare hands to scrub the floor.
- Yerleri fırçalamak için çıplak ellerinizi kullanmayın.
- The policeman handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
- Clean your hands.
- Ellerinizi temizleyin.
- Clean hands save lives.
- Temiz eller hayat kurtarır.
- I haven't washed my hands.
- Ellerimi yıkamadım.
- Mary dried her hands on her apron.
- Mary ellerini önlüğüne kuruladı.
- Please wash your hands after using the bathroom.
- Lavaboyu kullandıktan sonra lütfen ellerinizi yıkayın.
- Tom took it out of my hands.
- Tom onu ellerimden aldı.
- The police found gunshot residue on Tom's hands.
- Polis Tom'un ellerinde barut izi buldu.
- Dry your hands on this towel.
- Ellerini bu havluyla kurula.
- Raised hands have become a symbol of protest.
- Kaldırılan eller protesto sembolü haline geldi.
- Put your hands on the car.
- Ellerini arabanın üzerine koy.
- Their hands were cold.
- Onların elleri soğuktu.
- I wash my hands.
- Ellerimi yıkadım.
- I do the dishes with my hands.
- Bulaşıkları elde yıkarım.
- Tom had blisters on his hands.
- Tom'un ellerinde kabarcıkları vardı.
- That's out of my hands.
- Bu benim elimde değil.
- Have you washed your hands yet?
- Ellerini henüz yıkamadın mı?
- Your hands need to be washed.
- Ellerinin yıkanması gerekir.
- Don't put your hands out the window.
- Ellerinizi pencerenin dışına koymayın.
- Hey, get your hands off me.
- Aaa, çek ellerini benden.
- I am washing my hands because I have dirty hands.
- Kirli ellerim olduğu için ellerimi yıkıyorum.
- Please wash your hands before you eat.
- Lütfen yemekten önce ellerinizi yıkayın.
- His awkward skills with his hands surprised me.
- Ellerini kullanmadaki beceriksizliği beni şaşırttı.
- Lift up your hands in the air.
- Ellerini havaya kaldır.
- Tom noticed that his hands weren't clean.
- Tom ellerinin temiz olmadığını fark etti.
- The burglar tied my hands behind my back with a rope.
- Hırsız ellerimi bir iple arkamdan bağladı.
- I shoved my hands into my pockets.
- Ellerimi ceplerime koydum.
- Her hands are dirty.
- Onun elleri kirli.
- Sorry, I've got my hands full now.
- Üzgünüm, şu anda ellerim dolu.
- Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.
- Tom, Mary'nin küpesini bulmak için elleri ve dizleri üzerinde yere baktı.
- Where can I wash my hands before I eat?
- Yemek yemeden önce ellerimi nerede yıkayabilirim?
- You must clean your hands before meals.
- Yemeklerden önce ellerini yıkamalısın.
- Tom's hands are clean, but Mary's aren't.
- Tom'un elleri temizdir ama Mary'ninkiler değildir.
- Keep your hands on the car!
- Ellerinizi arabada tutun!
- Get your hands off me.
- Ellerini üzerimden çek.
- Her hands rested on her lap.
- Elleri kucağında duruyordu.
- Wash and scrub your hands with water and soap often, for at least twenty seconds.
- Ellerinizi sık sık su ve sabunla en az yirmi saniye boyunca ovarak yıkayın.
- Tom's hands are behind his back.
- Tom'un elleri arkada.
- I wash my hands before eating lunch.
- Öğle yemeği yemeden önce ellerimi yıkarım.
- He noticed that his hands weren't clean.
- Ellerinin temiz olmadığını fark etti.
- I did it with my own two hands.
- Onu kendi ellerimle yaptım.
- The clock has two hands, an hour hand and a minute hand.
- Saatin iki eli vardır, saat eli ve dakika eli.
- Please take your hands off me.
- Lütfen ellerini üzerimden çek.
- Do not touch the plug of the AC power cord with wet hands.
- AC güç kablosunun fişine ıslak elle dokunmayın.
- Wash your hands first, then eat.
- Önce ellerinizi yıkayın sonra yemek yiyin.
- Sami tied the cable to Layla's hands.
- Sami kabloyu Layla'nın ellerine bağladı.
- Get your hands off of Tom.
- Çek ellerini Tom'un üzerinden.
- Ladies and gentlemen, please put your hands together for tonight's special guest!
- Bayanlar ve baylar, lütfen bu gecenin özel konuğu için ellerinizi birleştirin!
- Tom put his hands on his hips.
- Tom ellerini kalçasına koydu.
- Sometimes my hands shake.
- Bazen ellerim titriyor.
- Get your hands off him.
- Çek ellerini onun üzerinden.
- His hands were blue because of the cold.
- Soğuk yüzünden elleri mosmor oldu.
- It's out of our hands.
- Bizim elimizde değil.
- You have soft hands.
- Yumuşak ellerin var.
- If you touch the ball with your hands, the referee will call a foul.
- Eğer topa ellerinle dokunursan, hakem faul çalacaktır.
- Get your hands off of her.
- Çek ellerini onun üzerinden.
- Tom just stood there with his hands in his pockets.
- Tom orada ellerini ceplerinde durdu.
- Step away from the car and put your hands on your head.
- Arabadan uzaklaşın ve ellerinizi başınızın üstüne koyun.
- Beowulf killed Grendel with his bare hands.
- Beowulf çıplak elleriyle Grendel'i öldürdü.
- I always wash my hands before eating.
- Yemek yemeden önce ben her zaman ellerimi yıkarım.
- Tom had blisters on his hands.
- Tom'un elleri su toplamış.
- I got a rash on my hands from dishwasher detergent.
- Ellerimde bulaşık makinesi deterjanı döküntüsü var.
- I washed my hands because they were dirty.
- Ellerimi yıkadım çünkü kirliydiler.
- Can I wash my hands?
- Ellerimi yıkayabilir miyim?
- Keep your dirty hands off me!
- O pis ellerini benden çek!
- Tom put his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerine koydu.
- Wash your hands often!
- Ellerini sık sık yıka!
- Tell Tom to wash his hands.
- Tom'a ellerini yıkamasını söyle.
- I have small hands.
- Küçük ellerim var.
- My hands are stained with ink.
- Ellerim mürekkep lekeli.
- You haven't washed your hands yet, have you?
- Ellerini henüz yıkamadın, değil mi?
- Put your hands out.
- Ellerini çıkar.
- The fortress fell into the hands of the enemy.
- Kale düşmanın eline geçti.
- I have only two hands.
- Sadece iki elim var.
- Mary placed her hands on her hips.
- Mary ellerini kalçalarına yerleştirdi.
- Tom held his hands in front of the vent.
- Tom ellerini havalandırmanın önünde tuttu.
- Maria covered her face with her hands.
- Maria yüzünü elleriyle kapattı.
- Tom held out his hands.
- Tom ellerini uzattı.
- Tom's hands trembled.
- Tom'un elleri titriyordu.
- Busy hands are happy hands.
- Meşgul eller mutlu ellerdir.
- They found gunshot residue on Tom's hands.
- Tom'un ellerinde kurşun kalıntıları buldular.
- Tom wanted to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamak istedi.
- Tom is good with his hands and has built many interesting things.
- Tom ellerini iyi kullanıyor ve birçok ilginç şey inşa etti.
- Tom washes his hands all the time.
- Tom her zaman ellerini yıkar.
- He tried to maintain a calm expression, but his shaking hands betrayed him.
- Sakin bir ifade takınmaya çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.
- I can do it with my bare hands.
- Onu çıplak ellerimle yapabilirim.
- Stretch the pizza with your hands.
- Pizzayı ellerinizle uzatın.
- Tom washed his hands and face.
- Tom ellerini ve yüzünü yıkadı.
- Keep your hands where I can see them.
- Ellerini benim görebileceğim yerde tut.
- Tom should keep his hands to himself.
- Tom ellerini kendine saklamalı.
- Your hands are really soft.
- Ellerin gerçekten yumuşak.
- I do the dishes with my hands.
- Bulaşıkları elle yıkarım.
- Show me your hands.
- Bana ellerini göster.
- Get your hands off me.
- Çek ellerini üzerimden.
- She blew on her hands to warm them.
- Isıtmak için ellerine üfledi.
- They wash their hands.
- Ellerini yıkarlar.
- Tom went to the bathroom to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamak için tuvalete gitti.
- Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.
- Tom, Mary'nin küpesini bulabilmek için el ve dizlerinin üzerinde yeri yokladı.
- I think I'll go wash my hands.
- Sanırım gidip ellerimi yıkayacağım.
- I can remember the warmth of his hands.
- Ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
- Tom came out of the house with his hands up.
- Tom evden elleri havada çıktı.
- Tom is really good with his hands.
- Tom ellerini gerçekten çok iyi kullanıyor.
- The policeman handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkasından kelepçeledi.
- Never rub the eyes when the hands are dirty.
- Eller kirliyken asla gözleri ovuşturmayın.
- Wash your hands with a bar of soap.
- Ellerini bir kalıp sabunla yıka.
- Tom's hands are bigger than mine.
- Tom'un elleri benimkinden daha büyük.
- About how many times a day do you wash your hands?
- Ellerini günde yaklaşık kaç kez yıkıyorsun?
- We didn't know how to interpret the dismissive gesture that Tom made with his hands.
- Tom'un elleriyle yaptığı küçümseyici hareketi nasıl yorumlayacağımızı bilmiyorduk.
- Wash your hands well.
- Ellerini iyice yıka.
- When they realized what they had done, they tried to wash their hands of it.
- Ne yaptıklarını anladıklarında, ellerini yıkamaya çalıştılar.
- Tom just stood there with his hands in his pockets.
- Tom elleri cebinde öylece duruyordu.
- Tom dried his hands.
- Tom ellerini kuruladı.
- Keep your hands off my bicycle.
- Ellerini bisikletimden uzak tut.
- Get your hands off of him.
- Çek ellerini onun üzerinden.
- Several students raised their hands.
- Birkaç öğrenci ellerini kaldırdı.
- He likes to work with his head rather than with his hands.
- Ellerinden ziyade kafasıyla çalışmayı seviyor.
- I wash my hands because they're dirty.
- Ellerimi yıkıyorum çünkü kirliler.
- Tom washed his face and hands.
- Tom yüzünü ve ellerini yıkadı.
- His hands were blue with cold.
- Elleri soğuktan mosmor olmuştu.
- Get your filthy hands off her.
- Çek pis ellerini onun üzerinden.
- Tom has tiny hands.
- Tom'un küçük elleri var.
- They've washed their hands.
- Onlar ellerini yıkadılar.
- If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
- Mary killed the rabbit with her bare hands.
- Mary tavşanı çıplak elleriyle öldürdü.
- Lift up your hands in the air.
- Ellerinizi havaya kaldırın.
- Take your hands off me.
- Çek ellerini üzerimden.
- Tom's hands trembled.
- Tom'un elleri titredi.
- Wash your hands well.
- Ellerinizi iyice yıkayın.
- Tom doesn't like to get his hands dirty.
- Tom ellerini kirletmekten hoşlanmıyor.
- Tom's hands were shaking and his face was red.
- Tom'un elleri titriyordu ve yüzü kızarmıştı.
- He laid his hands on her shoulders.
- O ellerini onun omuzlarına koydu.
- Tom's hands are large.
- Tom'un elleri büyüktür.
- I got a rash on my hands from dishwasher detergent.
- Bulaşık deterjanı ellerimi kızarttı.
- Her hands were as cold as ice.
- Elleri buz gibi soğuktu.
- Tom covered his face with his hands.
- Tom elleriyle yüzünü kapattı.
- We've got a major problem on our hands.
- Elimizde büyük bir sorun var.
- My hands are tight.
- Ellerim çok sıkı.
- Washing your hands regularly is a good way to protect yourself from diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkamak hastalıklardan korunmak için iyi bir yoldur.
- Tom lost both his hands in a tragic accident at work.
- Tom her iki elini de işyerindeki trajik bir kazada kaybetti.
- I wash my hands before eating lunch.
- Yemek yemeden önce ellerimi yıkarım.
- My hands are essential for my work.
- Ellerim işim için önemli.
- Put your hands down.
- Ellerini indir.
- Dan tied Linda's hands.
- Dan Linda'nın ellerini bağladı.
- They wash their hands with soap.
- Ellerini sabunla yıkıyorlar.
- I'll go wash my hands.
- Gidip ellerimi yıkayacağım.
- The boy put his hands in his pockets.
- Çocuk ellerini ceplerine soktu.
- My hands are full.
- Ellerim dolu.
- The police told Tom to come out of the house with his hands up.
- Polis Tom'a ellerini kaldırarak evden çıkmasını söyledi.
- If you touch the ball with your hands, the referee will call a foul.
- Topa elle dokunursanız hakem faul verir.
- Keep your hands up.
- Ellerini yukarıda tut.
- His hands were covered with mud.
- Onun elleri çamurla kaplıydı.
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün sadece ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- Tom walked into the living room with two drinks in his hands.
- Tom elinde iki içkiyle oturma odasına girdi.
- Dan tied Linda's hands.
- Dan, Linda'nın ellerini bağladı.
- Notice the hands of the people you meet and you will be surprised to see how different and how interesting they are.
- Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin ve onların ne kadar farklı ve ilginç olduklarını gördüğünüze şaşıracaksınız.
- Tom said his hands were cold.
- Tom ellerinin üşüdüğünü söyledi.
- Do not touch the plug of the AC power cord with wet hands.
- AC güç kablosunun fişine ıslak ellerle dokunmayın.
- My hands are dirty.
- Ellerim kirli.
- Tom has small hands.
- Tom'un küçük elleri var.
- My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
- Eşimin elleri tezgahtarınkinden biraz daha küçük.
- Many hands make light work.
- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
- You say you don't want to get your hands dirty.
- Ellerini kirletmek istemediğini söylüyorsun.
- I want to let go of your hands now.
- Ellerini hemen bırakmak istiyorum.
- He has big hands.
- Onun büyük elleri var.
- She placed both hands on his chest.
- O her iki elini göğsüne yerleştirdi.
- He is clumsy with his hands.
- Elleri beceriksizdir.
- Tom has big hands.
- Tom'un büyük elleri var.
- Tom's hands were cold.
- Tom'un elleri üşümüştü.
- Ben put his hands in his pockets.
- Ben, ellerini ceplerine soktu.
- Your hands are like ice.
- Ellerin buz gibi.
- Layla put her hands on top of Sami's wound to stop the bleeding.
- Layla kanamayı durdurmak için ellerini Sami'nin yarasının üstüne koydu.
- Keep your hands to yourself.
- Ellerini kendine sakla.
- He shook thousands of hands.
- O, binlerce elle tokalaştı.
- Could I get one of those small damp towels for wiping my hands?
- Ellerimi silmek için şu küçük nemli havlulardan alabilir miyim?
- I always wash my hands before I eat.
- Yemekten önce her zaman ellerimi yıkarım.
- The kidnappers tied Tom's hands behind his back.
- Kaçıranlar Tom'un ellerini arkadan bağladılar.
- Tom's hands and feet were tied.
- Tom'un elleri ve ayakları bağlıydı.
- They're washing their hands.
- Onlar ellerini yıkıyorlar.
- I'm washing my hands.
- Ellerimi yıkıyorum.
- We have a hostage situation on our hands.
- Elimizde bir rehine durumu var.
- Tom came out of the house with his hands up.
- Tom elleri yukarıda evden çıktı.
- She is washing her hands.
- Ellerini yıkıyor.
- The plate slipped from my hands and fell to the floor.
- Tabak ellerimden kaydı ve yere düştü.
- Gunshot residue was found on Tom's hands.
- Tom'un ellerinde barut izi bulundu.
- Show me your hands.
- Bana ellerinizi gösterin.
- Tom went to the bathroom to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamak için banyoya gitti.
- Some people eat sushi with their hands.
- Bazı insanlar suşiyi elleriyle yerler.
- My hands are chapped.
- Ellerim çatlamış.
- I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
- He has smooth hands.
- Pürüzsüz elleri var.
- It could fall into the wrong hands.
- Bu yanlış ellere düşebilir.
- There's blood on your hands.
- Ellerinde kan var.
- You have blood on your hands.
- Senin ellerinde kan var.
- The plate slipped from my hands.
- Tabak ellerimden kaydı.
- Clean your hands.
- Ellerini temizle.
- Tom has large hands.
- Tom'un büyük elleri var.
- Tom put his hands up in front of him.
- Tom ellerini önünde birleştirdi.
- I wash my hands.
- Ellerimi yıkarım.
- Tom washed his hands.
- Tom ellerini yıkadı.
- Ladies and gentlemen, please put your hands together for tonight's special guest!
- Bayanlar ve baylar, lütfen bu geceki özel konuklar için ellerinizi birleştirin!
- Show Tom your hands.
- Tom'a ellerini göster.
- Don't be afraid to get your hands dirty.
- Ellerini kirletmekten korkma.
- Tom covered his face with his hands.
- Tom yüzünü elleriyle kapattı.
- My hands are stained with paint.
- Ellerim boyayla lekelendi.
- Put your hands against the wall.
- Ellerini duvara koy.
- We must keep our hands clean.
- Ellerimizi temiz tutmalıyız.
- Are your hands clean?
- Ellerin temiz mi?
- I washed my hands.
- Ben ellerimi yıkadım.
- Step out of the car and place your hands behind your back.
- Arabadan çık ve ellerini arkana koy.
- His hands feel rough.
- Elleri sertleşti.
- The opposition is rubbing their hands together in malice.
- Muhalefet kötü niyetle ellerini ovuşturuyor.
- Don't put your greedy hands on my money.
- O açgözlü ellerinle parama dokunma.
- I have dry hands.
- Ellerim kurudu.
- My compliments to the hands that made this possible.
- Bunu mümkün kılan ellere övgülerimi sunuyorum.
- Put your hands against the wall.
- Ellerini duvara daya.
- One man was seen digging with his bare hands.
- Bir adam çıplak elleriyle kazarken görülmüş.
- It's out of my hands now.
- Artık benim elimde değil.
- Your hands need to be washed.
- Elleriniz yıkanmalı.
- Tom had his hands in his back pockets.
- Tom'un elleri arka cebindeydi.
- Tom turned on the faucet and washed his hands.
- Tom musluğu açtı ve ellerini yıkadı.
- Since his hands were full, Tom pushed open the door with his knee.
- Elleri dolu olduğu için Tom kapıyı diziyle iterek açtı.
- I blew on my hands to warm them.
- Ellerimi ısıtmak için onlara üfledim.
- Tom caught a fish with his bare hands.
- Tom çıplak elleriyle bir balık yakaladı.
- Tom wiped his hands on his jeans.
- Tom ellerini pantolonuna sildi.
- I'm inside the bathroom because I'm washing my hands.
- Ben banyodayım çünkü ellerimi yıkıyorum.
- This information must not fall into enemy hands.
- Bu bilginin, düşman ellerine düşmemesi gerekir.
- Step out of the car and place your hands behind your back.
- Arabadan çık ve ellerini arkanda birleştir.
- I think I'll go wash my hands.
- Sanırım ellerimi yıkamaya gideceğim.
- Sami used his bare hands to murder Layla.
- Sami, Layla'yı öldürmek için çıplak ellerini kullandı.
- We have our hands full right now.
- Şu anda elimiz kolumuz dolu.
- Look at your hands.
- Ellerine bak.
- He held up his hands.
- Ellerini havaya kaldırdı.
- I am going to wash my hands.
- Ellerimi yıkayacağım.
- Your hands are really soft.
- Ellerin gerçekten çok yumuşak.
- I built this house with my own hands.
- Bu evi kendi ellerimle yaptım.
- Don't put your greedy hands on my money.
- Açgözlü ellerini parama sürme.
- The motion was carried by a show of hands.
- Önerge el kaldırılarak kabul edildi.
- I need to wash my hands.
- Ellerimi yıkamam lazım.
- Don't stick your hands where they don't belong!
- Ellerini ait olmadıkları yerlere sokma!
- Keep your hands still.
- Ellerini sabit tut.
- I'm washing my hands because they're dirty.
- Ellerimi yıkıyorum çünkü kirliler.
- All hands on deck!
- Herkes el atsın!
- You must wash your hands!
- Ellerinizi yıkamalısınız!
- They washed their hands.
- Onlar ellerini yıkadılar.
- I need to wash my hands.
- Ellerimi yıkamam gerek.
- He washed her dirty hands before the meal.
- Yemekten önce onun kirli ellerini yıkadı.
- They tied my hands to the chair.
- Ellerimi sandalyeye bağladılar.
- My hands are pretty cold.
- Ellerim oldukça soğuk.
- She has the hands on the window.
- Onun pencerede elleri var.
- Tom stuffed his hands in his pockets.
- Tom ellerini ceplerine soktu.
- You must always keep your hands clean.
- Ellerini her zaman temiz tutmalısın.
- Tom always washes his hands before eating anything.
- Tom her zaman bir şey yemeden önce ellerini yıkar.
- He has big hands.
- Büyük elleri var.
- I am washing my hands because I have dirty hands.
- Ellerimi yıkıyorum çünkü ellerim kirli.
- Wash your hands before eating.
- Yemekten önce ellerinizi yıkayın.
- I wash my hands a lot.
- Ellerimi çok yıkarım.
- We have a serious problem on our hands.
- Elimizde ciddi bir sorun var.
- I have big hands.
- Benim büyük ellerim var.
- We wash our hands with soap.
- Ellerimizi sabunla yıkıyoruz.
- You'll burn your hands if you don't use a potholder or oven mitts!
- Tencere tutacağı ya da fırın eldiveni kullanmazsanız ellerinizi yakarsınız!
- Tom's hands are tied behind his back.
- Tom'un elleri arkasında bağlı.
- Keep your dirty hands off me!
- Çekin pis ellerinizi üzerimden!
- He has fallen into the habit of putting his hands into his pockets.
- Ellerini ceplerine sokmayı alışkanlık haline getirmişti.
- Tom's hands are in his pockets.
- Tom'un elleri ceplerinde.
- Keep your hands off my bike!
- Çek ellerini bisikletimden!
- I have dry hands.
- Kuru ellerim var.
- Tom washed away the blood from his hands.
- Tom elindeki kanı yıkadı.
- Tom put his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarına götürdü.
- Sami washed his hands.
- Sami ellerini yıkadı.
- I wash my hands before eating.
- Yemek yemeden önce ben ellerimi yıkarım.
- I caught a big fish yesterday with my bare hands.
- Dün çıplak ellerimle büyük bir balık yakaladım.
- Put your hands on the car.
- Ellerini arabaya koy.
- My hands are full right now.
- Şu anda ellerim dolu.
- Keep your hands clean.
- Ellerini temiz tut.
- She's washing her hands in the sink.
- Lavaboda ellerini yıkıyor.
- I know you have your hands full.
- Ellerinin dolu olduğunu biliyorum.
- Her hands rested on her lap.
- O, ellerini kucağına koydu.
- A boy was walking with his hands in his pockets.
- Bir çocuk elleri cebinde yürüyordu.
- Show them your hands.
- Onlara ellerini göster.
- Tom's hands began to shake.
- Tom'un elleri titremeye başladı.
- Tom held his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerinde tuttu.
- Tom's hands are behind his back.
- Tom'un elleri arkasında.
- Why are your hands so cold?
- Ellerin neden bu kadar soğuk?
- The policeman cuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
- Tom stuck his hands in his pockets.
- Tom ellerini ceplerine soktu.
- I have big hands.
- Büyük ellerim var.
- Show her your hands.
- Ona ellerini göster.
- Please wash your hands.
- Lütfen ellerinizi yıkayın.
- My hands are too big to fit into these gloves.
- Ellerim bu eldivenlere sığmayacak kadar büyük.
- Keep your hands off my typewriter.
- Ellerini daktilomdan uzak tut.
- Tom shook everybody's hands.
- Tom herkesin elini sıktı.
- Don't leave your hands outside the window.
- Ellerini pencerenin dışında bırakma.
- That's out of my hands.
- O benim elimde değil.
- Tom took Mary's hands and held them tightly.
- Tom, Mary'nin ellerini tuttu ve sıkıca kavradı.
- I hope my hands stay clean.
- Umarım ellerim temiz kalır.
- Don't touch your eyes, mouth or nose with your hands.
- Ellerinizle gözlerinize, ağzınıza veya burnunuza dokunmayın.
- I've always been good with my hands.
- Ellerimi her zaman iyi kullanmışımdır.
- Tom told me to wash my hands.
- Tom bana ellerimi yıkamamı söyledi.
- I washed my hands with soap and water.
- Ellerimi sabun ve su ile yıkadım.
- Keep your hands above the table.
- Ellerini masanın üstünde tut.
- My hands are numb from the cold.
- Ellerim soğuktan uyuşmuş.
- Tom has bigger hands than me.
- Tom'un elleri benden daha büyük.
- Tom put his hands in the air.
- Tom ellerini havaya kaldırdı.
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova'da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın Dağıstanlıları hayrete düşürdü.
- I created Frankenstein by my own hands.
- Frankenstein'ı kendi ellerimle yarattım.
- Tom wiped his hands on the dirty towel.
- Tom ellerini kirli havluya sildi.
- Leaving the restroom we must wash our hands!
- Tuvaletten çıkarken ellerimizi yıkamalıyız!
- Wash your hands before each meal.
- Her yemekten önce ellerinizi yıkayın.
- I have only two hands.
- Benim yalnızca iki elim var.
- Tom lost both his hands in a tragic accident at work.
- Tom iş yerinde trajik bir kaza sonucu iki elini de kaybetti.
- The kidnappers tied my hands behind my back.
- Kaçıranlar ellerimi arkadan bağladılar.
- My wife's hands are slightly smaller than the shop assistant's.
- Karımın elleri tezgâhtarınkilerden biraz daha küçük.
- Tom ate the banana without washing his hands.
- Tom ellerini yıkamadan muzu yedi.
- We should keep our hands clean.
- Ellerimizi temiz tutmalıyız.
- He read anything he could lay his hands on.
- Eline geçen her şeyi okuyordu.
- My hands are chapped.
- Ellerim çatladı.
- Get your hands off of me.
- Çek ellerini üzerimden.
- I wash my hands because they're dirty.
- Kirli oldukları için ellerimi yıkıyorum.
- He raised his hands.
- O, ellerini kaldırdı.
- His hands were empty.
- Elleri boştu.
- This soap is causing eczema on my hands.
- Bu sabun ellerimde egzamaya neden oluyor.
- Raised hands have become a symbol of protest.
- Kaldırılmış eller bir protesto sembolü haline gelmiştir.
- Tom balled his hands into fists.
- Tom ellerini yumruk yaptı.
- Wipe your hands with this towel.
- Ellerini bu havluyla sil.
- Her hands rested on her lap.
- Elleri kucağındaydı.
- Wash your hands and then eat.
- Ellerinizi yıkayın ve sonra yiyin.
- He warmed his hands.
- O, ellerini ısıttı.
- Put both hands on the steering wheel.
- Her iki elini direksiyona koy.
- Beowulf killed Grendel with his bare hands.
- Beowulf Grendel'i çıplak elleriyle öldürdü.
- I wash my hands a lot.
- Ellerimi çok yıkıyorum.
- Get your filthy hands off him.
- Çek o pis ellerini onun üzerinden.
- Tom has fast hands.
- Tom'un elleri hızlıdır.
- Tom always washes his hands before eating anything.
- Tom bir şey yemeden önce her zaman ellerini yıkar.
- Mary put her hands on her hips.
- Mary ellerini kalçalarına koydu.
- Wash your hands with soap.
- Ellerinizi sabunla yıkayın.
- Hold out your hands.
- Ellerini uzat.
- We fell into the hands of the enemy.
- Düşmanın ellerine düştük.
- Your hands are cold.
- Ellerin soğuk.
- Tom's hands are full.
- Tom'un elleri dolu.
- Keep your dirty hands off me!
- Çek pis ellerini üzerimden!
- Put your hands down!
- Ellerinizi indirin!
- Constantinople fell to the hands of the Ottoman Turks in 1453.
- Konstantinopolis 1453'te Osmanlı Türklerinin eline düştü.
- Your hands need to be washed.
- Ellerini yıkamalısın.
- Dan didn't even show his hands.
- Dan ellerini bile göstermedi.
- Tom is washing his hands.
- Tom ellerini yıkıyor.
- Keep your hands on the wheel.
- Ellerini direksiyonda tut.
- Keep your hands off me.
- Çek ellerini üzerimden.
- She washed the blood off her hands.
- Ellerindeki kanı yıkadı.
- My hands are cold.
- Ellerim üşüyor.
- Tom used soap and water to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamak için sabun ve su kullandı.
- He put his hands in his pockets.
- Ellerini ceplerine soktu.
- Mary killed the rabbit with her bare hands.
- Mary çıplak elleriyle tavşanı öldürdü.
- Unconsciously, you bring your hands to your face.
- Farkında olmadan ellerinizi yüzünüze götürürsünüz.
- I have to wash my hands and brush my teeth.
- Ellerimi yıkamak ve dişlerimi fırçalamak zorundayım.
- We fell into the hands of the enemy.
- Düşmanın eline düştük.
- I've got big hands.
- Büyük ellerim var.
- You need to wash your hands before a meal.
- Yemekten önce ellerinizi yıkamanız gerekir.
- Tom put his hands over his mouth.
- Tom ellerini ağzının üzerine koydu.
- I'm holding in my hands a book by Susanna Tamaro.
- Elimde Susanna Tamaro'nun bir kitabını tutuyorum.
- Tom forgot to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamayı unuttu.
- Put your hands on your head.
- Ellerini başının üstüne koy.
- My hands were numb with cold.
- Ellerim soğuktan uyuşmuştu.
- I'm going to go wash my hands.
- Gidip ellerimi yıkayacağım.
- The pulse ox sensor couldn't get a good O2 sat reading because Tom's hands were so cold.
- Tom'un elleri çok soğuk olduğu için nabız oksijen sensörü iyi bir O2 sat değeri alamadı.
- Do you wash your hands before eating?
- Yemek yemeden önce ellerinizi yıkıyor musunuz?
- He wiped his hands on a handkerchief.
- O, ellerini bir mendile sildi.
- Now give me your hands.
- Şimdi bana ellerini ver.
- Tom is very good with his hands.
- Tom ellerini çok iyi kullanır.
- Mary placed her hands on her hips.
- Mary ellerini kalçalarına koydu.
- I blew on my hands to warm them.
- Isıtmak için ellerime üfledim.
- Wash and scrub your hands with water and soap often, for at least twenty seconds.
- Ellerinizi sık sık, en az yirmi saniye boyunca su ve sabunla yıkayın ve ovalayın.
- Keep your hands off my stuff.
- Ellerini eşyalarımdan uzak tut.
- The police handcuffed Tom's hands behind his back.
- Polis Tom'un ellerini arkadan kelepçeledi.
- My hands really hurt.
- Ellerim gerçekten acıyor.
- I hate when my hands get too oily and messy.
- Ellerimin çok yağlı ve kirli olmasından nefret ediyorum.
- The kidnappers tied my hands behind my back.
- Kaçıranlar arkamdan ellerimi bağladılar.
- Tom's hands felt like ice.
- Tom'un elleri buz gibiydi.
- Gunshot residue was found on Dan's hands.
- Dan'in ellerinde barut kalıntıları bulundu.
- He shook thousands of hands.
- Binlerce el sıktı.
- I wash my hands of it.
- Elimi eteğimi çekiyorum.
- I have sticky hands.
- Yapış yapış ellerim var.
- I looked at my hands.
- Ellerime baktım.
- Wash your hands.
- Ellerinizi yıkayın.
- I wash my hands before eating.
- Yemekten önce ellerimi yıkarım.
- Tom put his hands over Mary's mouth.
- Tom ellerini Mary'nin ağzının üstüne koydu.
- I have blisters on my hands.
- Ellerim su topladı.
- You'll burn your hands if you don't use a potholder or oven mitts!
- Tutacak ya da fırın eldivenleri kullanmazsan ellerini yakarsın!
- His hands are dirty.
- Onun elleri pis.
- He rubbed his hands together.
- Ellerini birbirine sürttü.
- She raised her hands.
- Ellerini kaldırdı.
- She placed her hands on her hips.
- O ellerini kalçalarına koydu.
- I always wash my hands before eating.
- Yemekten önce her zaman ellerimi yıkarım.
- Tom has dirty hands.
- Tom'un kirli elleri var.
- Your hands are shaking.
- Ellerin titriyor.
- Don't handle my books with dirty hands.
- Kitaplarımı kirli ellerle tutmayın.
- He got in with a shotgun in his hands.
- Elinde pompalı tüfekle içeri girdi.
- You have beautiful hands.
- Güzel ellerin var.
- Sami used his bare hands to strangle his wife.
- Sami karısını boğmak için çıplak ellerini kullandı.
- It could fall into the wrong hands.
- Yanlış ellere düşebilir.
- Get your filthy hands off of me.
- Çek o pis ellerini üzerimden.
- A young Kyrgyz woman, creating a miracle with her own hands in Moscow, amazed the Dagestanis.
- Moskova’da kendi elleriyle bir mucize yaratan genç bir Kırgız kadın, Dağıstanlıları şaşırttı.
- My hands were numb.
- Ellerim uyuşmuştu.
- Sorry, I've got my hands full now.
- Özür dilerim, şu an elim kolum dolu.
- Don't handle my books with dirty hands.
- Kitaplarımı kirli ellerinle tutma.
- She placed both hands on his chest.
- İki elini onun göğsüne koydu.
- My hands are pretty cold.
- Ellerim çok soğuk.
- Put your hands above your head.
- Ellerini başının üstüne koy.
- The police told Tom to come out of the house with his hands up.
- Polis Tom'dan elleri yukarıda evden çıkmasını söyledi.
- My hands are numb from the cold.
- Ellerim soğuktan uyuştu.
- She washed her dirty hands before the meal.
- O, yemekten önce kirli ellerini yıkadı.
- Tom put his hands on his knees.
- Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek elleri ve dizleri üzerinde emekledi.
- Please wash your hands properly before eating.
- Lütfen yemekten önce ellerinizi iyice yıkayın.
- Mary's hands are always well-manicured.
- Mary'nin elleri her zaman bakımlıdır.
- I washed my hands with soap and water.
- Ellerimi su ve sabunla yıkadım.
- Tom's hands are greasy.
- Tom'un elleri yağlı.
- Tom's hands are shaking.
- Tom'un elleri titriyor.
- Tom is able to walk on his hands.
- Tom ellerinin üzerinde yürüyebiliyor.
- Her hands were cold.
- Elleri üşüyordu.
- Her hands are dirty.
- Onun da elleri kirli.
- Take your hands off her.
- Çek ellerini onun üzerinden.
- I have to wash my hands.
- Ellerimi yıkamam lazım.
- There's blood on your hands.
- Onun ellerinde kan var.
- Tom's hands are tied behind his back.
- Tom'un elleri arkadan bağlı.
- Tom noticed Mary's hands shaking.
- Tom, Mary'nin ellerinin titrediğini fark etti.
- I washed my hands.
- Ellerimi yıkadım.
- Grab this opportunity with both hands.
- Bu fırsata dört elle sarıl.
- She's washing her hands in the sink.
- O, lavaboda ellerini yıkıyor.
- I built this house with my own hands.
- Bu evi kendi ellerimle inşa ettim.
- Tom dried his hands with a towel.
- Tom ellerini bir havluyla kuruladı.
- My hands are shaking.
- Ellerim titriyor.
- How many times do you wash your hands every day?
- Ellerini her gün kaç kere yıkıyorsun?
- Tom's hands felt like ice.
- Tom'un elleri buz gibi.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- My hands and feet were as cold as ice.
- Ellerim ve ayaklarım buz gibi soğuktu.
- I know you have your hands full.
- Senin ellerinin dolu olduğunu biliyorum.
- You must clean your hands before meals.
- Yemekten önce ellerinizi temizlemelisiniz.
- Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.
- Your hands are filthy.
- Ellerin kirli.
- Put your hands flat on the table.
- Ellerinizi masanın üzerine koyun.
- My hands and legs are swollen.
- Benim ellerim ve ayaklarım şişti.
- She put her hands over her ears to shut out the noise.
- Gürültüyü kesmek için ellerini kulaklarına götürdü.
- Tom is obviously very good with his hands.
- Tom belli ki ellerini çok iyi kullanıyor.
- Tom doesn't want to get his hands dirty.
- Tom ellerini kirletmek istemiyor.
- They can't keep their hands off each other.
- Ellerini birbirlerinden uzak tutamıyorlar.
- I only have two hands.
- Benim sadece iki elim var.
- Fadil tied the cable to Layla's hands.
- Fadıl kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.
- Never rub the eyes when the hands are dirty.
- Ellerin kirliyken asla gözlerini ovma.
- Give me your hands.
- Bana ellerini ver.
- Tom put his hands on his hips.
- Tom ellerini kalçalarına koydu.
- He stood with his hands in his pockets.
- Elleri cebinde durdu.
- Tom's hands are bigger than mine.
- Tom'un elleri benimkilerden daha büyük.
- It's out of my hands now.
- O şimdi benim elimde değil.
- I did it with my own two hands.
- Kendi ellerimle yaptım.
- The police found gunshot residue on Tom's hands.
- Polis Tom'un ellerinde atış artıkları buldu.
- Could I get one of those small damp towels for wiping my hands?
- Ellerimi silmek için o küçük nemli havlulardan birini alabilir miyim?
- Tom dried his hands with a small towel.
- Tom ellerini küçük bir havluyla kuruladı.
- I'm washing my hands.
- Ben ellerimi yıkıyorum.
- The plate slipped from my hands.
- Tabak elimden kaydı.
- Her hands are small, but not so small that she can't play the piano.
- Elleri küçüktür ama piyano çalamayacak kadar küçük değil.
- Where can I wash my hands before I eat?
- Yemekten önce ellerimi nerede yıkayabilirim?
- Wash your hands often!
- Ellerinizi sık sık yıkayın!
- Get your hands off Tom.
- Çek ellerini Tom'un üzerinden.
- These gloves kept her hands warm.
- Bu eldivenler onun ellerini sıcak tuttu.
- The German twins Anna and Lisa Hahner decided to join hands as they crossed the finish line of the marathon.
- Alman ikizler Anna ve Lisa Hahner maratonun bitiş çizgisini el ele geçmeye karar verdiler.
- He rubbed his eyes with his hands.
- Elleriyle gözlerini ovuşturdu.
- Tom almost never forgets to wash his hands before eating.
- Tom yemekten önce ellerini yıkamayı neredeyse hiç unutmaz.
- Tom's hands were tied behind his back.
- Tom'un elleri arkadan bağlıydı.
- They're washing their hands.
- Ellerini yıkıyorlar.
- Look at your hands.
- Ellerinize bakın.
- Get your filthy hands off of me.
- Pis ellerini üzerimden çek.
- My hands were cold.
- Ellerim üşümüştü.
- I felt my hands tremble.
- Ellerimin titrediğini hissettim.
- He's quick with his hands.
- Elleri çok hızlıdır.
- Washing your hands regularly is a good way to protect yourself from diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkamak kendinizi hastalıklardan korumak için iyi bir yoldur.
- I'll go wash my hands.
- Ellerimi yıkamaya gideceğim.
- You must keep your hands clean.
- Ellerini temiz tutmalısın.
- Tom eats pizza with a fork, but Mary eats it with her hands.
- Tom pizzayı çatalla yer, ama Mary elleriyle yer.
- They wash their hands with soap.
- Onlar ellerini sabunla yıkar.
- Your hands are so cold.
- Ellerin çok soğuk.
- Tom works with his hands.
- Tom elleriyle çalışır.
- Tom noticed that Mary's hands were shaking.
- Tom, Mary'nin ellerinin titrediğini fark etti.
- I'm going to wash my hands.
- Ellerimi yıkayacağım.
- Tom has bigger hands than me.
- Tom'un benden daha büyük elleri var.
- She is washing her hands.
- O, ellerini yıkıyor.
- Her hands were cold.
- Elleri soğuktu.
- I said keep your hands up.
- Ellerini yukarıda tut dedim.
- Keep your hands on the car!
- Ellerini arabanın üstünde tut!
- Tom held up his hands.
- Tom ellerini kaldırdı.
- She held her hands tightly over her ears.
- Ellerini kulaklarının üzerinde sıkıca tuttu.
- This information must not fall into enemy hands.
- Bu bilgi düşmanın eline geçmemeli.
- He was rubbing his hands over the report of the result.
- Sonuç raporunun üzerinden ellerini ovuşturuyordu.
- My hands were full.
- Elim kolum doluydu.
- Hands off my flowers!
- Çek ellerini çiçeklerimden!
- Mary dried her hands on her apron.
- Mary ellerini önlüğünde kuruladı.
- Notice the hands of the people you meet and you will be surprised to see how different and how interesting they are.
- Tanıştığınız insanların ellerine dikkat edin; ne kadar farklı ve ilginç olduklarını görünce şaşıracaksınız.
- Tom has gentle hands.
- Tom'un nazik elleri var.
- He wiped his hands on a handkerchief.
- Ellerini bir mendile sildi.
- Stretch the dough with your hands.
- Hamuru ellerinizle uzatın.
- I created Frankenstein by my own hands.
- Ben Frankenstein'ı kendi ellerimle yarattım.
- You have blood on your hands.
- Ellerinde kan var.
- Tom laid his hands on Mary's shoulders.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.
- I have to wash my hands.
- Ben ellerimi yıkamak zorundayım.
- Hey, get your hands off me.
- Hey, çek ellerini üzerimden.
- I want to wash my hands.
- Ellerimi yıkamak istiyorum.
- Don't leave your hands outside the window.
- Ellerinizi pencerenin dışında bırakmayın.
- Unconsciously, you bring your hands to your face.
- Bilinçsiz bir şekilde elinizi yüzünüze götürüyorsunuz.
- Don't use your bare hands to scrub the floor.
- Yeri ovalamak için çıplak ellerini kullanma.
- Tom put his hands on Mary's shoulders and looked deeply into her eyes.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu ve derin derin gözlerinin içine baktı.
- Before eating anything, you should wash your hands.
- Bir şey yemeden önce ellerinizi yıkamalısınız.
- You should wash your hands before each meal.
- Her yemekten önce ellerinizi yıkamalısınız.
- He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him.
- Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.
- My hands are dirty.
- Benim ellerim kirli.
- Tom read anything he could lay his hands on.
- Tom eline geçen her şeyi okurdu.
- I wash my hands before lunch.
- Öğle yemeğinden önce ellerimi yıkarım.
- I got my hands quite dirty.
- Ellerimi oldukça kirlettim.
- Please wash your hands properly before eating.
- Lütfen yemekten önce ellerinizi uygun biçimde yıkayın.
- He can bend an iron rod with his hands.
- Demir bir çubuğu elleriyle bükebilir.
- She has the hands on the window.
- Pencerede elleri var.
- Put your hands down.
- Ellerinizi indirin.
- That's out of my hands.
- Benim elimde değil.
- Tom washed his hands, but Mary didn't wash hers.
- Tom ellerini yıkadı ama Mary yıkamadı.
- Tom dried his hands with a small towel.
- Tom küçük bir havluyla ellerini kuruladı.
- My husband passed away three years ago, and my hands are still looking for him at night.
- Kocam üç yıl önce vefat etti ve ellerim hâlâ geceleri onu arıyor.
- She washed the blood off her hands.
- O, ellerindeki kanı yıkadı.
- The nurse has very gentle hands.
- Hemşirenin çok nazik elleri var.
- Your hands need to be washed.
- Ellerinin yıkanması gerek.
- Make sure you wash your hands well.
- Ellerini iyi yıkadığından emin ol.
- She choked him with her bare hands.
- Onu çıplak elleriyle boğdu.
- He laid his hands on her shoulders.
- Ellerini onun omuzlarına koydu.
- I'm inside the bathroom because I'm washing my hands.
- Tuvaletteyim çünkü ellerimi yıkıyorum.
- Tom noticed scratches on Mary's hands.
- Tom Mary'nin elindeki çizikleri fark etti.
- Her hands felt as cold as marble.
- Ellerini mermer kadar soğuk hissetti.
- My hands began to sweat.
- Ellerim terlemeye başladı.
- We didn't know how to interpret the dismissive gesture that Tom made with his hands.
- Tom'un elleriyle yaptığı küçümseme hareketini nasıl yorumlayacağımızı bilemedik.
- Tom washed the blood off his hands.
- Tom elindeki kanı yıkadı.
- He was badly treated at the hands of his enemies.
- Ona düşmanlarının elinde kötü muamele edildi.
- Tom has tiny hands.
- Tom'un minik elleri var.
- Keep your hands still.
- Ellerinizi hareketsiz tutun.
- Don't stick your hands where they don't belong!
- Ellerini ait olmadıkları yere sokma.
- Mary's hands are always well-manicured.
- Mary'nin elleri her zaman iyi manikürlüdür.
- Tom noticed Mary's hands shaking.
- Tom Mary'nin ellerinin titrediğini fark etti.
- Your hands are tied.
- Elleriniz bağlı.
- It's out of my hands.
- Benim elimde değil.
- With hands like these, I should've become a surgeon.
- Böyle ellerim varken cerrah olmalıydım.
- Don't touch this with your dirty hands.
- Kirli ellerinizle buna dokunmayın.
- Sami put his hands up.
- Sami ellerini kaldırdı.
- The document passed into the enemy's hands.
- Belge düşmanın eline geçti.
- He was standing with his hands in his pockets.
- Elleri ceplerinde duruyordu.
- They wash their hands.
- Onlar ellerini yıkar.
- I'm washing my hands because they're dirty.
- Kirli oldukları için ellerimi yıkıyorum.
- He held up his hands.
- O, ellerini kaldırdı.
- Sometimes I smoke just to give my hands something to do.
- Bazen, sadece ellerimi meşgul etmek için sigara içiyorum.
- He raised his hands.
- Ellerini kaldırdı.
- The couple walked holding hands in the moonlight.
- Çift ay ışığında el ele yürüyordu.
- My hands are essential for my work.
- Ellerim işim için çok önemli.
- Where can I wash my hands?
- Ellerimi nerede yıkayabilirim?
- Tom had blisters on his hands.
- Tom'un elleri su toplamıştı.
- My hands are stained with paint.
- Ellerim boya ile lekelendi.
- I have my hands full.
- Ellerim dolu.
- I got my hands quite dirty.
- Ellerim oldukça kirlendi.
- They held each other's hands and looked at the stars.
- Birbirlerinin ellerini tuttular ve yıldızlara baktılar.
- And my hands were shaking.
- Ve ellerim titriyordu.
- I washed my hands as usual.
- Her zamanki gibi ellerimi yıkadım.
- The future is in your hands.
- Gelecek senin ellerinde.
- Put your hands flat on the table.
- Ellerini masanın üstüne düz koy.
- Wash your face and hands.
- Yüzünü ve ellerini yıka.
- They've washed their hands.
- Ellerini yıkamışlar.
- My hands are cold.
- Ellerim soğuk.
- He put his hands in his pockets.
- O ellerini ceplerine koydu.
- Tom placed his hands on his hips.
- Tom ellerini kalçalarına koydu.
- Tom held one of Mary's hands, and John held the other.
- Tom, Mary'nin bir elini, John ise diğer elini tuttu.
- Your hands are dirty.
- Ellerin kirli.
- I washed my hands as usual.
- Ben her zamanki gibi ellerimi yıkadım.
- Tom placed his hands on his knees.
- Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.
- Get your hands off her.
- Çek ellerini onun üzerinden.
- I have sticky hands.
- Ellerim yapış yapış.
- I wash my hands before lunch.
- Yemekten önce ellerimi yıkarım.
- Tom looked down at his hands.
- Tom ellerine baktı.
- Tom has dirty hands.
- Tom'un elleri kirli.
- I wash my hands before a meal.
- Yemekten önce ellerimi yıkarım.
- His awkward skills with his hands surprised me.
- Elleriyle yaptığı garip becerileri beni şaşırttı.
- Wash your hands with soap.
- Ellerini sabunla yıka.
- Tom is really good with his hands.
- Tom ellerini çok iyi kullanıyor.
- If we don't raise our employees' salaries, we'll have a strike on our hands.
- Eğer çalışanlarımızın maaşlarını yükseltmezsek, elimizde bir grev olacak.
- I adore your hands.
- Ellerine bayılıyorum.
- The policeman cuffed Tom's hands behind his back.
- Polis, Tom'un ellerini arkasından kelepçeledi.
- Keep your hands off her.
- Ellerini ondan uzak tut.
- Wash your hands before meals.
- Yemekten önce ellerinizi yıkayın.
- A boy was walking with his hands in his pockets.
- Bir çocuk elleri ceplerinde yürüyordu.
- Don't let this codebook fall into enemy hands.
- Bu şifre kitabının düşmanın eline geçmesine izin vermeyin.
- His hands had turned blue because of the cold.
- Soğuktan elleri morardı.
- Tom's hands were dirty.
- Tom'un elleri kirliydi.
- I can remember the warmth of his hands.
- Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
- My hands are tied.
- Ellerim bağlı.
- His hands were covered with mud.
- Elleri çamurla kaplıydı.
- What soap do you wash your hands with?
- Ellerinizi hangi sabunla yıkıyorsunuz?
- He read anything he could lay his hands on.
- Eline ne geçtiyse okudu.
- Tom put his hands up.
- Tom ellerini kaldırdı.
- Tom is washing his hands in the sink.
- Tom lavaboda ellerini yıkıyor.
- Tom raised his hands.
- Tom ellerini kaldırdı.
- Idle hands are the Internet's workshop.
- Boş eller internetin atölyesidir.
- My hands and legs are swollen.
- Ellerim ve bacaklarım şişti.
- One man was seen digging with his bare hands.
- Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü.
- Put your hands in the air.
- Ellerini havaya kaldır.
- If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Eğer Tanrı dünyamızda yoksa, o zaman Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
- His hands feel rough.
- Onun elleri kabadır.
- Tom is very good with his hands.
- Tom ellerini çok iyi kullanıyor.
- Tom held one of Mary's hands, and John held the other.
- Tom Mary'nin bir elini tuttu, John da diğerini.
- I only have two hands.
- Sadece iki elim var.
- Don't touch this with your dirty hands.
- Buna kirli ellerinle dokunma.
- Woman would be more charming if one could fall into her arms without falling into her hands.
- Eğer biri onun ellerine düşmeden kucağına düşebilseydi kadın daha çekici olurdu.
- My hands are greasy.
- Ellerim yağlı.
- Tom is able to walk on his hands.
- Tom elleri üstünde yürüyebiliyor.
- Tom doesn't like to get his hands dirty.
- Tom ellerini kirletmeyi sevmiyor.
- She washed her dirty hands before the meal.
- Yemekten önce kirli ellerini yıkadı.
- Maybe she died with a falafel in her hands.
- Belki de elinde bir falafel ile ölmüştür.
- The boy got his hands dirty.
- Çocuk ellerini kirletti.
- Stretch the pizza with your hands.
- Pizzayı elinizle genişletin.
- She clasped my hands and said she was glad to see me.
- O, ellerimi tuttu ve beni gördüğüne memnun olduğunu söyledi.
- His trembling hands belied his calm attitude.
- Titreyen elleri sakin tavrını yalanlıyordu.
- Tom looked at his hands.
- Tom ellerine baktı.
- Tom shoved his hands in his pockets.
- Tom ellerini ceplerine soktu.
- I washed my hands because they were dirty.
- Kirli oldukları için ellerimi yıkadım.
- He put his hands on my shoulders.
- Ellerini omuzlarıma koydu.
- Constantinople fell to the hands of the Ottoman Turks in 1453.
- Konstantinopolis 1453 yılında Osmanlı Türklerinin eline geçti.
- Gunshot residue was found on Dan's hands.
- Dan'ın ellerinde barut izi bulundu.
- My hands are sticky.
- Ellerim yapış yapış.
- I don't want to get my hands dirty.
- Ellerimi kirletmek istemiyorum.
- Take your hands off me.
- Ellerini üzerimden çek.
- Mary wiped her hands on her apron.
- Mary ellerini önlüğüne sildi.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.
- Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- I can't feel my hands right now.
- Şu anda ellerimi hissedemiyorum.
- He warmed his hands.
- Ellerini ısıttı.
- Tom put his hands over Mary's mouth.
- Tom ellerini Mary'nin ağzına kapattı.
- They found gunshot residue on Tom's hands.
- Onlar Tom'un ellerinde barut izi buldu.
- My hands are stained with ink.
- Ellerim mürekkep oldu.
- Tom took Mary's hands and held them tightly.
- Tom Mary'nin ellerini aldı, ve onları sıkıca tuttu.
- She put her hands on his shoulders.
- Ellerini onun omuzlarına koydu.
- It is very important that you wash your hands thoroughly after changing a baby's diaper.
- Bebeğin altını değiştirdikten sonra ellerinizi iyice yıkamanız çok önemlidir.
- Tom used soap and water to wash his hands.
- Tom ellerini yıkamak için su ve sabun kullandı.
- Her hands felt as cold as marble.
- Elleri mermer gibi soğuktu.
- I can do it with my bare hands.
- Bunu çıplak ellerimle yapabilirim.
- Dan killed a pitbull with his own hands.
- Dan bir pitbulu kendi elleriyle öldürdü.
- He likes to work with his head rather than with his hands.
- Elleriyle değil kafasıyla çalışmayı sever.
- He stood with his hands in his pockets.
- Elleri cebinde duruyordu.
- Tom put his hands on my shoulders.
- Tom ellerini omuzlarıma koydu.
- Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkamak bazı hastalıklara yakalanmayı önlemenin iyi bir yoludur.
- My hands are stained with ink.
- Ellerim mürekkeplendi.
- Tom was wearing an orange jumpsuit and his hands were cuffed in front of him.
- Tom turuncu bir tulum giyiyordu ve elleri önünde kelepçeliydi.
- With hands like these, I should've become a surgeon.
- Ben böyle ellerle bir cerrah olmalıydım.
- She raised her hands.
- O ellerini kaldırdı.
- Don't put your hands out the window.
- Ellerini pencereden dışarı çıkarma.
- I shoved my hands into my pockets.
- Ellerimi ceplerime soktum.
- His hands turned blue because it was so cold.
- Hava çok soğuk olduğu için elleri mosmor oldu.
- These mittens keep my hands warm.
- Bu eldivenler ellerimi sıcak tutuyor.
- His hands were blue with cold.
- Onun elleri soğuktan morarmıştı.
- Tom put his hands in his pockets.
- Tom ellerini ceplerine soktu.
- Give me your hands.
- Ellerinizi verin.
- Tom's hands were cold.
- Tom'un elleri soğuktu.
- Tom held up his hands.
- Tom ellerini havaya kaldırdı.
- Put both hands on the steering wheel.
- İki elini de direksiyona koy.
- Take your hands off my neck.
- Çek ellerini boynumdan.
- Tom is really good with his hands.
- Tom'un el becerisi çok iyi.
- She placed her hands on her hips.
- Ellerini kalçalarına koydu.
- You want me to wash my hands first, don't you?
- Önce ellerimi yıkamamı istiyorsun, değil mi?
- Tom wiped his hands on his jeans.
- Tom ellerini kot pantolonuna sildi.
- You have beautiful hands.
- Çok güzel ellerin var.
- Tom dried his hands with a towel.
- Tom ellerini havluyla kuruladı.
- Tom put both hands on Mary's shoulder.
- Tom her iki elini Mary'nin omzuna koydu.
- Tom put his hands on Mary's shoulders.
- Tom ellerini Mary'nin omuzlarına koydu.
- I have to wash my hands and brush my teeth.
- Ellerimi yıkamalı ve dişlerimi fırçalamalıyım.
- Please wash your hands after using the bathroom.
- Lütfen tuvaleti kullandıktan sonra ellerinizi yıkayın.
- Sami tied the cable to Layla's hands.
- Sami kabloyu Leyla'nın ellerine bağladı.
- Don't touch your eyes, mouth or nose with your hands.
- Ellerinizle gözlerinize, ağzınıza ve burnunuza dokunmayın.
- Tom put both hands on Mary's shoulder.
- Tom iki elini Mary'nin omzuna koydu.
- I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.
- Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
- Put your hands out.
- Ellerini uzat.
- Since his hands were full, Tom pushed open the door with his knee.
- Elleri dolu olduğu için, Tom kapıyı diziyle iterek açtı.
- His hands had turned blue because of the cold.
- Soğuk yüzünden elleri mosmor oldu.
- Stretch the dough with your hands.
- Hamuru ellerinizle gerin.
- His hands were blue because of the cold.
- Soğuktan dolayı elleri morarmıştı.
- Tom's hands are large.
- Tom'un elleri büyük.
- He got in with a shotgun in his hands.
- Ellerinde bir av tüfeği ile arabaya bindi.
- The plate slipped from my hands and fell to the floor.
- Tabak elimden kayarak yere düştü.
- My dad took my toy out of my hands.
- Babam oyuncağımı elimden aldı.
- Several students raised their hands.
- Birkaç öğrenci elini kaldırdı.
- Show us your hands.
- Bize ellerini göster.
- The professor calmly washed his hands.
- Profesör sakince ellerini yıkadı.
- Let's wash our hands when leaving the toilet!
- Tuvaletten çıkarken ellerimizi yıkayalım!
- Gunshot residue was found on Tom's hands.
- Tom'un ellerinde kurşun kalıntıları bulundu.
- My dad took my toy out of my hands.
- Babam oyuncağımı ellerimden çekip aldı.
- Get your hands off of Tom.
- Ellerini Tom'un üzerinden çek.
- Tom eats pizza with a fork, but Mary eats it with her hands.
- Tom pizzayı çatalla yiyor, Mary ise elleriyle.
- I have my hands full.
- Elim kolum dolu.
- Did you wash your hands?
- Ellerinizi yıkadınız mı?
- Keep your hands off him.
- Ellerini ondan uzak tut.
- He came out of the barn with his hands in the air.
- Ellerini havaya kaldırarak ahırdan çıktı.
- He can bend an iron rod with his hands.
- Elleriyle bir demir çubuğu eğebilir.
- My hands were dirty.
- Ellerim kirliydi.
- Tom didn't wash his hands.
- Tom ellerini yıkamadı.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'den Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Their hands were cold.
- Elleri soğuktu.
- It was so cold that we lost the use of our hands.
- Hava o kadar soğuktu ki ellerimizi kullanamaz hale geldik.
- Wipe your hands with this towel.
- Bu havlu ile ellerini sil.
- Put your hands up!
- Ellerini kaldır!
- Take your hands off her.
- Ellerini üzerinden çek.
- Put your hands on your head.
- Ellerini başının üzerine koy.
- Tom washed his hands quickly.
- Tom ellerini çabucak yıkadı.
- The kidnappers tied Tom's hands behind his back.
- Çocuk hırsızları Tom'un ellerini arkasından bağladılar.
- Tom put his hands into his pockets.
- Tom ellerini ceplerine soktu.
- I didn't wash my hands.
- Ellerimi yıkamadım.
- Get your hands off of me.
- Ellerini üzerimden çek.
- They washed their hands.
- Ellerini yıkamışlar.
- Take your fucking hands off me, you bastard!
- Çek şu lanet ellerini üzerimden, seni piç!
- Tom held his hands over his ears.
- Tom ellerini kulaklarının üzerine koydu.
- Woman would be more charming if one could fall into her arms without falling into her hands.
- İnsan ellerine düşmeden kollarına düşebilse, kadın daha çekici olur.
- Put your hands above your head.
- Ellerinizi başınızın üstüne koyun.
Show More (799)
|