1 |
invoke |
başvurmak |
v. |
|
- The UN has threatened to invoke economic sanctions if the negotiations fail.
- BM, görüşmelerin kesilmesi durumunda ekonomik yaptırımlara başvuracağı tehdidinde bulundu.
- In the case of dual nationality, citizens can invoke laws arising from citizenship of the Union.
- Çifte vatandaşlık durumunda, vatandaşlar Birlik vatandaşlığından kaynaklanan kanunlara başvurabilirler.
- In other words, when reason fails, we must invoke legal, or even criminal, liability.
- Başka bir deyişle akıl başarısız olduğunda yasal ve hatta cezai sorumluluğa başvurmalıyız.
- The Union is still invoking conciliation.
- Birlik hala uzlaşmaya başvuruyor.
- Admittedly, we cannot invoke Treaty articles, the Financial Regulation or interinstitutional agreements.
- Kuşkusuz, Antlaşma maddelerine, Mali Yönetmeliğe veya kurumlar arası anlaşmalara başvuramayız.
- This explains NATO's decision to invoke Article 5.
- Bu, NATO'nun Madde 5'e başvurma kararını açıklamaktadır.
- In the case of dual nationality, citizens can invoke laws arising from citizenship of the Union.
- Çifte vatandaşlık durumunda, vatandaşlar Birlik vatandaşlığından kaynaklanan yasalara başvurabilirler.
Show More (4)
|
2 |
invoke |
(tanrıya) yakarmak |
v. |
|
- Peasant farmers invoked the Gods to bring rain.
- Köylü çiftçiler yağmur yağdırması için Tanrılara yakardılar.
- Invoke God in times of trouble.
- Sıkıntılı zamanlarda tanrıya yakar.
Show More (-1)
|
3 |
invoke |
başlatmak |
v. |
|
- These methods get invoked first when a touch is initiated.
- Bir dokunma başlatıldığında ilk olarak bu metotlar çağrılır.
- These methods get invoked first when a touch is initiated.
- Bir dokunma başlatıldığında ilk olarak bu yöntemler çağrılır.
Show More (-1)
|
4 |
invoke |
(program) çalıştırmak |
v. |
|
- My grandmother finally learned how to invoke the web browser.
- Büyükannem sonunda web tarayıcısını nasıl çalıştıracağını öğrendi.
Show More (-2)
|
5 |
invoke |
çağrıştırmak |
v. |
|
- This relief invokes images of Greek myths.
- Bu kabartma Yunan mitlerini çağrıştırıyor.
Show More (-2)
|
6 |
invoke |
(ruh) çağırmak |
v. |
|
- The teenagers attempted to invoke the spirit of Picasso.
- Gençler Picasso'nun ruhunu çağırmaya kalkışmışlar.
Show More (-2)
|
7 |
invoke |
çağırmak |
v. |
|
- Invoke God in times of trouble.
- Sıkıntılı zamanlarda Tanrı'yı çağırın.
Show More (-2)
|