|
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magma, yer kabuğundan geçebilmek için kayaları kırmalı veya mevcut çatlaklardan yararlanmalıdır.
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magmanın yerkabuğunda ilerleyebilmesi için kayayı kırması ya da mevcut çatlaklardan yararlanması gerekir.
- Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks.
- Magmanın yerkabuğunda hareket edebilmesi veya mevcut çatlaklardan yararlanabilmesi için kayaları kırması şarttır.
- Tom hid behind a rock.
- Tom bir kayanın arkasına saklandı.
- You're a rock.
- Sen bir kayasın.
- The astronauts had to use special tools to collect rock samples on the Moon because they could not bend over in their spacesuits.
- Astronotlar Ay'da kaya örnekleri toplamak için özel araçlar kullanmak zorunda kaldılar çünkü uzay elbiseleri ile eğilemezlerdi.
- Tom is caught between a rock and a hard place.
- Tom bir kaya ile zor bir yer arasında kaldı.
- Tom crossed the river by jumping from rock to rock.
- Tom, kayadan kayaya atlayarak nehri geçti.
- Tom is caught between a rock and a hard place.
- Tom bir kaya ve sert bir yerin arasında sıkıştı.
- Mary sat alone on a rock.
- Mary bir kayanın üzerinde tek başına oturdu.
- Mars is a large rock with a thin atmosphere.
- Mars ince atmosferli büyük bir kayadır.
- Tom sat alone on a rock.
- Tom bir kayanın üzerine tek başına oturdu.
- Three climbers were killed in a rock fall.
- Bir kaya çığında üç dağcı öldü.
- Tom is attempting to climb the rock.
- Tom kayaya tırmanma girişiminde bulunuyor.
- I sat down on a rock.
- Bir kayaya oturdum.
- We blew up a huge rock with dynamite.
- Dinamitle kocaman bir kayayı havaya uçurduk.
- He was hit by a falling rock and died instantly.
- Düşen bir kaya ona çarptı ve anında öldü.
- He hid himself behind a large rock.
- Büyük bir kayanın arkasına saklandı.
- I sat down on a rock.
- Bir kayanın üzerine oturdum.
- This old bread is as hard as a rock.
- Bu bayat ekmek bir kaya kadar sert.
- I want to hide under a rock.
- Bir kayanın altına saklanmak istiyorum.
- Seen from a distance, that rock looks like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, bu kaya bir insan yüzüne benziyor.
- We blew up a huge rock with dynamite.
- Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.
- The woman is in front of a big rock.
- Kadın büyük bir kayanın önünde.
- No matter how hard I try, I can't swim to that rock.
- Ne kadar çok denersem deneyeyim o kayaya kadar yüzemiyorum.
- Tom hid under a huge rock.
- Tom büyük bir kayanın altına saklandı.
- Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya bir insan yüzüne benziyordu.
- He hid himself behind a large rock.
- Kendini büyük bir kayanın arkasına sakladı.
- Their ship struck a rock.
- Gemi bir kayaya çarptı.
- Please, move this rock from here to there.
- Bu kayayı buradan şuraya taşı lütfen.
- Be careful, the bullet can ricochet off the rock and come towards you.
- Dikkatli ol, mermi kayadan sekip sana doğru gelebilir.
- The rock rolled down the hill.
- Kaya tepeden aşağı yuvarlandı.
- He hit his head against a rock.
- Kafasını bir kayaya çarptı.
- An asteroid is a bit of rock.
- Asteroit bir kaya parçasıdır.
- Tom crossed the river by jumping from rock to rock.
- Tom kayadan kayaya atlayarak nehri geçti.
- Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
- It's nothing but a stupid rock.
- Aptal bir kayadan başka bir şey değil.
- Tom is attempting to climb the rock.
- Tom kayaya tırmanmaya çalışıyor.
- What does this rock look like?
- Bu kaya neye benziyor?
- Tom hid behind a large rock.
- Tom büyük bir kayanın arkasına saklandı.
- A monster lay on a rock near the top of the mountain.
- Bir canavar dağın zirvesine yakın bir kayanın üzerinde yatıyordu.
- This old bread is as hard as a rock.
- Bu eski ekmek bir kaya kadar sert.
- Not five minutes after he started running, he tripped on a rock.
- Koşmaya başladıktan beş dakika sonra ayağı bir kayaya takıldı.
- Seen from distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya bir insan yüzüne benziyordu.
- Seen from a distance, that rock looks like a human face.
- Uzaktan görüldüğünde, o kaya bir insan yüzü gibi görünüyor.
- I accidentally kicked a large rock and broke my toe.
- Yanlışlıkla büyük bir kayaya tekme attım ve baş parmağımı kırdım.
- Tom felt like crawling under a rock.
- Tom bir kayanın altında sürünüyor gibi hissetti.
- There were no holds for hand or foot on the rock.
- Kayanın üzerinde el ya da ayak için tutunacak yerler yoktu.
- Seen from distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya insan yüzü gibi görünüyordu.
- She's going up the rock.
- O, kayaya tırmanıyor.
- Between a rock and a hard place.
- Bir kaya ile sert bir yer arasında.
- Seen from a distance, the big rock looks like an old castle.
- Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kaleye benziyor.
- Tom felt like crawling under a rock.
- Tom bir kayanın altında sürünmek istedi.
- Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında kaya çömelmiş bir insan figürüne benziyor.
- He sat on a small rock and looked out to sea.
- O küçük bir kaya üzerine oturdu ve denize baktı.
- The rock rolled down the hillside.
- Kaya yamaçtan aşağıya yuvarlandı.
- There were no holds for hand or foot on the rock.
- Kayanın üzerinde el ya da ayak için bir tutamak yoktu.
- I accidentally kicked a large rock and broke my toe.
- Yanlışlıkla büyük bir kayaya tekme attım ve ayak parmağımı kırdım.
- Mary sat alone on a rock.
- Mary bir kayanın üzerinde tek başına oturuyordu.
- Tom hid himself behind a large rock.
- Tom büyükçe bir kayanın arkasına saklandı.
- The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel bakire kayanın tepesine oturdu ve güneş ışığında altın saçlarını taradı.
- I hid behind a rock.
- Bir kayanın arkasına saklandım.
- The astronauts had to use special tools to collect rock samples on the Moon because they could not bend over in their spacesuits.
- Astronotlar Ay'da kaya örnekleri toplamak için özel aletler kullanmak zorundaydı çünkü uzay giysilerinin içinde eğilemiyorlardı.
- He hit his head against a rock.
- O, kafasını bir kayaya çarptı.
- Comets are made from ice and rock.
- Kuyruklu yıldızlar buz ve kayadan oluşur.
- Their ship struck a rock.
- Gemileri bir kayaya çarptı.
- He is attempting to climb the rock.
- Kayaya tırmanmaya çalışıyor.
- Tom is caught between a rock and a hard place.
- Tom bir kaya ve sert bir yer arasına sıkıştı.
- The inscription carved into the rock is from the sixth century B.C.
- Kayaya oyulmuş yazıt M.Ö. 6. yüzyıldan kalma.
- Be careful not to trip over this rock.
- Bu kayaya takılmamaya dikkat edin.
- Something green and slimy was on the rock.
- Kayanın üzerinde yeşil ve sümüksü bir şey vardı.
- Tom sat alone on a rock.
- Tom kayanın üstüne yalnız oturdu.
- An asteroid is a bit of rock.
- Bir asteroid bir kaya parçasıdır.
- Tom found a worm hiding behind the rock.
- Tom kayanın arkasında saklanan bir solucan buldu.
- The inscription carved into the rock is from the sixth century B.C.
- Kayaya oyulmuş yazıt milattan önce altıncı yüzyıldandır.
- Seen at a distance, the rock looked like a human face.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, bir insan yüzü gibi görünüyordu.
- It was as hard as rock.
- O, kaya kadar sertti.
- Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
- Tom lives in a rock house.
- Tom bir kaya evinde yaşıyor.
- He built his house on rock.
- O, evini kaya üzerine inşa etti.
- The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
- There's a rock on the floor.
- Yerde bir kaya var.
- He fell and hit his head on a rock.
- Düştü ve kafasını bir kayaya çarptı.
- He built his house on rock.
- Evini kaya üzerine inşa etti.
- I have a rock collection.
- Bir kaya koleksiyonum var.
- He fell and hit his head on a rock.
- Düştü ve bir kayaya başını çarptı.
- Tom has a rock collection.
- Tom'un bir kaya koleksiyonu var.
- He sat on a small rock and looked out to sea.
- Küçük bir kayanın üzerine oturdu ve denize baktı.
- Something green and slimy was on the rock.
- Kayanın üzerinde yeşil ve yapışkan bir şey vardı.
- Tom hid himself behind a large rock.
- Tom kendini büyük bir kayanın arkasına sakladı.
- Tom is caught between a rock and a hard place.
- Tom bir kaya ile sert bir yer arasında sıkışmış durumda.
- They lifted the rock by means of a lever.
- Kayayı bir kaldıraç yardımıyla kaldırdılar.
- Tom lives in a rock house.
- Tom bir kaya evde yaşıyor.
- She's going up the rock.
- Kayaya çıkıyor.
- Seen from a distance, the big rock looks like an old castle.
- Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kale gibi görünüyor.
- The lizard escaped from under the rock.
- Kertenkele kayanın altından kaçtı.
- Seen from a distance, the rock looked like an old castle.
- Uzaktan bakıldığında, kaya eski bir kale gibi görünüyordu.
- Between a rock and a hard place.
- Bir kaya ve sert bir yer arasında.
- Mars is a large rock with a thin atmosphere.
- Mars ince bir atmosferi olan büyük bir kayadır.
- No matter how hard I try, I can't swim to that rock.
- Ne kadar denersem deneyeyim, o kayaya yüzemiyorum.
- Tom is lying on a large rock.
- Tom büyük bir kayanın üzerinde yatıyor.
- The bread is as hard as a rock.
- Ekmek bir kaya kadar sert.
- The rock rolled down the hillside.
- Kaya yamaçtan aşağı yuvarlandı.
- Tom sat down on a rock.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu.
- Tom lifted up a rock and looked under it.
- Tom bir kayayı kaldırdı ve altına baktı.
- A monster lay on a rock near the top of the mountain.
- Dağın tepesine yakın bir kayanın üzerinde bir canavar yatıyordu.
Show More (103)
|