|
- This is especially true for connections to Strasbourg, a city with an international vocation.
- Bu durum özellikle uluslararası bir kent olan Strazburg'la olan bağlantılar için geçerlidir.
- This is especially true for connections to Strasbourg, a city with an international vocation.
- Bu durum özellikle uluslararası bir kent olan Strasbourg'a olan bağlantılar için geçerlidir.
- The nineteenth Winter Olympics start in Salt Lake City in the USA on Friday 8 February.
- On dokuzuncu Kış Olimpiyatları 8 Şubat Cuma günü ABD'nin Salt Lake City kentinde başlıyor.
- It is the second time in two years that the city of Melilla has suffered a tragedy of this nature.
- Melilla kenti iki yıl içinde ikinci kez bu tür bir trajediyle karşı karşıya kalmıştır.
- Israel then destroyed them and their cities.
- İsrailliler sonra onları da kentlerini de yok ettiler.
- And all Israel dwelt in their cities.
- Ve bütün İsrailliler kentlerinde yaşamaya başladılar.
- The city is surrounded by a wall.
- Kent bir duvarla çevrilidir.
- There were neither flowers nor trees in the streets of his city.
- Kentindeki caddelerde ne çiçek ne de ağaçlar vardı.
- When did you arrive in our city?
- Kentimize ne zaman geldin?
- Tom's showing us the city.
- Tom bize kenti gösteriyor.
- I live ten miles from the city.
- Kentten 10 mil uzakta yaşıyorum.
- I have visited the city of Karakorum yesterday.
- Dün Karakurum kentini ziyaret ettim.
- Gustavo doesn't have any friends in this city.
- Gustavo'nun bu kentte hiç arkadaşı yok.
- Tom works in the tallest building in the city.
- Tom kentteki en uzun binada çalışıyor.
- Paris is one of the world’s most visited cities.
- Paris dünyanın en fazla ziyaret edilen kentlerinden biridir.
- What has brought you to this city?
- Seni bu kente ne getirdi?
- The green areas are the real lungs of the city.
- Yeşil alanlar kentin gerçek akciğerleridir.
- I don't like living in the city.
- Kentte yaşamak hoşuma gitmiyor.
- I like city life very much.
- Kent yaşamını çok fazla severim.
- You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
- He is leaving the city tomorrow morning.
- Yarın sabah kentten ayrılacak.
- The city is on a plain.
- Kent bir ova üzerindedir.
- In this city there are 249 neighborhoods.
- Bu kentte 249 tane mahalle var.
- When we visited London, we rode a double-decker bus across the city.
- Londra'yı ziyaret ettiğimizde kent genelinde çift katlı bir otobüse bindik.
- This is the best restaurant in the city.
- Bu, kentin en iyi restoranıdır.
- These slums are a disgrace to the city.
- Bu gecekondular kent için bir yüz karasıdır.
- The Mayans abandoned many of their cities.
- Mayalar birçok kentlerini terk ettiler.
- I can show you the old city.
- Sana eski kenti gösterebilirim.
- It is the best fish and seafood restaurant in the city.
- Kentteki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranıdır.
- The church is on the hill overlooking the city.
- Kilise, kenti yukarıdan gören tepe üzerindedir.
- Jerusalem is a city of tunnels and underpasses.
- Kudüs, tüneller ve alt geçitler kentidir.
- Tom doesn't want to live in the city.
- Tom kentte yaşamak istemez.
- This is a map of the city of Osaka.
- Bu, Osaka kentinin bir haritasıdır.
- Vladivostok is a city in Russia.
- Vladivostok, Rusya'da bir kenttir.
- The prime minister already voted in his city of residence.
- Başbakan zaten ikamet ettiği kentte oy kullandı.
- This city has a bike-sharing service.
- Bu kentin bisiklet paylaşım hizmeti vardır.
- Yokohama is the city in Japan with the second largest population.
- Yokohama, Japonya'da ikinci en büyük nüfuslu kentdir.
- They were surprised at the city's rapid growth.
- Onlar kentin hızlı büyümesine şaşırdılar.
- In what kind of city do you live?
- Ne tür bir kentte yaşıyorsun?
- You don't see this kind of vegetable vending machine in the city.
- Kentte bu tür sebze otomatını göremezsin.
- We live in a beautiful city.
- Güzel bir kentte yaşıyoruz.
- We're safer here than we would be in a city.
- Burada kentte olacağımızdan daha güvendeyiz.
- There are theatres, museums, libraries and parks in that city.
- O kentte tiyatro,müze, kütüphane ve parklar var.
- William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations.
- William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.
- The tornado passed through the city and headed to the sea.
- Tornado kentten geçti ve denize yöneldi.
- The city can be reached in less than 20 minutes by car from here.
- Kente buradan arabayla 20 dakikadan daha kısa bir sürede ulaşılabilir.
- The zoo is situated in the east end of the city.
- Hayvanat bahçesi kentin doğusunda yer alır.
- Tom isn't from a big city.
- Tom büyük bir kentten değil.
- The police searched the city for Layla.
- Polis, Leyla için kenti aradı.
- Zamboanga City is known as Asia's Latin city.
- Zamboanga City Asya'nın Latin kenti olarak bilinmektedir.
- So, how is life in the big city?
- Peki, büyük kentte hayat nasıldır?
- I don't like this city at all.
- Ben bu kenti hiç beğenmiyorum.
- That hospital is one of the oldest institutions in the city.
- O hastane, kentteki en eski kuruluşlardan biridir.
- The city library has a special department for blind people.
- Kent kütüphanesi, kör çocuklar için özel bir bölüme sahiptir.
- Boston is one of the cities I visited last year.
- Boston geçen sene ziyaret ettiğim kentlerden biridir.
- Boston is a very beautiful city.
- Boston çok güzel bir kenttir.
- It's cold in my city, Warsaw.
- Benim kentim Varşova'da hava soğuk.
- Shanghai is the fastest-growing city in the world.
- Şangay dünyanın en hızlı büyüyen kentidir.
- Paris is one of the most beautiful cities in the world.
- Paris dünyadaki en güzel kentlerden biridir.
- I want to live in a big city.
- Büyük bir kentte yaşamak isterim.
- I live outside of the city.
- Kentin dışında yaşıyorum.
- Paris is one of the biggest cities in the world.
- Paris, dünyadaki en büyük kentlerden biridir.
- What's your favorite European city?
- Favori Avrupa kentin hangisidir?
- We know she lives in the city.
- Biz onun kentte yaşadığını biliyoruz.
- Detroit is dangerous city.
- Detroit tehlikeli bir kenttir.
- This city has been increasing in population year after year.
- Bu kentin nüfusu yıldan yıla artıyor.
- Prague is one of Eastern Europe's most famous cities.
- Prag, Doğu Avrupa'nın en ünlü kentlerinden biridir.
- My ex-husband no longer lives in this city.
- Eski kocam artık bu kentte yaşamıyor.
- Gdańsk is the biggest city in the north of Poland.
- Gdansk Polonya'nın kuzeyinde en büyük kenttir.
- Today it's snowing heavily in my city.
- Bugün kentimde yoğun biçimde kar yağıyor.
- The entire city burned.
- Tüm kent yandı.
- In my city, there is no school for learning Esperanto.
- Kentimde, Esperanto öğrenmek için hiçbir okul yoktur.
- The Elbe Philharmonic Hall is a symbol of HafenCity, a new quarter of the German city Hamburg.
- Elbe Filarmoni Salonu, Alman kenti Hamburg'un yeni bir semti olan HafenCity'nin bir sembolüdür.
- We have a local newspaper in our city.
- Kentimizde yerel bir gazetemiz var.
- This city hasn't seen a major earthquake in four hundred years.
- Bu kent dört yüz yıl içinde büyük bir deprem görmedi.
- Welcome to our city!
- Kentimize hoş geldin!
- This city was beautiful in its time.
- Bu kent, zamanında güzeldi.
- The city is very polluted; the countryside is very boring.
- Kent çok kirli; kırsal ise çok sıkıcı.
- This is Idlib city.
- Burası İdlib kenti.
- Istanbul is the most populous city in Turkey.
- İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.
- The city was soon occupied by the soldiers.
- Çok geçmeden kent askerler tarafından işgal edildi.
- There are a number of places to see in this city.
- Bu kentte görülecek çok sayıda yer var.
- He wants to live in the city.
- O, kentte yaşamak istiyor.
- The new park turned into one of the most neglected places in the city.
- Yeni park, kentin en çok ihmal edilen yerlerinden birine dönüştü.
- Tel Aviv is a beautiful city.
- Tel Aviv güzel bir kenttir.
- Kobe is a sister city of Seattle.
- Kobe, Seattle'ın kardeş kentidir.
- When was this area annexed to the city?
- Bu alan, kente ne zaman katıldı?
- She didn't know that part of the city.
- Kentin o kısmını bilmiyordu.
- I don't live in this city.
- Ben bu kentte yaşamıyorum.
- He is longing for city life.
- Kent yaşamını özlüyor.
- I come to this city second time.
- Bu kente ikinci kez geliyorum.
- Trier is the oldest city in Germany.
- Trier, Almanya'daki en eski kenttir.
- More people live in the northern part of the city.
- Kentin kuzey kesiminde daha fazla insan yaşıyor.
- They spent part of the afternoon strolling through the city.
- Onlar öğleden sonranın bir kısmını kentte dolaşarak geçirdi.
- There are dark nights in the city of Sochi.
- Soçi kentinde karanlık geceler vardır.
- I plan to live in the city.
- Bu kentte yaşamayı planlıyorum.
- He said that Tokyo is a safe city.
- O, Tokyo'nun güvenli bir kent olduğunu söyledi.
- The governor visited the city.
- Vali, kenti ziyaret etti.
- Cities are very polluted; villages are very boring.
- Kentler çok kirlidir; Köyler çok sıkıcıdır.
- To find the answer to this question, I went to the city library.
- Bu sorunun yanıtını bulmak için kent kütüphanesine gittim.
- Every city has an imposing cathedral.
- Her kentin heybetli bir katedrali vardır.
- A very large field of rice surrounds the city.
- Çok geniş bir pirinç tarlası kenti çevreler.
- Boston is a large city.
- Boston büyük bir kenttir.
- Nijmegen is the oldest city in the Netherlands.
- Nijmegen, Hollanda'daki en eski kenttir.
- Rynok Square is the historic centre of the city.
- Rynok Meydanı kentin tarihi merkezidir.
- The streets of this city are wide.
- Bu kentin sokakları geniştir.
- You'll get used to the bumper-to-bumper traffic of this city.
- Bu kentin milim milim ilerleyen trafiğine alışacaksın.
- In this city, there are three beauty salons.
- Bu kentte üç tane güzellik salonu var.
- What makes you think Kaliningrad is a European city?
- Size Kaliningrad'ın bir Avrupa kenti olduğunu düşündüren ne?
- The city annoys me a lot because it's noisy.
- Gürültülü olduğu için kent beni rahatsız ediyor.
- Why is the helicopter flying across the city?
- Helikopter neden kentin üstünde uçuyor?
- In my city, the temperature is one degree above zero.
- Kentimde sıcaklık sıfırın üzerinde bir derece.
- I want to go to the city.
- Kente gitmek istiyorum.
- He has left the city.
- Kenti terk etti.
- The war brought about death and destruction in the city.
- Savaş kente ölüm ve yıkım getirdi.
- Formerly, this city was beautiful.
- Eskiden bu kent güzeldi.
- The fire burnt down four houses in the east of the city.
- Yangın kentin doğusundaki dört tane evi yakıp kül etti.
- Bergen is known as the city between the seven mountains.
- Bergen yedi dağ arasındaki kent olarak bilinir.
- Five hundred soldiers were sent to the city, and less than half of them survived.
- Beş yüz asker kente gönderildi ve onların yarısından daha azı hayatta kaldı.
- It is well known that the city has a high crime rate.
- Kentin yüksek bir suç oranı olduğu iyi bilinir.
- Tom lives on the other side of the city.
- Tom kentin öte tarafında yaşıyor.
- He was fed up with life in the city.
- O, kentteki yaşamdan bıktı.
- I'm a city dweller.
- Ben bir kent sakiniyim.
- Sami called every restaurant in the city.
- Sami kentteki her lokantayı aradı.
- Welcome to our city!
- Kentimize hoş geldiniz!
- He lives in the southern part of the city.
- O, kentin güney kesiminde yaşıyor.
- Which European city do you like the most?
- En çok hangi Avrupa kentini beğeniyorsun?
- It is said that Tokyo is a very safe city.
- Tokyo'nun çok güvenli bir kent olduğu söyleniyor.
- The streets of this city are narrow.
- Bu kentin sokakları dardır.
- He lives in a big city in the south of Spain.
- İspanya'nın güneyindeki büyük bir kentte yaşar.
- The other day I met my former neighbour in the city.
- Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.
- You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolma şansın yok, her yerde haritalar var!
- In the middle of the city, there is a fountain.
- Kentin ortasında bir çeşme var.
- My office is in the central area of the city.
- Ofisim kentin merkezinde.
- It's one of the safest cities in the world.
- O, dünyadaki en güvenli kentlerden biridir.
- The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.
- This city is not for me.
- Bu kent bana göre değil.
- The Mongolian army approached the city.
- Moğol ordusu kente yaklaştı.
- You may be able to pass unnoticed in a city, but in a village that's not possible.
- Bir kentte fark edilmeden geçebilirsin, ancak bir köyde bu mümkün değil.
- There aren't that many synagogues in this city.
- Bu kentte o kadar çok sinagog yok.
- A thick fog blanketed the city.
- Kenti yoğun bir sis kapladı.
- Sami is from my city.
- Sami benim kentimden.
- The city has a wonderful place to walk with children.
- Kentin, çocuklarla yürümek için harika bir yeri vardır.
- Sami grew up in a safe city.
- Sami güvenli bir kentte büyüdü.
- Country life is healthier than city life.
- Kırsal yaşam kent yaşamından daha sağlıklıdır.
- We arrived at the city before night.
- Biz geceden önce kente vardık.
- This city is not cosmopolitan at all.
- Bu kent hiç kozmopolit değil.
- The city of Aachen is administered as an independent district.
- Aachen kenti bağımsız bölge olarak yönetilmiş.
- There are many tourists in the city on holidays.
- Tatillerde kentte birçok turist vardır.
- She didn't like city life.
- O, kent yaşamından hoşlanmadı.
- The population of the city is about 100,000.
- Kentin nüfusu 100 bin civarındadır.
- He didn't like city life.
- O, kent yaşamından hoşlanmadı.
- The boy likes to walk in the city.
- Oğlan kentte yürümeyi sever.
- It's one of the most expensive cities in the world.
- O, dünyanın en pahalı kentlerinden biri.
- I also recommend to visit at least one city which is usually not visited by tourists.
- Ben de genellikle turistler tarafından ziyaret edilmeyen en az bir kentin ziyaret edilmesini öneririm.
- The city is divided into ten administrative districts.
- Kent, on idari bölgeye ayrılmıştır.
- This guide book is about São Paulo city.
- Bu rehber kitap Sao Paulo kenti hakkındadır.
- The city perished in the earthquake.
- Kent, depremde perişan oldu.
- The mayor administers the affairs of the city.
- Belediye başkanı kent işlerini yönetir.
- There aren't any trams in our city.
- Kentimizde tramvay bulunmamakta.
- In other areas of the city, fighting continued.
- Kentin diğer alanlarda savaş devam etti.
- The rapid growth of the city surprised us.
- Kentin hızlı büyümesi bizi şaşırttı.
- Copenhagen is a bike-friendly city.
- Kopenhag bisiklet dostu bir kenttir.
- This lake supplies our city with water.
- Bu göl, kentimize su sağlamaktadır.
- He is reputed the best lawyer in this city.
- Bu kentteki en iyi hukukçu olarak bilinir.
- I want to leave this city and never come back.
- Bu kenti terk edip asla geri dönmemek istiyorum.
- The city's transportation system disintegrated.
- Kentin ulaşım sistemi dağıldı.
- I don't know the city very well.
- Kenti çok iyi bilmiyorum.
- The scenery of the city reminded me of London.
- Kentin manzarası bana Londra'yı hatırlattı.
- This is the main street of this city.
- Burası bu kentin ana caddesidir.
- Ganja is one of the biggest cities in Azerbaijan.
- Gence, Azerbaycan'daki en büyük kentlerden biridir.
- Sanitation is important in the city.
- Kentte hijyen önemlidir.
- Get away from this city.
- Bu kentten kaç.
- It's one of the most boring cities in the world.
- Dünyadaki en sıkıcı kentlerden biridir.
- Hong Kong is one of the wealthiest cities in the world.
- Hong Kong dünyanın en zengin kentlerinden biridir.
- Would you like to visit the city?
- Kenti ziyaret etmek ister misin?
- Your friend left the city.
- Arkadaşın kentten ayrıldı.
- The city's crime rate is high due to the police's lousiness.
- Polisin yetersizliği nedeniyle kentin suç oranı yüksektir.
- Tom didn't want to work in the coal mines, so he moved to the city.
- Tom kömür madenlerinde çalışmak istemiyordu, bu nedenle kente taşındı.
- I have to go to the city.
- Kente gitmek zorundayım.
- Tom wanted to live in a big city like Boston.
- Tom, Boston gibi büyük bir kentte yaşamak istiyordu.
- We have wanted to visit the city for a long time.
- Uzun süredir kenti ziyaret etmek istiyoruz.
- We know the city well.
- Kenti iyi tanıyoruz.
- Singapore is a nation smaller than New York City.
- Singapur, New York kentinden daha küçük bir ulustur.
- This city has a very high cost of living.
- Bu kentte hayat pahalılığı çok yüksek.
- I know no one in this city.
- Bu kentteki hiç kimseyi tanımıyorum.
- A giant lizard is destroying the city!
- Dev bir kertenkele kenti yok ediyor!
- My house is north of the city.
- Evim kentin kuzeyinde.
- I love my city.
- Kentimi seviyorum.
- He lives outside the city.
- O, kent dışında yaşar.
- Is there a zoo in the city?
- Kentte bir hayvanat bahçesi var mı?
- Miami is the biggest city in Florida.
- Miami, Florida'daki en büyük kenttir.
- Commerce led to the development of cities.
- Ticaret, kentlerin gelişmesine yol açmıştır.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu kentte, bir odada sekiz ya da on kişi yaşayan binlercesi var.
- I'm planning on staying in the city.
- Kentte kalmayı planlıyorum.
- During the Renaissance, Florence was one of the greatest cities in the world.
- Rönesans sırasında, Floransa dünyadaki en büyük kentlerden biriydi.
- Leipzig is an ancient city.
- Leipzig eski bir kenttir.
- I will live in the city.
- Kentte yaşayacağım.
- City life has advantages and disadvantages.
- Kent yaşamının avantajları ve dezavantajları vardır.
- Boston is a great city.
- Boston büyük bir kenttir.
Show More (197)
|
|
- As we know, most of Aceh's 4.2 million people live outside the two main towns.
- Bildiğimiz gibi Açe'nin 4.2 milyonluk nüfusunun çoğu iki ana kentin dışında yaşamaktadır.
- I have seen these buses in the Finnish town of Tampere.
- Bu otobüsleri Finlandiya'nın Tampere kentinde görmüştüm.
- The towns concerned estimate that it will be spread over 40 years.
- İlgili kentler bunun 40 yıla yayılacağını tahmin etmektedir.
- According to the newspaper Ha'aretz, this is a phase in the strategy of surrounding the Old Town with Jewish outposts.
- Ha'aretz gazetesine göre bu, Eski Kent'in Yahudi ileri karakollarıyla çevrelenmesi stratejisinin bir aşamasıdır.
- These lags in development go hand in hand with large disparities between regions and between town and country.
- Kalkınmadaki bu gecikmeler, bölgeler arasında ve kentle kır arasında büyük eşitsizlikler ile el ele gitmektedir.
- The historic town of Hebron, with its unique architecture and religious importance, will never be the same again.
- Eşsiz mimarisi ve dini önemiyle tarihi Hebron kenti bir daha asla eskisi gibi olmayacak.
- We will therefore conduct this dialogue with the towns and regions.
- Dolayısıyla bu diyaloğu kentler ve bölgelerle yürüteceğiz.
- Town councils have not used their land use plans to keep residential or commercial areas away from danger.
- Kent konseyleri arazi kullanım planlarını konut veya ticari alanları tehlikeden uzak tutmak için kullanmamıştır.
- Israel completely destroyed them and their towns.
- İsrailliler onları da kentlerini de tamamen yok ettiler.
- What part of town do you live in?
- Kentin hangi kısmında yaşıyorsun?
- The enemy approaches the town.
- Düşman, kente yaklaşıyor.
- There is a hospital in the town.
- Kentte bir hastane var.
- She arrived at the town last Monday.
- Geçen Pazartesi kente geldi.
- Witnesses reported seeing Dan almost everywhere in the town.
- Tanıklar Dan'i kentteki hemen hemen her yerde gördüklerini bildirdiler.
- Please give me a map of the town.
- Lütfen bana kentin bir haritasını verin.
- There are many parks in our town.
- Kentimizde birçok park var.
- Tom lives on the outskirts of town.
- Tom kentin dış mahallelerinde oturuyor.
- We need some info about the town.
- Kentle ilgili biraz bilgiye ihtiyacımız var.
- There are many tourists in town.
- Kentte çok sayıda turist var.
- The town restored this old historic building.
- Kent, bu eski tarihi binayı restore etti.
- Tom was out of town yesterday.
- Tom dün kent dışındaydı.
- Sami is the only Muslim in town.
- Kentteki tek Müslüman Sami.
- Tirana is an Albanian town.
- Tiran bir Arnavut kentidir.
- This town is quite different from what it was ten years ago.
- Bu kent 10 yıl öncekinden oldukça farklı.
- Have you visited the town where your father was born?
- Babanın doğduğu kenti ziyaret ettin mi?
- He'll go to town.
- O, kente gidecek.
- He walked around to see the town.
- Kenti tanımak için çevrede dolaştı.
- What does he do for our town?
- O, kentimiz için ne yapıyor?
- My house is on the outskirts of town.
- Benim evim kentin dış mahallelerinde.
- I drove to town and went shopping.
- Arabayla kente gidip alışverişe gittim.
- My wife spends money as if I were the richest man in town.
- Eşim, sanki ben kentin en zengin adamıymışım gibi para harcıyor.
- She is leaving the town tomorrow morning.
- Yarın sabah kentten ayrılacak.
- There was only one movie theater in town.
- Kentte yalnızca bir tane sinema vardı.
- It's a little town, but very beautiful.
- Küçük bir kent ama çok güzel.
- She won popularity in the town.
- Kentte popülerlik kazandı.
- The earthquake leveled the town.
- Deprem kenti yerle bir etti.
- Mother is going to town.
- Anne kente gidiyor.
- Our town is on the East Side of the river.
- Kentimiz nehrin doğu yakası'ndadır.
- Bergen is a Norwegian town.
- Bergen bir Norveç kentidir.
- Zaragoza is a Spanish town.
- Zaragoza bir İspanyol kentidir.
- There's a lovely park in the centre of the town.
- Kent merkezinde güzel bir park var.
- He lives in a small town near Osaka.
- Osaka yakınındaki küçük bir kentte yaşıyor.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda'nın Maastricht kentinde 53 kilise olması gerekiyor ama bazıları mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılıyor.
- The town was defended by a large army.
- Kent, büyük bir ordu tarafından savunuldu.
- My house is on the skirts of the town.
- Evim kentin eteklerinde.
- Bejaia should become a museum town.
- Bicâye bir müze kent olmalı.
- There are no trams in our town.
- Kentimizde tramvay bulunmamakta.
- I want to live in a town.
- Bir kentte yaşamak istiyorum.
- He grew up in a small town.
- Küçük bir kentte büyüdü.
- Tom and Mary are out of town.
- Tom ve Mary kent dışındalar.
- There are many tall buildings in that town.
- O kentte pek çok yüksek bina vardır.
- Tokyo is the most expensive town in the world.
- Tokyo dünyanın en pahalı kentidir.
- Most of the town lies on the right bank of the river.
- Kentin çoğu nehrin sağ kıyısında yer alıyor.
- This bus will take you to the town.
- Bu otobüs sizi kente götürecek.
- This is the cheapest shop in town.
- Bu, kentteki en ucuz dükkandır.
- A circus is visiting the town.
- Bir sirk, kenti ziyaret ediyor.
- It's a very small town.
- Burası çok küçük bir kent.
- I'm leaving town.
- Ben kentten ayrılıyorum.
- Please tell me about your town in your next letter.
- Lütfen bir sonraki mektubunda bana kentinden söz et.
- This is a company town.
- Bu bir şirket kentidir.
- Didn't Tom tell you I was in town?
- Kentte olduğumu Tom sana söylemedi mi?
- Are you staying in town?
- Kentte mi kalıyorsun?
- Rome is an Italian town.
- Roma bir İtalyan kentidir.
- Why don't you leave town?
- Neden kentten ayrılmıyorsun?
- The tourists painted the whole town red.
- Turistler bütün kenti kırmızıya boyadılar.
- He comes from a small but wealthy town.
- Küçük ama zengin kentten geliyor.
- In the Dutch town of Maastricht there ought to be 53 churches, but some of them are already used as shops, cafés or museums.
- Hollanda kenti Maastricht'te 53 tane kilise olması gerekir, ama onlardan bazıları zaten mağaza, kafe ya da müze olarak kullanılır.
- Tom was born in a small town not too far from Boston.
- Tom, Boston'dan çok uzak olmayan ufak bir kentte doğdu.
Show More (65)
|
