|
- The government lacks any democratic legitimacy; power rests with the King and the army.
- Hükûmet herhangi bir demokratik meşruiyetten yoksundur; güç Kral ve ordudadır.
- As regards the former king of Afghanistan, I must also share some information with you.
- Afganistan'ın eski kralı ile ilgili olarak da sizinle bazı bilgileri paylaşmalıyım.
- We urge the European Parliament, the Council and the Commission to take up immediate contacts with the king.
- Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyonu Kral ile derhal temas kurmaya çağırıyoruz.
- How do we find a sensible answer to the real threat from this tyrannical Sun King?
- Bu zalim Güneş Kral'dan gelen gerçek tehdide karşı nasıl mantıklı bir cevap bulabiliriz?
- I urge this House to support the King's mission in this tricky area.
- Bu Meclisi, Kral'ın bu zorlu alandaki misyonunu desteklemeye çağırıyorum.
- The Loya Jirga was opened by the former king, whom I had the pleasure of meeting last September in Rome.
- Loya Jirga, geçtiğimiz Eylül ayında Roma'da tanışmaktan memnuniyet duyduğum eski kral tarafından açıldı.
- The King's role, if he is to have one, must, in my opinion, be considered with this objective in mind.
- Bana göre Kral'ın rolü, eğer bir rolü olacaksa, bu amaç göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.
- We must therefore roundly condemn the repression and arrests which followed the death of the king.
- Bu nedenle kralın ölümünün ardından gelen baskı ve tutuklamaları şiddetle kınamalıyız.
- Colleagues, I should like to take up my protocol duties with the King of Jordan.
- Meslektaşlarım, Ürdün Kralı ile protokol görevlerime başlamak istiyorum.
- In Afghanistan, the 1963 Constitution as promulgated by King Zahir Shah is an exemplary document.
- Afganistan'da Kral Zahir Şah tarafından ilan edilen 1963 Anayasası örnek bir belgedir.
- I made an appointment and, on behalf of the European Parliament, I went to meet the former king of Afghanistan.
- Bir randevu aldım ve Avrupa Parlamentosu adına Afganistan'ın eski kralıyla görüşmeye gittim.
- A French sun king is leading the Convention in contravention of all the democratic ground rules.
- Bir Fransız güneş kralı, tüm demokratik temel kurallara aykırı olarak Konvansiyonu yönetmektedir.
- The visit by King Mohammed VI to the Western Sahara has not impacted on the above-mentioned approach in any way.
- Kral 6. Muhammed'in Batı Sahra'ya gerçekleştirdiği ziyaret yukarıda bahsi geçen yaklaşımı hiçbir şekilde etkilememiştir.
- In December, you have the king's permission to use his palace.
- Aralık ayında, kralın sarayını kullanmak için izniniz var.
- It looks as though in Nepal, the very beginning of democracy has been murdered along with King Birendra.
- Görünüşe göre Nepal'de demokrasinin başlangıcı Kral Birendra ile birlikte öldürüldü.
- Finally, as we approach Laeken, first the king's mighty castle appears on the horizon.
- Sonunda, Laeken'e yaklaşırken, önce kralın görkemli kalesi ufukta belirir.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransız kralına onunla salonda görüşeceğimi söyle.
- Israel's king is never accused of such an error.
- İsrail kralı asla böyle bir hatayla suçlanmaz.
- Ahab was a wicked King of Israel.
- Ahav kötücül bir Yisrael kralıydı.
- For in that place, all of Israel had gathered to appoint him as king.
- Çünkü bütün İsrail onu kral olarak atamak için orada toplanmıştı.
- The king is foolish if he believes our rebellion will ever give in!
- Kral, isyanımızın boyun eğeceğine inanıyorsa aptallık ediyor!
- Israel's king is never accused of such an error.
- İsrail kralı hiçbir zaman böyle bir hatayla suçlanmıyor.
- Wat was built in the 12th century by King Suryavarman II as a state temple and capital city.
- Wat 12. yüzyılda Kral Suryavarman II tarafından bir devlet tapınağı ve başşehir olarak inşa edildi.
- Israel's king is never accused of such an error.
- Yisrael kralı asla böyle bir hatayla suçlanmıyor.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransa kralına onu salonda beklediğimi söyle.
- Everyone is born a king, and most people die in exile.
- Herkes kral olarak doğar ve çoğu insan sürgünde ölür.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın soyundan gelen oğlan Dünyalı bir kadınla evlenir.
- William, tell the French king I'll see him in the parlor.
- William, Fransız kralına salonda görüşeceğimizi söyle.
- For in that place, all of Israel had gathered to appoint him as king.
- Çünkü bütün İsrail halkı onu kral olarak tahta geçirmek için o yerde toplanmıştı.
- Ahab was a wicked King of Israel.
- Ahav kötü kalpli bir İsrail kralıydı.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın erkek çocuğu bir Dünyalı kadınla evleniyor.
- For in that place, all of Israel had gathered to appoint him as king.
- Çünkü bütün İsrailliler onu kral ilan etmek için orada toplanmışlardı.
- The king's son male offspring marries an Earth woman.
- Kralın oğlu dünyalı bir kadınla evlenir.
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur Avalon adasında dövülmüştü.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler diyarında, tek gözlü adam kraldır.
- I am a decendant of Isreal's famous King David.
- Ben İsrail'in ünlü kralı Davut'un soyundanım.
- The horse of the King's daughter was called Falada, and could speak.
- Kralın kızının atının adı Falada'ymış ve konuşabiliyormuş.
- The king was captured during the battle and beheaded.
- Kral savaş sırasında esir edildi ve kafası kesildi.
- Tom is the trueborn son of the King and the rightful heir to the throne.
- Tom, kralın öz oğlu ve tahtın gerçek vârisidir.
- The king ruled over the island.
- Kral, adanın üzerinde hükümranlık kurdu.
- Once upon a time there lived an old king on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- The king protested.
- Kral protesto etti.
- Nobody except the king admires the king.
- Kral hariç kimse krala hayranlık duymuyor.
- A judge must obey not the king, but the law.
- Bir yargıç krala değil, yasalara itaat etmelidir.
- Tonight the King of Hell returns.
- Bu gece Cehennem Kralı dönüyor.
- The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night.
- Canavar Grendel her gece kral Hrothgar'ın en büyük salonuna saldırdı.
- The King invited not only us but also a lot of other people.
- Kral sadece bizi değil, başka birçok insanı da davet etti.
- Even the king's toilet is a toilet.
- Kralın tuvaleti bile bir tuvalettir.
- When I am queen, you will be king.
- Ben kraliçe olduğumda, sen kral olacaksın.
- The princess attended the King's coronation.
- Prenses, Kral'ın taç giyme törenine katıldı.
- The king's realm was terrorized by a dragon.
- Kralın krallığı bir ejderha tarafından terörize edildi.
- Tom is the trueborn son of the King and the rightful heir to the throne.
- Tom, Kral'ın gerçek oğlu ve tahtın yasal varisi.
- Long, long ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun zaman önce küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- When I grow up, I want to be a king.
- Büyüdüğümde kral olmak istiyorum.
- The king governed the country.
- Kral ülkeyi yönetti.
- Money is king.
- Para kraldır.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
- Kralın tek bir çocuğu vardı, o da kızıydı, bu yüzden kendisinden sonra kral olmaya uygun bir koca bulması gerektiğini öngörmüştü.
- The king abused his power.
- Kral, gücünü kötüye kullandı.
- Prince Charles will be the next British king.
- Prens Charles bir sonraki İngiliz kralı olacak.
- The king abdicated for health issues.
- Kral sağlık sorunları nedeniyle tahttan çekildi.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Her insan kraldır, ama kimse taç giymez.
- The king imposed heavy taxes on his people.
- Kral halkına ağır vergiler yükledi.
- The king ordered that the town should be fortified as well as possible.
- Kral şehrin mümkün olduğunca iyi tahkim edilmesini emretti.
- He's the prom king and she's the prom queen.
- O balo kralı ve o balo kraliçesidir.
- King Tom of the House Jackson, the first of his name, ruled Tatoeba in peace and prosperity for many years.
- Jackson Hanesi'nden Kral Tom, isminin birincisi, Tatoeba'yı yıllarca barış ve refah içinde yönetti.
- The monster Grendel attacked king Hrothgar's great hall every night.
- Canavar Grendel her gece Kral Hrothgar'ın büyük salonuna saldırıyordu.
- Harold II was the last Anglo-Saxon king of England.
- Harold II İngiltere'nin son Anglo-Sakson kralıydı.
- The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan çekilmek zorunda kaldı.
- In 1700, the king died at age 80 of unspecified causes.
- 1700'de kral 80 yaşında bilinmeyen bir sebepten öldü.
- The king lives inside a large castle.
- Kral büyük bir kalenin içinde yaşıyor.
- We are here in the name of Jesus Christ and King Charles.
- İsa Mesih ve Kral Charles adına buradayız.
- King John put to death all of his rivals.
- Kral John tüm rakiplerini idam etti.
- When I grow up, I want to be king.
- Büyüyünce kral olmak istiyorum.
- Town criers used to tell people what they must do, according to the king's orders.
- Tellallar insanlara kralın emirlerine göre ne yapmaları gerektiğini söylerlerdi.
- They demanded the king be put to death at once.
- Kralın derhal idam edilmesini istediler.
- This is the fourth year of King John's reign.
- Bu Kral John'un hükümdarlığının dördüncü yılı.
- Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bir zamanlar çok güzel üç kızı olan bir kral ve kraliçe yaşarmış.
- The king protested.
- Kral itiraz etti.
- There is a fixed standard in the king's principles.
- Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- The test says I was a king in my previous life.
- Test, önceki hayatımda bir kral olduğumu söylüyor.
- When there is no tigers in mountains, the monkey becomes the king.
- Dağlarda kaplanlar olmadığında maymun kral olur.
- The king lives inside his castle.
- Kral şatosunun içinde yaşar.
- Once upon a time there was a king who had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar güzel bir kızı olan bir kral vardı.
- Queen Vashti was the first wife of King Ahasuerus.
- Kraliçe Vashti Kral Ahasuerus'un ilk karısıydı.
- Once upon a time, there was a bad king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral varmış.
- The king was forced to abdicate.
- Kral tahttan çekilmeye zorlandı.
- He betrays his king and country.
- Kralına ve ülkesine ihanet ediyor.
- The king must die.
- Kral ölmeli.
- At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful.
- O zamanlar Ethelbert Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve çok güçlüydü.
- We studied about King Henry VIII in our history class today.
- Bugün tarih dersimizde Kral 8. Henry hakkında çalıştık.
- This is the palace the king and queen live in.
- Burası kral ve kraliçenin yaşadığı saray.
- The king had a long and prosperous reign.
- Kralın uzun ve müreffeh bir saltanatı vardı.
- The first king of Hungary was crowned in the year 1000.
- İlk Macaristan kralı 1000 yılında taç giydi.
- The king invited everyone to a party.
- Kral herkesi bir partiye davet etti.
- There lived a king in an old castle.
- Eski bir kalede bir kral yaşarmış.
- Long live the king.
- Kralım çok yaşa.
- Once upon a time a great and powerful king married a lovely princess.
- Bir zamanlar büyük ve güçlü bir kral, güzel bir prensesle evlenmiş.
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur, Avalon adasında dövülmüştü.
- The king never leaves his castle.
- Kral kalesini asla terk etmez.
- Who doesn't love the King of Spain?
- İspanya Kralını kim sevmez?
- When I am queen, you will be king.
- Ben kraliçe olduğum zaman, sen kral olacaksın.
- The old man served the king for many years.
- Yaşlı adam, yıllarca krala hizmet etti.
- The king crushed his enemies.
- Kral düşmanlarını ezdi.
- The king once lived in that palace.
- Kral, bir zamanlar o sarayda yaşıyordu.
- When I am king, you will be queen.
- Ben kral olduğumda, sen kraliçe olacaksın.
- The horse of the King's daughter was called Falada, and could speak.
- Kralın kızının atına Falada deniliyordu ve konuşabiliyordu.
- The Vatican is an absolute monarchy with an elected king.
- Vatikan seçilmiş bir kral ile mutlak bir monarşidir.
- Tonight the King of Hell returns.
- Cehennemin Kralı bu gece dönüyor.
- The third star belonged to a certain king.
- Üçüncü yıldız belli bir krala aitti.
- The king rules over the country.
- Kral ülkeyi yönetir.
- That king ruled wisely.
- O kral akıllıca yönetti.
- He is my king.
- O benim kralım.
- She's a descendant of King George!
- Kral George'un soyundan geliyor!
- Once upon a time, there was a king who had three beautiful daughters.
- Bir varmış bir yokmuş, üç güzel kızı olan bir kral varmış.
- Once on a time there was a king who had an only daughter.
- Bir zamanlar tek kızı olan bir kral varmış.
- Long live the King!
- Kralımız çok yaşa!
- Long reign our king.
- Kralımızın saltanatı uzun sürsün.
- The king ordered that the town should be fortified as well as possible.
- Kral kasabanın mümkün olduğunca sağlamlaştırılmasını emretti.
- King John died from a mysterious illness.
- Kral John gizemli bir hastalıktan öldü.
- The king ruled the country for years.
- Kral, yıllarca ülkeyi yönetti.
- The queen stood beside the king.
- Kraliçe kralın yanında durdu.
- There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
- Odada bir kısıtlanmışlık hissi vardı; kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret edemiyordu.
- The king got undressed.
- Kral soyundu.
- It was difficult for King John to keep control over all of his rivals.
- Kral John için tüm rakiplerini kontrol altında tutmak zordu.
- The first king of Hungary was crowned in the year 1000.
- Macaristan'ın ilk kralı 1000 yılında taç giydi.
- At that time, Ethelbert ruled as king in Kent, and was powerful.
- O zaman, Ethelbert, Kent'te kral olarak hüküm sürüyordu ve güçlüydü.
- The king rules over the country.
- Kral ülkeyi yönetiyor.
- This village belongs to the king of Sweden.
- Bu köy İsveç kralına aittir.
- The king lives inside his castle.
- Kral kalesinin içinde yaşar.
- The king had numerous illegitimate children with her.
- Kralın ondan çok sayıda gayrımeşru çocuğu vardı.
- The king was captured during the battle and beheaded.
- Kral savaş sırasında yakalandı ve başı kesildi.
- People hailed him as king.
- İnsanlar onu kral olarak selamladı.
- When I grow up, I want to be king.
- Büyüdüğümde kral olmak istiyorum.
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
- Bir adam kral olmak istediğine karar verir; çok geçmeden bu arzunun sonucu olarak binlerce insan ölür.
- The death of the king brought about a war.
- Kralın ölümü bir savaşa neden oldu.
- A girl approached the king from among the crowd.
- Bir kız kalabalığın arasından krala yaklaştı.
- He was a good king.
- O iyi bir kraldı.
- Death to the king!
- Krala ölüm!
- The king, convinced, told the tailors to prepare the outfit, but he also couldn't see this material.
- Kral ikna olmuş, terzilere kıyafeti hazırlamalarını söylemiş ama o da bu malzemeyi görememiş.
- The Queen and the King have again united their powers.
- Kraliçe ve Kral yine güçlerini birleştirdiler.
- King Hussein travelled to Cairo.
- Kral Hüseyin Kahire'ye gitti.
- The king had numerous illegitimate children with her.
- Kralın ondan çok sayıda gayrimeşru çocuğu oldu.
- The king always wears a crown.
- Kral, her zaman bir taç giyer.
- Why should I lay down my life for my king?
- Neden kralım için hayatımı feda edeyim?
- He acts as if he were a king.
- Sanki bir kralmış gibi davranıyor.
- The king reigned over the island.
- Kral, adaya hükmetti.
- In the land of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- Prince Charles will be the next king of England.
- Prens Charles, İngiltere'nin bir sonraki kralı olacak.
- Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
- This is the fourth year of King John's reign.
- Bu, Kral John'un saltanatının dördüncü yılı.
- The king had clearly overstepped his constitutional role.
- Kral açıkça anayasal rolünü aşmıştı.
- He was named after the king.
- Kralın adını almış.
- The king was convinced that everyone was plotting against him.
- Kral herkesin ona karşı komplo kurduğuna inanıyordu.
- The king will appear in person tomorrow evening.
- Kral yarın akşam şahsen bulunacak.
- When the king died, the kingdom was thrown into chaos.
- Kral öldüğünde, krallık kaosa sürüklendi.
- You must accept the king of Spain as your leader.
- İspanya kralını lideriniz olarak kabul etmelisiniz.
- He was every inch a king.
- O her yönüyle bir kraldı.
- On her ninety-sixth birthday, Caroline Herschel was awarded the King of Prussia's Gold Medal of Science for her lifelong achievements.
- Doksan altıncı doğum gününde Caroline Herschel, yaşamı boyunca gösterdiği başarılardan dolayı Prusya Kralı'nın Altın Bilim Madalyası ile ödüllendirildi.
- Prince Charles will be the next British king.
- Prens Charles sonraki Britanya kralı olacak.
- A humble-looking old man was presented to the king.
- Mütevazi görünümlü yaşlı adam krala takdim edildi.
- There were once a King and a Queen, and they had a son called Sigurd, who was very strong and active, and good-looking.
- Bir zamanlar bir kral ve bir kraliçe varmış ve Sigurd adında çok güçlü, enerjik ve yakışıklı bir oğulları olmuş.
- He made up a story about the king.
- Kral hakkında bir hikaye uydurdu.
- The people acclaimed him King.
- Halk onu kral ilan etti.
- Long live the king.
- Çok yaşa kral.
- Fadil was king in his castle.
- Fadıl şatosunda kraldı.
- The people acclaimed him King.
- İnsanlar onu kral ilan etti.
- The king took his clothes off.
- Kral elbiselerini çıkardı.
- This palace was built for the rich king.
- Bu saray zengin kral için inşa edilmiştir.
- He put a crown on the king's head.
- Kralın başına bir taç koydu.
- A girl approached the king from among the crowd.
- Kalabalığın arasından bir kız krala yaklaştı.
- There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
- Odada bir baskı hissi vardı; hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret edemedi.
- He acts as if he were a king.
- Sanki o bir kral gibi davranıyor.
- He is my king.
- O benim kralımdır.
- The lion is called the king of animals.
- Aslana hayvanların kralı denir.
- He put a crown on the king's head.
- O, kralın başına bir taç koydu.
- If he wants to be king, let him go and fight.
- Eğer kral olmak istiyorsa, bırak gitsin ve savaşsın.
- A long time ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- King Solomon was known for his wisdom.
- Kral Süleyman bilgeliğiyle tanınırdı.
- Fadil was king in his castle.
- Fadıl kendi kalesinde kraldı.
- A judge has to obey the law, not the king.
- Bir yargıç krala değil, hukuka uymak zorundadır.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John, babasına muhteşem bir cenaze töreni yaptı.
- The king ruled his kingdom justly.
- Kral, krallığını adil biçimde yönetti.
- Do you need a king?
- Bir krala ihtiyacın var mı?
- The king ruled over the island.
- Kral adayı yönetiyordu.
- The king, convinced, told the tailors to prepare the outfit, but he also couldn't see this material.
- Kral, ikna oldu, terzilere kıyafet hazırlamalarını söyledi ama bu malzemeyi de göremedi.
- The nation mourned the death of the king.
- Ulus, kralın ölümünün yasını tuttu.
- In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- They demanded the king be put to death at once.
- Kralın bir an önce öldürülmesini talep ettiler.
- When the king died, the kingdom was thrown into chaos.
- Kral öldüğünde krallık kaosa sürüklendi.
- We want to see the king.
- Kralı görmek istiyoruz.
- When there is no tigers in mountains, the monkey becomes the king.
- Dağlarda kaplan olmadığında, maymun kral olur.
- Once upon a time, there lived a cruel king.
- Bir zamanlar, zalim bir kral yaşarmış.
- I am your king.
- Ben senin kralınım.
- The king had clearly overstepped his constitutional role.
- Kral açıkça anayasal görevini aşmıştı.
- The archeologists think that they have discovered King David's palace.
- Arkeologlar Kral Davut'un sarayını bulduklarını düşünüyorlar.
- The king granted freedom to the prisoners.
- Kral mahkumlara özgürlük verdi.
- I am a decendant of Isreal's famous King David.
- Ben İsrail'in ünlü Kralı David'in soyundanım.
- King Suleiman was known for his wisdom.
- Kral Süleyman bilgeliğiyle tanınırdı.
- The king and his family live in the royal palace.
- Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşıyor.
- If you expect to be thanked, go to the king!
- Teşekkür edilmesini bekliyorsan, krala git!
- William the Conqueror defeated king Harold in 1066 at the Battle of Hastings.
- Fatih William 1066 yılında Hastings Savaşı'nda Kral Harold'ı yendi.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avcılık, şarap, kadınlar ve ziyafetleri severdi.
- They sent another message to King George.
- Kral George'a bir mesaj daha gönderdiler.
- The king is the best.
- Kral en iyisidir.
- This palace was built for the rich king.
- Bu saray zengin kral için inşa edildi.
- In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körlerin ülkesinde, tek gözlü adam kraldır.
- The king is coming.
- Kral geliyor.
- Listen to me, he said coldly, my father was the king of Kakongo.
- Beni dinle, dedi soğuk bir şekilde, babam Kakongo'nun kralıydı.
- People hailed him as king.
- Halk onu kral diye selamladı.
- The king's realm was terrorized by a dragon.
- Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.
- The king took his clothes off.
- Kral, elbisesini çıkardı.
- After the king's death Elsa became queen.
- Kralın ölümünden sonra Elsa kraliçe oldu.
- A king lived in an old castle.
- Eski bir kalede bir kral yaşarmış.
- Content is king.
- İçerik kraldır.
- The lion is the king of the jungle.
- Aslan ormanın kralıdır.
- The king oppressed his people.
- Kral, halkına zulüm etti.
- The King invited not only us but also a lot of other people.
- Kral yalnızca bizi değil birçok başka insanı da davet etti.
- The king must abdicate.
- Kral tahttan çekilmeli.
- King Darius was defeated by Alexander the Great.
- Kral Darius, Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratıldı.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onur.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Eleanor bir kralın kızı olmasına ve büyük bir lüks içinde yetişmiş olmasına rağmen talihsizliği kocasıyla paylaşmaya kararlıydı.
- The king and his family live in the royal palace.
- Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşar.
- The king is ill.
- Kral hasta.
- After the king's death Elsa became queen.
- Kralın ölümünden sonra, Elsa kraliçe oldu.
- Every man a king, but no one wears a crown.
- Herkes kral, ama taç takan yok.
- He's the king's most trusted advisor.
- O, kralın en güvenilir danışmanıdır.
- In 1603, when King James I came into power, football was allowed again.
- 1603'te, Kral James iktidara geldiğinde, futbola tekrar izin verildi.
- The king was pleased with him at first.
- Kral ilk başta ondan memnundu.
- The test says I was a king in my previous life.
- Test benim önceki hayatımda bir kral olduğunu söylüyor.
- All the king's men.
- Kralın tüm adamları.
- Tarquinius was the last king of the Romans.
- Tarquinius Romalıların son kralıydı.
- They are plotting to kill the king.
- Kralı öldürmeyi planlıyorlar.
- The lion is called the king of animals.
- Aslan hayvanların kralı olarak adlandırılır.
- It's a great honor to have had the King visit our city.
- Kralın şehrimizi ziyaret etmesi büyük bir onurdur.
- Once upon a time there was a king who had a beautiful daughter.
- Bir zamanlar güzel bir kızı olan bir kral varmış.
- King Arthur's sword Excalibur was forged on the island Avalon.
- Kral Arthur'un kılıcı Excalibur, Avalon adasında dövüldü.
- These are the words of Kohelet, the son of David, king in Jerusalem.
- Bunlar Kudüs kralı Davut'un oğlu Kohelet'in sözleri.
- Once upon a time, there was a bad king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de kötü bir kral vardı.
- The king abdicated for health issues.
- Kral sağlık sorunları için tacını bıraktı.
- They defied the laws of the king.
- Onlar kralın yasalarına meydan okudular.
- King Suleiman was known for his wisdom.
- Kral Süleyman bilgeliği ile tanınırdı.
- The king's son was kidnapped.
- Kralın oğlu kaçırıldı.
- Long reign our king.
- Kralımız çok yaşa.
- It was difficult for King John to keep control over all of his rivals.
- Kral John için, rakiplerinin tümünü kontrol altında tutmak çok zordu.
- A 13-year-old boy has discovered a treasure which may have belonged to the legendary Danish king Harald Bluetooth.
- 13 yaşında bir çocuk, efsanevi Danimarka kralı Harald Bluetooth'a ait olabilecek bir hazine keşfetti.
- The king imposed heavy taxes on his people.
- Kral halkına ağır vergiler koydu.
- King Louis XVI was guillotined.
- Kral 16. Louis giyotinle idam edildi.
- King Henry VIII had a tennis court at Hampton Court, his palace on the River Thames, not very far from London.
- Kral 8. Henry'nin Londra'dan çok da uzak olmayan Thames Nehri kıyısındaki sarayı Hampton Court'ta bir tenis kortu vardı.
- This is the palace the king and queen live in.
- Bu kral ve kraliçenin yaşadığı saraydır.
- King Ahasuerus loved Esther.
- Kral Ahasuerus Esther'i severdi.
- Jesus was born in the time of King Herod.
- İsa, Kral Herod zamanında doğdu.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John babasına muhteşem bir cenaze töreni düzenledi.
- That king ruled wisely.
- O kral akıllıca yönetirdi.
- The king imposed heavy taxes on the people.
- Kral halka ağır vergiler yükledi.
- King George took control of the colony in 1752.
- Kral George 1752'de koloninin kontrolünü ele geçirdi.
- The king was a great huntsman.
- Kral harika bir avcıydı.
- King size beds are really big.
- Kral boy yataklar gerçekten büyüktür.
- I, the Preacher, was king over Israel in Jerusalem.
- Ben, Vaiz, Kudüs'te İsrail'in kralıydım.
- The Queen and the King have again united their powers.
- Kraliçe ve Kral tekrar güçlerini birleştirdiler.
- Long, long ago, there lived an old king on a small island.
- Uzun, çok uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.
- Once upon a time, there was a king who had three beautiful daughters.
- Bir zamanlar üç güzel kızı olan bir kral vardı.
- The king and queen are coming.
- Kral ve kraliçe geliyor.
- Once upon a time there lived an old king on a small island.
- Bir zamanlar küçük bir adada yaşlı bir kral yaşardı.
- The king reigned over his people for forty years.
- Kral, kırk yıl boyunca halkı üzerinde hüküm sürdü.
- The king reigned over the island.
- Kral, ada üzerinde hüküm sürdü.
- Once there lived a very wicked king in England.
- Bir zamanlar İngiltere'de çok kötü bir kral yaşarmış.
- The king ruled his kingdom justly.
- Kral, krallığını adil bir şekilde yönetti.
- This village belongs to the king of Sweden.
- Bu köy İsveç kralına ait.
- When I am king, you will be queen.
- Ben kral olduğumda sen kraliçe olacaksın.
- The king was executed.
- Kral idam edildi.
- He betrays his king and country.
- O, kralına ve ülkesine ihanet ediyor.
- King Ahasuerus loved Esther.
- Kral Ahaşveroş Ester'i severdi.
- They defied the laws of the king.
- Kralın kanunlarına karşı geldiler.
- What the king says is always absolute.
- Kralın söylediği her zaman mutlaktır.
- He's the prom king and she's the prom queen.
- O balo kralı ve o da balo kraliçesi.
- Who doesn't love the King of Spain?
- İspanya Kralı'nı kim sevmez ki?
- The king oppressed his people.
- Kral halkına zulmetti.
- What the king says is always absolute.
- Kralın söyledikleri her zaman mutlaktır.
- The death of the king brought about a war.
- Kralın ölümü bir savaşa yol açtı.
- The king would not even read the message.
- Kral mesajı okumadı bile.
- These are the words of Kohelet, the son of David, king in Jerusalem.
- Bunlar Davut oğlu, Kudüs kralı Kohelet'in sözleridir.
- A judge has to obey the law, not the king.
- Bir yargıç yasalara uymak zorundadır, krala değil.
- The king hopes and believes that the love that his people show to him will last forever.
- Kral, halkının ona gösterdiği sevginin sonsuza dek süreceğini umuyor ve buna inanıyor.
- Nobody except the king admires the king.
- Kral dışında kimse krala hayranlık duymaz.
- In the country of the blind, the one-eyed man is king.
- Körler ülkesinde tek gözlü adam kraldır.
- The king was stripped of his power.
- Kralın gücü elinden alındı.
- Long live the King!
- Çok yaşa Kral!
- A man decides he wants to be king; thousands of people die shortly thereafter as a result of this desire.
- Bir adam kral olmak istediğine karar verir; binlerce insan bu arzu yüzünden kısa bir süre sonra ölür.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avlanmayı, şarabı, kadınları ve ziyafetleri severdi.
- The king was famous for his splendid palace.
- Kral görkemli sarayı ile ünlüydü.
- There is a fixed standard in the king's principles.
- Kralın prensiplerinde sabit bir standart vardır.
- He is your king.
- O senin kralın.
- Even the king's toilet is a toilet.
- Kralın tuvaleti bile bir tuvalet.
- The king went hunting this morning.
- Kral bu sabah ava gitti.
- The boy was made king before he could write his own name.
- Çocuk kendi adını yazamadan kral oldu.
- In 1603, when King James I came into power, football was allowed again.
- 1603 yılında Kral I. James iktidara gelince, futbola tekrar izin verildi.
- He was every inch a king.
- Tam bir kraldı.
- You are my king.
- Sen benim kralımsın.
- In 1700, the king died at age 80 of unspecified causes.
- Kral 1700 yılında, tanımlanmamış nedenlerle 80 yaşında öldü.
- There lived a king in an old castle.
- Bir kale içinde bir kral yaşarmış.
- The queen failed to produce a male heir for the king.
- Kraliçe, kral için bir erkek varis üretmeyi başaramadı.
- The king rules over his subjects.
- Kral tebaasına hükmeder.
- The king has reigned over the country for many years.
- Kral uzun yıllar ülkeyi yönetti.
- King Henry VIII had a tennis court at Hampton Court, his palace on the River Thames, not very far from London.
- Kral VIII. Henry, Londra'dan çok uzak olmayan Thames Nehri üzerindeki sarayı Hampton Court'ta bir tenis kortuna sahipti.
- The king imposed heavy taxes on the people.
- Kral, halka ağır vergiler koydu.
- The king will no longer be able to catch us.
- Kral artık bizi yakalayamayacak.
- The prince became a king that day.
- Prens o gün kral oldu.
- The king was a great huntsman.
- Kral büyük bir avcıydı.
- King Darius was defeated by Alexander the Great.
- Kral Darius, Büyük İskender'e yenildi.
- All the king's men.
- Kralın bütün adamları.
- The king will appear in person tomorrow evening.
- Kral yarın akşam şahsen gelecek.
- The queen failed to produce a male heir for the king.
- Kraliçe kral için bir erkek varis üretmekte başarısız oldu.
- William the Conqueror defeated king Harold in 1066 at the Battle of Hastings.
- Fatih William, 1066 yılında Hastings Savaşı'nda Kral Harold'u yendi.
- He's as happy as a king.
- Bir kral kadar mutlu.
- A republic is a state with a president at its head instead of a king or queen.
- Cumhuriyet, başında kral ya da kraliçe yerine bir cumhurbaşkanının bulunduğu devlettir.
- The king is naked!
- Kral çıplak!
- A feast like this is fit for a king!
- Böyle bir ziyafet krallara layıktır!
- Do you need a king?
- Bir krala ihtiyacınız var mı?
- There was once upon a time a king who had twelve daughters.
- Bir zamanlar on iki kızı olan bir kral varmış.
- King Charles borrowed money from William's father.
- Kral Charles, William'ın babasından borç para aldı.
- A humble-looking old man was presented to the king.
- Mütevazı görünümlü yaşlı bir adam krala takdim edildi.
- He was the king of rock-and-roll.
- Rock-and-roll'un kralıydı.
- If he wants to be king, let him go and fight.
- Eğer kral olmak istiyorsa, bırak gitsin savaşsın.
- There were once on a time a king and a queen who lived happily together and had twelve children, but they were all boys.
- Bir zamanlar birlikte mutlu yaşayan bir kral ve bir kraliçe varmış ve on iki çocukları olmuş ama hepsi erkekmiş.
- The third star belonged to a certain king.
- Üçüncü yıldız belirli bir krala aitti.
- The king ruled the country for years.
- Kral, ülkeyi yıllarca yönetti.
- Once upon a time lived a king who had three daughters.
- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral yaşarmış.
- In an old castle lived a king.
- Kral eski bir kalede yaşardı.
- He was named after the king.
- Ona kralın adı verildi.
- He was a good king.
- O, iyi bir kraldı.
- Was King James I of England really gay?
- İngiltere Kralı I. James gerçekten eşcinsel miydi?
- The old man served the king for many years.
- Yaşlı adam uzun yıllar krala hizmet etti.
- When I grow up, I want to be a king.
- Büyüyünce bir kral olmak istiyorum.
- Once upon a time lived a king who had three daughters.
- Bir zamanlar üç kızı olan bir kral yaşıyordu.
- Queen Vashti was the first wife of King Ahasuerus.
- Kraliçe Vashti, Kral Ahaşveroş'un ilk eşiydi.
- Then came King Herod.
- Sonra Kral Herod geldi.
- The nation mourned the death of the king.
- Millet kralın ölümünün yasını tuttu.
- They are plotting to kill the king.
- Kralı öldürmek için komplo yapıyorlar.
- Tarquinius was the last king of the Romans.
- Tarquinius, Romalıların son kralıydı.
- King Solomon was known for his wisdom.
- Kral Süleyman, bilgeliğiyle bilinirdi.
- Sami had a garden fit for a king.
- Sami'nin krallara layık bir bahçesi vardı.
- Down with the king!
- Kahrolsun kral!
- In an old castle lived a king.
- Eski bir kalede bir kral yaşarmış.
- He's the king's most trusted advisor.
- O kralın en güvenilir danışmanı.
- The king always wears a crown.
- Kral, hep taç giyer.
- She's a descendant of King George!
- O, Kral George'un soyundandır.
- Why should I lay down my life for any king?
- Neden herhangi bir kral için hayatımı feda edeyim ki?
- She was the youngest descendant of the king.
- O, kralın en genç varisiydi.
- King John put to death all of his rivals.
- Kral John tüm rakiplerini öldürttü.
- The king never leaves his castle.
- Kral şatosundan hiç çıkmaz.
- The king reigned over his people for forty years.
- Kral, halkı üzerinde kırk yıl hüküm sürdü.
Show More (348)
|