1 |
magic |
sihir |
n. |
|
- It really gives us another view into the world of magic.
- Bu bize gerçekten de sihir dünyasına dair farklı bir bakış sunuyor.
- It really gives us another view into the world of magic.
- Bu bize gerçekten de sihir dünyasına başka bir bakış açısı kazandırıyor.
- Like anything else in magic, it's how you do it.
- Sihirdeki diğer her şey gibi, bunu nasıl yaptığınız da önemli.
- It really gives us another view into the world of magic.
- Bize gerçekten sihrin dünyasına farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
- Do you believe in magic?
- Sihre inanır mısın?
- Magic tricks are merely illusions.
- Sihir numaraları sadece illüzyondur.
- I'm not impressed by your magic tricks.
- Sihir hilelerinden etkilenmedim.
- This detergent works like magic.
- Bu deterjan sihir gibi çalışıyor.
- Tom knows a few magic tricks.
- Tom birkaç sihir numarası biliyor.
- This is like magic.
- Bu sihir gibi.
- The girl vanished like magic.
- Kız sihir gibi ortadan kayboldu.
- This detergent works like magic.
- Bu deterjan sihir gibi çalışır.
- Do you still believe in magic?
- Hâlâ sihre inanıyor musun?
- Tom showed me a magic trick.
- Tom bana bir sihir numarası gösterdi.
- It's almost like magic.
- Neredeyse sihir gibi.
- Do you really believe in magic?
- Gerçekten sihre inanıyor musun?
- The girl vanished like magic.
- Kız, sihir gibi kayboldu.
- It's not magic, Tom, it's science!
- Bu sihir değil Tom, bu bilim!
- The problem disappeared as if by magic.
- Sorun sihir gibi ortadan kalktı.
- He produced a rabbit out of his hat by magic.
- Sihirle şapkasından bir tavşan çıkardı.
- I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona sihir yapacağım ve onu kurbağaya dönüştüreceğim.
- He amused the children by showing them some magic.
- Çocuklara sihir göstererek onları eğlendirdi.
- Magic and monsters are products of the imagination.
- Sihir ve canavarlar hayal gücünün ürünüdür.
- This is where the magic happens.
- İşte sihir burada gerçekleşiyor.
- The problem disappeared as if by magic.
- Bu sorun sanki sihirle ortadan kayboldu.
- Magic is an illusion.
- Sihir bir illüzyondur.
- Can you show me another magic trick?
- Bana başka bir sihir numarası gösterebilir misin?
- Tom was impressed by Mary's magic trick.
- Tom, Mary'nin sihir numarasından etkilendi.
- The boy knows many magic tricks.
- Çocuk birçok sihir numarası biliyor.
- Sorry, we're out of toilet paper and I can't magic any for you now.
- Üzgünüm, tuvalet kağıdımız bitti ve şu anda sizin için sihirle var edemem.
- Some people believe in the trio of science, religion, and magic.
- Bazı insanlar, bilim, din ve sihir üçlüsüne inanırlar.
- I believe in magic.
- Sihre inanırım.
- It's like magic.
- Sihir gibi bir şey.
- It's like magic.
- Sihir gibi.
- I believe in magic.
- Sihre inanıyorum.
- It has been a full day of excitement and magic for me.
- Benim için heyecan ve sihir dolu bir gün oldu.
- This is where the magic happens.
- Sihrin gerçekleştiği yer burası.
- Magic is the art of changing superstition into money.
- Sihir, batıl inançları paraya çevirme sanatıdır.
- He knows many amusing magic tricks.
- Çok eğlenceli sihir numaraları bilir.
- I was aware of the trick in this magic.
- Bu sihirdeki numaranın farkındaydım.
- I wish I could use magic.
- Keşke sihir kullanabilsem.
- The magic is gone.
- Sihir gitmiş.
- Friendship is magic.
- Arkadaşlık sihirdir.
- Can you show me another magic trick?
- Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- It's not magic, Tom, it's science!
- Bu sihir değil, Tom, bu bilim!
- It works like magic.
- Sihir gibi çalışıyor.
Show More (46)
|
2 |
magic |
sihirli |
adj. |
|
- In Category 2, the EUR 27 million entered for the restructuring of the fleet is not going to appear by magic.
- Kategori 2'de filonun yeniden yapılandırılması için ayrılan 27 milyon Avro sihirli bir şekilde ortaya çıkmayacaktır.
- I do not regard the country-of-origin principle as a magic bullet to achieve market integration at a single stroke.
- Menşe ülke ilkesini, piyasa entegrasyonunu tek bir hamlede gerçekleştirecek sihirli bir değnek olarak görmüyorum.
- I am not a believer in magic formulas or cure-alls.
- Sihirli formüllere ya da her derde deva ilaçlara inanan biri değilim.
- She had a magic ribbon, very powerful.
- Çok güçlü, sihirli bir kurdelesi vardı.
- She had a magic ribbon, very powerful.
- Sihirli bir kurdelesi vardı, o çok güçlüydü.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu surları kuşatıyor.
- She had a magic ribbon, very powerful.
- Sihirli bir kurdelesi vardı, çok güçlüydü.
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişilik sihirli bir ordu gücü surları kuşatıyor.
- You didn't say the magic word.
- Sihirli kelimeyi söylemedin.
- Someone has to say the magic word.
- Birinin sihirli kelimeyi söylemesi lazım.
- There's no magic bullet.
- Sihirli bir mermi yok.
- As if by magic, everything went silent.
- Sanki sihirli bir değnek değmiş gibi, her şey sessizliğe büründü.
- Mozart, who was originally from Salzburg, composed the Magic Flute.
- Aslen Salzburglu olan Mozart, Sihirli Flüt'ü besteledi.
- It's all grist for its magic mill.
- Hepsi onun sihirli değirmeni için.
- Friendship is magic.
- Arkadaşlık sihirlidir.
- Someone has to say the magic word.
- Birisinin sihirli sözcüğü söylemesi gerekiyor.
- There's no magic bullet.
- Sihirli mermi yoktur.
- Mary read Tom's future in her magic crystal ball.
- Mary sihirli kristal küresinde Tom'un geleceğini okudu.
- What's the magic word?
- Sihirli kelime nedir?
- This is a magic broomstick.
- Bu sihirli bir süpürge.
- This is a magic broomstick.
- Bu sihirli bir süpürge sopası.
- This magic crystal will help eliminate negative vibrations.
- Bu sihirli kristal negatif titreşimleri yok etmeye yardımcı olacak.
- There's something magic about the nightfall.
- Gece karanlığında sihirli bir şey var.
- Aladdin found a magic lamp.
- Aladdin sihirli bir lamba buldu.
- You said the magic word.
- Sihirli kelimeyi söyledin.
- That was magic.
- Sihirliydi.
- This magic crystal will help eliminate negative vibrations.
- Bu sihirli kristal, negatif titreşimleri yok etmeye yardım edecek.
- There's something magic about the nightfall.
- Alacakaranlık hakkında sihirli bir şey var.
- Aladdin found a magic lamp.
- Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
- Want to see a magic trick?
- Sihirli bir numara görmek ister misin?
- It was a magic moment.
- Sihirli bir andı.
- It's a magic number.
- Bu sihirli bir numara.
- It was magic.
- Sihirliydi.
- This is a magic broom.
- Bu sihirli bir süpürge.
- Mary looked into her magic mirror.
- Mary onun sihirli aynasına baktı.
- It's a magic number.
- Bu sihirli bir sayı.
- As if by magic, everything went silent.
- Sanki sihirli bir değnek değmişçesine ortalık sessizliğe gömüldü.
- Mary looked into her magic mirror.
- Mary sihirli aynasına baktı.
- He knows many amusing magic tricks.
- Pek çok eğlenceli sihirli hileler bilir.
- Mary read Tom's future in her magic crystal ball.
- Mary sihirli kristal topunda Tom'un geleceğini okudu.
- Not every lamp is magic.
- Her lamba sihirli değildir.
- There is no magic bullet.
- Sihirli bir değnekyok.
Show More (39)
|
3 |
magic |
büyü |
n. |
|
- They possess powerful and devastating magic.
- Güçlü ve yıkıcı büyüleri var.
- They possess powerful and devastating magic.
- Güçlü ve yıkıcı büyülere sahipler.
- Magic plays an important part in primitive society.
- Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.
- The magic is gone.
- Büyü gitti.
- I wish I could use magic.
- Keşke büyü kullanabilseydim.
- He amused the children by showing them some magic.
- Onlara biraz büyü göstererek çocukları eğlendirdi.
- I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
- You don't have to fear magic.
- Büyüden korkmana gerek yok.
- Magic plays an important part in primitive society.
- Büyü ilkel toplumlarda önemli bir rol oynar.
- Magic and monsters are products of the imagination.
- Büyü ve canavarlar hayal ürünüdürler.
- Magic is an illusion.
- Büyü bir illüzyondur.
- I have often admired the mystical way of Pythagoras, and the secret Magic of numbers.
- Pisagor'un mistik yöntemine ve sayıların gizli büyüsüne hep hayranlık duymuşumdur.
- You don't have to fear magic.
- Büyüden korkmamalısın.
- It has been a full day of excitement and magic for me.
- Benim için heyecan ve büyü dolu bir gündü.
- Some people believe in the trio of science, religion, and magic.
- Bazı insanlar bilim, din ve büyü üçlüsüne inanır.
Show More (12)
|
4 |
magic |
sihirbazlık |
n. |
|
- The magic show was awesome today.
- Bugünkü sihirbazlık gösterisi harikaydı.
- No matter how interesting magic shows may be, I don't like them so much.
- Sihirbazlık gösterileri ne kadar ilginç olursa olsun, onlardan pek hoşlanmıyorum.
- The magic show was awesome today.
- Sihirbazlık gösterisi bugün harikaydı.
- Magic is the art of changing superstition into money.
- Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Do you wanna see a real live magic show?
- Gerçek bir canlı sihirbazlık gösterisi izlemek ister misin?
- I was aware of the trick in this magic.
- Bu sihirbazlıktaki hileyi fark ettim.
- Do you wanna see a real live magic show?
- Gerçek bir sihirbazlık gösterisi görmek ister misin?
Show More (4)
|
5 |
magic |
büyülü |
adj. |
|
- A magic army, a hundred thousand strong, surrounds the walls.
- Yüz bin kişiden oluşan, büyülü bir ordu duvarları kuşattı.
- Not every lamp is magic.
- Her lamba büyülü değildir.
- That was magic.
- O büyülüydü.
- It was a magic moment.
- Bu büyülü bir andı.
Show More (1)
|