| 1 |
notch |
çentik |
n. |
|
- The cardboard has two notches on each side.
- Kartonun her iki tarafında iki çentik vardır.
- The question arises of whether the top notch on this yardstick will ever be reached.
- Bu kıstasta en üst çentiğe ulaşılıp ulaşılamayacağı sorusu ortaya çıkmaktadır.
- Put it up a notch.
- Bir çentik yukarı koy.
Show More (0)
|
| 2 |
notch |
kademe |
n. |
|
- It is time we moved the bar up a few notches and looked for new challenges.
- Artık çıtayı birkaç kademe yukarı taşımanın ve yeni zorluklar aramanın zamanı geldi.
- There is every reason to turn up the pressure several notches after four years of plodding along.
- Dört yıl boyunca ağır aksak ilerledikten sonra baskıyı birkaç kademe arttırmak için her türlü neden var.
Show More (-1)
|
| 3 |
notch |
elde etmek |
v. |
|
- The young player notched 25 goals last season.
- Genç oyuncu geçen sezon 25 gol elde etti.
Show More (-2)
|
| 4 |
notch |
derece |
n. |
|
- This car is a notch better than the other one.
- Bu araba diğerinden bir derece daha iyi.
Show More (-2)
|
| 5 |
notch |
(dar) dağ geçidi |
n. |
|
- The river was flowing through the notch.
- Derenin içindeki dağ geçidinden nehir akıyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
notch |
çentik atmak |
v. |
|
- Notch the board for each score you get.
- Aldığınız her puan için tahtaya çentik atın.
Show More (-2)
|
