|
- The Commission's communication was also accompanied by detailed reports on rice, nuts and milk.
- Komisyon'un bildirimine pirinç, fındık ve sütle ilgili ayrıntılı raporlar da eşlik etmiştir.
- Thirdly, should the EU continue to invest in maintaining nut production?
- Üçüncü olarak, AB fındık üretimini sürdürmek için yatırım yapmaya devam etmeli midir?
- The Commission's communication was also accompanied by detailed reports on rice, nuts and milk.
- Komisyon'un bildirimine pirinç, fındık ve süt ile ilgili ayrıntılı raporlar da eşlik etmektedir.
- We do not support the extension of the marketing scheme for nuts.
- Fındık için pazarlama planının genişletilmesini desteklemiyoruz.
- Thirdly, should the EU continue to invest in maintaining nut production?
- Üçüncü olarak, AB fındık üretimini sürdürmek için yatırım yapmaya devam etmeli mi?
- First, does the European Union need to produce its own nuts?
- İlk olarak, Avrupa Birliği'nin kendi fındığını üretmesi gerekiyor mu?
- What, for example, is meant when nuts are mentioned? What products are meant by the reference to crustaceans?
- Örneğin fındık denildiğinde ne kastedilmektedir? Kabuklulara yapılan atıfla hangi ürünler kastedilmektedir?
- We may not be agreed on the nuts and bolts, but this is the general line that we need to bear in mind.
- Fındık ve cıvatalar konusunda hemfikir olmayabiliriz, ancak aklımızda tutmamız gereken genel çizgi budur.
- For snacks, she eats fruit or nuts.
- Atıştırmalık olarak meyve ya da fındık yiyor.
- The product may contain trace amounts of nuts and gluten.
- Ürün eser miktarda fındık ve glüten içerebilir.
- The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.
- Salata; zeytinyağı, kruton ve fındık olmadan tamamlanmamıştır.
- The guests ate all the nuts.
- Misafirler bütün fındıkları yedi.
- I think the nuts have gone rancid.
- Sanırım fındıklar bozulmuş.
- Squirrels like nuts.
- Sincaplar fındık sever.
- Tom knew Mary couldn't eat nuts.
- Tom, Mary'nin fındık yiyemediğini biliyordu.
- I think the nuts have gone rancid.
- Sanırım fındıklar ekşimiş.
- We shook nuts from the tree.
- Biz ağaçtan fındıkları salladık.
- Neither Tom nor Mary can eat nuts.
- Ne Tom ne de Mary fındık yiyemez.
- Nuts are nutritious.
- Fındık besleyicidir.
- Eat nuts and you'll live five years longer.
- Fındık yersen beş yıl daha uzun yaşarsın.
- A coconut is not a nut.
- Hindistan cevizi fındık değildir.
- Tom says he can't eat nuts.
- Tom fındık yiyemediğini söylüyor.
- Neither Tom nor Mary can eat nuts.
- Ne Tom ne de Mary fındık yiyebilir.
- Squirrels like nuts.
- Sincaplar fındıklardan hoşlanır.
- Mary likes nuts.
- Mary fındık sever.
- May contain nuts.
- Fındık içerebilir.
- Tom took a picture of a squirrel while it was eating a nut.
- Tom bir sincabın fındık yerken fotoğrafını çekmiş.
- I like to eat nuts.
- Fındık yemeyi severim.
- If ifs and buts were candy and nuts, we'd all have a merry Christmas.
- Eğer amalar ve fakatlar şeker ve fındık olsaydı, hepimiz mutlu bir Noel geçirirdik.
- Do these cookies have nuts in them?
- Bu kurabiyelerde fındık var mı?
- Tom is allergic to nuts, but not peanuts.
- Tom'un fındığa alerjisi var ama yer fıstığına yok.
- Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts.
- Baklava kıyılmış fındık ile dolu filo hamur katmanları yapılan tatlı hamurdur.
- Tom is allergic to nuts.
- Tom'un fındığa alerjisi var.
- Gray squirrels bury nuts, but red squirrels don't.
- Gri sincaplar fındıkları gömer, ama kızıl sincaplar gömmez.
- Squirrels like nuts.
- Sincaplar fındıkları sever.
- The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.
- Zeytinyağı, kruton ve fındık olmadan salata eksik kalır.
- Tom did the same as the squirrel and ate nuts.
- Tom sincabın yaptığını yaptı ve fındıkları yedi.
- We shook nuts from the tree.
- Ağaçtaki fındıkları salladık.
- Tom did the same as the squirrel and ate nuts.
- Tom da sincap gibi yaptı ve fındık yedi.
- Tom likes nuts.
- Tom fındık sever.
- Tom likes nuts.
- Tom fındığı sever.
- The squirrel ate all the nuts.
- Sincap bütün fındıkları yedi.
- Bob found various kinds of nuts.
- Bob, çeşitli fındık türleri buldu.
- Squirrels like to eat nuts.
- Sincaplar fındık yemeyi sever.
- Squirrels only find a quarter of the nuts that they bury.
- Sincaplar gömdükleri fındıkların sadece dörtte birini bulurlar.
- Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts.
- Baklava, kıyılmış fındıkla doldurulmuş yufka katmanlarından yapılan tatlı hamur işleridir.
- Do these cookies have nuts in them?
- Bu kurabiyelerin içinde fındık var mı?
- I like to eat nuts.
- Fındık fıstık yemeyi severim.
- Tom says he can't eat nuts.
- Tom fındık yiyemeyeceğini söylüyor.
- Foods rich in vitamin E include dark-green, leafy vegetables, beans, nuts and whole-grain cereals.
- E vitamini açısından zengin gıdalar arasında, koyu yeşil, yapraklı sebzeler, fasulye, fındık ve tam taneli tahıllar bulunur.
- Tom knew Mary shouldn't eat nuts.
- Tom, Mary'nin fındık yememesi gerektiğini biliyordu.
- The product may contain trace amounts of nuts and gluten.
- Ürün eser miktarda fındık ve gluten içerebilir.
- Does Tom know you can't eat nuts?
- Tom senin fındık yiyemediğini biliyor mu?
Show More (50)
|